Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1105 E. 2022/861 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1105
KARAR NO: 2022/861
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2018
NUMARASI: 2018/188 E. – 2018/722 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkili şirket arasında 25/07/2017 tarihinde sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeye göre müvekkili şirket tarafından davalının iş yerinde sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 1 yıl süreyle kullanılmak üzere … model 1 adet ünite ariyeten teslim edildiğini, buna mukabil müvekkili şirket tarafından davalıya 10.000.TL+ %18 KDV nakit ödeme ve 2.200,00 TL fatura altı dip toplam indirimi yapıldığını ancak davalının iş yerini kapatması üzerine sözleşmeyi ihlal ettiğini, müvekkili şirketçe yapılan ödeme ve fatura altı dip toplam indiriminin 12 ay üzerinden hesaplandığını davalı tarafın sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmediği sürenin 10 aya tekabül ettiğini, iş bu 10 aylık hesaba göre davalının müvekkili şirkete toplam 11.665,94 TL iade etmesi gerektiğini, davalı tarafla görüşmeler yapıldığını, sözleşmenin konusuz kalan 10 aylık bölümünün taraflarına ödenmesinin şifahen talep edildiğini, davalının borca kabul etmesine rağmen ödemeyi ötelediğini, davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, tüm bu sebeplerden dolayı davalının itirazının iptali ile takip tarihinden itibaren yıllara göre değişen oranlarda avans faizi işletilmek suretiyle alacağımızın tahsili, davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Her ne kadar davacı taraf davalı taraf ile 25/07/2017 Tarihinde sözleşme imzaladığını, sözleşme uyarınca 1 yıl kullanılmak sureti ile … model 1 adet ünitenin davalı tarafa ariyet olarak verildiğini, davalının 16/10/2017 Tarihinde sözleşmeyi ihlal ederek iş yerini kapattığını, 12 ay üzerinden 10 ay süre ile davalı tarafın sözleşme uyarınca ünite bedel, KDV ve fatura dip toplam indirimini iade etmesinin gerektiğini, davalı tarafın bedeli ödemediğini, bu bedelin tahsili için icra takibi başlattıklarını, icra dosyasına yapılan itiraz ile takibin durduğunu ve itirazın haksız olduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş ise de; Davacı taraf, davalı tarafın sözleşmenin imza tarihinden itibaren 2 ay çalıştıktan sonra iş yerini terk ettiği bu şekilde Sözleşmeyi ihlal ettiği iddiasına dayanmaktadır. Davacı tarafın talebi ise davalı tarafa sözleşmenin imzalanması ile ödenen bedelin davalının iş yerinde çalışmadığı döneme ilişkin kısmının iadesine yönelik olduğu görülmüştür. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 3.md sinde 25/07/2017 ile 24/07/2018 Tarihleri arasında geçerli olmak üzere denilmek sureti ile sözleşmenin süresi belirlenmiştir. Taraflar arasında ki belirli süreli sözleşme niteliğindedir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 3. Md. sinde Sözleşmenin tarafı olan davalının iş yerini terk etmesi halinde davacının sözleşmeyi derhal fesih edebileceği hususunun belirtildiği görülmüştür. Davanın açıldığı tarih itibari ile Sözleşmenin süresi henüz bitmediği gibi davacı tarafça davalı tarafa gönderilmiş bir fesih bildirimi yoktur. Dava açıldığı tarih itibari ile Sözleşme halen yürürlüktedir. Bu hali ile davacı tarafın yürürlükte bulunan sözleşmeye istinaden davalı tarafa sözleşmenin imzalanması ile ödenen bedelin davalının iş yerinde çalışmadığı döneme ilişkin kısmının iadesine yönelik talebi mahkememizce yerinde görülmemiş davacı tarafın davasının reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davalı ile müvekkili şirket arasında 25.07.2017 tarihinde sözleşme imzalandığını, davalı tarafın 16.10.2017 tarihinde iş yerini kapattığını ve müvekkili şirketçe yapılan ödeme ve fatura altı dip toplam indiriminin 12 ay üzerinden hesaplandığını, davalı tarafın sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmediği sürenin 10 aya tekabül ettiğini, işbu 10 aylık hesaba göre davalı tarafın müvekkili şirkete 8.333 TL + 1499,94 TL(%18 KDV) + 1.833 TL(fatura dip toplam indirimi) olmak üzere toplam 11.665,94 TL iade etmesi gerektiğini, davalı tarafa girişilen icra takibi ile davalıya ödeme emri tebliğ edildiğini, mübrez sözleşme kapsamında müvekkili davacı tarafından ifa edilen ödemelerin davalının sözleşmeye aykırı davranması sebebiyle iadesi istendiğini bu haliyle müvekkilinin fesih iradesini açıkça ortaya koyduğunu, hukukun temel ilkelerinden biri olan “pacta sunt servanda” ilkesi nazara alındığında tarafların karşılıklı yükümlülüklerini sözleşme kurallarına uygun biçimde yerine getirmesi gerektiğini, mübrez sözleşme ile davalının; iş yerini herhangi bir sebeple geçici veya sürekli olarak kapatması, iş yerini terki, iş yerini üçüncü bir kişiye devri, gibi durumlarda ve bunlarla sınırlı olmamak üzere taraflar arasındaki ticari ilişkinin devamını tehlikeye düşürebilecek herhangi bir durumun gerçekleşmesi fesih sebebi olarak hüküm altına alındığını, sözleşme uyarınca fesihle birlikte satıcıya(davalıya) müvekkili tarafından peşin ödenmiş ve/veya iskonto olarak uygulanmış olan bedellerin 7 gün içinde müvekkili şirkete geri iade edileceğinin düzenlendiğini, Davalının, iş yerini kapatmak suretiyle sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını buna rağmen sözleşme gereğince iade etmesi gereken tutarları müvekkiline iade etmediğini, davalının sözleşmeye aykırı biçimde, iş yerini kapatmak suretiyle sözleşmeyle hüküm altına alınan yükümlülüklerini ihlal ederek yükümlü olduğu ifalarını ise imkansız hale getirdiğini, davalının, ifası imkansız hale gelen sözleşme kapsamında daha evvel elde etmiş olduğu edimlerini sebepsiz zenginleşme hükümlerince geri vermekle yükümlü olduğunu, her ne kadar taraflar arasındaki sözleşme belirli süreli olup, sözleşme uyarınca müvekkili şirketin fesih hakkı bulunsa dahi girişilen icra takibi ile fesih iradesinin açıkça ortaya konduğunu, davalının eylemleri ile sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesi ve sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince davalının sözleşme kapsamında elde etmiş olduğu edimleri geri vermekle yükümlü olduğu değerlendirmesi yapılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6098 Sayılı TBK’nın 1. maddesinde “sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması ,açık veya örtülü olabilir” denilmiştir. Sözleşmenin hukuksal bir sonuç doğurmak amacıyla, iki ya da daha çok kişinin ya da kuruluşun, karşılıklı ve birbirine uygun irade bildirimi ile gerçekleştiği düşünüldüğünde; sözleşmenin sürdürülebilmesi için de her iki yanın iradesinin sözleşmeye devam etme yönünde olması gerekmektedir. Sözleşmeler hukuki niteliği itibariyle, fesih bildirimi yapılmak suretiyle sona erdiğinden, mahkemelerce sözleşmenin devamına karar verilemeyecek, feshin haksız olması halinde karşı tarafın zararı fesih bildiriminde bulunan taraftan talep edilebilecektir. Davacı tarafın sonuç talebi sözleşmenin feshinin sonucuna ilişkin olup, sözleşmenin feshi iradi bir bildirim olup, fesih bildiriminin tek taraflı irade beyanı ile gerçekleşeceği tartışmasız olup, fesih bildiriminin hukuki sonuç doğurması için karşı tarafa bildirilmiş olması gerekir. İcra takibi yapılması fesih bildirimi niteliğini taşımamakta olup, dosyada fesih bildiriminin bulunmadığı davacının taleplerinin yasal dayanağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici sebeplere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/07/2018 tarih ve 2018/188 E., 2018/722 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcın peşin yatırılan 200,00 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 119,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı tarafa iadesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/05/2022