Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1109 E. 2022/936 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1109
KARAR NO: 2022/936
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2018
NUMARASI: 2015/289 E. 2018/707 K.
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının, müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi’nde 2012/512 esas sayısı ile açılan imza ve borca itiraz davasında alınan raporda imzaların müvekkiline ait olduğu yönünde rapor verildiğinden davanın reddedildiğini, senette müvekkilinin keşideci, oğlu …’ın ise kefil olarak gösterildiğini, müvekkilinin alacaklı görünen davalıyı tanımadığını, kimseden borç almadığını ve senet vermediğini, müvekkilinin %80,2 oranında engelli olduğunu, imza atabilecek durumda olmadığını, fiili imkansızlığın söz konusu olduğunu beyanla, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddialarını kabul etmediklerini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibinde borca ve imzaya itiraz edildiğini ve İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2012/512 esas sayılı dosyasında yapılan imza incelemesinde, davacıya ait olduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verildiğini, davacı ve icra dosyasındaki diğer borçlu …’ın müvekkiline ortaklık telif ettiklerini ve müvekkilinden ortaklık anlaşması neticesinde aldıkları para ile nakit sıkıntısını aştıklarını, aradaki anlaşmaya rağmen davacı ve diğer borçlunun ortaklıktan vazgeçtiğini, ancak verilen paranın müvekkiline geri ödenmediğini beyanla, davanın görevsizlik sebebiyle usulden reddine, davaya devam edilmesi halinde davanın esastan reddine, tazminat istemlerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, menfi tespit talebine ilişkin olduğu, İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile davalı tarafından davacı ve dava dışı …’a karşı 20/06/2011 vade, 20/06/2010 tanzim tarihli, 60.000,00 TL bedelli, keşidecisi …, lehtarı … olan senet dayanak yapılarak, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, davacının süresi içerisinde İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesinde açtığı 2012/512 esas sayılı dosyası ile davada senette adına atfen atılan imzaya itiraz ettiği, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiği, mahkemece davanın reddine karar verildiği, kararın temyizen incelenerek onandığı, Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; takibe konu senedin nakden düzenlendiği, her ne kadar davacı senetteki imzanın tarafına ait olmadığını iddia etmiş ise de imzanın davacının eli ürünü olduğunun, İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi’nde ve mahkemece alınan ATK raporuyla sabit olduğu, senedin nakden düzenlenmesi sebebiyle ispat yükünün davacı tarafta olduğu, senet karşılığında nakit para verilmediğinin davacı tarafça ispat edilmesi gerektiği, davalı savunmasında davacı ile şirket hisse devri hususunda sözlü olarak anlaştıkları, şirketin borçlarının ödenmesi için paranın davacıya verildiği, sonra ortaklıktan vazgeçildiğini beyan ettiğinden, savunmanın kapsamı itibariyle ispat yükünün yer değiştirmediği, davacının dava dışı … Ltd. Şti’ nin eski ortağı olduğu, şirketin 31/07/2013 tarihinde sicilden terkin edildiği ve vergi borçlarının bulunduğu, ancak bu hususların davalının senetteki miktarda parayı davacıya vermediğini ispat etmeyeceği, dava dışı şirketin senet tarihindeki borç miktarının, davacının almış olduğu nakit parayı kullandığı borçların bilinemeyeceği, bu şekilde senedin tanzim sebebinin aksinin davacı tarafından ispat edilemediği, dava dilekçesinde