Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1086 E. 2022/719 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1086
KARAR NO: 2022/719
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/12/2017
NUMARASI: 2017/406 E. – 2017/246 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla özetle; Müvekkili şirketin 1986 yılında kurulduğunu, …, … ve … numaralı “…” ibareleri markaların 7, 12, 15, 18, 20, 21, 25 ve 35.sınıflarda TPE nezdinde müvekkili adına tescil edildiğini, yurt dışında Fransa, İspanya, İtalya, İngiltere, Japonya ve ABD gibi ülkeler için üretim yaptıklarını, “…” ibaresini ticaret unvanında kullandığını, ayrıca www…com alan adlı internet sitesi ile … markasını tanıttıklarını, davalının … sayılı “…” ve … sayılı “…+şekil” ibareli markalarını 10 ve 25. sınıflarda tescil ettirdiğini, ilgili markalar arasında sadece bir harflik farkın bulunduğunu, markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalının tescilinin kötüniyetli olduğunu, bu sebeplerle davalıya ait … ve .. numaralı markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla özetle; Müvekkili şirketin dava konusu … ve … sayılı markaların 10 ve 25.sınıflarda tescil ettirdiğini, ancak davacı tarafın hiç bir markasının 10.sınıfta tescilli olmadığını, müvekkilinin TPE nezdinde 31.01.2012 tarihli … numarası ile tescilli faydalı model belgesi bulunduğunu, söz konusu faydalı modelin “saf gümüşten yapılmış gümüş ipliği ve doğal iplik karışımı ile üretilen anti baktariyel seyahat, varis ürünleri” olduğunu, “…” ibaresinin kökeninin İngilizce olduğunu ve Türkçe’de “sağlıklı” anlamına geldiğini, davacı tarafın markası olan “…” ibaresinin ise Türkçe’de “…” anlamına geldiğini, anlamlarının, yazılış ve okunuşlarının farklı olduğunu, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Marka tescil kayıtları ve dosya kapsamında alınan 13/05/2017 tarihli bilirkişi raporu ile davalı markalarındaki … ibaresinin İngilizce Gümüş anlamında kullanıldığı ,davalının Çorap üretiminde gümüş ip kullanması nedeniyle … ibaresi ile gümüşten gelen sağlık ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu, her iki ibarenin de davalının ürettiği mal listesine atıf yaptığı ve bu nedenle davalı markalarının asıl unsurunun … olduğu ,davacı ve davalı markalarındaki tek farkın,davalı markasındaki “…” harfinin iki kez kullanılması olduğu , … harfinin davalı markasına ayırt edicilik kazandırmadığı, işitsel olarak her iki markanında … olarak okunması nedeniyle markalar arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, 25.Sınıf mallarda her iki taraf markasının çakıştığı, aynı sınıfta ve aynı / benzer mallar üzerinde tescil edilmeleri nedeniyle davalı markaların tescilli olduğu 25.sınıftaki emtialar “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler,çoraplar.Ayak giysileri.Baş giysileri” emtiaları yönünden markanın hitap ettiği ortalama tüketici nezdinde karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılarak davalı adına tescilli … sayılı … sayılı markalarının 25 .sınıf mallar yönünden kısmen hükümsüzlüğüne tescilden terkinine, karar vermek gerekmiştir. Davalı markalarının 10 sınıfta “cerahi, tıbbı, dış hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar,. yapay organlar protezler. Tıbbı ortapedik malzemeler. Ameliyathane giysileri ve steril örtüler. Cinsel amaçlı aletler ve malzemeler.pezervatifler (..).biberonlar, biberon emzikleri, emzikler, bebekler için diş kaşıyıcılar” emtialarında tescilli olduğu davacının 10.sınıfta tescilli markasının bulunmadığı, davalı tarafın markalarına kötüniyetle tescil ettirdiğinin ispatlanamadığı, markaların sadece benzer olmasının kötü niyetin ispatı yönünde kesin kanaat verici bulunmadığı gözönüne alınarak 10. sınıf yönünden markaların hükümsüzlüğü talebinin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Mahkemece hiçbir savunmalarının değerlendirilmediğini ve sadece hukukçu sıfatına haiz bir bilirkişiden alınan raporla karar verildiğini, -Davacı yanca