Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1158 E. 2022/760 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1158 Esas
KARAR NO: 2022/760
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2016
NUMARASI: 2014/439 E. – 2016/488 K.
DAVANIN KONUSU: 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktöring Ve Finansman Şirketleri Kanunundan Kaynaklanan (Alacak)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasında Beşiktaş … Noterliğinin 23/07/2010 tarih ve … yevmiye numaralı … numaralı finansal kiralama sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme kapsamında 15/07/2012 tarihli 2 adet proforma ile düzenlenen malları ekipman e aksesurların kiralandığını, kiralanan mallardan … marka … model …, …, …, …, …, … seri numaralı 6 adet dizüstü bilgisayar yazılı paketleri ile birlikte işyerinden çalındığını, yaşanan hırsızlık olayı davalı … şirketine bildirildiğini, sigorta eksperi tarafından toplam 3.257,04 TL tazminat miktarı tespit edildiğini, davalı … tarafından söz konusu tazminata ilişkin müvekkilince fatura kesilmesi halinde ödeneceğinin bildirildiğini, fakat belirlenen bedel çok düşük olduğundan müvekkilince kabul edilmediğini, dizüstü bilgisayarların değerinin işlemci ve yazılım paketleri dahil edilmeden her biri için 542,84 TL olarak eksik tespit edildiğini, Finansal kiralama sözleşmesinde dizüstü bilgisayarların değerinin işlemci ve yazılım paketleri dahil olmak üzere her biri için 1.589,00 olarak belirlendiğini ve bu bedelin tümünün sigorta kapsamsında bulunduğunu, sözleşmelere aykırı şekilde hasar tespitinin yapılarak işlemci ve yazılım paketlerinin risk dışında bırakıldığını, programların bilgisayardan ayrı bir şekilde değerlendirilemeyeceğini, hasar ekser raporuna ilişkin itiraz edilerek yeniden tespit yapılmasına ilişkin hem davalıya ham da sigorta şirketine ihtarname çekildiğini fakat taleplerinin kabul edilmediğini, ayrıca davalı şirkete, sözleşme tarihi esas alınarak zayii olmayan diğer mal, ekipman ve yazılım paketleri için ödemelerin uyarlanması talep edilmesine rağmen bu taleplerinin de reddedildiğini, müvekkilinin kira ödemelerini aksetmeden yerine getirdiğini, fakat kısmi fiili imkansızlık ve öngörülmesi beklenemeyen olağanüstü durumdan dolayı sözleşmenin uygulanamaz duruma düşmesi nedeniyle, zayii olmayan diğer mal, ekipman ve yazılım paketleri için kiralama bedellerinin uyarlanmasını, hırsızlık sonucu zayi olan mallar, ekipmanlar ve yazılım paketleri yönünden borçlu bulunmadığının tespiti ile bu mallara ilişkin davalıya fazla yapılan ödemelerin ticari faizi ile birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6100 Sayılı HMK.’nın 107. Maddesine göre talep konusu alacak belli olduğundan belirsiz alacak davasının açılamayacağını, değer tespitinin … Ltd. Şti. tarafından düşük olarak hesaplandığının belirtildiği halde müvekkili hakkında davanın açıldığını, tespiti yapan firmaya karşı davanın ihbar edilmesinin gerektiğini, taraflar arasında imzalanan finansal kiralama sözleşmesi kapsamında ekipmanların sigortalandığını, ancak kiralayan sıfatıyla müvekkili şirkete atfedilecek hiçbir sorumluluğun bulunmadığını, Finansal Kiralama Kanununun 24. Maddesine göre malın sözleşme süresi içerisinde hasar ve ziyaı sorumluluğunun kiracıya ait olduğunu, bu sorumluluğun ödenen sigorta miktarından karşılanmayan kısmı ile sınırlı olduğunu ve aşan kısmın kiracı tarafından karşılanmak zorunda olduğunu, sigorta şirketi tarafından tespit edilen 3.257,00 TL tazminat tutarının ekipman bedelinden çıkartıldığında geriye kalan tutardan davacının sorumlu olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Önceki bilirkişi raporlarını da değerlendiren ve dosya kapsamına uygun olduğu değerlendirilen son bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüne,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İşbu davanın davacı müvekkili şirketin davalı leasing firmasından “finansal kiralama” yoluyla kiraladığı ve sigortalı olan dizüstü bilgisayar ve ekipmanların 6 adedinin işyerinden çalınması neticesinde, davacı müvekkili şirketin uğradığı zararın