Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1151 E. 2022/1034 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1151
KARAR NO : 2022/1034
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 14/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının Küçükçekmece 2. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile aleyhine icra takibi başlattığını, bahse konu 03/05/2014 tanzim tarihli 03/06/2014 vadeli 4.800,00 TL lik senet bedelini sözlü anlaşma gereği,… Bankası 815 nolu Şubesi’ndeki 83436911 nolu hesabına taksitler halinde 2016 tarihine kadar ödediğini, kendisine de elden ödeme yaptığını, davalının senet bedelini fazlasıyla almış olmasına ve senedi iade edeceğini beyan etmesine rağmen, iade etmediğini, 2. kez haksız şekilde tahsile çalıştığını, kötü niyetli davrandığını, başka borcu olmadığını, Küçükçekmece 2. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibi gereğince davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin durdurulmasını, iptalini, takibe konu alacağın % 20’nden az olmamak üzere tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, senet bedeli dışında müvekkiline borcu olmadığı iddiasının doğru olmadığını, müvekkilinin … Bankasındaki hesabına senet haricinde müvekkilinden almış olduğu 4.800,00 TL borcuna karşılık 3 defada toplam 3.100,00 TL yatırdığını, davacı tarafından 4.800,00 TL lik dava konusu senede karşılık banka aracılığıyla ve elden ödeme yapılmadığını, takip konusu senede karşılık ödeme yapıldığını ispat eden bir belge sunmadığını, elden ödeme yaptım şeklindeki beyanının doğru olmadığını, ayrıca davacının 4.000,00 TL borcunun tamamını da ödemediğini, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, % 40′ dan az olmamak üzere davacı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Küçükçekmece 2.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile; 14/11/2014 tarihinde keşidecisinin davacı, lehtarının davalı olduğu 03.05.2014 düzenleme tarihli 03.06.2014 vade tarihli 4.800,00-TL bedelli bono sebebi ile toplam 5.040,00-TL alacağın tahsili amacı ile ilamsız takip başlatıldığı,Davacının 21.06.2016 tarihli dilekçesi ile takip konusu edilen borcu ödediğini savunduğu, Beykoz İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; takibin Küçükçekmece 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/166 esas sayılı davasında verilen mahkeme kararındaki vekalet ücretine ilişkin ilamlı takip olduğu, davalı tarafından dosya konusu kapak hesabının icra müdürlüğü’ne tamamen ödendiğinin anlaşıldığı,
Davacı tarafından davalı hesabına banka aracılığı ile yapılan ödemelerin; 11.06.2014 tarihinde 600,00-TL, 18.06.2014 tarihinde 600,00-TL, 17.06.2014 tarihinde 800,00-TL 06.08.2014 tarihinde 1.700,00-TL 05.03.2014 tarihinde 500,00-TL 15.03.2015 tarihinde 500,00-TL toplam; 4.100,00-TL olduğunun anlaşıldığı,Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davanın, Küçükçekmece 2. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında takibe konu kambiyo senedi sebebi ile davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, kambiyo senetleri mücerret borç ikrarı niteliğinde olup, imza inkarı bulunmadığına göre davalının kambiyo senedi sebebi ile yüklendiği borçtan sorumlu olduğu, davalının, kambiyo senedi kapsamındaki borcunu ödediğini, ancak kesin deliller ile kanıtlayabileceği, mahkemece getirtilen banka kayıtlarında davalıya toplam; 4.100,00-TL ödeme yapıldığının sabit olduğu, davalı, ödemenin takip konusu kambiyo senedine mahsuben yapılmadığını, başka bir ticari ilişki için yapıldığını savunduğundan, ödemenin kambiyo senedi dışındaki bir ticari ilişki sebebi ile yapıldığını ve aradaki ticari ilişkiyi ispat yükümlülüğünün davalıda olduğu, davalının bu yöne ilişkin bir kanıt sunmadığı anlaşılmakla yapılan ödemelerin dava ve takip konusu kambiyo senedine mahsuben yapıldığı sonucuna varılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Kısa kararda sehven icra dosyasındaki kapak yazısında bulunan yanlış dosya numarası olan 2015/10594 esas sayılı takip dosyası yazılmış