hükümsüzlük ve sicilden terkini istenilen müvekkili şirkete ait markaların Nice Sınıf Kodlarının 10 ve 25 olduğunu, davacı yanın sahibi olduğu markaların nice sınıfları incelendiğinde ise davacı yanın hiçbir markasının … Kod 10 sınıfı kapsamında olmadığını, yani müvekkili markalı ürünler ile davacı markalı ürünlerin aynı pazara hitap etmediğini, Müvekkili şirketin TPE nezdinde 31.01.2012 tarihli … numarası ile tescilli bulunan faydalı model belgesi bulunduğunu, müvekkili şirketin söz konusu faydalı model tarifine göre saf gümüşten yapılmış gümüş ipliği ve doğal iplik karışımı ile üretilen, anti bakteriyel,diyabetik,klima tik, seyahat ve varis ürünleri üretip aralarında … markasınında bulunduğu markaları ile bu ürünleri pazarladığını, müvekkilinin hükümsüzlüğü istenilen … markası ile pazarladığı ürünlerin davacı yanın ürünleri ile ne nitelik ne nicelik olarak hiçbir benzerliğinin bulunmadığını, ayrıca davacı yanın, faydalı model hakkı gereğince müvekkilinin ürettiği ürünleri üretmesinin ve pazarlamasının mümkün olmadığını, -Müvekkili markasında ifade edilen … ifadesinin müvekkilinin ürettiği ürünlerin ayırıcı özelliği olan Sağlık ürünü olmasını ifade etmekte olduğunu, hiçbir şekilde davacı yanın markasında geçen … ifadesi ile iltibas yaratma gayesi ile kullanılmadığını bunun yanında zaten müvekkili markasında bulunan … ifadesinin kökeninin İngilizce bir sözcük olup Türkçe anlamının sağlıklı olduğunu, müvekkili şirkete ait … (sağlıklı gümüş) markası ile davacı yanlara ait … markalarının yazılışları, okunuşları ve anlamlarının dahi birbirleri ile benzer olmadığını, davacı yanın kendi markası ile ürettiği ürünlerinin Tekstil ürünü olduğunu, müvekkilinin üretmiş olduğu ürünlerin ise sağlık ürünleri sınıfında bulunduğunu, müvekkil markasının davacı markalarını 25. Sınıfın tamamı için iltibas yarattığı şeklinde somut hiçbir veriye dayanmadan hüküm tesisinin hatalı olması nedeniyle kararın kaldırılarak davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı markalarının ve Müvekkili adına tescilli markaların 25. sınıf emtialarında tescilli olduğu tescil evrakı ile sabit olduğunu, davalı tarafından markaların aynı emtia ve hizmetleri kapsamadığı yönündeki beyanlarının ise anlaşılmasının mümkün olmadığını istinaf taleplerinin esastan reddedilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 556 Sayılı KHK m. 8/1-b hükmü, “….Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddede düzenlenen nispi tescil engeli esasen, marka hukukuna hâkim olan öncelik ilkesine vurgu yapmakta olup, markayı önce tescil ettiren veya başvuru konusu yapan kişinin korumadan öncelikli olarak yararlanacak olmasını ifade eder. Söz konusu nispi tescil engelinin uygulanabilmesi için her şeyden önce marka başvurusuna konu işaretin daha önce tescil ettirilmiş bir marka veya tescil başvurusuna konu edilmiş bir işaret ile aynı veya benzer olması gerekir. Markaların benzerliğinin değerlendirilmesi, markada yer alan kelime veya şekil unsurlarının birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılmalıdır. İki marka arasındaki benzerlik araştırması yapılırken, ortalama tüketicide görsel, işitsel ve kavramsal olarak karışıklığa yol açılıp açılmadığına bakılır. 556 Sayılı KHK’nın nispi ret nedenlerini içeren m. 8/1-b uyarınca, tescil edilemeyecek bir marka tescil edilmişse, m. 42/1-b uyarınca markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir. Dolayısıyla KHK m.8/l-b ve m. 42/1-b maddesinin uygulanabilmesi için markalar ve mal/hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik ile halk nezdinde karıştırılma olasılığının bulunması gerekmektedir Yargıtay HGK’nın 2017/11-139 Esas 2020/765 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığı incelenirken, inceleme konusu markaların “benzerlik derecesi, mal ve hizmetlerin benzerlik derecesi, inceleme konusu mal ve hizmetlerin tüketicilerinden oluşan ortalama tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyi” gibi hususlar