Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1111 E. 2022/1032 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1111
KARAR NO: 2022/1032
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2018
NUMARASI: 2014/899 E. 2018/333 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının müvekkili bankanın Şişli Şubesi’nin … hesap numaralı müşterisi olduğunu, yurt dışında ikamet eden dava dışı …’in ise … nolu müşteri numarası ile Kayseri Şubesi nezdinde … ve … nolu hesaplarının bulunduğunu, …’in yurtdışından geldiği Temmuz 2010 tarihinde hesap cüzdanları ile Kayseri Şubesi’ne gelerek hesaplarında bulunan tutarları çekmek istediğinde, banka teftiş kurulunun yaptığı tespit neticesinde … nolu hesabında bulunan 13.443,73 Euro’nun 25/07/2008 tarihinde, … nolu hesabında bulanan 1.486,37 TL’nin ise 13/08/2008 tarihinde davalı … tarafından çekildiğinin anlaşıldığını, zararının müvekkili banka tarafından karşılandığını, davalı tarafından çekilen ve tasarrufuna dahil edilen ve müvekkili bankanın kaynaklarından karşılanarak ödenen bu tutarın davalı taraftan tahsili için, hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız itiraz ettiğinden, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … A.Ş.’nde çalıştığı yıllarda maaşlarının büyük bir kısmını elden, az bir kısmını da banka kanalı ile aldığını, işyerinden bu paranın … Bankası Şişli Şubesi’ne yatırılacağının söylendiğini, bankadan telefonla arayan banka yetkilisinin, kendisine kredi kartı çıkarıldığını ve banka nezdinde bir de euro hesabının olduğunu söylediğini, işvereni aracılığı ile bankaya verilen bilgileri daha sonra teyit ettirdiğini, ailesine sorduğunda ise dedesinin kendisine bu parayı gönderdiğini söylediklerini, daha sonra yine banka görevlisinin kendisine bu hesaptaki parayı çekebileceğini, hesabın kendisine ait olduğunu, yıllardır unutulduğunu söylediğini, banka tarafından yapılan hatadan sorumlu tutulamayacağını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasınıda, davacı tarafından 18/01/2013 tarihinde davalı aleyhine 29.211,00 TL asıl alacak, 10.351,24 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 39.562,24 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 26/03/2013 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 28/03/2013 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, takibin durduğu ve davanın açıldığı, Davacı banka tarafından dava dışı … adına açılmış TL ve Euro hesaplarının sehven davalı adına açılmış hesaplara aktarıldığı, davalının dava dışı …’e ait olan 13.443,73 Euro’yu 25/07/2008 tarihinde … Bankası Şişli şubesinden, 1.486,37 TL’yi ise 13/08/2008 tarihinde … Bankası Lüleburgaz şubesinden çekmiş olduğu, dava dışı …’in 2010 yılında hesaplarında bulunan parayı çekmek istemesi ile davacı banka tarafından yapılan birleştirme işlemi farkedilerek 18/10/2010 tarihinde dava dışı …’e iade yapıldığı, davalının cevap dilekçesindeki beyanları ile çektiği miktarların hesabında olmaması gerektiğini ve nereden hesabına aktarıldığını anlayamadığını ikrar ettiği, her ne kadar dedesi tarafından bilinmeyen bir tarihte yatırıldığını iddia etmiş ise de, buna ilişkin bir delil olmadığı, davalının bu şekilde kendisine ait olmayan parayı bankadan çekerek bankanın zarara uğramasına sebep olduğu, davacının 18/10/2010 tarihinde asıl mudisi olan …’e parayı iade ederken işlemesi gereken faizi de hesaplayarak iade ettiği, ek raporda tespit edildiği üzere takipte talep edilen ana paranın kapital faiz de eklenerek belirlendiği, davacı bankanın asıl mudisine ödeme yaptığı tarihte temerrüdün gerçekleştiği ve bu tarihten takip tarihine kadar davacının hesaplarında bulunmayan para sebebiyle zarara uğradığı ve talep edilen avans faizinin bankanın tacir olması sebebiyle haklı olduğu, ek raporda avans faizi işletilerek belirlenen tutar ile takipte talep edilen tutar birbirini teyit ettiğinden davanın kabulüne karar verilerek itirazın iptaline ve takibin devamına, alacak likit ve davalının itirazı haksız olduğundan hüküm altına alınan alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Sunulan 15.06.2015 tarihli dilekçe ile davayı ıslah ederek zamanaşımı def’ini ileri sürdüklerini, dava dışı …’e yapılan ödemenin 18.10.2010 tarihli olup, icra takibinin 18.01.2013’de başlatıldığını, TBK m. 72’de ve TBK m. 