yemin deliline de dayanılmış olduğu anlaşılmakla davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2003 yılından beri %82 oranında felçli, özürlü olduğundan, o tarihten itibaren günlerinin çoğunu hastanelerde, bilinç kaybı halinde geçirdiğini, senet tanzim ve vade tarihinde de bu durumda olduğundan, imzaların bilinçsiz halde iken atılmış olması ihtimali bulunduğunu, senet alacaklısı görünen taraf vekilinin, senet tarihinde müvekkilinin sahibi olduğu şirkete ortak olmak için, SGK, maliye vesair borçlarının ödenmesi için teminat olarak senedin alınarak, şirketin borçlarının ödendiği iddiasının; o tarihte şirketin fiilen olmaması, borca batak olması, hiçbir faaliyetinin bulunmaması, vergi borçları sebebiyle Maliyeye kapanışının verilmekte olması ve ödenen bir borç görünmemesi sebebiyle yerinde olmadığını, senedi ortaklık için vermiş ise, davalının, şirketin ortaklığını her zaman alabileceğini, bu talebe karşı çıkılmayacağını, davalının isticvap edilmesi teklifinin de reddedildiğini, bu durumda tek ihtimalin, imzanın müvekkilinin bilinci yokken tamamlattırılmış olması olduğunu, Tarafların birbirini tanımadığını, hiç kimsenin olmayan bir şirkete ortak olmak için tanımadığı bir adama para vermeyeceğini, Teminat olduğu ikrar edilen senedin sırf bu sebeple bile hükümsüz kaldığını, haksız kararın kaldırılarak, esas yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Karar aleyhine davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili dava dilekçesinin ikinci sayfasında dava konusu başlığı altında; müvekkilinin 2003 yılından itibaren % 80,2 oranında özürlü olduğunu, fiili imkansızlık bulunduğunu, …’ın, herhangi bir işte çalışabilecek durumda olmadığı gibi, alacaklı görünen davalıyı da tanımadığını, davalının, müvekkilini tanıyor, görmüş olsa, adına düzenlenen bir senet olamayacağını bileceğini, tanzim tarihi olarak gösterilmiş tarihlerde de müvekkilinin yine hastanede yattığını, kimseden borç almadığını, senedi müvekkilinin düzenlemediğini, imzalamadığını, kimseye senet vermediğini beyan edip, netice-i talep kısmında; müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiği, davalı tarafın senedin ortaklık sözleşmesi uyarınca verildiğine ilişkin savunmasına karşı, aynı iddiaların tekrar edildiği, ticari faaliyetin 2010 yılında sona erdirildiğinin belirtildiği, senet tanzimi sırasında bilinç kaybı bulunduğuna ilişkin bir iddianın bulunmadığı tespit edilmiştir. 16/07/2017 tarihli davalı tarafın hazır olmadığı oturumda; Davacı vekilinin; “Biz müvekkilimin özür durumu sebebiyle ve böyle bir imza atmadığı beyanı sebebiyle imzanın müvekkilime ait olmadığı yönünde davamızı ikame etmiştik ve halen aynı iddiayı ileri sürüyoruz, müvekkilim böyle bir imza attığını hatırlamamaktadır. Velevki kabul etmemekle birlikte böyle bir imza attığı kabul edilse bile 2003 yılından beri hastanelerde tekerlekli sandalyeye mahkum olarak yaşayan müvekkilime imzalatılan bu senet ancak irade fesadı halleri ile imzatılmış olabilir bu hususunda nazara alınmasını talep ediyoruz, ayrıca davalı vekili müvekkilimin senet karşılığı nakten aldığını iddia ettiği paraları şirketin vergi ve SGK borçlarını vs. Borçlarını ödemekte kullandığını cevap dilekçesinde belirtmiştir bu sebeple ilgili yerlere müzekkere yazılmasını ve dava dışı … Tekstil Firmasının borçlarının kapatılıp kapatılmadığına dair ilgili yerlere müzekkere yazılmasını talep ediyoruz şeklinde beyanda bulunduğu, takip eden 05/12/2017 tarihli oturumda davalı vekili söz alarak; geçen celse biz mazeret sunmuştuk mazeretli olduğumuz duruşmada davacı tarafa iddianın