Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1141 E. 2022/1144 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1141
KARAR NO: 2022/1144
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 19/09/2018
NUMARASI: 2017/269 E. 2018/343 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin peyzaj ve çiçekçilik sektöründe adının bulunduğu özel yazılım stili ile yazılmış “…” logosunun TPE’da marka olarak şirket unvanına tescil edildiğini, tescil ettirdiği marka üzerinden ürün satışlarını yaptığını, iş evrakları ve faturaları üzerinde kullandığını ve internet sitesi üzerinde aynı logoyu bulundurduğunu, davalının müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini ve müvekkilinin tescil ettirdiği “…” özgün yazılı logosunu, kendi faturaları üzerinde birebir aynı boyutta ve ayırt edilemeyecek nitelikte benzer olarak kullandığının görüldüğünü, müvekkilinin intenet sitesinin www…com.tr olduğunu bile bile davalının internet sitesi olarak www…com.tr alan adını kullandığını, davalının “…” markasının meşhur ve maruf bir marka olması sebebiyle piyasadaki ticari itibarından yararlanmak istediğini, bu durumun müvekkilinin haklarına saldırı olması yanında tüketicileri yanıltıcı olabileceğini iddia ederek, davalının müvekkilinin haklarını ihlal eden tecavüz teşkil eden iş, işlem ve eylemlerinin, her türlü davranışlarının durdurulmasını, önlenmesini, yasaklanmasını, müvekkiline ait tescil edilmiş markanın iş evrakı, fatura ve reklamlarda kullanılması ile işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde veya benzeri biçimlerde kullanılması gibi işlem-eylemlerinin durdurulmasını, önlenmesini, yasaklanmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak, 1.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek banka avans faizi ile beraber davalıdan tahsilini, hükmün ilanını talep etmiştir. Davacı vekili, 1.6.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemini 15.648.95 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı usulüne uygun olarak tebligata rağmen, herhangi bir yazılı yanıtta bulunmadığı, davalı vekilinin tebliğ tarihleri ile ilgili açıklama yaparak cevap dilekçesi sunduğu, cevaplarında iddia edilen hususları kabul etmediği ve düzenlenen analiz raporlarında belirtilen logonun davacı şirketin tescilli logosu olmadığı “…“ yazılarının mevcut olduğu ve bu raporun tüketici ile ilgisinin olmadığını, dolayısıyla yanıltıcı unsur taşımadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; Davanın, davacı adına tescilli … ibareli markayı davalı yanın iş evrakları ve materyalleri ile fatura ve vb belgeleri kullanmak sureti ile tecavüzde bulunduğunun tespiti ile meni, KHK 66/b maddesi gereğince 15.648.95 TL ve 5.000.00 TL manevi tazminatın avans faizi ile birlikte tahsili ve kararın ilanı talepli olduğu, Davacının … nolu … şekil markasının 28.04.1998 tarihinde 31. Sınıfta Kuru çiçekler, yapay çiçekler, canlı çiçekler, çelenkler, aranjmanlar, fideler, fidanlar Emtiaları için 6.7.1999 tarihinde tescil edildiği, 26.11.1999 tarihli bültende yayınlandığı, … nolu … markasının 31. sınıfdaki imtia için 24.10.2012 tarihinde başvurulduğu, 06.4.2015 tarihinde tescil edilen markanın 31.05.2015 tarihli bültende ilan edildiği, 2013/27253 nolu … markasının 41. sınıfdaki emtia için 25.3.2013 tarihinde başvurusunun yapıldığı, 8.4.2014 tarihinde tescil edildiği, markanın 31.05.2015 tarihinde bültende ilan edildiği, … nolu … markasının 13.4.2016 tarihinde marka başvurusunun bulunduğu, yargılamanın devamında, 8.1.2018 tarihinde tescil edilen markanın 30.3.2018 tarihinde bültende ilan edildiği, … adına … no ile tescilli “… markasının 35. sınıf için 20.11.2014 tarihinde başvurulduğu, 8.6.2016 tarihinde tescil edilen markanın” 31.7.2016 tarihinde bültende ilan edildiği, … adına … nolu başvuruya esas markanın 31. sınıf icin … olarak başvuru kaydının bulunduğu, ancak TPE ‘nin 30.5.2014 tarihli kararı ile KHK 8. madde hükümlerine göre başvurunun reddine karar verildiği, Davacı yanca sunulan marka ve iş evraklarında, davacının ihtarnamaden