Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1088 E. 2022/674 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1088
KARAR NO: 2022/674
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 17/07/2018
NUMARASI: 2016/177 E. – 2018/273 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1998 yılından bu yana İTO’da kayıtlı olduğunu ve eğitim sektöründe faaliyet gösterdiğini, yurt dışında eğitim görmek isteyen bireyleri …, … ve … gibi testlere hazırladığını, “…” markalarının da sahibi olduğunu ve faaliyetlerini www….com alan adlı internet sitesi aracılığıyla yürüttüğünü, davalının … sayılı “…” markasının müvekkilinin markası ile benzer olduğunu ve 41.sınıflarda aynı hizmetlerde tescil edildiğini, bu durumun markalar arasında iltibas yarattığını beyan ederek, davalıya ait … sayılı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve yine davalıya ait www….com.tr alan adının iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “…” ve “…” markaları altında düğün ve etkinlik organizasyonu alanında çalıştığını, yıllar boyu verilen emek neticesinde “…” adı altında bir tanınırlık sağladığını, TPE’deki marka tescili süreci boyunca davacının herhangi bir itirazının bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davalı adına tescilli … sayılı TIPPS ibareli şekil markasının davacı markaları ile aynı sınıfta tescilli olduğu, görsel işitsel ve kavramsal olarak yüksek düzeyde benzerlik gösterdiği, gramatik ve fonetik eşdeğer olduğu gerekçesiyle davalı markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı tarafın sessiz kalmak suretiyle dava açma hakkının yitirildiğine yönelik savunmasının yerinde olmadığına, Davalı adına 27.10.2014 tarihinde tahsis edilen www…com.tr alan adının davacı tescilli markalarının başvuru tarihinden sonra olduğu, davacı markası ve davacı şirkete ait www…com alan adı ile iltibas yarattığı, dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK 9/e bendine göre; meşru bir bağlantısı olmaksızın davacı markasının benzerini alan adı olarak kullanmasının marka sahibi davacı tarafından önlenebileceği gerekçesiyle alan adının iptaline ve terkinine, sonuç itibariyle davanın kabulüne,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Her ne kadar ilk heyetten alınan bilirkişi kök ve ek raporu ile dosyaya en son sunulan bilirkişi raporunun sonuç kısımları farklılık arz etmekte ise de; raporlar arasındaki farklılığın sadece mal ve hizmetlerin aynı olup olmadığı ve bu sebeple halk tarafından karıştırılma ihtimali hususunda aykırılık gösterdiğini, her iki bilirkişi raporuda taraf markalarının aynı değil benzer olduğu kanaatine varıldığını,Tanınmamış markalarda önemli olan hususun; aynı mal ve hizmet sınıfında olmasından ziyade alt sınıfın esas alınması noktası olduğunu, olayda da görüldüğü gibi davacı tarafla müvekkilinin aynı mal ve hizmet sınıfı olan 41. Sınıfta olduğunu ve fakat bahse konu sınıfta birçok farklı iş kolu bulunduğunu, İşte burada esas alınması gerekenin alt sınıf olduğunu, sonuçta her iki tescil başvurusu yapılırken tescile konu iş kolu açıklamalarının çok farklı olduğunu, Somut olayda, ise biri yurtdışında ingilizce eğitim alabilecek kültürlü bir grubu diğeri ise gerçekleştireceği organizasyonu güzelleştirebilecek misyona ve algıya sahip insanlar olduğu düşünüldüğünde iki markanın aynı iş kolunda olmadığını ve/veya bağlantılı firmalar olmadığını algılayabilecek yeterliliğe sahip bir kesim olduğunun açıkça anlaşıldığını, Yerel Mahkemece marka hükümsüzlüğü ile alan adı iptalinin ayrı davalar olarak değerlendirildiğini ve davacı tarafa iki ayrı vekalet ücreti ödenmesine hükmedilmiş ise de; dava süresince tek bir dava içerisinde devam eden ve ayrı bir harç dahi alınmayan birbiriyle bağlantıları taleplerin iki ayrı dava olarak değerlendirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markanın hükümsüzlüğü ve internet alan adının iptaline yönelik davadır. Tescil kayıtlarına göre; davacıya ait … numaralı “…” markasının 10/04/2014 tarihinde 9., 41. ve 16. sınıflarda, yine davacıya ait “… Şekil” markasının 06/07/2001 tarihinde 41. sınıfta tescil edildiği, davalının hükümsüzlüğü istenen … numaralı “…+şekil” markasının da 16/09/2015 tarihinde 41. sınıfta tescil edildiği, davacı markalarının asıl unsurunun ”…” ibaresi, davalı markasının asıl unsurunun ise, ”…” ibaresi olduğu, markaların davacı markasındaki “…” harfinin iki kez yazılması dışında ayniyet derecesinde benzer olduğu, davacı ve davalı markalarının grametik/fonetik olarak eşdeğer olduğu, taraf markalarındaki harf dizimi ve işitsel benzerliğin de üst düzeyde olduğunu, görsel farklılığın bu benzerliği ortadan kaldırmadığı, markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu ve aynı sınıfta tescilli oldukları, dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinde, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa marka olarak tescil edilmeyeceğinin belirtildiği, hale göre somut olayda, ayırt edilemeyecek derecede benzer olup, aynı sınıfta tescilli olan davacı ve davalı markaları arasında, ortalama tüketici nezdinde iltibas ihtimalinin bulunduğu, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, Mahkemece iltibasın varlığına yönelik değerlendirme ile hükümsüzlük ve alan adının iptaline yönelik kararların yerinde olduğu görülmüştür. Diğer yandan her ne kadar davalı istinaf başvurusunda, marka hükümsüzlüğü ile alan adı iptalinin ayrı davalar olarak değerlendirilip, davacı tarafa iki ayrı vekalet ücreti ödenmesinin hatalı olduğunu beyan etmiş ise de, davacı tarafın, her biri ayrı bir davaya konu olabilecek istemlerini tek bir dava içinde talep ettiği, istemlerini tek bir davada talep edebilmesi mümkün olup, bu duruma objektif dava birleşmesi denildiği, dolayısıyla markanın hükümsüzlüğü ve internet alan adının iptali istemleri yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılarak vekâlet ücreti bakımından davacı lehine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. (Dairemizin 18.11.2021 tarih, 2020/670 Esas, 2021/1402 Karar sayılı kararı). Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/07/2018 tarih ve 2016/177 E.,2018/273 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/04/2022