82’de düzenlenen zamanaşımına dair sürelerin 2 yıl olduğunu, ıslah dilekçesinde ileri sürülen zamanaşımı def’inin, yargılamada ve gerekçeli kararda dikkate alınmadığını, zamanaşımı def’inin, usuli bir işlem olarak HMK m.176/1 uyarınca islah kurumunun amacına uygun olarak kullanılmasının mümkün olduğunu, (9 HD nin 2.4.2007 tarih ve 23818/8905 tarihli kararı) HUMK m. 83 ve devamı maddeleri uyarınca usulünce yapılmış davalı ıslahının geçerli olduğunu, esasa cevap süresi içinde ileri sürülmediğinden davacı tarafın savunmasının genişletilmesi itirazında bulunulamayacağını, 2-Davacı dilekçesinde dava dışı …’e yapılan ödemeye dair ibraname alındığının belirtildiğini, mahkemece kesin süre içinde ibrazının istendiğini, ancak banka kayıtlarında yer almadığından sunulamadığının belirtildiğini, ibranamenin borcu sona erdiren bir hukuki işlem olup, davacı banka ile dava dışı … arasında söz konusu borcun sona erdiğini gösteren delil niteliğindeki belge sunulmadığından, davacının haklılığını ispat edemediğini gösterdiğini, zararın oluştuğu iddiasına ilişkin dekontlar üçüncü kişiler lehine de tanzim edilebileceğinden, aynı ad soyadı taşıyan diğer tüm banka müşterileri açısından karışıklığa yol açarak hukuki denetimin eksik yapılmış olacağını, bu durumun Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına konu ‘bankanın bir güven kurumu olması’ hususuyla bağdaşmadığını, ibraz edilen ödeme belgesi niteliğinde dekontların iddia edilen sebepsiz zenginleşmede davacının fakirleştiğini ispata elverişli olmadığını, Mahkemenin 14/11/2017 tarihli 1 numaralı ara kararı ile; banka teftiş kurulu tarafından düzenlenen rapor ve evrakların istediğini, 17.01.2018 banka müzekkere cevabında “…idari bir rapor düzenlenmediği ancak teftiş birimi tarafından dava konusu hesaplara ilişkin bir inceleme yapılarak ilgili şubelere yapılması gerekenler hakkında bilgi verildiği tespit edilmiştir…” şeklinde cevap verildiğini, bu hususun ise dava konusu miktarların varlığı, iddia edilen hatalı aktarım işleminin yapılıp yapılmadığı hususlarında ispata yönelik boşluk yarattığını, hatalı aktarım işlemi var ise bankanın teftiş kurulu tarafından düzenlenen bir rapor ile kayıt altına alınması gerektiğini, davacı taraf olduğunu iddia ettiği ibranameyi de kesin süre içinde mahkemeye ibraz edemediğinden iddiasını kanıtlayamadığını, 3-Davacı ile müvekkili arasında imzalanan sözleşme uyarınca bankanın her türlü kaydının delil teşkil ettiğini ve bu hükmün Borçlar Kanunu m. 20 uyarınca bir genel işlem şartı olduğunu, ispat yükünün davacı bankada olduğunu, davacı bankanın hesaplarda olduğunu iddia ettiği karışıklığa ilişkin teftiş raporu ve ibranameyi kesin süre içinde mahkemeye ibraz edemediğini, davasını ispatlayan tek bir yazılı delil dahi ortaya koymadığını, dosyaya sunulmayan bu delillere gerekçeli kararda değinilmediğinden, kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Karar aleyhine davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. 1-HMK 141. maddesi uyarınca taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe, ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Karşı tarafın mazeretsiz katılmadığı ön inceleme oturumunda gelen serbestçe iddia ve savunmasını genişletebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia ve savunma genişletilemez, değiştirilemez. Aynı yasanın 142. maddesine göre ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, mahkemece tahkikata başlanmadan önce tarafların hak düşürücü süre ve zamanaşımı itiraz ve def’ileri incelenerek karara bağlanır. Davalı tarafça davaya süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmamış, ön inceleme oturumu 12/05/2015 tarihinde yapılmış, bilirkişi raporu alındıktan sonra davalı vekili tarafından 15/06/2015 tarihinde sunulan dilekçe ile TBK 72 ve 82. maddesi uyarınca zaman aşımı itirazında bulunulmuş, davacı tarafça 08/07/2015 tarihli dilekçe ve 15/12/2015 tarihli oturumda savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olduğu ve muvafakat edilmediği beyan edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 176. maddesinde taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği açıkça ifade edildiğinden, HMK 176. maddesinde düzenlenen ıslahın konusunu, tarafların yaptıkları usul işlemleri oluşturduğundan, taraflardan birinin