öncede tescilli ve aynı zamanda karakteristik logosunun da davalının iş evraklarında kullanıldığının sabit olduğu, Dosyaya sunulan protokol hükümlerinde; davalı tarafa, … şeklindeki ticaret unvanını kullanım hakkının verildiği, ticaret unvanının esaslı unsurunun … kelimesi olduğu, ancak verilen hakkın ticaret unvanına ilişkin olduğu, ticaret unvanının markasal ve karakterislik logo ile birlikte verildiğine yönelik bir hüküm bulunmadığı, ticaret unvanı ve marka korumasının farklı olduğu, birisi için verilen hakkın diğerini de kapsamasının mümkün olmadığı, Bir markanın sahibinin izni olmadan, başkası tarafından 556 sayılı KHK’ nin 9. maddesinin 1. fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen şekilde ve 2. fıkrasında açıklandığı şekilde kullanılması marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu, anılan KHK’nin 61/a maddesinde tecavüz, 9. maddenin ihlâli olarak ifade edildiği, Protokol hükümlerinde verilen hakkın sadece ticaret unvanına ilişkin olduğundan, davalı tarafın ticaret unvanını ticaret evraklarında ve faaliyetleri sırasında kullanımı mümkün ise de, unvanın esaslı unsurunu, şekil markası ile birlikte markasal kullanımı haksız rekabet ve markaya tecavüz oluşturduğu, Davacı markasının … ibaresi olup, davalının bu ibareyi ve logoyu iş evraklarında, tanıtım materyali olan kartvizitinde ve özellikle de marka daha büyük görünecek ticaret unvanı ise daha küçük olacak şekilde kullandığından, davalı kullanımının tecavüz oluşturduğu, Dava dışı …’ın tescil edilen … nolu markası kelimeden oluşan bir marka olduğu, (…) bir şekil markası olmadığı için, davacıya ait şekil markası hiçbir hukuki gerekçe olmadan kullanıldığından, davacının marka hakkının ihlal edildiği ve davalının eylemi marka hakkına tecavüz olarak değerlendirildiği, Dosyada toplanan tüm deliller, bilirkişilerin denetim ve hüküm kurmaya elverişli raporları bir bütün olarak incelendiğinde; davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzünün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, marka hakkını ihlal sebebiyle KHK 66/B ve BK hükümlerine göre 15.648.95 TL maddi ve 5.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalı yanca davacı markasının ticari etki yaratacak şekilde internet ortamı dahil olmak üzere (davalı web adresi olan www…com.tr) iş evrakı, tanıtım vasıtaları, reklamlar gibi tanıtıcı tüm alanlarda kullanımının yasaklanmasına, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan alınmasına karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davaya konu talep ve iddialara dayanak gösterilen 20.08.2014 tarihli ihtarnamenin keşidecisinin …, muhatabının … olduğunu, iki gerçek kişi arasında marka hakkı sahipliğine ve bundan doğan yasal hakların kullanılacağının ihtarına müteallik bir yasal bildirimin, iki tüzel kişi arasında görülmekte olan bu davaya dayanak teşkil etmesinin hukuken mümkün olmadığını, ihtarnamenin gerekçeli kararda yer verildiği şekilde, bildirimin yapılmış sayılmasına ve hakkın kazanılması yönünden hukuki dayanak teşkil etmesinin mümkün olmadığını, 2-Mahkemece kurulan hükmün, dava safahatında ortaya çıkan fiili maddi durumu karşılamadığını ve ” Mahkeme Hükmünün hiçbir anlaşmazlık veya şüpheye mahal bırakmayacak şekilde sarih, hukuka uygun ve uygulanabilir” nitelikte olması şartını karşılamadığını, 25.08.2016 tarihli bilirkişi raporunun 14. sayfasının 8. maddesinde;”…davalı tarafından 20.11.2014 tarihinde ”…” ibaresi için marka başvurusunda bulunulmuştur… Bu başvurunun tescil ile neticelenmesi davalı tarafın 20.11.2014 tarihinden sonra kullanımı hukuka uygun-tescilli marka kullanımına uygun olacaktır. Tazminat bu tarihten önceki kullanıma ilişkin tespit edilecektir..” değerlendirmesinde bulunulduğunu, gerekçeli kararın 3. sayfasında 08.06.2016 tarihinde tescil edildiği ve 31.07.2016 tarihinde bültende ilan edildiğinin belirtildiğini, davacının kendi adına tescilli ticari markasının kullanımının hukuka uygun olacağı, davacıya ait şekil ve logo kullanımını ihtarname tarihinden önce terk ettiği bilirkişi raporları