Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1082 E. 2022/841 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1082
KARAR NO: 2022/841
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/06/2018
NUMARASI: 2017/1059 E. 2018/512 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının, gerçekte vasi … ile olan ticari münasebetine dayalı olarak, Aydın’ın İstanbul’da olmadığı Haziran 2012 tarihinde, hiçbir alacağı olmamasına rağmen …’ın babası olan kısıtlı …’in akıl zayıflığından faydalanmak suretiyle, 89.000,00TL bedelli 20.06.2012 tarihli bonoyu tanzim ettirerek aldığını, dava konusu bononun tanzim edildiği tarihlerde kısıtlı …’in, başkaca kişilere de sırf, “oğlun …’dan alacağım var” beyanına istinaden bonolar verdiğinden, bono alan kişilerin bir kısmı için yağma suçundan açılan İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/77 E. Sayılı dosyasının halen Yargıtay’da olduğunu, …’in israf ve akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanması için 26.06.2012 tarihinde, davaya konu bononun verildiği günden 6 gün sonra açılan, Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/1328 E. 2014/2581 K. Sayılı ve 14.11.2014 tarihli kararı ile akıl zayıflığı ve temyiz kudreti yokluğu sebebiyle kısıtlanmasına karar verildiğini, hukuki işlem ehliyeti olmaksızın tanzim edilen bono geçersiz olduğundan, kısıtlı …’in borçsuzluğunun tespiti ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile devam eden takibin dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasını ve takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının bonoyu tanzim ettiği tarihte temyiz kudretinin olduğunun Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde bizzat hazır olduğu duruşmalarda, borçlarından kurtulmak amacıyla, evini eniştesine anlaşmalı olarak devrettiğini beyan ettiğini, bu şekilde borçlularından mal kaçırmayı akıl eden birisinin temyiz kudretinin yokluğunu değil, bilakis kurnaz ve muvazaalı işlemleri yapmayı akıl etmeyi başarabildiğini gösterdiğini, davacının 26.06.2012 tarihi itibariyle kısıtlandığını, senedin tanzim tarihi itibariyle böyle bir durumun mevcut olmadığını, davalının borçlarından kurtulmak amacı ile oğlu … vasıtası ile bu yola başvurduğunu, her ne kadar davacıya, Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce vasi atanmış ise de; bono tanzim tarihi ile kısıtlanması arasında uzun süre geçtiğinden, tanzim tarihinde temyiz kudretinin olmadığını kesin olarak ispatlamayacağını, …’ın ehliyetinin bononun tanzim tarihi itibariyle tespiti gerektiğini, haksız ve hukuka aykırı açılan davanın reddini, kötü niyetli dava açan davacının kötü niyet tazminatı ile mahkum edilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacı … aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında davalı tarafından 15/06/2012 tanzim ve 12/07/2012 vade tarihli bono için kambiyo senedine dayalı olarak takip yapıldığı, takip alacaklısı ile aralarında ticari ilişki bulunmadığı, bonoların cebir ve şiddet ile alındığına dair İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/77 Esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiği, takip borçlusunun Bakırköy 3. SHMnin 2012/1328 Esas 2014/2581 Karar sayılı ilamı ile kısıtlanarak vasi tayin edildiği, kısıtlamanın davanın açıldığı 26/06/2012 tarihi itibari ile hüküm ifade ettiği iddia edilerek, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitinin istendiği, Borçlu hakkında Bakırköy 3. SHM’nin 2012/1328 esas 2014/2581 karar sayılı ilamı ile …’ın kısıtlanmasına, …’ın vasi olarak atanmasına karar verildiği göz önüne alındığında, bononun 15/06/2012 tanzim tarihi itibari ile borçlu hakkında henüz vasi kararının çıkmadığı, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile takibe konulan 89.000.-TL’lık bonodan dolayı keşidecinin Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi’nin 30.09.2016 tarihli raporunda 12/07/2012 vade tarihinde de akli arızaya musab olduğu tıbbi kanaati doğrultusunda vesayet altına alındığından, temyiz kudretine haiz olmayan bir kişi olması sebebiyle, davanın kabulü ile takibe konu senetten dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Borçlu hakkında Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/1328 esas ve 2104/2581 karar sayılı ve 14/11/2014 tarihli kararı ile …’in akıl zayıflığı ve temyiz kudreti yokluğu sebebine dayalı olarak kısıtlanmasına karar verildiğini, istinaf başvurusuna konu davada da bu karar esas alınarak hüküm kurulduğunu, dosyanın yetkisizlik kararı verilerek önce İstanbul Anadolu 21. