Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1156 E. 2022/871 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1156
KARAR NO: 2022/871
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2018
NUMARASI: 2016/167 E. – 2018/318 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)|Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalılardan … Ltd. Şti. Firması ile 14/05/2014 tarihinde sözleşme imzaladığını, sözleşme ile 25.500 adet 60*90 üçlü banyo seti, 18.000 adet 50*80 üçlü banyo seti ve 8500 m2 duvardan duvara polip halı satımı hususunda anlaştıklarını, müvekkilinin anlaşma çerçevesinde avans olarak toplamda 669.000,00 TL tutarındaki çeki davalılardan … firmasına verdiğini, söz konusu çeklerden iş bu davaya konu olan … Şehitkamil Şubesine ait 18/02/2015 tarihli 50.250 TL miktarlı çekin … tarafından ciro edilerek diğer davalı … şirketine verdiğini, sözleşme gereğince müvekkiline 21/05/2014-16/06/2014 tarihlerinde teslim edilmesi gereken malların teslim edilmediğini, davalı …’in söz konusu malları teslim edemeyeceklerini, mali durumlarının bozuk olduğunu söyleyerek sözleşmeyi feshetmek istediklerini beyan ettiklerini, bunun üzerine 23.06.2014 tarihinde tüm dava ve cezai şart talepleri saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin karşılıklı olarak feshedildiğini, avans olarak verilmiş olan çeklerin ise 3 gün içerisinde iade edileceği belirtildiğini, davalı … şirketine daha sonra ulaşılamadığını, müvekkilinin ticari itibarının bozulmaması için istirdat davasına konu olan çeki gününde itirazı kayıtla ödemek durumunda kaldığını, diğer davalı …nin ise müvekkiline ait bedelsiz olan çekleri yetkisiz ve usulsüz olarak elinde bulundurup, tahsil eden şirket olduğunu, dava konusu çekle ilgili fatura yada irsaliye bulunmadığını, beyan ederek davanın kabulünü, davacı müvekkili şirketin dava konusu çekten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, ihtirazı kayıtla ödenen … Şehitkamil şubesine ait … seri numaralı 18/02/2015 tarihli çek bedeli olan 50.250 TL meblağın ödeme gününden itibaren ticari faiziyle birlikte istirdadına, davalıların kötüniyetli olmasından dolayı dava konusunun %20’si oranında tazminata mahkum edilmesine, vekalet ücreti ve her türlü yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete 19/06/2014 tarih ve 4944 Sayılı Genel Faktoring Sözleşmesine istinaden, faktoring müşterisi diğer davalı … Ltd. Şti. tarafından bedeli, faktoring borcuna mahsup edilmek üzere kayıtsız şartsız ciro ile 19/06/2014 tarihinde … sayılı fatura giriş bordrosu, çek giriş bordrosu, alacak bildirimi ve temlik sözleşmesi ile birlikte davacı adına tanzim edilen 1 adet 52.661,36 TL bedelli faturaya istinaden davacı keşideli 18/02/2015 keşide tarihli 50.250,00 TL bedelli 1 adet çekin teslim edildiğini ve bedelinin müşterinin talimatına istinaden belirttiği banka hesabına EFT yapıldığını, usulüne uygun faktoring işlemi ile teslim alınan çekin gününde takas aracılığı ile tahsil edildiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davalı sözleşme tarafı olan …’in, davacı tarafa mal alım- satım sözleşmesinden kaynaklanan mal teslimini gerçekleştirmemesi sebebi ile davacının çekten kaynaklanan borcunun bulunmadığı, ancak davacının ihtirazı kayıtla ödemede bulunduğu, sözleşme ve kayıtlar gereğince ispatlanmıştır. Sözleşme şartları genel hükümlere göre incelendiğinde bilirkişi raporunda da irdelendiği şekilde davacının fesihte haklı olduğu ve alım satım sözleşmesi gereğince karşı tarafın (davalı …) sözleşme gereği yükümlülüğünü ifa etmemesi yani malları teslim etmemesi karşısında sözleşme gereğince davacının bedel ödeme borcunun bulunmadığı, sözleşmenin sonuçlarına davalı …’ in taraf olması ve mal teslim etmemesi sebebi ile katlanması