Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1112 E. 2022/1600 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1112
KARAR NO: 2022/1600
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 12/06/2018
NUMARASI: 2015/247 E. – 2018/165 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)|Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2010 yılında tescil ettirip kullanmaya başladığı … nolu … markasının ve 2010 yılından beri tescilli www…com.tr internet sitesinin bulunduğunu, bu markanın Türkiye’deki gerçek sahibinin müvekkili olduğunu, davalı … firmasının ise … adıyla cep telefonları, mobil cihazlar için bir uygulama yazılımı hazırlayıp kullanarak müvekkilinin haklarını ihlal ettiğini, daha sonra bu markanın tescili için 9, 35, 38, 41 ve 45 sınıflarda tescili için TPE’ye başvurduğunu, TPE’nin 38 ve 41 sınıflar yönünden bu başvuruyu reddettiğini, müvekkilinin … marka tescilinin 2010 yılına ait olmasına rağmen, davalının … kullanımının 2015 yılında ortaya çıktığını, diğer davalılar … ve …’nin ise yer sağlayıcı olarak marka ihlalinde bulunduklarını, bu şirketlerin e- posta ve ihtarname ile uyarıldıklarını, ancak ihlalin devam ettiğini, davalıların bilerek ihlale devam ettiklerini beyan ederek, marka hakkına tecavüzün tespitine ve tecavüz fiillerinin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin periscope markası altında yürüttüğü faaliyetlerin “…” isimli mobil uygulama aracılığı ile sağlanan bir hizmet olduğunu ve davacının sağladığı hizmetten tamamen farklı olduğunu, davacının periscope markasının tanınmış marka niteliğine haiz olmadığını, gazeteler ve medya kuruluşları tarafından da kullanılan periscope uygulamasının erişime engellenmesinin basın özgürlüğüne de aykırılık teşkil edeceğini, 5651 Sayılı Kanun internet ortamındaki içeriklere erişimin engellenmesi talebinin usulünü de düzenlediğini, konuya ilişkin özel kanun bulunması halinde, öncelikle özel kanun hükümlerinin uygulanacağı, … mobil uygulamasının, davacının sağladığı hizmetlerden tamamen farklı olduğunu, … uygulaması ile kullanıcıların kaydettikleri videoları canlı olarak yayınlayabildiklerini bu yayının diğer kullanıcılarca izlenebildiğini ve indirilebildiğini, … uygulamasının canlı yayın paylaşım uygulaması olduğunu müvekkilinin … markasının tanınmış bir marka olduğunu, müvekkilinin internet sitesine ve @… twitter hesaplarına erişimin engellenmesinin, ifade özgürlüğüne aykırılık teşkil edeceğini, bu uygulamayı gazetecilerin de kullandıklarını erişimin engellemesi talebinin 5651 sayılı kanuna da aykırı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … İnc. vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava konusu … uygulamasının da yer aldığı “…” markalı /internet platformunun sahibi olduğunu bunun dışında müvekkilinin dava konusu … uygulaması ve uygulamanın içeriği ile bir bağlantısı bulunmadığını, ayrıca davacının ihtarname gönderdiği … Limited Şirketi de farklı bir tüzel kişilik olduğunu ve dava konusu uygulama ile ilgisi bulunmadığını, dolayısıyla, müvekkilin davalı aleyhine marka tecavüzü yaratması mümkün olmadığından, davanın müvekkil bakımından reddi gerektiğini, müvekkilinin dava konusu uygulamanın içeriğinden sorumlu olmadığını, müvekkilinin yer sağlayıcı sıfatı ile söz konusu uygulamanın tüketicilere sunulmasını sağladığını, 5651 Sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca … gibi platformların içerik yönünden üçüncü kişilerin fikri mülkiyet haklarını ihlalinden sorumlu olmadığını ayrıca yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü olmadığını, müvekkilinin dava konusu “…” uygulamasını salt … internet platformunda bulundurmasından dolayı sorumlu tutulamayacağını, … Limited Şirketi’ne gönderilen ihtarnamenin dosya davalısı olan … ile … Limited Şirketinin farklı tüzel kişilikler olması sebebiyle geçerli