Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1128 E. 2022/762 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1128
KARAR NO: 2022/762
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI: 2016/915 E. – 2017/1544 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkil şirket ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında 04.05.2015 tarihli, İstanbul ili, Ümraniye İlçesi, … Mahallesi … Pafta … parselde yer alan müvekkile ait … projesinin cephe işlerinin yapılması için sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşme ve ekleri uyarınca …’ya işe başlaması taahhüdü karşılığında 2 adet çek avans olarak verildiğini, … sözleşme uyarınca işlerine başlamamış ve bitirmediğini, bu nedenle … aleyhine menfi tespit ve istirdat talepli olarak İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/881 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, dava konusu 2. çek olan 25.08.2015 tarihli çek için mahkeme ihtiyadi tedbir kararı verdiğini, davalı … şirketinin de çeki vade tarihinde ilgili bankaya ibraz ettiğini, çek hakkında ihtiyadi tedbir kararı olduğunu öğrenince, müvekkil şirket aleyhine İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1395 D.İş dosyası ile ihtiyati haciz kararı aldığını, çeklerin karşılığı yapılan bir iş olmadığından ve çeklerin borç karşılığı olmadığının Anadolu 4. ATM hükmü ile de tespit edildiğinden, bu anlamda çekler uyarınca müvekkilin davalı … şirketine de bir borcu da olmadığından, henüz ödenmemiş çek için menfi tespit talepli olarak, bu çekler uyarınca müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu olmadığının tespiti ile ödenen çek bedelinin istirdadına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin alacağın temlikinde izlenecek tüm usul ve esasları harfiyen yerine getirdiğini, çeklerin avans çeki olduğu iddiası bir defi olduğunu, faktoring kanununda, taraflar arasındaki defilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülemeyeceğinin açıkça düzenlediğini, kanun gereği davacı taraf müvekkil şirketin kötüniyetli olduğunu ispatlaması gerektiğini, müvekkil şirket faktoring işlemini yaparken alacağın faturaya davalı olup olmadığını araştırmakla yükümlü olup, faturadaki işlerin tamamlanıp teslim edilip edilmediğini araştırma yükümlülüğü olmadığını, hukukta avans çeki diye bir kavramın bulunmadığını, davacının bu iddiayı ileri sürmesinin mümkün olamayacağını, davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, kötü niyetli olduğunu ve borcu ödemekten kaçınmaya çalıştığını gösterdiğini, bu nedenle 6361 Sayılı Kanunu’nun 9/3 maddesi ile TTK 687. maddeleri uyarınca müvekkili şirkete husumet yönetilemeyeceğinden davanın reddine, dava kötü niyetle ikame edildiğinden davacı tarafın %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” Davacının Faktoring işleminin taraflarından olan kambiyo borçlusu olduğu, davacının dava konusu çeklerden dolayı davalıya temlik eden dava dışı fatura alacaklısına karşı borçlu olmadığının sabit olduğunu (İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/881 Esas 2016/509 Karar sayılı dosyası), takip konusu çeklerin bu nedenle bedelsiz kaldığı, bu definin davalı … şirketine karşı da ileri sürülebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne, … Çakmak Şubesine ait, 25/08/2015 keşide tarihli, 115.000,00 TL tutarlı, … ve 10/08/2015 keşide tarihli, … nolu 115.000,00 TL tutarlı çekler nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, 10/08/2015 keşide tarihli, … nolu çek nedeniyle ödenen 115.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarının incelenmediğini, deliller toplanmadan karar verildiğini, bunun sonucu olarak ortaya denetlenebilir bir gerekçe konulmadığını, Dava dilekçesinin birinci sayfasının bir numaralı bölümünde, “Davacı Müvekkil Şirket ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti arasında 04.05.2015 tarihli, İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … parselde yer alan Müvekkile ait … projesinin cephe işlerinin yapılması için sözleşme imzalanmıştır.” denilerek davacı ile müvekkili faktoring müşterisi dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasında bir sözleşme ilişkisinin bulunduğunun bizzat davacının kendisi tarafından beyan edildiğini, işbu sözleşme ilişkisi neticesinde müvekkili faktoring müşterisi dava dışı … Ltd. Şti.’nin davacıdan yapmış olduğu taahhüdün karşılığının tevsik eden hakedişlerinin de doğmuş ve muaacel hale geldiğini, Müvekkili şirketin alacağın temlikinde izlenecek tüm usul ve esasları harfiyen yerine getirdiğini, çeklerin avans çeki olduğu iddiası bir defi olduğunu, faktoring kanunu taraflar arasındaki defilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülemeyeceğini, Müvekkili şirketin faktoring işlemini yaparken alacağın faturaya dayalı olup olmadığını araştırmakla yükümlü olup, faturadaki işlerin tamamlanıp teslim edilip edilmediğini araştırma yükümlülüğü olmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, … Çakmak Şubesine ait, 25/08/2015 keşide tarihli, 115.000,00 