Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1138 E. 2022/793 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1138
KARAR NO: 2022/793
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2017
NUMARASI: 2014/922 E. – 2017/500 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının ticari alışveriş gereği …-…’dan 4 adet çek teslim aldığını, çeklerden birinin dava konusu ettikleri …bank Adıyaman Şubesine ait, keşidecisi …, 20/06/2013 tarihli çek olup, bu çekle birlikte davacının yaklaşık 250 adet çekinin bir miktar para ve bono ile beraber arabasından çalındığını, şikayet sonucu açılan 2013/7713 sayılı soruşturma dosyasının devam ettiğini, savcılık tarafından çekler hakkında el koyma kararı olduğunu, Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/663 esas sayılı dosyası ile çeklerin iptali davası açıldığını, çekler için ödemeden men yasağı kararı verildiğini, davacının çeki teslim aldığı …’dan çekin İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, ihtiyati haciz kararı ile …’ya hacze gidildiğini öğrendiğini, davacı şirketin cirantadan teslim almış olduğu çeklere ilişkin çek kabul bordrosu düzenlediğini, ayrıca bünyesinde portföy numarası kullandığını, dava konusu çektede sol alt köşede portföy numarası olan …’in işlendiğini, çalıntı çeklerden bazılarının bankalara ibraz edildiğini ve çek üzerinde ödemeden men kararı işlendiğini, bu çek suretlerinde de aynı portföy numaralarının yazılı olduğunu, davalılardan hiçbiri ile ne davacının, ne …’nın ne de keşidecinin ticari bir ilgisi bulunmadığını, çek üzerindeki ciroların birbirine bağlı olduğunu ispat külfetinin davalılarda olduğunu, davalının tek meşru hamil olup çeklerin rızası dışında elinden çıktığını, davalıların İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ödemeden men yasağı verilen çeki icra konusu edip tahsil yoluna giriştiklerini beyan ederek, çekin veya bedelinin davacıya istirdatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu çekin faktoring müşterisi … ile akdedilmiş olan Faktoring sözleşmesine istinaden gerçekleştirilen 11/02/2013 tarihli faktoring işlemi ekinde davalı şirkete ciro yolu ile devir ve teslim edildiğini, 6361 sayılı kanunun 9/3 maddesinin “bir kambiyo senedinin ciro yolu ile faktoring şirketine devri halinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri faktoring şirketine karşı ileri süremez; meğerki, faktoring şirketi kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmü gereğince işbu davadaki hiçbir hususun davalı şirkete karşı ileri sürülemeyeceğini, aksinin kambiyo senetlerinde mücerretlik ilkesinin ortadan kaldırılması anlamına geleceği gibi kambiyo senetlerine duyulan kamu güvenini de zedeleyeceğini, kimsenin kendi kusuruna dayanarak menfaat temin edemeyeceğini, davacının özellikle çeklerden ikisini ödeyerek diğer ikisini ödememesinin kötü niyetli olduğunu, TTK.da “kendi hakkının varlığı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşılan ve cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişinin yetkili hamil sayılacağını” ve ” iyiniyetli çek hamilinin ancak ve ancak çeki kötü niyetle ya da ağır kusurlu olarak iktisap etmesi durumunda geri vermekle yükümlü olduğunu” düzenlendiğini, bu şartlar oluşmadığından hamilin kambiyo senedinden doğan haklarının korunacağını ve kambiyo senedini veya bedelini geri vermekle yükümlü olamayacağını, davacının davasını mutlak surette yazılı delille kanıtlaması gerektiğini beyan ederek, davanın reddine, %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Yeni hamil davalının ciro silsilesine göre meşru hamil olduğu, bu durumun alınan bilirkişi raporunda incelenen tarafların ticari defterlerinden de sabit olduğu, yine kıymetli evrakta geçerli olan mücerretlik ilkesi gereğince iyi niyetli hamile karşı temel ilişkiden doğan itiraz ve def’ilerin dermayen edilemeyceği, olayda hamil davalı … şirketinin kötü niyetli olduğunun ispat külfetinin davacıda bulunduğu ve bu ispat külfetinin yerine getirilemediği, faktoring şirketinin teminata almış olduğu dava konusu çekteki ciro silsilesinde, faktoring şirketine çeki ciro edip veren …’nin temlik alınan faturalarda alacaklı olarak gözüktüğü ve bu kişiden bir önceki ciranta …’nun faturadaki borçlu ile aynı kişi olduğu ve yine fatura tutarı ile çek tutarının uyumlu olduğu, davacının iyi niyetli hamil faktoring şirketine karşı dava konusu itiraz ve defileri ileri süremeyeceği gerekçeleriyle davacının sonradan davalı … şirketine yönelik bedel istirdadına dönüşen ve sübut bulmayan davasının bu şirket yönünden esastan reddine, diğer davalılar yönünden ise tahsilat söz konusu olmadığından usulden reddine, davacı … yönünden davayı atiye terk ettiğini bildirdiğinden bu davalı yönünden açılan davanın açılmamış sayılmasına,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi …’in ayrık görüşünde de gayet somut bir şekilde belirtildiği üzere; yasada kıymetli evrakın mücerretliğine ilişkin yapılan düzenlemelerin faktoring şirketleri tarafından kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla faktoring şirketlerine kambiyo senetleri ile alacak temlik alınırken alacağın somut ve gerçeğe uygunluğunun araştırılması ödevi yüklendiğini, dosya kapsamına alınan son raporda bilirkişi netice kısmında ticari defterlerini dahi mahkemeye sunmayan faktoring şirketinin dosyaya sunduğu fotokopiler üzerinden inceleme yapıp faktoring şirketinin iyi niyetli hamil olduğu gerekçesiyle, kötü niyetinin ispat edilemediği yönünde kanaat oluşturulduğunu, ancak somut olayda yasanın koyduğu sınırlamalar çerçevesinde davalı … şirketinin dosyaya sunduğu belgelerin alacağı tevsik etmediğini, bilirkişinin sadece faktoring müşterisine yapılan ödemeyi nazara alıp gerçek işlem olduğu yönünde kanaat oluşturmasının eksik ve hatalı incelemeyi gösterdiğini, Davalı … şirketinin müşterisi …’nin dava konusu çeki …’ndan aldığının iddia edildiği, …’nun imza itirazına karşı davalı … şirketinin alacağını dayandırdığı fatura ve alım satımın da gerçekle bağdaşmadığını, ciro silsilesinin kopuk olduğunu ve faktoring şirketi tarafından sunulan faturaların alacağı tevsik etmediği bu denli ortada olmasına rağmen yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kurmuş olduğu kararın hukuka, usule ve somut gerçekliklere aykırı olduğunu, Davalı …’nin incelemede hazır bulunmadığını, ticari defterleri ibraz etmediğini, davalı … şirketinin 6361 sayılı yasanın 9. Maddesinin 2. Bendi gereği alacağının tesvik edilebilmesi için ilgili belgeleri ibraz mecburiyetinde olduğunu, bilirkişinin sadece faktoring müşterisine yapılan ödemeyi nazara alıp gerçek işlem olduğu yönünde kanaat oluşturması, bu kanaate dayalı olarak yerel mahkemenin hüküm tesis etmesinin eksik ve hatalı incelemeyi gösterdiğini, Diğer yandan süresinde ibraz edilmeyen belgeler mahkemede delil olarak kullanılamayacağını, davalının 21.02.2014 tarihli dilekçesi ekinde sunmuş olduğu faturaların bilirkişi tarafından incelemeye tabi tutulmasının mümkün olmadığını, şöyle ki; davalının 09.09.2013 tarihli cevap ve delil dilekçesi ile birlikte alacağını tesvik eden faturaları da dosyaya sunması gerektiğini, davalı … şirketinin cevap dilekçesiyle birlikte faturaları dosyaya sunmadığını, Mahkeme tarafından 14.11.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında davalıya HMK gereği son kez iki haftalık kesin süre verildiğini, ancak davalı … şirketinin bu kesin süre içerisinde de faturaları dosyaya sunmadığını, ön inceleme duruşmasında HMK 140. Madde 5. fıkra gereği kendisine verilen kesin süre içerisinde de delillerini sunmayan ve bunlarla ilgili bir açıklama getirmeyen davalı … şirketinin tahkikat aşamasında sunmuş olduğu faturaların dosya kapsamında delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, ancak yerel mahkemenin bu belgeleri delil kabul edip hükmün gerekçesinde yer verdiğini, Faktoring şirketlerinin çeki ve alacağı temlik aldığı dönemde mutlaka bankadan sorduğunu, mezkur çek ile ilgili ödemeden men yasağının yanında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın el koyma ve ibraz edenlerin kolluk kuvvetlerine bildirilmesi kararının bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, bile bile çekin meşru hamili müvekkil zararına hareket ettiğini, çeki biraz olsun araştıran sıradan bir vatandaş bile çalıntı olduğu bilgisine ulaşabileceğini, tüm bu anlatımlar doğrultusunda; TTK 790. maddede anıldığı gibi davalı … şirketinin meşru hamil sayılmasının kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde mümkün olmasına rağmen ciranta …’nun imzaya itirazı, ticari defterlerin sunulmaması, yasal mevzuata göre davalı … şirketinin alacağını usulüne uygun tevsik etmediği bu denli ortadayken verilen red kararının usule ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, çek bedelinin istirdadına yöneliktir. Davacı, dava ve takip konusu çekin çalındığını, son hamil davalı …’nin çeki iktisabında kötüniyetli olduğunu iddia etmiştir. Dava konusu çekin ciro silsilesi yoluyla davalı …’nin eline geçtiği ve bu şirket tarafından icra takibine konulduğu görülmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesinde “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, rıza hilafına elden çıktığı ileri sürülen çekin istirdatına yahut menfi tespite karar verilebilmesi için davacının, dava konusu yaptığı çekin yetkili hamili olduğunu kanıtlaması yanında, çeki elinde bulunduran yeni hamilin çeki kötü niyetle iktisap ettiğini ya da iktisapta ağır kusuru bulunduğunu ispat etmesi gereklidir. Bu durum karşısında davada ispat yükü çek bedelinin istirdatına karar verilmesini talep eden davacıya ait olup aksinin kabulü kıymetli evrakın mücerretlik ilkesini ortadan kaldıracaktır. Somut olayda davacı taraf, çekin iradesi ile elinden çıktığını ikrar etmiş, davalıların ağır kusuru yada kötü niyetle çeki iktisap ettiklerine yada danışıklı olarak birlikte davrandıklarına dair üzerine düşen ispat yükünü yerine getirememiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/04/2017 tarih ve 2014/922 E., 2017/500 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2022