sigorta eksperi tarafından değerinin çok altında hesaplanması üzerine gerekli itirazların gerek davalı leasing firmasına gerekse dava ihbar olunan sigorta şirketine yapılmasına rağmen sonuçsuz kalması nedeniyle açıldığını, Huzurdaki dava devam ederken sözleşme eki olan ödeme planına göre ödemeler sona erdiğinden, zayi olmayan sözleşme konusu malların, ekipman ve yazılım paketleri yönünden uyarlama talebinin konusuz kaldığını ve bu nedenle diğer talepler yönünden davaya devam edildiğini, dolayısıyla işbu davadaki esas noktanın, çalınma sonucu zayi olan dizüstü bilgisayarlarının sigorta eksperi tarafından … Yazılım Paketi dahil edilmeksizin yalnızca cihaz bedelinin hesaplanması ve değerinin altında hesaplanması olduğunu, bu nedenle bilirkişi incelemeleri talep edildiğini, ancak Mahkeme tarafından bilirkişi raporları dikkate alınmaksızın usul ve yasaya aykırı karar verildiğini, … yazılımının cihaza dahil olarak kiralandığını, müvekkili şirket ( kiracı) ile davalı … ( kiralayan) arasında Beşiktaş … Noterliği’nin 23.07.2010 tarih ve … yev.nosu ile … no.lu Finansal Kiralama Sözleşmesi akdedildiğini, İşbu sözleşmenin “Ek-1 Özel Şartlar” başlığı altında; ”Kiralanan : 1) …-… TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ firmasına ait ve 15.07.2010 tarihli, 0 numaralı ve 7.380,00 TL ( KDV hariç) tutarlı PROFORMA FATURA MUHTEVİYATI olan ekipman ve aksesuarlar, 2) …-… SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ firmasına ait ve 15.07.2010 tarihli, 0 numaralı ve 17.638,00 TL ( KDV hariç) tutarlı PROFORMA FATURA MUHTEVİYATI olan ekipman ve aksesuarlar,” olarak tanımlandığını, çalınan bilgisayarların özelliklerinin ise 15.07.2010 tarihli PROFORMA fatura içeriğinde, ”… 8 adet 1.589,00 birim fiyatı 12.712 TL” şeklinde ifade edildiğini, buradan da anlaşılacağı üzere, faturada açıkça bilgisayarın niteliklerinin sayıldığını ve bilgisayar cihazının içeriğinin nelerden oluştuğunun belirtildiğini, … ifadesi ile … yazılımının, 8 ADET … marka bilgisayar cihazına yüklenmiş bir şekilde bir bütün halinde kiralandığının açıkça anlaşıldığını, dava konusu yazılım paketlerinin de sigorta sözleşmesi kapsamında olduğunu, Sigortacılık Kanunu’nun 11/4 maddesi gereğince sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış risklerin açıkça belirtileceğini, belirtilmemiş olan risklerin teminat kapsamında sayıldığını, TTK’nın 1409. maddesi uyarınca, sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığının ispatının sigortacıya ait olduğunu, bu bağlamda, … no.lu “Leasing uzun süreli sigorta poliçesi” nde sigorta kapsamı “Leasing Sözleşme no …” olarak belirtilmiş olup işbu sözleşmenin “Ek-1 Özel Şartlar” bölümünde “Kiralanan” başlığı altında kiralanların, 15.07.2010 tarihli iki adet proforma faturada düzenlenen mallar, ekipmanlar ve yazılım paketleri olduğunu, yazılım paketlerinin de işbu faturalarda açıkça belirtildiğini ve cihazlara biçilen değere dahil edildiğini, yazılım paketlerinin sigorta teminatı dışında olduğu açıkça belirtilmediği gibi aksine sigorta poliçesinde teminatlar kapsamı “leasing sözleşmesi kapsamı” olarak belirtildiğinden yazılım paketlerinin de sigortanın kapsamına dahil olduğunu, dava konusu çalınarak zayi olan bilgisayar ve yazılım paketlerinin de sigorta sözleşmesi ile sigortalandığını, 03.11.2014 tarihli bilirkişi raporunda da bu durumun doğrulandığını, ancak söz konusu tespite rağmen bilgisayarların gerek cihaz gerekse yazılım paket bedelleri hesaplanmadığından talep yönünden eksik kalan bu yönün giderilmesinin istendiğini, bunun üzerine Mahkemece yeniden bilirkişi heyeti oluşturulup, bilirkişi heyetine işbu hesaplamaların yapılması için bilgisayar mühendisi de dahil edildiğini, nitekim 09.06.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; 1 adet … yazılımının 350-750 TL dosyaya konu özellikleri belirtilen … marka … model laptop bilgisayarın 2.el fiyatlarının 500-800 TL fiyat aralığında olduğunun tespit edildiğini, dava konusu yazılım paketleri, davalı leasing firması tarafından dizüstü bilgisayarlara yüklü olarak hazır bir şekilde müvekkili şirkete teslim edildiğinden ( bilirkişi heyet raporunda belirtilen … lisanlı yani başka bir bilgisayara taşınamaz nitelikte olduğundan) 09.06.