Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1147 E. 2022/792 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1147
KARAR NO: 2022/792
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/01/2018
NUMARASI: 2015/630 E. – 2018/86 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine … bank Güngören şubesinden keşideli, 25/05/2015 tarihli 27.600,00 TL tutarlı çeke dayalı olarak davalı tarafından icra takibi başlatılmışsa da, çekteki keşideci imzasının müvekkiline ait olmadığını, davalı ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını belirterek İİK’nın 72/1 maddesi uyarınca bu çek nedeniyle borçlu bulunmadığını tespiti ile %20 kötü niyet tazminatına hükmolunmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı arasında 31/03/2015 tarihli 396.603,00 TL bedelli araç satış sözleşmesi uyarınca dava konusu çekin verildiğini, bu para alışverişinin whatsapp yazışmalarından da anlaşılacağını, konuya ilişkin olarak yürütülen soruşturma bulunduğunu, çekin başkasına imzalattırılarak müvekkilinin dolandırıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”… Adli Tıp Fiziki İhtisas Dairesinin 24/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda, çekteki imzanın davacıya ait olmadığı hususu belirtilmiştir. Rapordan da anlaşılacağı üzere, davacının mahkememiz nezdinde alınan istiktab tutanaklarındaki imza örnekleri, keşide tarihinden öncesine ilişkin özellikle 25/08/2006 tarihli … Bireysel Abonelik Formuna ilişkin sözleşme aslına atılmış, ıslak imza örneklerinin de değerlendirildiği görülmüştür. Raporun bu haliyle Yargıtayın kriterlerine uygun ve denetime elverişli olarak düzenlendiği anlaşıldığından hükme esas alınmıştır. Taraflar arasındaki telefon yazışmaları ve dosyadaki mübrez noterde düzenlenmiş araç satış sözleşmesi ve sözleşmesel ilişki bulunduğu anlaşılmış ise de, bu bilgi ve belgelerde takip konusu çeke atıf yapıldığı anlaşılamamaktadır. Özellikle noter senedinde araç satım bedelinin alındığı noter huzurunda ikrar edilmiştir. Yani, çek sahte dahi olsa davacı tarafından bu çekin içeriğinin ve varlığının ve belirtilen tutar kadar borçlu olduğunu zımmen ve eylemli olarak benimsendiğine dair dosya içerisinde somut bilgi ve belge bulunmamaktadır. Zira whatsapp yazışmaları da bu konuda ispata yetersizdir. Kaldı ki noter senedinin tanzim tarihi 31/03/2015 olup o resmi senettir. Davalı parayı aldığını ikrar etmiştir. Bir başka söyleyişle davalının savunma olarak ileri sürdüğü araç alım satım ilişkisiyle çek arasında somut bir bağlantı kurulamamaktadır. Davacının bu çeke icazet verdiğine dair somut bir delil dosyada bulunmamaktadır. Bu nedenle sahte ve bedelsiz kalan çek nedeniyle davacının menfi tespit istemi yerindedir. Dava konusu çekte davacının keşideci davalının ise ilk ciranta-lehtar olduğu anlaşılmakla, davalının çekin sahte olup olmadığını bilebilecek durumda olduğu, karine olarak aslolanın çekin bizzat lehtar ve keşideci huzurunda atılmış olmasının gerekliği, buna bağlı olarak da davalının takipte aynı zamanda kötü niyetli olduğu sonucuna varılarak takip tutarının %20’si nispetinde aşağıdaki gibi kötü niyet tazminatına karar verilmesi gerekmiştir.” şeklinde gerekçeyle davanın kabulüne, davalının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında yapılan araç satış sözleşmesi ile, davalıya ait aracın davacıya satıldığını, satış bedeline ilişkin bakiye bedel yerine geçmek üzere davacı tarafından bir kısım çekler verildiğini, dava konusu çekin de bu çeklerden olduğunu, watsapp yazışmalarının bu durumu doğruladığını, ayrıca davacının söz konusu çeklerle ilgili olarak çalındıklarından bahisle suç duyurusunda bulunduğunu, müvekkilinin dolandırıldığını, çeklerin üçüncü bir kişiye imzalattırıldığını, müvekkili hakkında bulunulan suç duyurusunun ise ”kovuşturmaya yer olmadığı” kararı ile sonuçlandığını, Mahkemece ”kovuşturmaya yer olmadığı” kararı ile watsapp yazışmalarının dikkate alınmadığını, çeklere ilişkin banka kayıtlarının da dikkate alınmadığını, davacı taraf hakkında yaptıkları suç duyurusuna ilişkin soruşturmanın ise halen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/76567 soruşturma dosyası ile devam etmekte olduğunu, buna rağmen yerel mahkemenin müvekkili aleyhine hüküm kurmasının hukuken geçerli olmadığını, davacının kötüniyetli davrandığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, … bankası Güngören Sanayi Şubesine ait … seri numaralı 25.05.2015 tarihli, 27.600,00 TL bedelli çeke istinaden başlatılan icra takibi kapsamında borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Dosyaya mübrez Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin 24/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu çekteki imzanın davacıya ait olmadığının belirtildiği, söz konusu raporun bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli olduğu, davalı her ne kadar dava konusu çekin başkasına imzalattırılarak araç satış sözleşmesi kapsamında kendisine verildiğini ve taraflar arasındaki yazışmaların bu durumun delili olduğunu ileri sürmüş ise de; mevcut delil durumuna göre davalının üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği, dolayısıyla Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/01/2018 tarih ve 2015/630 E., 2018/86 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.083,34 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 520,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.562,44 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2022