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne (2017/1303) ardından yetkisizlik kararı ile Adalar Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderildiğini, 2018/61 Esas numarasıyla halen bu mahkemede olduğunu, kötü niyetli olan ve dosyaların karara bağlanmasını istemeyen davacı tarafın, dosyanın kesinleşmesini istemediğinden, henüz kesinleşmiş bir karar bulunmadığından, davaya vasi yada asil tarafından devam edileceği belirlenmeden ve taraf teşkili sağlanmadan karar verildiğinden, kararın usul yönünden hukuka aykırı olduğunu, 2-Davaya konu bononun … tarafından 15/06/2012 tarihinde düzenlendiğini, mahkemece bononun düzenlendiği tarihte temyiz kudreti araştırılması gerektiği halde araştırma ve inceleme yapılmadığından kararın usule aykırı olduğunu, 3-Davacının taraf olduğu bir başka dosyada Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 25/11/2015 tarih, 2015/5285 nolu raporunda davacının kötü niyetli olarak kendisinin fiili ehliyeti yokmuş gibi davrandığı, adli tıp kurumu ve mahkemeyi yanıltmaya çalıştığının “Kurulumuzca 21/05/2014 tarihli muayenesinde kendisini kötü gösterme çabasında olduğu” sözleri ile belirtildiğini, raporun sonuç bölümünde akit tarihinde davacının kendi hür iradesiyle işlem yapabileceği ve fiili ehliyetine haiz olduğunun “Yukarıda sıralanmış tıbbi belgeler ile adli tahkikat dosyasında belirlenen ve adli tıbbi yorumlamayı ilgilendiren hususların değerlendirilmesinden; görülmekte olan tapu iptali ve tescil davası sebebiyle satış tarihi olan 27.06.2012 tarihinde fiili ehliyeti olup olmadığı sorulan … oğlu, 1946 doğumlu …’ın Kurulumuzca 25.11.2013, 21.05.2014, 22.08.2014, 24.06.2015 ve 18.11.2015 tarihlerinde yapılan muayeneleri sonucunda elde edilen bilgi ve bulguların yorumlanmasından ve dava dosyasının tüm olarak değerlendirilmesinden; her ne kadar akitten yaklaşık 7 ay sonra Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 29.01.2013 tarihli raporunda “demans (bunama) saptandığı, bu durumuyla ayırt etme gücünden yoksun, sürekli bakıma muhtaç olduğu kendisine bir vasi atanmasının gerektiği ve mahkemede dinlenmesinde yarar bulunmadığı” şeklinde belirtilse de, akitten yaklaşık 17 ay sonra Kurulumuzca 25/11/2013 tarihinde yapılan muayenesinde “yaşı ve sosyal durumu ile uyumlu kognitif değişiklikler saptandığı, Kurulumuzca 21/05/2014 tarihli muayenesinde kendisini kötü gösterme çabasında olduğu ve 22/08/2014 tarihli muayenesinde “soyut düşüncesinin yeterli olduğu hususları gözönüne alındığında; kişinin Kurulumuzca 18/11/2015 tarihinde yapılan muayenesinde tespit edilen demansiyel sendrom denilen bunama halinin klinik, fizyopatolojik ve ilerleyici özellikleri dikkate alındığında akit tarihine teşmil ettirilemeyeceği, akit tarihinde menfaatlerini müdrik ve telkinlere mukavim olabileceği, kendi hür iradesi istikametinde serbest olarak eylem ve işlemlere girişebileceği tıbbi kanaatine varıldığı, bu duruma göre …’ın akit tarihi olan 27.06.2012 tarihide fiili ehliyetine haiz olduğu oy birliği ile mütalaa olunur” denildiğini, dilekçe ekindeki bu rapordan da anlaşıldığı üzere, davaya konu bononun düzenlendiği tarihte de temyiz kudretinin tam olduğunu, bu konuda araştırma yapılması veya haricen temin ettikleri bu raporun ilgili dosyadan getirtilerek müvekkili lehine karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, izah edilen ve re’sen gözetilecek sebeplerle usul ve kanuna aykırı kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Karar aleyhine davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07/12/2011 tarihli 2011/14-609 esas ve 2011/744 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 9.maddesinde yer alan “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir.“ hükmüyle; bir kimsenin hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmıştır. Aynı Kanunun 10. maddesinde de, “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır” hükmü getirilmiştir. “Ayırtım gücü“ ise aynı yasanın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” şeklinde açıklanmıştır. Aynı Kanunun “Ayırt etme gücünün bulunmaması” başlıklı 15.maddesinde: “Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz” düzenlemesine yer verilmiştir. Tüm bu düzenlemeler, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması sebebiyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamaz. Davanın taraflarından birinin ayırtım(temyiz) gücünün olmaması kamu düzenine ilişkindir ve bu iddia itiraz niteliğinde olup, mahkemece bu husus resen gözetilmeli ve araştırılmalıdır. Davacı …’ın Bakırköy 3. SHM’nin 2012/1328 esas ve 2104/2581 karar sayılı 14/11/2014 tarihli kararı ile; Adli Tıp Kurumı İhtisas Dairesinin 22/08/2014 tarihli raporunda …’da hukuki ehliyeti ortadan kaldıracak mahiyette ve derecede demansiyel sendrom denilen akıl hastalığı tespit edildiğinden, akıl zayıflığı ve temyiz kudreti yokluğu sebebine dayalı olarak kısıtlanmasına karar verildiği, mahkemece kararın kesinleşmiş örneğinin dosya içerisine alınmadığı, Dairemizin müzekkeresine verilen Bakırköy 3. SHM’nin 17/05/2022 tarihli yazı cevabından müzekkere cevap tarihi itibariyle kararın kesinleşmediği tespit edilmiştir. Dava ehliyetine sahip olunabilmesi için TMK uyarınca reşit olunması ve 405. ile 407. maddeleri uyarınca kısıtlı olunmaması gerekip, mevcut kısıtlılık kararı TMK 405. maddesine göre verildiğinden, davacı tarafın taraf olma ehliyetini ortadan kaldırır niteliktedir. Ancak karar yasa yolu açık bir karar olup kesinleşmesi için taraflara tebliği ile kararın verildiği tarih itibariyle 15 günlük temyiz (halen 2 haftalık istinaf) süresinin geçmesi gerekir. Kararın kesinleşmesi ile birlikte kısıtlının medeni hakları kullanma ehliyeti sona ereceğinden, dava hakkı da ortadan kalkar. Dava ehliyeti HMK 114/1-d maddesi uyarınca dava şartı olup, mahkemece re’sen incelenmesi gerekir. Görülmekte olan dava, …’a vesayeten … tarafından açılmış olup, davanın açıldığı tarih itibariyle vasi tayini kararı kesinleşmediğinden, …’ın vasi sıfatı ile … adına vekalet verme ve dava açma hakkı olmadığının mahkemece dikkate alınmaması usule aykırı olduğundan davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.Davacı tarafça, tebligatların yapıldığı, dosyanın bir başka dosya içerisinde Yargıtay’a gönderildiği için sadece kararın ilan edilmediği, kısıtlının ikamet değişikliği sebebi ile dosyanın Adalar Sulh Hukuk Mahkemesi’ne devir edildiği beyan edildiğinden, davanın niteliği gereği kısıtlının ikamet değişikliği sebebiyle dosya devri mümkün olduğundan, dosyada dava ehliyetinin tespiti için mahkemece taraflardan yeni dosya numarası ve bulunduğu yer sorularak, dosyanın bütünüyle getirtilip, Bakırköy 3. SHM’nin kararının kesinleşme tarihine göre, dava tarihinde dava ehliyetine sahiplik yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmadığından istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 2-Davadaki iddia; dava ve takip konusu senedin tanzim edildiği tarih itibariyle davacı …’ın hukuki ehliyeti olmadığı ve Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/1328 esas ve 2104/2581 karar sayılı kararı ile vesayet altına alındığından bahisle borçlu olunmadığına ilişkindir. Dava ve takip konusu senedin 15/06/2012 tanzim ve 20/06/2012 vade tarihli 89.000,00 TL tutarlı, keşidecisi … olup, … emrine düzenlendiği tespit edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282. maddesinde belirtildiği üzere hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirebilir, bilirkişinin oy ve mütalaası hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı veya sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik sebeplerin belirlenmesi, çoğu zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi, bu yönde yetkili sağlık kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK.nun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.02.2010 gün ve 2010/19-97 E. 2010/83 K. ile 07.12.2001 gün ve 2011/14-609 E. 2011/744 K. sayılı kararlarında da aynı hususlar vurgulanmıştır. Davanın çözümüne yönelik olarak, öncelikle işlem tarihi itibariyle temyiz kudretinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. (Yargıtay HGK’nun 15/06/2012 tarihli 2012/14-151 esas ve 2012/395 sayılı kararı) Mahkemece senedin tanzim tarihi olan 15/06/2012 itibariyle …’ın yapmış olduğu bono tanzim etmek eyleminin anlam ve sonuçlarını kavrama