Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1148 E. 2022/791 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1148
KARAR NO: 2022/791
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2018
NUMARASI: 2017/859 E. – 2018/769 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile icra takip dosyasında borçlu olan … ile herhangi bir şekilde ticari ilişki olmadığını, yalnızca kısa süreliğine işçi -işveren ilişkisi kurulduğunu, ancak takip dosyasının alacaklısı olan taraf öncelikle maaş haczi talebinde bulunduğunu, iş ilişkisinin sona erdiği görülünce herhangi bir dayanak belge veya iddia olmadan kötü niyetli olarak haciz ihbarnameleri gönderdiğini, bu işçi -işveren ilişkisi hukuka uygun bir şekilde sona erdiğini, borçlu görünen …’a herhangi bir borcunun kalmadığını, davalının K.Çekmece … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile borçlusu … olan icra dosyası kapsamında müvekkili şirkete maaş haczi ile haciz ibranameleri gönderdiğini, bu gönderimlerin yanlış adrese yapıldığını, hemde şirketle ilgili olmayan kişiye tebliğ edilerek kesinleştirildiğini, müvekkili şirketin malvarlığına haciz konulduğunu, banka hesaplarının bloke olduğunu, ticari faaliyetleri durma noktasına geldiğini beyan ederek, K.Çekmece … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına borçlu olmadığının tespitine, haksız ve kötüniyetli takip nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine, takibin durdurulmasına, müvekkili şirketin banka hesapları ve araçları üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın İİK.’nın 89. maddesinde belirtilen sürede açılmadığını, davacı ile dava dışı borçlu … arasında önce işçi işveren ilişkisi daha sonra da ticari ilişki bulunduğundan davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi halde müvekkilinin davanın açılmasına sebebiyet vermemesi nedeni ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin müvekkilinin sorumluluğunda olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Davacı tarafından dava dışı … aleyhine başlatılan takibin kesinleşmesinden sonra, borçlunun davacı elinde bulunan işçilik alacakları İİK.’nın 88. Maddesi gereğince menkul hacizlerine göre haczedilmiştir. Davacı taraf, süresinde dava dışı kişinin bir süre işyerinde çalıştığı ancak 10.08.2015 tarihinde işten ayrıldığı ve alacağının bulunmadığını belirtmesine rağmen davacı tarafından bu kez usulsüz şekilde İİK.’nın 89. Maddesi gereğince haciz ihbarnameleri gönderilmiştir. Yapılan incelemede, taraflar arasında işçi işveren arasındaki çalışma ilişkisi dışında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığı bu tür alacaklarında İİK.’nın 88. Maddesine göre haczedilebileceği buna rağmen İİK.’nın 89. Maddesi gereğince gönderilen haciz ihbarlarının yerinde olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne, davacının haciz ihbarları gereğince davalıya borçlu olmadığının tespitine’ karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkili ile dava dışı borçlu arasında iş ilişkisinin sona erdiği görülmesine rağmen herhangi bir dayanak belge veya iddia olmadan haksız ve kötü niyetli olarak haciz ihbarnameleri gönderildiğini, bu durumun yerel mahkeme kararında da tespit edildiğini, takibin haksız olduğuna karar verildiğini, Yargıtay kararları doğrultusunda haksız ve kötüniyetli olarak yapılan icra takiplerinde takip başlatılan lehine tazminata hükmedilmesi gerektiğini, Yerel mahkeme tarafından haksız ve kötüniyetli yapılan icra takibi için tazminat talebinin kabul edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek, kararın kaldırılıp, müvekkili lehine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Ticari defterlerin, bazı şartların varlığı halinde, sahibi veya halefleri lehine delil olarak kullanılabileceğini, bunun için aranan şartların; uyuşmazlığın kaynağının ticari olması, her iki tarafın da tacir olması, tacirin tuttuğu tüm ticari defterlerin birbirini doğrulaması, ticari defterlerin kanuna uygun şekilde tutulmuş olması gerektiğini, somut olayda belirtilen şartların gerçekleşmediğini, şartlar oluşmadan davacı tarafın ticari defterlerinin hükme esas alındığını ve hukuka aykırı bir karar verildiğini, kararın eksik inceleme yapılan bilirkişi raporuna dayandığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 2002 Sayılı İİK’nın 89. maddesi gereğince gönderilen haciz ihbarnameleri kapsamında davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davalı takip alacaklısı, dava dışı …’ın davacı şirket nezdindeki işçilik alacağının haczedilmesi amacıyla İİK’nun 89.maddesi kapsamında haciz ihbarnameleri göndermiş, davacı ise, dava dışı şahsın kendilerinde bir işçilik alacağının bulunmadığını savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle dava kabul edilmiştir. Dava menfi tespit davası olup, ispat yükü; takip alacaklısı olan ve dava dışı şahsın davacı şirket nezdinde işçilik alacağı olduğunu iddia eden davalı üzerindedir. Ancak mevcut delil durumuna göre, davalı, alacağın varlığı hususunda üzerine düşen ispat yükünü yerine getirememiştir. Açıklanan nedenlerle her ne kadar Mahkemece yerinde olmayan gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, kararın sonucu itibariyle doğru olduğu, davalı vekilinin istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan davalının takibin başlatılmasında kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, bu nedenle tazminat talebinin yerinde olmadığı, Mahkemece verilen kararın İİK’nun 72/5. maddesine göre yerinde olduğu anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2018 tarih ve 2017/859 E., 2018/769 K. sayılı kararına karşı taraf vekillerince yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 403,30 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 100,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 302,55 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2022