olmayacağını, … Limited Şirketinin … ürünlerinin Türkiye’de satışını yapan ve servis hizmetlerini veren şirket olduğunu, dava konusu … uygulamasının yer aldığı platformlardan biri olan … platformunun işleticisi olmaktan başka bir sıfata olmayan müvekkilinin, … uygulamasından kaynaklanan herhangi bir tecavüzden sorumlu olmayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından sağlanan Google Play hizmetinin, üçüncü kişi internet yayıncılarına ve geliştiricilerine kendi içeriklerini veya uygulamalarını yükleme ve bunları kullanıcıların kullanımına sunma ve kullanıcılara bunları ücretsiz olarak veya bir ücret karşılığı indirme, görüntüleme imkânı sunan dijital dağıtım platformu olduğunu, bir İnternet platformu olarak Google Play, sadece Google Play Geliştirici Dağıtım Sözleşmesi’ni, kabul edip kayıt olan ve erişim sağlayan geliştiriciler ve yayıncılarla “doldurulabilen” sanal bir alan sağladığını, içerik ve uygulamaların yalnızca platformun kendi geliştiricileri, bir başka deyişle Google’in hizmetini kullanan üçüncü kişiler, tarafından yüklenmekte olduğunu, yükleme prosedürünün geliştiricilerin kendileri tarafından yerine getirildiğini, google’ın yalnızca bunun teknolojisi ve depolama alanı gibi altyapısını ücretsiz olarak sağladığını, müvekkilinin içeriklere ve uygulamalara ilişkin editoryal seçimlerde ya da yükleyen kullanıcının içeriğe veya uygulamaya dair haklara sahip olup olmadığına veya bunları yüklemeye yetkili olup olmadığına dair değerlendirmede bulunamayacağını, Google Play’e milyonlarca medya ve metin dosyaları içeren milyonlarca bağımsız içeriğin ve uygulamanın yüklendiği ve burada kullanıcılara sunulduğu dikkate alındığında, bu tür bir incelemenin yapılmasının mümkün olmadığının aşikâr olduğunu, davaya konu içeriğin usulüne uygun olarak bildirilmediği takdirde müvekkilinin yer sağlayıcı olarak sorumlu tutulamayacağını söz konusu şirketin müvekkilinin irtibat bürosu, şubesi veya tüzel kişi temsilcisi olmadığını, müvekkilinin yayınlayan konumunda olmadığını, içerik sağlamadığını, Google Play hizmeti sebebiyle müvekkilinin içerikten sorumlu tutulamayacağını, davacının ihtarname gönderdiği … Ltd. Şirketinin ayrı bir tüzel kişilik olduğunu ve müvekkilinin irtibat bürosu veya şubesi olmadığını, markaya tecavüz iddialarının doğru olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Davanın kabulüne, davalıların TPE nezdinde davacı adına tescilli … ibareli marka hakkına tecavüzünün tespiti ve durdurulmasına, davalıların Türkiye sınırları içerisinde tecavüz oluşturan … adı altındaki her türlü reklam ve tanıtım faaliyetlerinin durdurulmasına, … ibaresini, tanıtım sayfalarında içerikte adres bağlantılarında kullanımların durdurulmasına, mümkün olmadığı takdirde, davalıların mobil … uygulaması @… isimli twitter hesabı ve www…tv isimli internet sitesine Türkiyeden erişimin engellenmesine karar verilmiştir. Daha sonra 11.10.2018 tarihli tashih kararı ile, gerekçeli karar başlığında davacı şirket unvanın “… Ltd.” olarak tashihine karar verilmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Twitter’in … markası allında yürüttüğü faaliyetlerin davacının yürüttüğü faaliyetlerden tamamen farklı olduğunu, davacının bu iddialarının kabul edilebilir olmadığını, Twitter’in … mobil uygulamasının, Twitter’ın kullanıcılarına mobil cihazları vasıtasıyla canlı video yayınlarını izleme ve paylaşma imkânı tanıyan bir canlı yayın video uygulaması iken, davacının kendi faaliyetlerini ”stratejik planlama, medya planlama, sosyal medya takibi, arama motoru dijital tasarım” olarak tanımladığını, tarafların faaliyet alanları farklı olduğundan bir iltibas ihtimalinin de bulunmadığını, hedef tüketicilerin de farklı olduğunu, Müvekkilinin … uygulamasını Türkiye’de değil ABD’de geliştirmek üzere devraldığını, bu sebeple müvekkil şirkete markasının hâlihazırda