Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1077 E. 2022/679 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1077 Esas
KARAR NO: 2022/679
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1.Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI: 2017/321 E. – 2018/253 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)|Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; www…com, www…com, www…com, www…com isimli internet siteleri üzerinden davacı markası kullanılarak taklit ürünlerin satıldığını, davalıların eylemlerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu beyan ederek, sitelere erişimin tedbiren engellenmesine ilişkin İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 19.01.2016 tarih ve 2015/78 değişik iş sayılı ihtiyati tedbir kararının devamına, davalıların eylemlerinin ayrı ayrı davacıya ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, marka hakkının ihlali nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Değişik iş dosyasına sundukları beyanlarda da belirtildiği gibi müvekkilinin sadece kargo taşımacılığı yapmakta olduğunu, taşınacak malın kapalı kutu halinde müvekkiline geldiğini, müvekkilinin kutunun içinde ne olduğunu bilmediğini, taşımasının yapıldığını ve ödemesi alındığında paranın ilgilisine aktarıldığını, müvekkilinin ürünün satış ve pazarlama işini yapmadığını, bu sebeple davacının mallarını taklit etmesi ve satışa sürmesinin de mümkün olmadığını beyan ederek, öncelikle davanın husumet yönünden reddine, ayrıca esas yönünden de sorumlulukları bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kargo taşımacılığı işi yaptığını, müvekkili ile … Ltd. Şirketi arasında 05.11.2015 tarihli “Kargo Gönderi Taşıma – Teslim Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmenin 2. maddesinde sözleşmenin konusunun … Mah. … Sok. No:… Beylikdüzü/İstanbul, adresinde hazırlanacak gönderilerin ve her türlü emtianın sözleşme şartları ile ilgilisine teslimi” olarak belirlendiğini, davalının kargo paketlerine konan ürünleri görmediğini, davalının iş hacmi düşünüldüğünde, taşınan her bir kargonun yasal durumu hakkında araştırma yapmasının mümkün bulunmadığını, sorumlu tutulamayacağını beyan ederek, öncelikle davanın husumet yönünden reddine ayrıca esas yönünden de sorumlulukları bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince;”6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. maddesi kapsamında dava konusu ürünlerin satılması, dağıtılması, herhangi bir şekilde ticaret alanına çıkarması, sözleşme yapmak için teklifte bulunulmasının dahi marka ihlali kabul edildiği, davalılar yalnızca taşıyıcı olduklarını belirtmiş iseler de; basiretli bir tacir yükümlülüğünde oldukları, paketlerin içeriğinde ne olduğu savunmasının dinlenemeyeceği, zira davalıların gönderici oldukları, kusur şartının aranmayacağı, davalıların eylemlerinin ayrı ayrı davacıya ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle, davalıların eylemlerinin davacıya ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, eylemlerinin durdurulmasına, önlenmesine, marka hakkı kapsamında İstanbul 4. Fîkri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/78 diş sayılı dosyası kapsamında verilen tedbirin devamına, karar kesinleştiğinde internet sitelerine erişimin kalıcı olarak engellenmesine, marka hakkının ihlali nedeniyle 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak karar kesinleştiğinde Türkiye çapında yayın yapan bir gazetede bir kez ilanına,” karar verilmiştir. Davalı … Limited Şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili ile diğer davalı arasında imzalanan taşımacılık sözleşmesinin dava konusu bakımından esas arz ettiğini, sözleşme gereğince müvekkiline kargo ürünlerinin paketli – kapalı – gözükmez şekilde geldiğini, bu durumun göz ardı edildiğini, Delil listesi ile dava dosyasına sunulan faturalara bakıldığında da kargo hizmetlerini, gönderici firma olan … Ltd. Şti. Firmasına fatura ettiğinin görüleceğini, müvekkilinin yalnızca taşımacılık işlemi yaptığını, fatura dahil her evrakın diğer davalı üzerinden kesildiğini, Müvekkilinin kendisine paketli halde gelen malları müşterilere iletmekle görevli olduğunu, paketlerin içeriğini bilmemekte ve bilebilecek konumda olmadığını, Müvekkili şirketin dava konusu sahte ürünlerden hiçbir menfaat elde etmediğini, sadece taşımacılık işleminden emeği kadar para kazandığını, davanın müvekkili yönünden husumet nedeniyle reddedilmesi gerektiğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … adlı şirketin sahibi olduğunu, müvekkilinin doğrudan satış yapan firmaların mallarının