genişletilmesi mahiyetinde süre verilmiştir buna muvaffakatimiz yoktur, karar verilmesini talep ediyorum” şeklinde itirazda bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı taraf istinaf başvuru dilekçesinde; “% 82 oranında özürlü olması sebebiyle bilinç kaybı yaşadığı, senedin bilinç kaybı sırasında imzalatılmış olabileceğini ileri sürdüğünden, senet tanzimi sırasında ehliyetsiz olduğunu” iddia etmiştir. Dosya içerisinde mevcut Şişli Etfal Hastanesi’nin 11/11/2003 tarihli raporunda; davacının hiper tansiyon, ventrâkül hipertrofisi diestolirk disfonksiyon %45, Geçirilmiş so1 hemiparezi %40, Sağ nefraktomize %40, Çalışma gücü kaybı oranı Balthazard’a göre %80,2(seksen nokta iki) olarak belirlendiği, 19/03/2013 tarihli Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin raporunda; genel tıbbi duruma bağlı depresyon tedavisi sonucu, Sol hemiparaz, sol üst ekstremite %45, sağ el %10, yürüme %20, Tek böbrekli %10, Diahetes Mallitus %20, Hipertansiyon %10 toplamda; % 82 oranında vücut fonksiyon kaybı bulunduğunun tespitinin yapıldığı görülmüştür. HMK 141/1. maddesinin son cümlesinde ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. HMK 357/1.maddesinde;…bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delile dayanılamaz düzenlemesine yer verilmiştir. Davacı tarafça dava ve cevaba cevap dilekçesinde, özürlü olduğu beyan edilmekle birlikte, senet tanzimi sırasında ehliyetsiz olduğu yönünde bir iddiada bulunulmadığı tespit edildiğinden, HMK 141/1. maddesinin son cümlesi uyarınca ehliyetsizlik iddiası, iddianın genişletilmesi mahiyetinde olup, ön inceleme oturumuna kadar ileri sürülmediği ve davalı tarafça iddianın genişletilmesine muvafakat edilmediğinden, senedi ortaklık için vermiş ise, davalının, şirketin ortaklığı talebine karşı çıkılmayacağı, yönünde ilk derece mahkemesinde beyanda bulunulmadığı tespit edildiğinden, 357/1. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca bölge adliye mahkemesinde ileri sürülmesi mümkün olmadığından, davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Senet tanzim tarihinde şirketin fiilen olmaması, borca batık olması, hiçbir faaliyetinin bulunmaması, vergi borçları sebebiyle Maliyeye kapanışının verilmekte olması ve ödenen bir borç görünmemesi, senedin ortak olunmak amacı ile verildiği iddiasının yerinde olmadığını göstermeyeceğinden, aksine şirketin borca batık olması, hayatın olağan akışına göre şirketin nakde ihtiyacı olduğunu göstereceğinden, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı vekili 11/04/2018 tarihli oturumda; senet tarihinden çok önce şirketin hisselerini tamamen devrettiğini ve şirketin çok önce ticareti bıraktığını, o tarihlerde ödenen bir borçta olmadığını, davalı tarafın savunmasının bu sebeple doğru olmadığını, tanık dinletmek istediğini mahkeme aksine karar verdiği taktirde, davalının isticvabını talep etmiş ise de; isticvap talep edilen hususlar ticaret sicil müdürlüğüne ve vergi dairesine yazılacak müzekkere ile tespiti mümkün olduğundan, mahkemece de müzekkerelerin yazıldığı ve cevap verildiği tespit edilmiş olup, şirket borçlarının ödenmemesi ve fiilen faaliyette olmaması, senedin ortaklık teklifi sebebiyle ödenen bedel karşılığı düzenlenmediğini kanıtlamaya yeterli olmadığından, mahkemece isticvap talebinin reddinde usule aykırılık bulunmadığından, bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2018 tarih ve 2015/289 E. 2018/707 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a ve 362/1-g maddeleri gereğince, miktar itibariyle KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/06/2022