ile sabit iken, yerel mahkemenin geçmiş dönemlere ilişkin kullanıma yönelik tazminat yönünden hüküm kurması ve karar tarihinde ortan kalkmış fiili haksız kullanım ve tecavüze yönelik “karar verilmesine yer olmadığına dair” karar vermesi gerektiğini, davalının yasal kazanılmış ticari marka kullanım hakkının huzurdaki dava ile ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığını, 3-Tazminata hükmedilebilmesi için kusurun ve kötü niyetli kullanımının takdiri yönünden; tarafların ticari ortak oldukları, dava konusu markanın davalı şirket sahibi … tarafından yaratıldığı, tarafların mutabakat sağlamak suretiyle aynı iş kolunda benzer ticari unvanlarla faaliyet göstermek üzere antat kaldıkları ve fiili durumun davadan önce iki yılı aşkın süre davam ettiği gözetilmeksizin, sektörde yirmi yılı aşkın bir süre aynı unvanla faaliyet gösteren davalının kötü niyetli ve kusurlu kullanımda bulunduğundan ve bundan haksız çıkar ve menfaat sağlamaya çalıştığından bahsedilemeyeceğini, mahkeme kararının kusurun ve kötü niyetli kullanımın takdiri yönünden kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Karar aleyhine davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. 1-Dosya içerisinde mevcut Beyoğlu … Noterliği’nin 21/08/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin … tarafından, …’a gönderildiği tespit edilmiş ise de; dava marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, maddi ve manevi tazminat olup, 556 sayılı KHK’de dava açılmadan önce ihtar gönderilmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme mevcut olmadığından, mahkemece gerekçeli kararının 3. sayfasının son paragrafında; “Davacı yanca sunulan marka ve iş evrakları incelendiğinde davacının ihtarnamaden öncede tescilli ve aynı zamanda karakteristik logosunun da davalı yanın iş evraklarında kullanıldığı hususu sabittir” tespiti yapılmasına rağmen bu tespitten sonuca ulaşılarak verilmiş bir hüküm olmadığından, gerekçeli kararda ihtarnameden bahsedilmesi sonuca etkili görülmediğinden, davalı vekilinin iki gerçek kişi arasındaki ihtarnamenin davaya dayanak yapılmasının mümkün olmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Mahkeme gerekçesinde; “Taraflar arasındaki protokol hükümlerinde sadece ticaret unvanında kullanma hakkı verildiğinden, davalı tarafın ticaret unvanını ticaret evraklarında ve faaliyetleri sırasında kullanımı mümkün ise de, unvanın esaslı unsurunu, şekil markası ile birlikte markasal kullanımı haksız rekabet ve markaya tecavüz oluşturduğu, davacı markasının … ibaresi olup, davalının bu ibareyi ve logoyu iş evraklarında, tanıtım materyali olan kartvizitinde ve özellikle de marka daha büyük görünecek, ticaret unvanı ise daha küçük olacak şekilde kullandığından, markasal kullanım olduğu, dava dışı …’ın tescil edilen … nolu markası kelimeden oluşan bir marka olduğu, (…) bir şekil markası olmadığı için davacıya ait şekil markası hiçbir hukuki gerekçe olmadan kullanıldığından davacının marka hakkının ihlal edildiği ve davalının eylemi marka hakkına tecavüz olarak değerlendirildiği” belirtilerek, hüküm fıkrasında; 1-Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, 2-Marka hakkını ihlal sebebiyle 15.648.95–TL maddi tazminatın ve 5000TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 3-Davalı yanca davacı markasının ticari etki yaratacak şekilde internet ortamı dahil olmak olmak üzere (davalı web adresi olan www…com.tr) iş evrakı, tanıtım vasıtaları, reklamlar gibi tanıtıcı tüm alanlarda kullanımının yasaklanmasına, 4-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan alınmasına, karar verilmiştir.Her ne kadar hüküm fıkrasında davacı tarafın ihlal edilen markası ve tescil numarası belirtilmemiş ise de; kararın gerekçe ile birlikte bir bütün olması ve gerekçe kısmından davacının tecavüze uğradığına karar verilen markanın … tescil numaralı …, … tescil numaralı …, … tescil numaralı …, … tescil numaralı … markaları olduğu tespit edilebildiğinden, hükmün diğer fıkralarında taraflara yüklenen edimler açıkça belirtildiğinden, kararın