gerektiği/ sorumlu olduğu yani teslim etmediği malların karşılığı olan bedelde hakkı bulunmadığı ve bu bedeli devredemeyeceği, yine diğer davalı … in yürürlükteki mevzuat gereğince çek ile ilgili ve fatura ile ilgili mal teslimatının varlığına dair davacı firmadan teyit almadığı, sadece davalı …in beyanı ve sözlü teyidi ile işlem yapması neticesinde sorumlu olduğu, ancak TMK m 2 dürüstlük ilkesi ve TMK m 3 kapsamında iyi niyet ilkesi değerlendirildiğinde kötüniyetin ispatlanamadığı ve şartlarının oluşmadığı dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir. Davalı … istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkili şirketin çekin iyiniyetli meşru hamili olduğunu (TTK.md.790 ve 792), -Kıymetli evrakın mücerretliği ilkesi gereği müvekkili şirketin, keşideci ile ciranta arasındaki borcun doğuş sebebini araştırmak ve kanıtlamakla yükümlü olmadığını( TTK.818/5, 687), Davacının, müvekkili şirketin kötüniyetli olduğunu ve iktisapta ağır kusurlu olduğunu, bile bile borçlu zararına hareketle çeki iktisap ettiğini ispatlamak zorunda olduğunu, burada ispat külfetinin davacıda olduğunu, faktoring işlemi için gerekli olan tüm belgelerin de teslim alındığını, -Şahsi defilerin iyiniyetli müvekkili şirkete karşı ileri sürülemeyeceğini, (TTK.md.687 ve 6361 Sayılı Yasa 9/3.md.) -Davacı tarafın faktoring şirketinin 10.10.2006 tarih ve 26315 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Finansal Kiralama ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik 22/2.fıkrası hükmüne aykırı davrandığını iddia ettiğini ancak davanın, Yönetmelik Hükümlerine göre görülmesinin mümkün olmadığını, dava konusu uyuşmazlığın doğum tarihinin 19.06.2014 olup 6361 Sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra olduğunu, Finansal Kiralama, Faktoring Ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9. maddesinin 3. fıkrasının da şahsi defiler ile ilgili olarak TTK’nın 687. maddesi ile paralellik arz etmesi için getirildiğini, -Dava konusu çekin teminat-avans olarak keşide edilmediğini, davaya konu çek de bir ticari ilişkinin teminatı olarak verildiğine ilişkin bir kayıt mevcut olmadığını, -Müvekkili şirketin, çeki, yasal prosedüre uygun olarak belgeleri ile birlikte teslim aldığını, müvekkili şirket elindeki faturanın, şirket ticari defter ve kayıtları ile sabit olmasına rağmen bu hususta bilirkişi incelemesi dahi yapılmamış olduğunu, çekin, mal veya hizmet satışına dayandığı, davacı adına tanzim olunan fatura ile tevsik edilen davaya konu çekin de bu ilişki çerçevesinde kayıtsız şartsız ciro ile iktisap edildiğinin sabit olduğunu, bu hususta müvekkili şirket ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, Müvekkili şirkete, 19.06.2014 tarih ve 4944 sayılı Genel Faktoring Sözleşmesine istinaden, faktoring müşterisi diğer davalı … Tic. Ltd.Şti. tarafından bedeli, faktoring borcuna mahsup edilmek üzere kayıtsız şartsız ciro ile 19.06.2014 tarihinde … sayılı fatura giriş bordrosu, çek giriş bordrosu, alacak bildirimi ve temlik sözleşmesi ile birlikte davacı adına tanzim edilen 1 adet 52.661,36-TL. bedelli faturaya istinaden, davacı keşideli 18.02.2015 keşide tarihli 50.250,00 TL bedelli 1 adet çek teslim edildiğini, bu işlemin karşılığında müşterinin talimatına istinaden belirttiği banka hesabına EFT yapıldığını, Müvekkili şirket nezdinde diğer davalının yaptığı faktoring işlemi ile ilgili herhangi bir inceleme yapılmadığını, davacı ve davalı kayıtlarında, müvekkili şirkete temlik edilen “06.06.2014 tarihli … seri nolu 52.661,36 TL bedelli” fatura ile ilgili hiçbir tespit ve incelemeden bahsedilmediğini, “dava konusu çek ile ilgili mal teslimi yapılmadığı ve fatura düzenlenmediği” tespitine yer verildiğini, bir de bu faturanın davacı kayıtlarında