yeteneğinin varlığının tespiti için rapor alınması gerektiği halde rapor alınmadan, Bakırköy 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/76 Esas sayılı dosyasına hitaben yazılmış, ATK 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 30/09/2016 tarihli, … sayılı ve 2016/4614 karar numaralı raporunda inceleme konusu olan, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün 2012/18453 E. sayılı dosyasına konu işlem için düzenlenmiş “12/07/2012 tarihinde fiili ehliyeti olmadığı” na ilişkin raporun esas alınarak karar verilmesi, yasal düzenlemelere ve yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğundan istinaf sebebinin kabulüne karar verilmiştir. 3-Dosya içerisinde; Bakırköy 5.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/76 Esas sayılı dosyasına hitaben yazılmış, Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 30/09/2016 tarihli, … numaralı, 2016/4614 karar numaralı raporunda inceleme konusu olan Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına konu işlem için düzenlenmiş “12.07.2012 tarihinde fiili ehliyeti olmadığı” na ilişkin rapor ile Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/1328 esas ve 2104/2581 karar sayılı vasi tayini dosyasına gönderilen aynı kurumun Gözlem İhtisas Dairesi’nin İst. … Sayı :…, Karar:676 sayılı davacı “…’ın hukuki ehliyetinin bulunmadığı ve kendisine vasi tayin edilmesinin uygun olduğu” na ilişkin raporlar mevcuttur. Davalı tarafça cevap dilekçesinde, vasi tayini kararının senedin tanzim tarihinden sonraya ilişkin olduğu, …’ın hukuki ehliyetinin senedin tanzim tarihi itibariyle tespit edilmesinin talep edildiği, mahkemece davacı tarafın talebi yönünden bir karar verilmeksizin yargılamanın sona erdirilerek, “Borçlu hakkında Bakırköy 3 SHM’nin 2012/1328 esas 2014/2581 karar sayılı ilamı ile …ın kısıtlanmasına … nın vasiyi olarak atanmasına karar verildiği göz önüne alındığında bononun tanzim tarihi olan 15/06/2012 tanzim tarihi itibari ile borçluya henüz vasi tayin edilmediği, vade tarihi olan 12/07/2012 tarihinde de Adli Tıp Kurumu’nca akli arızaya musab olduğu tıbbi kanaatine varıldığına ilişkin rapor düzenlendiği, bu rapora dayanılarak borçluya vasiyi atanmasına karar verildiği anlaşılmakla takibe konu senetten dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir. Tüm bu açıklamalardan belirlendiği üzere davanın kabulü ile İstanbul … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile takibe konula 89.000.-Tl lik bonodan dolayı keşidecinin Adli Tıp Kurumunun 4. ihtisas Dairesinin 30.09.2016 tarihli raporunda 12/07/2012 tarihinde de akli arızaya musab olduğu tıbbi kanaati doğrultusunda vesayet altına alındığından, temyiz kudretine haiz olmayan bir kişi olması sebebiyle borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın reddedildiği tespit edilmiştir.Davalı tarafça, ilk derece mahkemesindeki yargılama sırasında sunulmayan, istinaf dilekçesi ekinde sunulan, Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 25/11/2015 tarihli, … numaralı, 2015/5285 karar numaralı İstanbul 11.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/37 esas sayılı dosyası için verilmiş raporda; “…’ın akit tarihi olan 27.06.2012 tarihide fiili ehliyetine haiz olduğu” belirtilmiştir. Davalı tarafça sunulan rapor, ilk derece mahkemesindeki yargılamada bildirilmeyen yeni delil mahiyetinde ve HMK 357/1. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delile dayanılamaz ise de; davanın taraflarından birinin ayırtım(temyiz) gücünün olmaması kamu düzenine ilişkindir ve bu iddia itiraz niteliğinde olup, mahkemece bu husus resen gözetilmesi ve araştırılması gerektiğinden, bu hali ile davacı …’ın fiil ehliyeti yönünden birbirine aykırı raporlar olup, her üç raporda Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi’ne ait olması sebebiyle birinin diğerine üstün tutulacak yanı da olmadığından, davacının raporları arasındaki aykırılığın giderilmesi için Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan rapor alınması gerektiğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılmak üzere ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/06/2018 tarih ve 2017/1059 E. 2018/512 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.533,00 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/05/2022