lojistik işlerini yaptığını, malın bedelini tahsil ettikten sonra satıcı ile imzaladığı sözleşmeye göre taşıma hizmet bedelini aldığını ve malın bedelini ilgili firmanın hesabına geçtiğini, yani malın satıcısı olmadığını, müşterinin ilgili firmadan sipariş verdiğini ve verilen sipariş öncelikle kapalı kutu halinde müvekkiline iletildiğini, müvekkilinin kutunun ve siparişin içeriğini bilemediğini, bu nedenle marka hakkına tecavüzün söz konusu olmadığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması ve manevi tazminat talepli davadır. Davacı, adı geçen internet siteleri üzerinden kendi markası olan ”…” ibaresi kullanılarak taklit ürün satılıp dağıtımının yapıldığını, internet siteleri davacıya aitmiş gibi bir izlenim yaratıldığını beyan ederek taleplerini ileri sürmüştür. İstanbul 4. Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/78 değişik numaralı dosyasına sunulan bilirkişi raporunda, internet üzerinden iki adet kozmetik ürün siparişi üzerine göndericilerin davalı … firması ve davalı … olduğunun anlaşıldığı, adı geçen davalıların sorumluluklarının bulunduğu belirtilmiş, Mahkemece de kararın gerekçesi bu değerlendirme üzerine kurulmuştur. Oysa istinaf yoluna başvuran davalılar aşamalardaki savunmalarında, ürünlerin taşıyıcısı olduklarını beyan ederek buna ilişkin delillerini sunmuşlardır. Her ne kadar ürünlerin gönderimine ilişkin kargo fişleri üzerinde davalılar gönderici olarak yer almış iseler de; davalı … değişik iş dosyasına sunmuş olduğu 04.02.2016 tarihli beyanında, ürünleri satan kişinin … olduğunu, adresinin … Caddesi … K:… D:… Mecidiyeköy/İstanbul olduğunu beyan ederek taşıma sözleşmesini sunmuş, diğer davalı … firması; davalı … Ltd. Şti. İle aralarında hizmet sözleşmesi bulunduğunu, yalnızca taşıyıcı olduğunu, ürünlerin hazır pakette kendilerine geldiğini beyan ederek, bu firma adına düzenlemiş olduğu faturaları ve taşıma sözleşmesini sunmuş, Mahkemece bu hususlar üzerinde değerlendirme yapılmamıştır. 15.01.2014 tarih 1138/16 sayılı HGK kararında da açıklandığı üzere, marka hakkına tecavüz eylemi esasen bir haksız fiil olduğundan haksız fiilden dolayı tazminata hükmedilmesi mütecavizin kusurlu davranması şartına bağlı olmasına karşın, tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için kusurun varlığı şart değildir. Buna karşın, tecavüz fiillerine iştirak veya yardım etmek ya da bu fiilleri teşvik etmek veya yapılmasını kolaylaştırma eylemini gerçekleştirenlerin sorumlu tutulabilmeleri için ise, asıl mütecavizin fiilinin tecavüz oluşturduğunu bilmeleri veya bilebilecek durumda bulunmaları gereklidir. Bu sebeple istinaf yoluna gelen davalıların adı geçen sitelerinde üçüncü kişilere satılan ürünlerin taklit olduğunu bildiği yada bilebilecek durumda olup buna rağmen dağıtımını yaptıklarının kabulü için tüm iddia ve savunmaların karşılanması, sunulan delillerin tek tek değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple davalı … firması ile ürünleri satan kişi olduğu iddia edilen davalı … Ltd. Şti. arasında dava konusu ve tespite konu ürünlerin dağıtımına ilişkin olarak gerçek bir sözleşme olup olmadığı yönünden tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, davalı … firmasının sunduğu faturaların tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, taşıma sözleşmesini içerip içermediği, söz konusu faturaların ilgili Vergi dairesine bildirilip bildirilmediği, davalı … yönünden ise, dava dışı … isimli şahıs ile dava konusu ürünler bakımından bir ticari alım-satım olup olmadığı, bu hususta düzenlenmiş fatura vs. bir ticari kayıt bulunup bulunmadığı, var ise bu kayıtların gerçek bir alım-satıma dayanıp dayanmadığı hususları araştırıldıktan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile karar verilmesi hatalı görülmüştür. Kabule göre de; davalı … Ltd. Şti. Yönünden kararın gerekçeyi içermediği, Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması, bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanılarak, kararın sebeplerinin açıklanması gerektiği dikkate alındığında kararın bu yönüyle de hatalı olduğu görülmüştür. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalılar … Limited Şirketi ve … vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/06/2018 tarih, 2017/321 E. 2018/253 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … tarafından peşin olarak yatırılan 678,10 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … Limited Şirketi tarafından peşin olarak yatırılan 292,45 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 6- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/04/2022