Türkiye’de tescilli olup olmadığını araştırma yükümlülüğü getirilemeyeceğini, Davacı’nın … markasının tanınmış marka niteliğini haiz olmadığını, Twitter’in … markasının ise yaygınlığı ve bilinirliğinin olduğunu, bu sebeple ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, tüketicilerde iltibas yaratma ihtimalinin bulunmadığını, … ismine ve www…tv’ye ilişkin olarak; “…” terimi ve “…” ya da “…” terimlerinin fonetik olarak benzer olmadığını ve bu sebeple ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali yaratmadığını, … ifadesinin arama motorunda görüntülenmesi, müvekkili şirketin … uygulamasının davacının “…” markasını ihlal etmemesinden hareketle ve ‘…” uygulamasının diğer ülkelerde de kullanılması sebebiyle marka ihlali teşkil etmediğini, … ifadesinin arama motorlarında çıkmasının teknolojinin doğal bir sonucu olduğunu, çünkü kullanıcılar bu hususta arama yapmadığını, Twitter’in kendi kontrolünde dahi olmayan arama motorlarında …’un kullanılmasından sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, “…” ifadesinin google play store’a ait hiperlink/lrl adresinde kullanılmasının müvekkili şirket bakımından ihlal oluşturmadığını, Yerel Mahkeme’nin gerekçeli kararında yer alan “…” ifadesinin ikinci ya da üçüncü seviye URL adresi olarak kullanımına ilişkin gerekçesinin hatalı olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … İnc. vekili cevap dilekçesinde özetle; Mahkemece … gibi milyonlarca uygulamanın yer aldığı çevrimiçi uygulama merkezlerinde tam bir denetim ve kontrolün söz konusu olmayacağını açıkça tespit ettiğini, aksinin kabulünün de mümkün olmadığını, zira …’dan, …’da yer alan milyonlarca uygulamanın içeriğini denetlemesini ve kontrol etmesini beklemenin imkânsız olduğunu, 5651 Saydı Kanunun “Yer Sağlayıcının Yükümlülükleri” başlıklı 5. maddesinde bir sorumsuzluk hali düzenlenmiş olup açıkça, “Yer sağlayın, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir.” hükmüne yer verildiğini, kanun hükmü uyarınca, yer sağlayıcı konumunda olan … gibi platformlar içerik yönünden davalının üçüncü kişilerin fikri mülkiyet haklarının ihlalinden sorumlu olmayacağını, …. ile davacı yan tarafından ihtarname gönderildiği iddia edilen … Şirketinin tamamen farklı tüzel kişiliği haiz şirketler olduğunu, … Teknolojinin … ürünlerinin Türkiye’de satışını yapan ve servis hizmetlerini veren şirket olduğunu, bu şirketin hissedar ve yöneticilerinin ….’in hissedar ve yöneticilerinden farklı olduğunu ve bu şirketin davaya konu uygulamanın kullanıcılar tarafından indirilmesi ve kullanılması ile hiçbir surette ilgisi olmadığını, davanın tarafı dahi olmadığını, Uygulama adının müvekkiline ait … sayfalarında hala … şeklinde göründüğü tespitinin hatalı olduğunu, bu değerlendirmenin, Türk tüketicilere değil, yabancı tüketicilere yönelik bir internet sitesi baz alınarak yapılan bir değerlendirme olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle;5651 sayılı kanunun internet ortamındaki yayınları düzenleyen özel bir kanun olduğunu, google’ın hukuka aykırı olduğu iddia edilen içerik bakımından sorumlu tutulup tutulamayacağının belirlenmesi açısından huzurdaki uyuşmazlıkta 5651 sayılı kanun uygulanması gerektiğini, ancak yerel mahkemenin bu hususu gözetmediğini,Google’da içerik ve uygulamaların üçüncü kişiler tarafından yüklendiğini, Google’ın üçüncü kişilere ait uygulamalara yer sağladığını, Google’ın, içeriklere ve uygulamalara ilişkin editorval seçimlerde ya da yükleyen kullanıcının içeriğe veya uygulamaya dair haklara sahip olup olmadığına veya bunları yüklemeye yetkili olup olmadığına dair değerlendirmede bulunamayacağını, ayrıca, her bir bağımsız markaya ilişkin hakların kapsamını veya belirli bir içeriğin herhangi bir şekilde kullanımının marka hakkına tecavüz niteliğinde olup olmadıkını va da var olan bir markaya ilişkin lisans alınması