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda yapılan fiyat tespitine istinaden dava değerinin; 6 adet … marka … model dizüstü bilgisayar x 800 TL = 4800 TL ( Herbiri 800 TL bedel üzerinden), 6 adet … yazılımı x 750 TL = 4500 TL (Herbiri 750 TL üzerinden ) toplam : 9300 TL olarak ıslah edildiğini, ancak yazılımın çalınarak zayi olan dizüstü bilgisayarlara dahil olduğunu ve dolayısıyla sigortanın kapsamında bulunduğunun birçok kez belirtilmesine ve bu hususun bilirkişi raporları ile de tespit edilmiş ve ispatlanmış olmasına rağmen Mahkeme tarafından bu hususların dikkate alınmadığını, halbuki, halihazırda dava konusu dizüstü bilgisayarların çalınarak zayi olması nedeniyle sigorta eksperi tarafından söz konusu mallara yazılım paketi dahil edilmeksizin 3.257 TL değer biçildiğini, eğer müvekkili şirket tarafından işbu bedel kabul edilmiş olsa idi dizüstü bilgisayarları için 3.257 TL’yi davalı firmadan tahsil edilebileceğini ve işbu davanın açılması zarureti doğmayacağını, ancak söz konusu bedelin müvekkili şirketin kabul edemeyeceği kadar az ve hatalı olduğunu, huzurdaki davanın bu nedenle açıldığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Eksik incelemeye dayalı, konusunda uzman olmayan bilirkişiler tarafından verilen hükme esas alınamayacak bilirkişi raporlarına dayanarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, Aynı sözleşmeye ilişkin finansal kiralama konusu malların üzerindeki farklı dosyalardan konulan haczin kaldırılmasına ilişkin Alanya icra hukuk mahkemesi 2011/25 E. sayılı dosyası ile açılan davanın reddine karar verildiğini ve temyiz talebinin temyiz sınırının altında olduğundan dolayı reddedilerek karar kesinleştiğini, Diğer İstanbul 8. icra hukuk mahkemesi 2011/447 E. sayılı dosyası ile açılan davanın kabulüne karar verildiğini, söz konusu davanın masraflarının davalıdan tahsil edilmediğini, söz konusu hususun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda davalarda yapılan masrafların davayı kazandığında karşı taraftan alınacağından dolayı bu masrafların sözleşme gereği talep edilemeyeceğine ilişkin haksız ve mesnetsiz bilirkişi raporuna tarafımızca itiraz edilmesine rağmen mahkeme tarafından bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğini, Müvekkili şirketin hiçbir kusuru olmayan bir haciz dolayısıyla, davacı kiracı … LTD. ŞTİ.’nin borcundan dolayı salt davacının kusurundan dolayı haczedilmesi gerekçesiyle açtığı davanın masraflarının davacı kiracıdan talep edilemesinin hem sözleşmeye hem de hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili şirket tarafından yapılan masrafların davacının borcuna ekleyememesinin genel hukuk ilkesine aykırı olduğu gibi hakkaniyete de aykırı olduğunu, zira müvekkilinin hiçbir kusuru olmadığını, müvekkili şirketin leasing şirketi olup kiracının kusurundan kaynaklanan sebeplerle açtığı davaların masraflarını kiracıdan talep etmesinden doğal ve hakkaniyetli bir şey olmadığını, müvekkili şirketin hiçbir avukatlık ücreti almadan, davacı … kiracıya bedava avukatlık hizmeti verdiğini, haczedilip muhafaza altına alınan malları yediemin deposundan alıp davacı … kiracının kullanımına sunduğunu, davacının kusurundan kaynaklanan masraflardan davacının sorumlu olması gerektiğini, bu hususun sözleşmede belirtilmesine bile gerek olmadığını, genel hukuk ilkesi gereğince herken kendi kusurundan kaynaklanan zararları gidermekle yükümlü olduğunu, Yerel mahkemenin, müvekkili şirket tarafından ikame edilen davaların salt davacının kusurundan kaynaklandığı ve müvekkil şirketin hiçbir yükümlülüğü olmadığı, davacının borcundan dolayı finansal kiralama konusu malların haczedildiği, sözleşmede malların 3. kişilere ve hacizlere karşı koruma yükümlülüğünün davacı kiracıya ait olduğu hususlarını hiçbir şekilde dikkate almadığını, eğer finansal kiralama sözleşmesine konu olan malların haczedilmesi müvekkili şirketten kaynaklanan sebeplerden dolayı olsa dava masraflarına müvekkil