açık olmadığı yönünündeki istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. İhtarname 21/08/2014 tarihinde gönderilmiş, dava 06/07/2015 tarihinde açılmış olup, dava dilekçesi ekindeki ihtar tarihinden dana sonraya ilişkin, 22/04/2015 tarih ve seri … sıra … ile 08/06/2015 tarihli seri … sıra … sayılı davalı … Ltd. Şti’ne ait faturada, davacı markasındaki … şekilli yazının şirket unvanı üzerinde markasal olarak kullanıldığı, dava dışı …’a ait markaların (…, … ve …) ibarelerinden oluşan kelime markası olduğu, 08/06/2016 tarihinde tescil edilip 31/07/2016 tarihli Resmi Marka Gazetesinde yayınlan ve bilirkişiler tarafından tescili halinde marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı belirtilen … tescil numaralı “…” markasının 08/06/2015 tarihli davalı … Ltd. Şti’ne ait faturada tescil edildiği şekilde kullanılmadığı tespit edildiğinden, ihtardan önce davacının markasının kullanımının terk edildiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Davalı taraf, “…” ibaresi için marka başvurusunun tescilinden sonra kullanımın yasal olacağı yönündeki bilirkişi raporu ve markanın yargılama aşamasında tescil edilmesi nazara alınarak, ayrıca davacı markasının kullanımına son verildiğinden, mahkemece tecavüzün men’i, ref’i talebi yönünden davanın konusunun kalmadığının nazara alınmamasının dosya kapsamına aykırı olduğunu beyan etmiş ise de, ihtardan sonra kullanıma ait faturalar ile dava tarihi itibariyle tecavüzün davacı tarafça varlığı kanıtlandığından, HMK 190. madde uyarınca tecavüze son verildiğini kanıtlamak davalı tarafa ait olup, hüküm verilen oturum tarihine kadar tecavüzün sonlandırıldığını kanıtlayacak bir delil sunulmadığından, istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. 3-Marka hakkına tecavüz halinde hak sahibi tarafından, fiili zarar yanında yoksun kalınan karın da istenebileceği düzenlenmiş oyup, marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve markaya tecavüzden dolayı maddi tazminat istenebilmesi için tecavüz edenin kusurunun aranmayacağı, ancak manevi tazminatın belirlenmesi açısından kusurun varlığının gerektiği, yerleşmiş Yargıtay kararları ile kabul edilmektedir. Maddi tazminat yönünden, hak sahibinin 66. maddeye göre seçimlik hakkı olup, davacı 66/b bendine göre yoksun kalınan kazanç üzerinden talepte bulunmuştur. Bu konuda tercih hakkı, markasına tecavüz edilen marka sahibine ait olup, mahkemenin değiştirme yetkisi bulunmamaktadır. Bilirkişiler tarafından davacının marka hakkına tecavüz edilmesi sebebiyle kazanç kaybı miktarının ticari defter incelemesi sonunda 15.648,95 TL olduğu tespit edildiğinden, mahkemece bu miktara hükmedilmesinde usule aykırılık mevcut değildir. Manevi tazminat yönünden ise; davalı tacir olup, TTK 18/3. maddesi uyarınca ticari iş ve işlemlerinde basiretli tacir gibi, TMK 2. maddesi uyarınca dürüstlük kurallarına uygun davranmak zorundadır. Davalı tacir olma vasfı sebebiyle davacı ile arasındaki protokolde markasal kullanıma izin verilmediğini bilebilecek durumdadır. İzin verilmemesine rağmen markasal kullanımda bulunduğundan, iyi niyetli kabul edilemez ve kullanımda kusurludur. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca manevi tazminat; zarar görende tatmin duygusu oluşturacak ancak, sebepsiz zenginleşmeye meydan vermeyecek bir miktar olması gerekir. Mahkemece 5.000,00TL tazminata karar verilmiştir. Takdir edilen tazminat miktarı, hükmedildiği tarihteki paranın satın alma gücü, davalı tarafın kusurunun niteliği ve sağladığı yarar nazara alındığında hakkaniyete uygun olduğundan, istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/09/2018 tarih ve 2017/269 E. 2018/343 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 1.491,22 TL (tecavüzün tespiti yönünden 80,70 TL + maddi ve manevi tazminat miktarı üzerinden 1.410,52 TL) istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan (35,90 TL+1.375,00 TL) toplam 1.410,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 80,32 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/06/2022