şartına bağlı olduğunu bilmesinin Google’dan beklenemeyeceğini, Davacının haklarını ihlal ettiği iddia edilen içerimin kaldırılmasına ilişkin müvekkili şirkete Google gönderilen usulüne uygun bir bildirim olmadığını, dolayısıyla, usulüne uygun bir bildirimin bulunmaması sebebiyle Google’ın 5651 Sayılı Kanunda yer alan ilkeler ışığında sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, Google reklamcılık ve pazarlama limited şirketine gönderilen bildirimin, davaya konu içeriğin usulüne uygun bildirimi niteliğinde olamadığını, google reklamcılık ve pazarlama limited şirketinin, google şirketinin irtibat bürosu, şubesi veya tüzel kişi temsilcisi olmadığını,Hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu ancak buna rağmen ek rapor talebinin reddedildiğini, Davacının bildiriminin, uyuşmazlığa konu içeriği belirlenebilir hale getirmediği için usule uygun bir ihlal bildirimi olarak kabul edilemeyeceğini, 5651 sayılı kanun uyarınca içeriğin belirlenebilir hale getirilmesinin, yer sağlayıcının sorumlu tutulabilmesinin ön şartı olduğunu, bildirimin aynı kanunun 8. ve 9.maddelerine uygun olmadığını, söz konusu uygulamanın URL adresinin, davacı’nın bildiriminde ver almadığını, internet ortamında içeriğin belirlenmesi için ayırıcı unsurun URL adresi olduğunu, Davacının marka ihlali için usule uygun bir bildirim yapıp yapmadığına bakılmaksızın, google’ın buna karşı bir işlem yapmadığı gerekçesiyle sorumlu tutulamayacağını, zira google’ın kesin olarak bir ihlalin olduğunu tespit edebilecek bir konumda dolmadığını, davacının bildirimde bulunduğu zamanda, ihlalin mevcudiyetine dair nihai bir delil bulunmadığını, Bir markanın bir url adresinin alan adı sonrası bölümünde (post-domaın path) kullanımının, marka kullanımı teşkil etmediğini ve zaten yerel mahkemenin de, davacının markasının ilgili url adresinde kullanılmasının marka ihlali teşkil etmediğine karar verdiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti ile men ve ref’ine yöneliktir. Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; davacının 20.09.2010 başvuru tarihli ve … numaralı “…” markasının 38 ve 41. sınıflarda; 02.08,2013 başvuru tarihli ve … numaralı “…” markasının da 38 ve 41. sınıflarda tescilli ve koruma altında olduğu, ibarenin aynı zamanda davacının ticaret unvanında da yer aldığı görülmektedir. Davalının marka tescilleri incelendiğinde ise, 20.04.2015 başvuru tarihli ve … numaralı “…” markasının 35. sınıfta “ticari veri analizi ve ticari danışmanlık hizmetleri” alanlarında tescilli ve koruma altında olduğu görülmektedir. Davalı’nın bu markaya daha önce 9, 38 ve 41. sınıflarda da başvurmuş olduğu ancak bu sınıflardaki başvurunun reddedildiği anlaşılmıştır. Davalının Amerika’da bulunması sebebiyle Amerikan Marka Sistemi (…) üzerinden de … markasına ilişkin tescillerinin sorgulamasında, … ibareli 5 tescilinin bulunduğu, bunlardan 4. ve 5. sırada olanların başvurularının Twitter tarafından daha sonrasında satın alınarak devrinin sağlandığı, tescillerde 9, 38, 41. sınıfların yanı sıra 16, 25, 42 ve 45. sınıflarda da tescil edildiği görülmektedir. Nice sınıflandırmasına göre 35. sınıfta iş yönetimi ve pazarlama, 38. sınıfta kişiler arasındaki her türlü duyuyu içeren iletişim hizmetlerini, 41. sınıfın ise eğitim ve eğlence amaçlı hizmetlerini kapsadığı görülmekte olup, davalı … tarafından verilen … isimli uygulama ve hizmetlerin birden fazla nice sınıfının kapsamında olduğu, uygulamanın internet üzerinden indirilebilir yazılım kısmının 9. sınıfta olduğu, internete bağlı çalışmadıkça yazlımın bu nice sınıfında kalacağı, ancak internete ve dolayısıyla sunucu servilerine bağlanmasıyla sınıflar kapsamındaki hizmetlerin de verilebilmesine olanak sağlandığı, içeriğin iş yönetimi ve pazarlama alanında olması halinde 35. sınıfta, kişiler arasındaki her türlü duyuyu içeren