Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1125 E. 2022/865 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1125
KARAR NO: 2022/865
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2018
NUMARASI: 2017/51 E. – 2018/737 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davaya konu edilen çekin davalıya, davacı tarafından hatır çeki olarak verildiğini, devam eden süreçte davalının güç duruma düştüğünü, ekonomik güçlükler yaşamaya başladığını, üst üste icra takipleri ile karşılaştığının davacı tarafından öğrenildiğini, davalının hatır çeki olarak almış olduğu çeki davacıya iade etmediğini, borca ilişkin bedeli karşılamadığını, bu çek bedeli karşılığında davacının hiçbir mal veya hizmet almadığını, çekin 3. kişilere ciro edilerek kullanılmış olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, davaya konu çekin keşide tarihinin 20/01/2017 olduğunu, keşide tarihine kadar borcun olmadığının kanıtlanmaması halinde mevcut çekin davalı tarafından bankaya veyahut ciro ettiği 3. Kişiler tarafından bankaya ibraz edilmesi halinde davacının banka nezdinde zor duruma düşeceğini, dava konusu çekin teminatsız veya uygun görülecek bir teminat mukabilinde ve iş bu dosya kapsamında yapılacak yargılama neticesinde verilecek mahkeme kararının kesinleşmesine kadar ödenmesini ve açılacak icra takiplerinin, hacizlerin durdurulmasını ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Yargıtay müstekar uygulamalarında da değinildiği üzere, bir çekin teminat – hatır fonksiyonu taşıdığı iddiasının yazılı delillerle ispatı lazımdır. Basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacının iş bu iddiasına temel teşkil edecek düzeyde dosyaya geçerli nitelikte delil ibraz etmediği keza yazılı delil başlangıcı mahiyetinde de herhangi bir mübrez kaydın bulunmadığı görülmektedir. Salt ticari defterler üzerindeki mali yönden yapılan inceleme de tek başına hüküm tesisine elverişli ve yeterli bir delil mahiyetinde görülemez. Davacı yanca takibe dayanak çekin hatır çeki olduğu yönündeki iddiasının usulüne uygun delillerle ispat edilemediği görüldüğünden netice olarak davanın sübut bulmadığı kanaatiyle davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkilinin güvenilir bir firma olduğunu, davaya konu çeke ilişkin olarak müvekkili firma tarafından karşı taraftan her hangi bir mal veya hizmet alınmadığını, davalının ekonomik güçlükler yaşamaya başlaması sebebiyle çeki müvekkiline iade etmediğini, ayrıca 3. kişilere ciro etmesi sebebi ile de müvekkilinin bankalarla sorunlar yaşadığını, müvekkil firmanın borcunun olmadığının sabit olduğunu, 24/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda müvekkilin 2015-2016 yıllarına ait ticari defter kayıt ve belgelerinin incelenmesi sonucu taraflar arasında her hangi bir mal veya hizmet alışverişinin olmadığı, sadece çek ve banka kanalı ile nakit para alışverişi olduğunun görüldüğünü, davaya konu 20/01/2017 vade tarihli … numaralı … A.Ş Hadımköy şubesine ait 46.500,00 TL’lik çeki 09/09/2016 tarihinde davalı tarafa verdiği, 10/09/2016 tarihli 401 madde numarası ile yevmiye defterine işlediği, müvekkilinin, 09/09/2016 tarihinde 46.500,00 TL’lik çeki davalı tarafa vermiş ve davalı taraftan bu tarih itibarı ile ticari defter kayıtlarına göre 125,745,50 TL alacaklı hale geldiğini, müvekkil tarafından 09/09/2016 tarihinde, 20.01.2017 vade tarihli … numaralı … A.Ş Hadımköy şubesine ait 46.500,00 TL’lik çekin bir mal veya hizmet karşılığı olarak verilmediğini, davacı tarafın, davalı tarafa çekten dolayı borçlu olmadığının incelenen ticari defterler sonrasında bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, ticari defterlerin incelenmesi ve borcun olmadığının sabit olmasının davaya ilişkin delil olarak kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekir iken ret edilmiş olması sebebiyle kararın kaldırılarak, müvekkil lehine davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, çek sebepli borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Çek incelendiğinde üzerinde hatır senedi olduklarının yazılı olmadığı gibi, taraflar arasında dava konusu senetlerin hatır senedi olduğuna dair yazılı bir anlaşma bulunmadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190). İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Somut olayda, davacı her ne kadar dava konusu çeklerin hatır çeki olarak verildiğini iddia etmiş ise de, bu iddiasını ispata yarar bilgi, belge ve delilin dosyaya yansımadığı, taraflar arasındaki borç ilişkisi senede bağlandığından, senede karşı senetle ispat kuralı gereği senetlerin hatır senetleri olarak verildiği iddiasının kesin delillerle ispat edilmesi gerektiği, çek ödeme aracı olup, ticari olarak çekin kural olarak mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerektiği, davacı vekilince delil olarak taraf ticari defterlerinin gösterildiği ve ticari defterlerde borçlu olmadığının anlaşılması sebebiyle hatalı karar verildiği ileri sürülmüşse de, ticari defterlerin 6100 Sayılı HMK’da kesin delil olarak kabul edilmediği, davacı vekilinin dosyaya iddiasını kanıtlayacak mahiyette yazılı ve kesin delil sunamadığı, dolayısıyla ispat yükü üzerinde olan davacının bu iddiasını ispatlayamadığı, davacı taraf, senedin hatır senedi olarak verildiğini kesin delillerle ispat edemediğinden ve yemin deliline de dayanmadığını bildirdiğinden istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, bu doğrultuda ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2018 tarih ve 2017/51 E., 2018/737 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/05/2022