dikkate alınmalı, halkın iki marka arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalinin, görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabileceği dikkate alınmalı, ortama tüketici nezdinde markaların aynı işletmeye ait ancak farklı markalar olduğu ve bu işletmeler arasında ekonomik ve organik bağlantı bulunduğu düşüncesine de yol açması karıştırılma ihtimali olarak değerlendirilmeli, markaları taşıyan ürünlerin ortalama tüketicilerinin dikkat düzeyleri yüksek olmalarına rağmen markaları ilişkilendirme ihtimali gözetilerek, karıştırılma ihtimali tespit edilmelidir. Ayrıca, karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinde malların ve hizmetlerin benzerlik derecesi ile markaların benzerlik derecesi arasında karşılıklı bir bağlantı mevcut olup, buna göre örneğin markaların kullanıldığı mal ve hizmetler arasında düşük benzerlik derecesi, markalar arasındaki benzerlik derecesinin yüksek olmasıyla dengelenebilir. Bu değerlendirmede özellikle, tescilli markanın tanınmışlık derecesi arttıkça mal veya hizmetler arasındaki benzerlik derecesi az olabilir. Yani, iki marka arasındaki iltibas tehlikesi iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, hükümsüzlüğe konu markanın daha önce tescil ettirilmiş olan markaya benzerliği sebebiyle aynı marka zannedilmesi, ikincisi ise, markalar arasındaki benzerlik sebebi ile markaların aynı işletmeye ait olduğunun sanılmasıdır. Bir markanın hükümsüzlüğüne karar verebilmek için markaların ayırt edilemeyecek derecede aynı/ benzer ve aralarında iltibasın varlığı gerekmektedir. Markanın benzeri, aynı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği gibi, aynı markanın benzer mal ve hizmetlerde kullanılması karıştırma ihtimalini ortaya çıkabilir. Karıştırılma ihtimali, bir yandan markaların karıştırılmasını, diğer yandan da markaların temsil ettiği, mal ve hizmetlerin karıştırılmasını ifade etmektedir. 556 Sayılı KHK’nın 8/1 mad. kapsamında, mal ve hizmetlerin aynılığı veya benzerliği değerlendirilirken yalnızca tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış mal ve hizmetler dikkate alınmalıdır; listede yer almayan, ancak fiilen kullanıldığı veya kullanılma niyeti olduğu belirtilen mal ve hizmetler değerlendirmede dikkate alınmayacaktır. Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, aynı mal ve hizmetin birden fazla isme sahip olması veya piyasada anıldığı isim ile teknik, bilimsel, literatüre geçmiş isminin farklı olması veya yabancı dildeki isminin Türkçe’ye de geçmiş olması durumlarında da mal ve hizmetler farklı şekilde ifade edilmiş olsalar bile aynı kabul edilecektir. Nice sınıflandırılması ve TPE tebliğine göre, farklı sınıflarda yer almalarına rağmen, halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin ” benzer ” olarak değerlendirilmesi de mümkündür. Somut olayda, davacının …numaralı “…” ibareli markanın 25.sınıfta 04.12.2007 tarihinde, … numaralı “… şekil” ibareli markanın 35.sınıfta 20.03.2013 tarihinde, … numaralı “… şekil” ibareli markanın 7, 12, 15, 18, 20, 21, 22, 23, 24, 26, 27, 28 ve 43.sınıflarda TPMK nezdinde davacı adına; … numaralı “…” ibareli markanın 30.04.2013 tarihinde 10 ve 25.sınıflarda, … numaralı “…+şekil” markasının 27.01.2015 tarihinde 10 ve 25.sınıflarda davalı adına tescil edildiği, davacı ve davalı markaları arasında esas unsur yönünden tek harf farklılığı bulunduğu, davanın sadece 25. Sınıf yönünden kabul edildiği, 25. Sınıf yönünden mal ve hizmetler arasında farklılık bulunmadığı, davacının markasının daha önce tarihli olduğu, birebir aynılık seviyesinde bu örtüşmenin mal ve hizmetler yönünden de benzerlik ve bağlantı kurulması suretiyle iltibas ihtimalini yüksek seviyede artıran bir unsur olduğu, bu hususun bilirkişi ve sektör uzmanlığını da gerektirmediği esasen karıştırma ihtimali bulunduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/12/2017 tarih ve 2017/406 E., 2017/246 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 28/04/2022