Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1081 E. 2022/840 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1081
KARAR NO: 2022/840
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 08/05/2018
NUMARASI: 2017/582 E. 2018/171 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin isminin, şirket sahiplerinin …- … Pazarlama şirketi (…) kısaltmalarından oluştuğunu, kırtasiye ve fotokopi kâğıt sektöründe 2014 yılından itibaren toptan kağıt satışı yaptığını, 2014 yılından itibaren farklı ibarelerle marka tescillerine sahip olduğunu, Sektöründe yaygın olarak kullanılan ve ayırt edici karakterden yoksun “…” ibaresinin fotokopi kağıtları için kullanılan uluslar arası bir kelime dizini olduğunu, tanımlayıcı olan bu dizini tekelleştirme çabasında olan davalı şirketin kötü niyetli davranarak 26/07/2012 tarihinde … tescil numarası ile tescil ettirdiğini, tek başına “…” ibaresinin düz yazı olarak bir marka tesciline, ayırt edici niteliğe sahip olmadığını, sektörde tüm firmalar tarafından türevlerinin kullanıldığını, davalı şirket adına kayıtlı … nolu markanın hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin fabrikasının Kemalpaşa’da, şirket merkezinin ise İstanbul’da olduğunu, yetkili ve görevli mahkeme Bakırköy FSHHM’si olduğundan, davanın öncelikle bu sebeple reddini, dava açmakta herhangi bir menfaati olmayan davacının davasının husumet sebebiyle reddine karar verilmesini, müvekkilinin davaya konu markayı 23-24 yıldır kullandığını, davaya konu hali ile 2011 tescili üzerinden de 6 yıl geçtiğini, müvekkilinin markasının ayırt edicilik kazandığını, tanınmış marka olduğunu, davacının da müvekkili ile daha önceden ticari ilişki içinde olup, marka ve ürünlerden haberdar olduğunu, davacının 6 yıl bekleyip, dava açmasının tamamen kötü niyetini gösterdiğini, 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini, davaya konu markanın WIPO nezdinde de 16. Sınıf için tescilli olmasının markanın cins ismi olmadığını gösterdiğini, davacının … numarası ile “…” marka başvurusunun Türk Patent Enstitüsü’nce reddedildiği, dava açmasındaki tek amacın müvekkilinin yıllarca kullandığı ve piyasada bilinir durumda olan ürünün ününden yararlanıp, haksız kazanç elde etmek olduğunu, davanın esastan reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davalı tarafa ait … sayılı markanın 16. sınıfta 30.03.2011 tarihinden itibaren, aynı ibareli … sayılı markanın davacı adına 16. sınıfta ilk defa 05.12.1994 tarihinde tescil edildiği, 05.12.2014 tarihinden itibaren yenilendiği, halen geçerliliğini koruduğu, Davanın, davalıya ait … markasının ticaret alanında herkes tarafından kullanılan belirli bir meslek sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran yada esas unsur olarak içeren işaretler tescil engeli olduğundan hükümsüzlüğe ilişkin olduğu, 6769 sayılı SMK’nun 5. maddesi marka tescilinde mutlak ve red sebeplerini belirlediği, ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaların münhasıran yada esas unsur olarak içeren işaretlerin tescil edilemeyeceği hükmünü içerdiği, söz konusu düzenleme dikkate alındığında; davalı tarafın daha önce tescilli, aynı ibareli markası olduğu, markanın halen geçerli olup, aynı markayı davacı tarafın renkli olarak, seri marka olarak, tescil ettirdiği, bu marka hükümsüz kılınmadığı sürece davalının seri marka yaratma hakkı olduğu, uzun süre kullanım yoluyla marka ayırt edicilik kazanmışsa hükümsüzlüğü talep edilemeyeceğinden, dosyaya ibraz edilen belgelere göre davalı tarafın markaya uzun süre kullanım yönüyle de ayırt edicilik kazandırdığı anlaşıldığından, yerinde olmayan davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin; “Davalı tarafın daha önce tescilli aynı ibareli markası olup, bu marka halen geçerli olup, aynı markayı davacı taraf renkli olarak seri marka tescil ettirdiği ve bu marka hükümsüz kılınmadığı sürece davalının seri marka yaratma hakkı bulunduğu uzun süre kullanım yoluyla da marka ayırt edicilik kazanmışsa hükümsüzlüğü talep edilemeyeceği” gerekçesinin hukuki olmadığını, hukukun kötüniyeti korumayacağını, markanın genel anonim bir ismin tescili olduğunu, mahkemenin gerekçesi kabul edildiği takdirde, insanların marka kullanımı konusunda hareket alanı kalmayacağını, … ibaresinin türevlerinin sektörde yer alan firmalarca da kullanıldığından, davalının kullanımında ayırtedicilik niteliği kazandığı tespitinin hukuka uygun olmadığını, belirttiği sebeplerle markanın hükümsüzlüğünün reddini içeren kararın kaldırılmasına, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Karar aleyhine davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur, Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen yazı cevabından … tescil numarası ile kayıtlı şekil+ … markasının 30/03/2011 tarihinden itibaren 16. sınıfta davacı adına tescilli olduğu, davacı tarafın 05/12/1994 ilk tescil tarihli 05/12/2014 tarihinde itibaren yenilenerek koruma altında olan … tescil numarası ile kayıtlı şekil+ … markasının 16. sınıfta Fotokopi kağıdı, kuşe kağıt ürünleri için tescilli markasının olduğu cevap dilekçesi ekinde sunduğu belgelerden anlaşılmıştır. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25. maddesine göre; 5. veya 6. maddede sayılan red sebeplerinin varlığı halinde markanın hükümsüz sayılmasına yetkili mahkeme tarafından karar verilebilir ve madde 5/ b- Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler, madde 5/c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların yada hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran yada esas unsur olarak içeren işaretler mutlak red sebebi olması sebebiyle marka olarak tescil edilemez ise de; 25/4. madde uyarınca; bir marka 5. maddenin birinci fıkrasının b, c ve d bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz düzenlemelerini içermektedir. Mahkeme gerekçesindeki; “Davalı tarafın daha önce tescilli aynı ibareli markası olup, bu marka halen geçerli olup, aynı markayı davacı taraf renkli olarak seri marka tescil ettirdiği ve bu marka hükümsüz kılınmadığı sürece davalının seri marka yaratma hakkı bulunduğu” tespiti dosya içerisinde mevcut, davacı tarafın cevap dilekçesi ekinde sunduğu 05/12/1994 ilk tescil tarihli 05/12/2014 tarihinden itibaren yenilenerek koruma altında olan … tescil numarası ile kayıtlı 16. sınıfta Fotokopi kağıdı, kuşe kağıt ürünleri için tescilli, şekil+ … markasına ilişkin kayda dayandığından, mevcut marka esas alınarak seri marka üretilmesini yasaklayan yasal düzenleme bulunmadığından, dosya kapsamına ve mevcut yasal düzenlemelere uygun olduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafça sunulan Marmara Üniversitesi – İşletme Fakültesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. …’e ait 20/04/2017 tarihli uzman görüşünde; hükümsüzlüğü talep edilen … no’lu “şekil + …” markası gerek piyasada uzun süredir yoğun ve etkin kullanım faaliyetleri sonucunda ayırt edici ve sektöründe bilinir olması, WIPO ve TPE tescilleri göz önüne alındığında ve gerekse “şekil +Office International Copier Bond” olarak birlikte kullanılması ile marka ayırtedici niteliktedir tespitinin yapıldığı tespit edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 293. maddesinde “tarafların, dava konusu olayla ilgili olarak, uzmanından bilimsel mütalaa alabileceği, sadece bu sebeple ayrıca süre istenemeyeceği, hakimin, talep üzerine veya resen, kendisinden rapor alınan uzman kişiyi davet ederek dinlenilmesine karar verebileceği, uzman kişinin çağrıldığı duruşmada hakimin ve tarafların gerekli soruları sorabileceği, uzman kişinin çağrıldığı duruşmaya geçerli bir özrü olmadan gelmemesi halinde hazırlamış olduğu raporun mahkemece değerlendirmeye tabi tutulmayacağı” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre tarafların bilirkişi dışında uzmanından bilimsel nitelikli görüş almaları mümkün olup, böylece özel ve teknik konularda tarafların uzman görüşünden yararlanmaları, iddia ve savunmalarını bu görüşlerle desteklemeleri mümkün kılınmıştır. Davalı taraf cevap dilekçesi ekinde uzman görüşü sunmuş, cevap dilekçesi ile birlikte davacı tarafa tebliğ edilmiştir. Marka hükümsüzlüğü davasında delillerin değerlendirilerek hükümsüzlük koşullarının varlığının değerlendirilmesi HMK 266. maddesi uyarınca hakimin genel ve hukuki bilgisi ile tespit edilebilecek hususlardan olup, mahkemece bu yönde hareket edilmiştir. Davacı tarafça sunulan Marmara Üniversitesi – İşletme Fakültesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. …’e ait 20/04/2017 tarihli uzman görüşünde; hükümsüzlüğü talep edilen … no’lu “şekil + …” markası gerek piyasada uzun süredir yoğun ve etkin kullanım faaliyetleri sonucunda ayırt edici ve sektöründe bilinir olması, WIPO ve TPE tescilleri göz önüne alındığında ve gerekse “şekil +…” olarak birlikte kullanılması ile marka ayırtedici niteliktedir tespiti, 6769 Sayılı Yasa’nın 25/4. maddesinde; bir marka 5. maddenin birinci fıkrasının b, c ve d bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz düzenlemesi içerdiğinden, mahkemece gerekçede; “uzun süre kullanım yoluyla da marka ayırt edicilik kazanmışsa hükümsüzlüğü talep edilemeyeceği” nin belirtilmesi 6769 Sayılı Yasa’nın 25/4. maddesine dayandığından, davalı vekilinin gerekçenin hukuki olmadığı yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. Taraflar arasında Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/03/2020 tarihli 2020/41 E. – 2020/128 K. sayılı şekil+ …D markasına ilişkin YİDK Kararının İptali davasında “…” ibaresine eklenen “…” ibaresi ve “ŞEKİL” ilavesinin ayırt edicilik kazandırdığı tespit edilerek verilen ret kararının istinaf talebi Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. H.D.’nin 18/06/2021 tarihli 2020/1726 Esas ve 2021/925 Karar sayılı kararı ile aynı gerekçe ile reddedildiği görülmüştür. “…” ibaresinin türevlerinin sektörde yer alan firmalarca da kullanıldığının davacı tarafça kanıtlanması gerekip, bu yönde delil sunulmadığı, davalının kullanımında ayırtedicilik niteliği kazandığı, dosyada mevcut uzman görüşü, itiraz üzerine verilen YİDK Kararı, taraflar arasında görülen Ankara1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/03/2020 tarihli 2020/41 E. – 2020/128 K. sayılı istinaf talebinin reddine ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. H.D.’nin 18/06/2021 tarihli 2020/1726 Esas ve 2021/925 Karar sayılı kararı ile tespit edildiğinden, hukuka uygun olmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 08/05/2018 tarih ve 2017/582 E. 2018/171 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/05/2022