iletişim hizmetlerini içermesi halinde 38. sınıfta, eğitim ve eğlence amaçlı hizmetlerini içeriyorsa 41. sınıfın kapsamında olacağı, … uygulaması ve internet sitesi üzerinde verilen hizmetler ile büyük oranda 38. sınıfta sayılabilecek audiovisual bir mesajlaşmanın gerçekleştiği, bunun dışında 35. sınıfta sayılan çeşitli markaların ürünlerine ait reklam yayınlarının, ayrıca 41. sınıfta sayılabilecek eğlence, eğitim ve sosyal aktivite paylaşımlarının yapıldığı, benzer uygulamaların marka tescillerine göre, Youtube’ın 9, 35, 38, 41, 42. sınıflarda, …’in 9, 38, 41, 42, 45. sınıflarda, Instagram’ın ise 9, 38, 41, 42, 45. sınıflarda tescillerinin olduğu, dolayısıyla farklı sınıf mal ve hizmetler alanında faaliyet gösterildiğine yönelik istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 s. KHK’nin 61. maddesine göre 9. maddenin ihlali, marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek marka hakkına tecavüz eylemleri olarak sayılmıştır. KHK 9. maddesine göre markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli markayla aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması, tescilli markayla aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal veya hizmetlerle benzer olmayan mal veya hizmetlerde kullanılması halinde, tescili istenen işaretin kullanılmasıyla tescilli markanın itibarından dolayı haksız avantaj elde edecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterine zarar verecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması, maddenin birinci fıkrası gereği, işaretin mal veya ambalajı üzerine konulması, işareti taşıyan malın ithali veya ihracı, işaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarda kullanılması halinde marka sahibinin, izni alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi vardır. Davalı … ve … firmalarının kendilerine bildirim yapıldığı halde içerik hakkında işlem yapmadıkları, davaya konu tescilli markanın aynı isimle uygulama tanıtım sayfasında ve adres bağlantılarında kullanılmasına izin verdikleri, ilgili içeriğin içerik sağlayıcısının ise davalı …. Olduğu, söz konusu bu fillerin marka hakkına tecavüz oluşturacağı anlaşılmıştır. Davacı vekili, davalı … ve … firmalarının Türkiye’de ki iştiraklerinin yanı sıra vekillerini de uyardıklarını, davalılar ise ihtarnamelerin Türkiye’de ki iştiraklere gönderildiğini, ilgili uygulama merkezlerinin kendileri tarafından yönetildiğini, ihtar çekilen şirketler ile bir ilgilerinin bulunmadığını, bu şirketlerin birbirinden farklı ve bağımsız birer işletme olduğunu, bu sebeple yapılan ihtarların usule uygun olmadığını iddia etmiştir. Ancak Mahkemece; bir servis sağlayıcıya bildirim göndermek için mutlaka noter huzurunda ihtarname gönderilmesinin şart olmadığı, özellikle, yabancı menşeli internet hizmet sağlayıcılarına ulaşmak zor olduğundan, internet sitelerindeki bağlantılar veya vekilleri üzerinden yapılan bildirimlerin de geçerli sayılması tüketicilerin korunması bakımından uygulama kolaylığı getireceği, …’ın resmi internet sitesinde Türkiye bağlantısında iletişim bilgilerinde (https://www…com/tr/contact/ ) … Limited Şirketi’nin bilgileri verildiği, ortalama bir tüketicinin bu sayfaya ulaştığında bu şirketi araması veya içeriklerle ilgili sıkıntısını buraya iletmesi doğal bir yaklaşım olup, çoğu İngilizce olan sayfalar arasında hangi servisin hangi grup şirketi tarafından yönetildiğini anlayabilmesinin beklenmeyeceği, Türkiye ve diğer yerel şirketler ile asıl şirketin ortakları da aynı olduğundan, ilgili ülkeden yapılan başvuruların şirket ortaklarına iletilmemesinin yönetimsel bir tercih olduğu, hizmet verilen ülkede bu tür talepler için yetkili personel bulundurulmaması, Türkiye’deki vekillere de başvuru yapıldığı halde asıl işleten şirkete bildirilmemesi göz önüne alındığında, davalının ihtarın kendisine yapılmadığından hareketle