yer almadığına değinildiğini, oysa incelemede, diğer davalı tarafından davacı adına tanzim edilen “06.06.2014 tarihli … seri nolu 52.661,36 TL bedelli” fatura ile ilgili diğer davalının kayıtlarının da incelenmiş olmasının zorunlu olduğunu, diğer davalının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu ve delil niteliği bulunduğu belirtilmiş ise de; diğer davalının defterlerinin kapanış kayıtlarının tarihleri, çeklerin teslim tarihi, sözleşmenin fesih tarihi ve dava tarihleri itibari ile olayların kronolojik akışı açısından bağlayıcılığının irdelenmediğini, -Davacı ile diğer davalının ve müvekkili şirketin 2014-2015 yıllarına ilişkin tüm ticari defter ve kayıtları üzerinde uzman bilirkişi heyeti ile inceleme yapılması talep edilmesine rağmen müvekkil şirket kayıtlarının incelenmediğini, davacı ile diğer davalı arasında akdedilen sözleşmenin resmi şekilde yapılıp yapılmadığı, damga vergisinin ödenip ödenmediği, sözleşmenin kesin tarihinin tespiti, adi yazılı fesih sözleşmesinin taraflar arasındaki sonuçları, müvekkil şirketi bağlayıp bağlamayacağı konusunda inceleme yapılması gerektiğini, -Kapanış kaydı bulunmadığından, her zaman için değiştirilme imkanı bulunan davacı taraf ticari defterlerine dayanılarak müvekkili şirket aleyhine hüküm kurulduğunu, bu kayıtların sahibi lehine delil olmasının hukuken mümkün olmadığını, kapanış tasdiki bulunmayan davacı ticari defterlerinin TTK’nın 69. ve 82. maddesine göre davacı yararına delil oluşturmasına hukuken olanak olmadığını, uyuşmazlık konusu ticari işlemlerin, ibraz edilen belgelere göre 14.05.2014 tarihinde yapıldığını ve çeklerin de bu tarihte teslim edildiğini, çekin müvekkili şirkete 19.06.2014 tarihinde teslim edildiğini, sözleşmenin karşılıklı olarak feshedildiğinin iddia edildiği tarihin ise 23.06.2014 tarihi olduğunu, çekin davacı tarafın ticari kayıtlarına işlendiği tarihin ise 30.08.2014 tarihi olup, huzurdaki davanın 18.02.2016 tarihinde açıldığını, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki ticari defterlerinin hiçbir resmi merciye ibraz edilmemiş ve resmi tasdiklerinin de yapılmamış olduğunu, açıklanan sebeplerde davacı ticari defter ve kayıtlarının delil niteliği bulunmadığından müvekkili şirket aleyhindeki davasının reddine karar verilmesi gerektiğini, -Davacı ile diğer davalı arasındaki adi yazılı sözleşmenin 3.kişileri bağlayıcılığı olmadığını, -Türk Borçlar Kanunu 78. maddesi uyarınca borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir hükmü gereği, davacının, sözleşmenin 23.06.2014 tarihinde feshedilmesinden sonra, 18/02/2015 keşide tarihli çek bankaya ibraz edilmeden önce herhangi bir tedbir kararı veya ödeme yasağı kararı alma hak ve yetkisine sahip iken 23.06.2014 tarihinden 18.02.2015 tarihine kadar sessiz kalmak sureti ile çek bedelinin kendi isteği ve kusuru ile ödenmesine sebebiyet verdiğini, 8 aylık süre içerisinde ne müvekkil şirketin ne de diğer davalı aleyhinde, herhangi bir dava ikame etmediğini ihtarname de keşide edilmediğini, -Türk Medeni Kanunu’nun 2. ve 3. maddelerindeki düzenlemeler karşısında huzurdaki davanın dinlenilmesinin mümkün olmadığını, -Hükümde davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verildiğini, reddedilen yönlerden müvekkil şirket lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, -Hükümde faizin işlemeye başlayacağı tarihin çek keşide tarihinden önce olduğunu, faizin dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini, müvekkil şirketin herhangi bir şekilde temerrüde düşürülmediğinden faizin dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini, aksi taktirde ise faizin 12.02.2015 tarihinden itibaren değil ödeme tarihinden itibaren işletilmesine karar verilmesi gerektiğini kısmi kabul kararının kaldırılarak davanın reddine, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -6361 Sayılı kanunun 9/3. maddesi hükmünün Faktoring işleminin köşelerinden olmayan, diğer bir ifade ile Faktoring Şirketi, Müşteri ve Borçlu dışındaki kambiyo borçlularının hukuki durumunu düzenlediğini, zira kanunun 9/2 ve 38. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, Faktoring Sözleşmesinin temelinde alacağın temliki hükümleri yattığından, faktoring işleminin köşelerinden olan borçlu açısından BK 167/1 TBK 188/1. maddesi hükmünün uygulanması gerektiğini, müvekkilinin söz konusu faktoring işleminin köşelerinden biri olduğunu, kanunun 9/3 maddesi kapsamına dâhil olmadığını, faktoring şirketi senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmemiş olsa bile alacağın temliki hükümleri sebebiyle kendisine karşı şahsi defiler ileri sürülebileceğini, bu durumun Faktoring İşleminin Köşelerinden biri olan borçlular için geçerli olduğunu, Faktoring işleminin köşelerinden olmayan diğer kambiyo borçluları bakımından defilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülmesinin 6361 Sayılı yasanın 9/3. maddesi uyarınca mümkün olmadığını, Davalı taraf her ne kadar gerekçeli karara esas Bilirkişi Raporunun davalı … şirketi ticari defter ve belgeleri üzerinde talep edilmesine rağmen, inceleme yapılmadığını beyan etmiş ise de 02.03.2017 tarihli raporda da belirtildiği üzere dava konusu çekin avans çeki olduğu, karşılığında mal teslimi yapılmadığı, fatura düzenlenmediğinin tespit edildiğini, davalı … Ltd. Şti’nin feshedilen sözleşmeden kaynaklanan her türlü bedeli devredemeyeceğini, faktoring işleminin hukuka uygun olarak gerçekleştirilmediğini, istinaf başvurusundaki tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Yargıtay 11 HD.nin 2019/4107 Esas-2020/1903 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere somut uyuşmazlığın, TTK’nın kambiyo senetlerine ilişkin genel hükümlerine nazaran faktoring işlemleri bakımından özel bir hüküm niteliğinde olan ve uyuşmazlığın çözümünde öncelikle uygulanması gereken 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ve buna ilişkin Yönetmelik ile BDDK Genelgeleri çerçevesinde değerlendirilip, çözüme kavuşturulması gerekmektedir. 6361 Sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketler Kanunu’nun 9/2. maddesine göre; “faktoring şirketi kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile kurulaca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz ve tahsilini üstlenemez,” hükmü düzenlenmiştir. Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, BDDK. Tarafından 04.02.2015 tarihli ve 29257 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığı ve Yönetmelik 11. maddeye göre yürürlük tarihi 01/01/2015 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. 04.02.2015 tarih ve 29257 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in 8/1 maddesinde ise; “faturalı alacağa istinaden kambiyo senedi veya diğer senetlerin alınması halinde alınan kambiyo senedi veya diğer senetteki ciro silsilesinde kuruluşa kambiyo senedi ve diğer senedi ciro edip veren kişinin, devralınan faturada alacaklı olarak gözüken kişi ve bu kişiden bir önceki cirantanın veya keşidecinin de faturadaki borçlu ile aynı kişi olması gerekir. Fatura ile kambiyo senedi veya diğer senetteki tutarın uyumlu olmasına dikkat edilir” düzenlemesine yer verilmiştir. 