şirketin katlanması gerekeceğini, Davacı kiracı şirketin, finansal kiralama konusu malların çalınması dolayısıyla sözleşmenin uyarlanmasını, çalınan malların sözleşme kapsamından çıkarılmasını ve bu mallar yönünden borçlu olmadığının tespitini istemekle kötü niyetini ortaya koyduğunu, davacının bu talebinin finansal kiralama kanununun 24. maddesine aykırı olduğunu, 6361 sayılı finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri kanunu 24/3 maddesinin ‘’Sözleşmede aksine hüküm yok ise kiracı, malın her türlü bakımından ve korunmasından sorumlu olup, bakım ve onarım masrafları kiracıya aittir.’’ yine 24/5 maddesinin ‘’ Malın sözleşme süresince hasar ve ziyaı sorumluluğu kiracıya aittir. Bu sorumluluk ödenen sigorta miktarının karşılanmayan kısmı ile sınırlıdır ve aşan kısım kiracı tarafından karşılanmak zorundadır.’’ şeklinde olduğunu, finansal kiralama sözleşmesinin kiralananın hasar ve ziyaı başlıklı 24. maddesi gereğince, kiracının, işbu sözleşmenin imzalanmasından sonra kiralananın her türlü hasar ve ziyaı nedeniyle kiralayanın uğrayacağı zararları tazmin etmeyi, hasar ve ziyaı vuku bulduğu durumlarda dahi kira bedellerini ödeme planına uygun olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ancak sigorta şirketince ödenen bedelin davacı yanca davacının borcundan mahsup edildiğini, davacıdan kaynaklanan sebeplerle mülkiyeti davalıya ait malların haczedilmesi dolayısıyla açılan davaların masrafının davacıya ait olması hem Finansal Kiralama Sözleşmesine ve hem de 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring Ve Finansman Şirketleri Kanunu’na uygun olduğunu, Yerel Mahkemece resen atanan bilirkişi Av. …’in finansal kiralama sözleşmesini incelerken sözleşmeyi bir bütün olarak incelemediğinden sigorta bedelinin hukuk masraflarından mahsup edilmesinin sözleşmeye aykırı olduğunu mütalaa ettiğini, Leasing sektöründe avukatlık yapmış birinin hangi amaç ve saikle böyle bir değerlendirme yaptığının anlaşılamadığını, sadece dava ve takipler başlıklı 55. maddesini dikkate alarak raporda değerlendirme yapıldığını, sözleşmenin 21. maddesinin dikkate almadığını, bilirkişi önyargılı hareket ettiği için bu hususun bile değerlendirilmediğini, Finansal kiralama konusu malı icra iflas takiplerine karşı koruma yükümlülüğünün davacı kiracıda olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, yargılama masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, sebepleri açıklanmalıdır. Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir. 6100 Sayılı HMK’nın 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2 maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı). Somut davada, Mahkemece verilen kararın gerekçesinde, ”Mahkememizce önceki bilirkişi raporlarını da değerlendiren ve dosya kapsamına uygun olduğu değerlendirilen son bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” şeklinde değerlendirme yapılarak yukarıda açıklanan ilkelere aykırı davranıldığı, davacının hangi talebinin hangi sebeplerle kabul edildiği, hangi sebeplerle reddedildiği, hangi bilirkişi raporunun hangisine hangi sebeple üstün tutulduğu hususunda kararın bir gerekçe içermediği, yalnızca son bilirkişi raporuna atıfta bulunularak hüküm kurulduğu, konusuz kalan talep yönünden bir karar verilmediği, kararın bu haliyle denetiminin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. O halde ilk derece mahkemesince yapılacak iş; tüm deliller, iddia ve savunma birlikte değerlendirilerek, özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 27 ve 297. maddeleri kapsamında gerekçe oluşturularak, vardığı yargıyı içerir ve denetlenebilir hüküm kurmak olmalıdır. Yukarıda açıklanan sebeplerle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince tarafların istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Taraf vekillerinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/11/2016 tarih, 2014/439 E. 2016/488 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 55,63 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 6- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2022