bildirimi kabul etmemesinin doğru bir yaklaşım olmadığı, aynı durumun davalı … için de geçerli olduğu, internette Google Türkiye şeklindeki aramalarda Google’ın resmi sayfalarında iletişim bilgilerinde İstanbul ofisi yer aldığı, burada belirli bir hizmet için yetkili ofis olduğunu gösteren hiçbir ibare de bulunmadığı, iletişim sayfasından ulaşılan ofislerimiz sayfasında İstanbul ofisinin haritada gösterildiği, burada bir şirket ismi dahi belirtilmediği, bu bilgileri alan bir ortalama tüketicinin Google’ın herhangi bir hizmetiyle ilgili olarak Türkiye’de ki ofisine başvurmasının doğal olduğu, Türkiye ofisinin resmi şirket tescilindeki bilgiler veya bazı hizmetler için yetkilendirilmiş olmasının tüketiciler tarafından bilinmesinin son derece güç olduğu, bu sebeple, aynı hissedar ve yöneticilere sahip olan Türkiye’de ki iştirakin ve vekillerinin kendilerine gelen bir talebi reddetmek yerine ilgili grup şirketine yönlendirilmesinin beklenen ve iyi niyetli bir davranış olacağı, davalı …’ın ise davacı ile markaya tecavüzü ilgilendiren daha önceki davaları da bulunduğundan konuyla ilgili bilgisi bulunduğu yönündeki değerlendirme ve tespitlerinin yerinde olduğu, aksi yöndeki istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli bilirkişi raporu ile toplanan delillere göre; davalı …’ın sonradan kazandığı tanınmışlığın davacının marka tescilinden doğan haklarına karşı üstün bir kullanım hakkı sağlamadığı, markasal hakların devri gerçekleşmedikçe ortalama tüketici nezdinde karışıklık ihtimali yaratabilecek her türlü kullanımdan kaçınması gerektiği, davalı … tarafından sunulan … uygulaması ve internet sitesi üzerinde verilen hizmetlerin 9, 35, 38. ve 41. sınıfları kapsadığı, davalının Amerika’da 9, 38, 41. sınıfların yanı sıra 16, 25, 42 ve 45. sınıflarda da markasını tescil ettirdiği, benzer uygulamalar olan Youtube’ın 9, 35, 38, 41, 42. sınıflarda, …’in 9, 38, 41, 42, 45. sınıflarda, Instagram’ın ise 9,38,41, 42,45. sınıflarda tescillerinin olduğu, … uygulamasının ülkemizdeki tedbir kararları sebebiyle orijinal adresi olan https://www…tv yerine https://www…tv adresinden, yayınlanmakta olduğu, ancak “…” şeklindeki marka kullanımının sitenin arama motorlarınca indexlenmesi amacıyla devam ettiği, site kodlarında 13 ayrı satırda “…” ibaresiyle crawler robotlara tanıtıldığı, bu sebeple ismi değiştirilmiş dahi olsa arama sonuçlarında … isminin başlıkta görüntülendiği, alan adında bazı harflerin silinmesi ile oluşturulan “…” kelimesinin okunuş bakımından benzerliği … markası ile benzer olduğu, arama motorlarında … şeklinde tanıtılmış olması da göz önüne alındığında davacının tescilli “…” markası ile karıştırılma ihtimalinin devam ettiği, uygulamanın indirilebildiği Google Play Store (Android) ve … (…) sayfaları incelendiğinde, ITunes üzerinde uygulamanın adının … şeklinde olduğu, Play Store üzerinde ise adının … olduğu ancak adres satırında … şeklinde kullanıldığı, bu kullanımların da davacının tescilli “…” markasından doğan haklarını ihlal eder nitelikte olduğu, davalı … ve … firmalarının kendilerine bildirim yapıldığı halde içerik hakkında işlem yapmadıkları bu suretle marka hakkına tecavüzde bulundukları anlaşılmakla, davalılar vekillerinin istinaf başvuruları yerinde görülmemiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalılar vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/06/2018 tarih ve 2015/247 E., 2018/165 K. sayılı kararına karşı davalılar vekilleri tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalı …’ İnç’den tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalı … İnç ‘den tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalı … İnç’den tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5- Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,6- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/11/2022