04.02.2015 tarih ve 29257 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in İstihbarat Çalışması başlıklı 5 maddesinde ise; “(1) Kuruluş tarafından müşteriyi yeteri kadar tanıyacak şekilde istihbarat çalışmalarının yapılması, sadece müşterilerin beyanı veya sözlü teyidi ile işlem yapılmaması gerekir. İstihbarat çalışması; a) Öncelikle ilgili mevzuatta yer alan faturanın tarifi, şekli ve nizamına ilişkin düzenlemeler de dikkate alınarak faturadaki bilgilerin kontrol edilmesi, b) İç kontrol sisteminin devralınan faturalara ilişkin gerekli istihbarat ve araştırma yapılmasını sağlayacak ve Merkezi Fatura Kaydı Sisteminde bu faturaların mükerrer olmadığının kontrolü tamamlanmaksızın kullandırım yapılamayacak şekilde oluşturulması, c) Müşterilerin mali durumlarının değerlendirilerek bunların itibarı ve işlem geçmişleri de dikkate alınmak suretiyle gerektiğinde fatura borçlusu ve kambiyo senedi veya diğer senedin keşidecisine de başvurularak borcun teyit edilmesini sağlayacak yöntemler geliştirilmesi ve ulaşılabilmesi mümkün olan ilgili veri tabanlarından yararlanılması yoluna gidilmesi hususları dâhil olmak üzere asgari olarak yukarıda belirtilen usul ve esasları içerecek şekilde yapılır ve bunların yetersiz kalması durumunda ilave yöntemlere başvurulur,” hükmü düzenlenmiştir Kanun ve Yönetmelikte açıkça, faktoring şirketlerinin kambiyo senedine dayalı olsa bile, bir mal satışından veya hizmet arzından doğmayan alacakları devralamayacakları düzenlenerek, kambiyo senedinin içerdiği hakkın soyutluğu ilkesi ortadan kaldırılmıştır. Buna göre faktoring şirketleri, ancak bir mal satışından ya da hizmet arzından doğan alacağın ifası için verilen kambiyo senetlerini, ciro ve teslim yolu ile devralabilmektedirler. Burada kambiyo senedindeki hakkın devri için yapılan ciro ve teslim, alacağın devrinin hukukî sonuçlarını doğurmaktadır. Senet borçlusu, faktoring işleminden haberdar olduğu andan itibaren, faktoring müşterisine karşı ileri sürebileceği şahsî defileri, faktöre karşı da ileri sürebilmektedir. Şahsî defilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülebilmesi, işlemin taraflarının, kambiyo ilişkisinin sıralı tarafları olmasına bağlıdır. Buna göre, senette düzenleyen ya da keşideci, lehtar ile faktoring şirketi arasında faktoring sözleşmesinin bulunması ve senedin de ciro ve teslim yolu ile lehtardan faktoring şirketine geçmesi hâlinde, lehtar ile arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan şahsî defıleri, faktoring şirketine karşı ileri sürebilmektedir. Ciro ve teslim yoluyla devraldığı bir senedi, aradaki temel ilişki sebebiyle devreden borçlu, senedi kendisinden devralan ile faktoring şirketi arasında faktoring sözleşmesinin bulunması ve senedin, ciro ve teslim yoluyla kendisinden devralandan faktoring şirketine geçmesi hâlinde, temel ilişkiden kaynaklanan şahsi defileri faktoring şirketine karşı ileri sürebilecektir. Özetlemek gerekirse; Factoring işlemi içinde yer alan kambiyo borçlusu, 818 Sayılı BK’nın 167/1 (TBK, md. 188/1) maddesi uyarınca temlik eden durumundaki önceki alacaklısına yani satıcı firmaya (müşteriye) karşı ileri sürebileceği defi ve itirazları faktoring şirketine karşı da ileri sürebilir. Burada Yönetmeliğin 22/2. ve yürürlük tarihine göre 6361 Sayılı FKFFŞK’nın 9/2. maddesi uyarınca kambiyo senedi sebebe bağlandığından kambiyo senetlerinin soyutluk ve kamu güvenliği ilkesi ortadan kalkacak ve bunun sonucu olarak şahsi defilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için 6762 Sayılı TTK’nın 599. (6102 Sayılı TTK ,md.687) maddesinde öngörülen “hamilin senedi kötüniyetle iktisap etmesi gerektiği” koşulu aranmayacaktır. Zira, Yönetmeliğin 22/2. ve yürürlük tarihine göre FKFFŞK’nın 9/2. maddesi uyarınca kambiyo senedindeki alacağın mutlaka bir mal veya hizmet satışından kaynaklanması gerekmekte ve senetteki alacak sebebe bağlanmaktadır. Sebebe bağlanan bu alacağın faktoring şirketine devri ciro yoluyla olmakla birlikte işlemin temelinde alacağın temliki hükümleri yatmaktadır. Bu durumda davacı keşideci, lehtara karşı ileri süreceği şahsi def’ileri davalı … şirketine karşı da ileri