TL tutarlı, … ve 10/08/2015 keşide tarihli, … nolu 115.000,00 TL tutarlı çekler nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile 10/08/2015 keşide tarihli, … nolu çek nedeniyle ödenen 115.000,00 TL’nin davalıdan tahsili istemine yöneliktir. Eldeki davanın konusu olan çeklerle ilgili olarak davacı tarafından dava dışı … firması arasında İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/881 Esas 2016/509 Karar sayılı dosyasında dava görüldüğü, yapılan yargılama neticesinde; dava konusu çeklerin teminat olarak verildiği iddiasıyla menfi tespit davasının kabulüne, çekler nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, kararın 11.09.2017 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Uyuşmazlık; dava konusu çeklerin bedelsiz olduğu iddiasının, çekleri dava dışı … firmasından faktoring sözleşmesi kapsamında temlik alan davalı … şirketine karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Dava konusu çeklerin bedelsiz olduğu iddiasının İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/881 Esas 2016/509 Karar sayılı dosyasında verilen karar ile sabit olduğundan aksi yöndeki davalı istinaf nedenleri yerinde görülmemiş, davalı yanın ticari defterlerinin incelenmemiş olması ve dosyanın bilirkişiye tevdi edilmemiş olmasının bu kapsamda bir eksiklik oluşturmadığı anlaşılmıştır. 6361 Sayılı FKFFŞK m. 9/f.II’de ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Yönetmeliğin m. 8/f.I’de konuya ilişkin bir düzenleme yapılmıştır. Kanun ve Yönetmelikte açıkça, faktoring şirketlerinin kambiyo senedine dayalı olsa bile, bir mal satışından veya hizmet arzından doğmayan alacakları devralamayacakları düzenlenerek, kambiyo senedinin içerdiği hakkın soyutluğu ilkesi ortadan kaldırılmıştır. Buna göre faktoring şirketleri, ancak bir mal satışından ya da hizmet arzından doğan alacağın ifası için verilen kambiyo senetlerini, ciro ve teslim yolu ile devralabilmektedirler. Burada kambiyo senedindeki hakkın devri için yapılan ciro ve teslim, alacağın devrinin hukukî sonuçlarını doğurmaktadır. Senet borçlusu, faktoring işleminden haberdar olduğu andan itibaren, faktoring müşterisine karşı ileri sürebileceği şahsî defileri, faktöre karşı da ileri sürebilmektedir. Şahsî defilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülebilmesi, işlemin taraflarının, kambiyo ilişkisinin sıralı tarafları olmasına bağlıdır. Buna göre, senette düzenleyen ya da keşideci, lehtar ile faktoring şirketi arasında faktoring sözleşmesinin bulunması ve senedin de ciro ve teslim yolu ile lehtardan faktoring şirketine geçmesi hâlinde, lehtar ile arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan şahsî defıleri, faktoring şirketine karşı ileri sürebilmektedir. Ciro ve teslim yoluyla devraldığı bir senedi, aradaki temel ilişki nedeniyle devreden borçlu, senedi kendisinden devralan ile faktoring şirketi arasında faktoring sözleşmesinin bulunması ve senedin, ciro ve teslim yoluyla kendisinden devralandan faktoring şirketine geçmesi hâlinde, temel ilişkiden kaynaklanan şahsi defileri faktoring şirketine karşı ileri sürebilmektedir. Özetlemek gerekirse; Factoring işlemi içinde yer alan kambiyo borçlusu, 818 Sayılı BK’nın 167/1 (TBK, md. 188/1) maddesi uyarınca temlik eden durumundaki önceki alacaklısına yani satıcı firmaya (müşteriye) karşı ileri sürebileceği defi ve itirazları faktoring şirketine karşı da ileri sürebilir. Burada Yönetmeliğin 22/2 ve yürürlük tarihine göre 6361 sayılı FKFFŞK’nun 9/2 maddesi uyarınca kambiyo senedi sebebe bağlandığından kambiyo senetlerinin soyutluk ve kamu güvenliği ilkesi ortadan kalkacak ve bunun sonucu olarak şahsi defilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için 6762 Sayılı TTK’nın 599. (6102 sayılı TTK ,md.687) maddesinde öngörülen “hamilin senedi kötüniyetle iktisap etmesi gerektiği” koşulu aranmayacaktır. Zira, Yönetmeliğin 22/2. ve yürürlük tarihine göre FKFFŞK’nın 9/2. maddesi uyarınca kambiyo senedindeki alacağın mutlaka bir mal veya hizmet satışından kaynaklanması gerekmekte ve senetteki alacak sebebe bağlanmaktadır. Sebebe bağlanan bu alacağın faktoring şirketine devri ciro yoluyla olmakla birlikte işlemin temelinde alacağın temliki hükümleri yatmaktadır. Açıklanan sebeplerle davacı, dava konusu çeklerin bedelsizliğine yönelik def’iyi, çekleri faktoring sözleşmesi ile devralan davalı şirkete karşı da ileri sürebileceğinden, aksi yöndeki davalı istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı, Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/2525 esas, 2020/3862 karar, 2020/4686 esas, 2020/3742 karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2018/3805 esas, 2020/215 karar sayılı ilamları). Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2017 tarih ve 2016/915 E., 2017/1544 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 15.711,30 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 3.928,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.783,30 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2022