ıslah yoluna başvurabilmesi için daha önce yapmış olduğu bir usul işleminin bulunması gerekir. Cevap dilekçesinin hiç verilmemesi halinde ortada ıslah edilmesi mümkün bir usul işleminin varlığından söz edilemez, aksi halde, suskun kalınarak hiç cevap verilmemiş olması halinin bir usul işlemi olarak kabulü gerekir. Cevap dilekçesinin verilmesi için belirlenen süre gibi, kanun ile belirlenen süreler kesin olup, ıslah kaçırılmış olan süreleri geri getirebilen bir yol değildir. (Yargıtay HGK’nun 07/06/2017 tarihli 2017/17-1093 esas, 2017/1090 karar sayılı kararı) Her ne kadar mahkemece davalı tarafın zamanaşımı itirazı yönünden olumlu yada olumsuz bir karar verilmediği tespit edilmiş ise de; davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmadığı için, sunulmayan cevap dilekçesinin ıslahı mümkün olmadığından, mahkemece davalı tarafın süresinden sonra ve usule aykırı zaman aşımı itirazı konusunda karar verilmemesi sonuca etkili olmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Bilirkişinin 25/07/2014 tarihli raporunun 3. sayfasında “davacıya ait bulgu ve belgelerin incelenmesi” başlığı altındaki tespitlerde; d)Yerinde yapılan incelemede sistemden geriye yönelik son 10 yılın hesap hareketleri alınabildiği görülmüştür. e)Davacı vekili tarafından; 12/05/2014 Tarihli ara karar gereğince, dilekçe ek’inde Mahkeme Kasasına alınmak üzere sunuları 2 adet Nakit Çekileri İşlem Dekont asılları’nın 30.05.2014 Tarihinde … Nolu Kasa’ya teslim edildiği anlaşılmakta olup, dosyada mevcut dekont fotokopileri incelendiğinde; …-… Nolu EUR Vadeli Döviz Tevdiat Hesabından 25.07.2008 Tarihinde … Bankası A.Ş. Şişli Şubesi’nden; 3.443.73 EUR (Onüç Bin Dörtyüz Kırküç EUR Yetmişüç CENT) ve … Nolu TL Vadeli Mevduat Hesabından 13.08.2008 Tarihinde … Bankası A.Ş. Lüleburgaz Şubesi’nden 1.486437-TL(Bîn Dörtyüz SeksenAltı TL Otuzyedi KURUŞ) “Nakit çekilen İştemi” yapıldığı tespit edilmektedir. Değerlendirme ve sonuç bölümünde; “a)Davacı banka tarafından ibraz edilen dosyada mevcut;hesap cüzdanı, hesap hareket dökümü, nakit ödeme işlem dekontu gibi, tüm bilgi ve belgeler detaylı olarak davacı ve davalı taraf açısından incelenmiş olup, ek olarak yerinde yapılan inceleme sonucunda ilgili kayıtların mutabakatı sağlanmıştır. Dava dışı …’e ait banka hesap cüzdanı dökümanının, dava dışı … adına banka nezdindeki mevduatının kanıtlayıcı belgesi olduğu, Banka’nın bu mevduatı mudiye borçlu ve ödemekle yükümlü olduğu ve 18.10.2010 tarihinde borcunu yerine getirdiği” tespit edilmiştir. Davalı dosyaya sunduğu 07/07/2014 tarihli beyan dilekçesinde; 25/07/2008 ve 13/08/2008 tarihli dekontlardaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmiştir. Bilirkişi, banka tarafından dosyaya sunulan belgeler üzerinde inceleme yaptıktan sonra, yerinde inceleme yaparak sunulan belgeler ile mutabakatını yapmış olup, davalı kendi hesabında olmayan ve isim benzerliği sebebi ile hesaplarına aktarılan parayı 25/07/2008 ve 13/08/2008 tarihinde bankadan tahsil etmekle sebepsiz zenginleşmiş, davacı banka tarafından 18/10/2010 tarihinde gerçek hak sahibi dava dışı …’e ödeme yapılmakla zararı gerçekleşmiştir. (Yargıtay 11. H.D.’nin 10/04/2019 tarih 2008/859 esas ve 2019/2844 sayılı kararı,) TBK 77. maddesi uyarınca haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından ve emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Davacı taraf zararını ibraz ettiği dekontlar ve yerinde incelenen banka kayıtları ile kanıtlamış olduğundan, davalı vekilinin zararın kanıtlanmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 3-Davacı tarafça banka kayıtlarına, ibraz ettiği dekontlara dayanıldığı, davalı tarafından 25/07/2008 ve 13/08/2008 tarihli dekontlardaki paranın tahsil edildiğinin kabul edildiği, 18/10/2010 tarihinde gerçek hak sahibi dava dışı …’e ödeme yapıldığı banka kayıtları ile kanıtlanmış olmakla istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2018 tarih ve 2014/899 E. 2018/333 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 2.702,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 675,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.026,85 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a ve 362/1-g maddeleri gereğince, miktar itibariyle KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/06/2022