sürebilir. Anılan yönetmelik maddesi gereğince faktoring şirketi ciro suretiyle aldığı çekin dayanağı olan mal ve hizmet satışına dair fatura ve teslim belgesini mahkemeye sunmak zorundadır. Davalı taraf davacı defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı iddiasında ise de; Mahkemece sadece davacı defterlerine göre karar verilmediği, davalı defterlerinin de davacı defterlerini doğruladığı, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmıştır. Kötüniyet tazminatı talebinin reddedilmesi sebebiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinden dolayı vekâlet ücretine hükmedilmemesi davalı yanca bir istinaf sebebi yapılmış ise de; kötüniyet tazminatı asıl alacağa dâhil olmayıp, talep edilmesi borçlunun iradesine bağlı olan feri nitelikte bir hak olup, somut olayda davacının, dava konusu yaptığı asıl istemin kabulüne karar verilmesine karşın, davanın niteliği gözetilerek kötüniyet tazminatına hükmedilmemesi sonucu davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmesi; davanın esasına ilişkin değil, şekli açıdan bir kısmen kabul, kısmen ret kararı olup, bu sebeple davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Somut olayda, davacı ve davalı … Tic.Ltd.Şti. nin incelenen ticari defterlerinin birbirini doğruladığı, taraflar arasında satım sözleşmesinden doğan ticari ilişki bulunduğu, davacının, davalı şirkete, halı teslimi karşılığında, içlerinde dava konusu çekinde olduğu, toplam 669.000,00 TL bedelli çekleri verdiği, davalı şirketin davacı tarafa halı teslimatlarını yapması gerekirken teslimatta bulunmadığı, davalı satıcı firma tarafından çek karşılığı malın davacıya teslim edildiğinin kanıtlanamadığı, davalı …’nin, dava konusu çeki Davalı … Tic.Ltd.Şti. ile aralarında düzenledikleri Faktoring Sözleşmesine istinaden temlik alıp tahsil ettiği, her ne kadar davalı … vekili tarafından davacı taraf ile diğer davalı arasındaki şahsi defilerin kendilerine karşı ileri sürülemeyeceği savunmasında bulunulmuşsa da, yukarıda açıklandığı üzere, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkındaki Yönetmeliğin 22/2. maddesi hükmü uyarınca Faktoring şirketleri kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş ve doğacak fatura veya benzeri belgelerle tevsik edilemeyen alacakları satın alamayacakları veya tahsilini üstlenemeyecekleri, davacı, davalı satıcı şirket ile davalı factoring şirketinin faktoring işleminin tarafı ve köşesi oldukları ve bu sebeple dava konusu işlemin alacağın temliki hükümlerine tabi olduğu, davacı keşidecinin, diğer davalı lehtara karşı şahsi defilerini davalı factoring şirketine karşıda ileri sürebileceği, davalılarca mal teslimininin kanıtlanmak zorunda olduğu, bu konuda ispat yükünün 6100 Sayılı Kanunun 190. maddesi uyarınca davalı … şirketi ve diğer davalı da olduğu, fakat davalıların mal teslimini kanıtlayamadıkları, faiz konusunda Mahkemece ödeme tarihi olan 18.02.2015 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken sehven maddi hata sonucu 12.02.2015 tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsine tahsiline karar verildiği ancak yapılan yanlışlığın maddi hata kapsamında olduğu ve mahallinde düzeltilebilecek bir hata olduğu anlaşılmakla, bu doğrultuda ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı görüldüğünden davalı … vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2018 tarih ve 2016/167 E., 2018/318 K. sayılı kararına karşı davalı …Ş. vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.432,58 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 894,04 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.538,54 TL harcın davalı … tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı … tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/05/2022