ise de, gerekçeli kararda maddi hata düzeltilerek dosya numasının 2014/10136 esas sayılı takip dosyası” olduğuna karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1-Davacı tarafın 18.07.2017 tarihli 1. nolu celseye katılmadığını, mazeret bildirmediğini, davayı takip etmeyeceklerini beyan etmeleri üzerine dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, davacı tarafın 21.03.2018 tarihli 4. celseye de gelmediğinden, HMK’ya göre dosya 2. defa takip edilmediğinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu husus gözardı edilerek ikinci kez işlemden kaldırılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, öncelikle kararın bu yönden kaldırılmasına karar verilmesini,
2-Davacı tarafa 15.02.2018 tarihli duruşmada bilirkişi ücreti yatırması için 2 hafta kesin süre verildiğini, davacının kesin süre içinde bilirkişi ücreti yatırmadığını,
3-Dava menfi tespit davası olup, yapılan ödemelerin takip konusu senede ilişkin olduğunu ispat yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu, bankaya yapılan ödemelerde bu senede ilişkin yapıldığına dair bir ibare bulunmadığını, davacının ispat edecek herhangi bir belge sunamadığını, senedin para alacağı sebebiyle düzenlendiği konusunda ihtilaf olmadığını, davacının bu senet dışında müvekkilinden 4.060 TL para aldığını ve ödemelerin elden alınan para için yapıldığını, ticari ilişki şeklinde bir beyanları olmamasına rağmen, mahkemenin elden alınan bu 4.000 TL’yi ticari ilişki kabul ederek, alacaklarını ispat etmelerini istemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
4-Davacının müvekkilinin hesabına 3 adet makbuzla toplam 3.100 TL yatırıldığının açıkça görüldüğünü, mahkemenin banka dökümünü incelemeden karar verdiğini,
5-Davacı taraf takip konusu senedi ödediğini senedin iade edilmediğini iddia ettiğini, ancak senedin iadesi için müvekkiline bir ihbarname göndermediğini,
6-Davanın kısmi red olmasına rağmen, davacı aleyhine 860.00 TL avukatlık ücreti takdir edildiğini, Avukatlık asgari ücret tarifesine göre 2.180TL’na hükmedilmesi gerektiğini, izah olunan sebeplerle mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Karar aleyhine davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
1- 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren  6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150.maddesi ; “ (1) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir…  
(6) İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
HMK’nun 320/4. maddesinde; “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.” düzenlemesi ile basit yargılama usulü uygulanan davalarda, davanın birden fazla takipsiz bırakılamayacağı hususu kabul edilmiştir.  Davanın Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açıldığı, yargılamanın yazılı usule göre yapılmasına karar verildiği ve görevsizlik kararı ile gönderildiği Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yargılamanın kaldığı yerden devamına karar verilerek, davanın tensiben ertelendiği 18/07/2017 tarihli oturumda, takip edilmeyen dosyanın H.M.K’nın 150. maddesi gereğince yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği, aynı tarihli dilekçe ile dava dosyasının yenilendiği, 21/03/2018 tarihli oturumda dava dosyasının ikinci kez takipsiz bırakılması sebebiyle işlemden kaldırıldığı, davanın 23/03/2018 tarihinde yenilendiği ve esastan hüküm verildiği tespit edilmiştir.15 Mart 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Yasa’nın 61. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/2. fıkrası ” Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır” şeklinde değiştirilmiş ve aynı Yasa’nın 66/b bendi ile değişikliğin 7101 sayılı Yasa’nın 15 Mart 2018 yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. Dava değeri yüzbin TL’nin altında olduğundan açılış tarihi itibarı ile yazılı yargılama usulüne tabi olan bu dava 7101 sayılı Yasa ile 6102 sayılı TTK’nın 4/2.fıkrasında yapılan değişiklik ile 15/03/2018 tarihinden itibaren basit usule tabii hale gelmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13/06/2018 tarih, 2015/21-480 E. ve 2018/1195 K. Sayılı ilamında belirtildiği üzere; “6100 sayılı HMK’nın zaman bakımından uygulanma başlıklı 448. maddesi; “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır” hükmünü içermektedir. Bu madde hükmüne göre, usul hükümleri kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşılık, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır.”Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı emsal kabul edilerek istinaf talebi değerlendirildiğinde; değeri yüzbin TL’nin altında olup 15 Mart 2018 tarihinden önce açılan ve yazılı yargılama usulüne tabi olan bir ticari dava, hiç işlemden kaldırılmamışsa ancak 7101 sayılı Yasa ile getirilen değişiklikle değeri itibariyle basit usule tabii olduktan sonra işlemden kaldırıldığı takdirde, tamamlanmış bir işlem bulunmadığından, usul hükümlerinin hemen uygulanması gerektiği kuralından hareketle, dosyanın takipsiz bırakılması halinde HMK’nın 320/4. maddesi uygulanacaktır. Ancak 7101 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden önce yazılı usule tabiyken dava bir kez işlemden kaldırılıp yenilenmiş ise; 7101 sayılı Yasa ile 15 Mart 2018 tarihi itibariyle basit usule tabi olduktan sonra 2. kez takipsiz bırakılması hâlinde, önceki yasa zamanında yapılmış ve tamamlanmış olan işlem (ilk işlemden kaldırma) gözetilerek 6100 sayılı HMK’nın 320/4. maddesi uygulanarak bir sonuca ulaşılması usule uygun olmayacağı gibi, varılacak sonuç hukuki güvenlik hakkına da aykırı olacaktır.Dava konusu uyuşmazlıkda; 7101 sayılı Yasa’nın 61. maddesi ile yapılan değişiklikten önce, dava yazılı usule tabiyken 18.07.2017 tarihinde dosya işlemden kaldırılıp daha sonra süresinde yenilendiğinden, tamamlanmış bir işlem söz konusudur. Bu sebeple dava 15.03.2018 tarihinde basit hale geldikten sonra ikinci kez 21.03.2018 tarihli oturumda dosyanın taraflarca takip edilmemesi sebebiyle HMK’nın 150/6. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekip, HMK’nın 320/4. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Dava, takip konusu senet bedelinin bankaya yapılan havaleler ile ödendiğine ilişkin olup, bankadan getirtilecek hesap dökümü üzerinden yapılacak hesaplama ile mahkeme hakiminin genel ve hukuki bilgisi ile çözülebilecek nitelikte olduğundan, HMK 266. maddesi uyarınca hakimin genel ve hukuki bilgisi ile çözülebilecek hususlarda bilirkişi incelemesi yaptırılamayacağından, davacının bilirkişi ücretini kesin süreye rağmen depo etmemesinin dava sonucuna etkisi olmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
3-Dava menfi tespit davası olup, alacaklı olduğunu ispat yükü davalı tarafta, ödediğini ispat yükü davacı taraftadır. Davalı taraf bonoya dayanmış, davacı taraf banka aracılığı ile ve elden ödediğini savunmuştur. Bono mücerret borç ikrarı olduğundan, davalı bonoyu ibraz etmekle alacağının varlığını kanıtlamıştır. Davacı tarafça ATM’den ödeme yapılıp, banka kayıtlarında ödemenin takip konusu senede ilişkin olduğuna dair açıklama bulunmadığından, bu hali ile ödemelerin dava ve takip konusu senede ilişkin yapıldığı sübuta ermemiş ise de; davalı vekili cevap dilekçesi ile kısmi ödeme olduğunu ikrar etmiş, ancak ödemelerin taraflar arasındaki elden alınan 4.000,00 TL’lık borca ilişkin olduğunu beyan etmiştir.İkrar içeriği itibariyle basit, vasıflı yada bileşik nitelikte olabilir. Basit ikrarda karşı tarafça ileri sürülen vakıanın doğru olduğu herhangi bir şart bildirilmeksizin kabul edilmektedir. Vasıflı ikrarda karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte onun hukuki niteliğinin ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Bileşik ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle birlikte ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen vakıa ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller yada onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Öğreti ve uygulamada ağırlıklı olarak bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla böyle durumlarda ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekle iddiasını ispatlama yükümlülüğünün karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir (Yargıtay HGK’nın 09.06.2004 tarih ve 2004/4-362 E. – 2004/347 K. sayılı kararı).Görülmekte olan dava değerlendirildiğinde; davalı, davaya konu paranın gönderildiğini ikrar etmiş, ancak bunun davacı tarafından ileri sürüldüğü takip konusu senede ilişkin değil, başka bir hukuki sebep olan elden alınan para için gönderildiğini savunmak suretiyle vakıanın hukuksal sebebinin ileri sürülenden farklı olduğunu savunmuştur. Buna göre davalının savunması vasıflı ikrar niteliğindedir. Vasıflı ikrar bölünemeyeceğinden, vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü ikrar eden tarafta değil, vakıayı ileri süren tarafta olduğu nazara alındığında, görülmekte olan davada ispat yükü davacıda olup, davacı, yapmış olduğu ödemelerin senet bedeline ilişkin olduğunu ispat etmelidir. Davacı tarafça davalının banka hesabına yapılan ödemelerde takip ve dava konusu senede ilişkin olduğuna dair açıklama bulunmadığından, davacı taraf iddiasını kanıtlamadığı halde, ilk derece mahkemesince ispat yükünün tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından ve davacının yemin deliline de açıkça dayanmamış olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı yemin deliline de açıkça dayanmamış olduğu anlaşıldığından
4-Mahkemece getirtilen hesap dökümünden davacının davalıya ait … Bankası Sefaköy İnönü Mahallesi Şubesi’ne 10/06/2014 tarihinde 600,00 TL, 17/06/2014 tarihinde 800,00 TL, 06/08/2014 tarihinde 1.700,00 TL, 05/03/2015 tarihinde 500,00 TL, 17/03/2015 tarihinde 500,00 TL olmak üzere 4.100,00 TL ödendiği saptandığından, davacı vekilinin yapılan ödeme miktarının 3.100,00 TL olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir.
5-Dava; Senede dayalı menfi tespit davası olup, senedin iade edilmesine ilişkin ihbarname gönderilmemesi dava sonucunda verilecek karara etkili olmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
6-Dava; 5.040,00 TL için açılmış, mahkemece 4.100,00TL asıl alacak ve 80,00-TL işlemiş faiz yönünden borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilerek, reddedilen kısım sebebiyle Avukatlık ücret tarifesine göre, hesaplanan 860,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, karar verilmiştir.
Dava değeri 5.040,00 TL olup 4.100,00 TL asıl alacak +80,00 TL faiz olmak üzere 4.180,00 TL kabul edildiğinden reddedilen kısım 860,00 TL’dır. Kararın verildiği tarih itibariyle yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2. maddesi gereğince taraf vekilleri yararına hükmedilecek ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceğinden, mahkemece 860,00 TL ücret takdiri yerinde olduğundan istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin 3 nolu istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, kaldırma sebebi nazara alınarak yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden davanın reddi yönünde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Daval vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile,
2- Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/06/2018 tarih, 2017/375 E. 2018/722 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,
3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu itirazın iptali davasının REDDİNE,
4 – Yasal koşulları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;
5/a 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının peşin alınan 86,08 TL’dan mahsubu ile fazla alınan 5,38 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
5/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2). maddesine göre 5.040,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;
6/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan 71,50 TL istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
6/-b İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 48,10 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 146,20 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
6/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/06/2022