Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1075 E. 2022/717 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1075
KARAR NO: 2022/717
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2017
NUMARASI: 2014/1252 E. – 2017/147 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasında 13.06.2007 tarihinde, davalının Mersin’deki adresinde bulunan tesisi için CNG Satış Tüpü tahsis- kira sözleşmesi akdedildiğini; sözleşme gereği 22.06.2007 tarihli “CNG Teslim Tutanağı” ile davalı adına …’a 3 adet 12’Iik CNG manifoldu, 2 adet 4’lü bakır kollektör, 1 adet yüksek basınç regiratörü, 1 adet bakır serpantinli ısıtıcı teslim edildiğini; davalı şirketin yukarıda yazılı adresteki işyeri boşalttığını, bu sebeple taraflar arasında yapılan sözleşmenin münfesih hale geldiğini; davalı tarafın teslim edilen malzeme ve ekipmanları müvekkili şirkete iade etmesi gerektiğini; iadenin yapılması için Beyoğlu … Noterliği kanalı ile davalıya ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnameye rağmen malzemelerin ve demirbaşların müvekkiline teslim edilmediğini belirtmiş; yapılan açıklamalar doğrultusunda teslim edilen malzemelerin ve demirbaşların davalı tarafından teslimini, aynen iadenin mümkün olmaması halinde ise malzeme ve demirbaşların rayiç bedelinin davalıdan tahsil edilerek müvekkili şirkete ödenmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddiasının aksine işletme kapandıktan sonra değil, işletmenin kapanacağı belli olur olmaz 05.04.2014 tarihinde davacı ile irtibata geçildiğini; davacının ürünlerini teslim almadığını, ürünlerin teslim edilmemesinden dolayı müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmadığım; ürünlerin bulunduğu … mağazasının boşaltıldığını, hurdasının ise … adlı kişiye … mağazası tarafından verildiğini; adı geçen şahsın … mağazasındaki hurdaları alırken tüpleri ve manifoldlan da haksız yere alıp götürdüğü, bu sebeple … hakkında Mersin Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu; tüplerin firma yetkilerine teslim edilmek suretiyle alınmaya gidildiğinde …’nün tüplerin kendinde olmadığını, tüplerin … isimli şahısta olabileceğini; ayrıca davacının sözleşmede geçen tüm malzemelerin iadesini talep ettiğini, ancak sözleşmede tüm aletlerin isimleri ile birlikte her parçanın hangi adreste teslim edileceğinin açıkça belirtildiğini, sorunun bu adreslerden sadece birinde meydana geldiğinden sadece bu adreste teslim edilen 3 adet manifoldun dava konusu yapılacakken, tüm aletleri dava konusu yaptığını ifade ederek yapmış olduğu açıklamalar doğrultusunda yetki itirazlarının kabulüne, dosyanın … ve … isimli şahıslara ihbarına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler, ihtarnameler, sözleşme, bilirkişi raporu, teslim tutanağı birlikte dikkate alındığında; Davacı şirket ile davalı arasında 13.06.2007 tarihinde, davalının Mersin’deki adresinde bulunan tesisi için CNG Satış Tüpü tahsis- kira sözleşmesi akdedildiği sözleşme gereği 22.06.2007 tarihli “CNG Teslim Tutanağı” ile davalı adına …’a 3 adet 12’Iik CNG manifoldu, 1 adet 4’lü bakır kollektör, 1 adet yüksek basınç regiratörü, 1 adet bakır serpantinli ısıtıcı, 36 adet CNG tüpü teslim edildiği, davalı şirketin iş yerini boşaltması sebebiyle taraflar arasında akdedilen sözleşmenin münfesih hale geldiği, davacı tarafça davalıya Beyoğlu Noterliği’nin 08/05/2014 tarihli …yevmiye nolu ihtarnamesi ile, sözleşmenin münfesih hale gelmesi sebebiyle, davalı şirkete teslim edilen malzeme ve ekipmanların iadesinin talep edildiği, davalı tarafından keşide edilen Mersin … Noterliği’nin 20/04/2014 tarih ve … yevmiye nolu cevabi nitelikteki yazısı ile malzeme ve ekipmanların kendisine tevdi edildiğini kabul ettiği, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca davacı tarafından davalıya teslimi yapılan malzemelerin sözleşme sonunda davacıya geri verilmek suretiyle tevdi edildiği, sözleşmenin sona ermesine rağmen bu malzeme ve ekipmanlar davacıya iade edilmediği gibi davacının bu hususta usulüne uygun bir şekilde temerrüde düşürülmediği, söz konusu malzeme ve ekipmanların tevdi mahalli tayin ettirilerek usulünce tevdi edilmediği, davalının bu malzeme ve ekipmanları iade yükümlülüğünün devam ettiği, bu malzeme ve ekipmanların toplam değerinin 6325,00 USD olduğu, anlaşıldığından davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava dilekçesi ve ticaret sicil kayıtlarına göre müvekkili şirketin adresinin Mersin olduğunu, uyuşmazlığın sözleşmeden kaynaklandığını ve sözleşme incelendiğinde ifa (teslim) yerinin Mersin olduğunu bu sebeple yetkili yer Mersin iken yetki itirazlarının reddedilmesinin hatalı olduğunu, -Davaya konu malzemelerin … ve … tarafından alındığını bu sebeple davanın bu kişilere ihbar edilmesini talep ettiklerini ancak mahkemenin davayı bu kişilere ihbar etmediğini, -Davaya konu yapılan malzemelerin bir kısmının müvekkiline teslim edilmediği halde mahkemece bedellerin ödenmesine karar verildiğini, teslim edilmeyen malzemelerin bedelinin müvekkilinden istenemeyeceğini, -Davacının iddiasının aksine, işletme kapandıktan sonra değil, işletmenin kapanacağı belli olur olmaz 05.04,2014 tarihinde (Henüz davacının ihtar ve dava süreci başlamamışken) davacı ile irtibata geçildiğini, davacıya manifoldları teslim almaları konusunda ihbar edildiğini, davacı tarafça 08/05/2014 tarihinde gönderilen ihtarnamenin 3. maddesinde de bu durumun belirtildiğini, buna rağmen davacının gelip ürünü teslim almadığını, müvekkilinin hiçbir kusuru bulunmadığını, -Ürünlerin bulunduğu Mersin … mağazasının bulunduğu binanın yıkılacak olması sebebiyle boşaltıldığını ve hurdasının ise … adlı kişiye … Mağazası tarafından verildiğini, …’nün … mağazasındaki hurdaları alırken mağaza içerisinde olan ancak ayrı bir bölümde bulunan tüpleri de (manifoldlan) haksız yere alıp götürdüğünü, bu tüplerin çalınması sebebiyle … ve … hakkında Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/16908 Soruşturma numaralı dosya ile suç duyurusunda bulunulduğunu, yapılan araştırmada tüplere ulaşılamadığını, bunun üzerine davacı tarafça müvekkiline kötü niyetli olarak ihtarname çekildiğini ve davacı tarafça zamanında teslim alınmayan tüplerin iadesinin istendiğini, müvekkilinin kendisine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiği ve bunları da davacıya bildirdiğinin sabit olması karşısında tüplerin iadesinde oluşan imkânsızlıktan müvekkilinin sorumlu tutulma imkânı bulunmadığını,-Davalının sözleşmede geçen tüm malzemeleri belirterek tümünün iadesini talep ettiğini, sözleşme incelendiğinde, tüm aletlerin isimleri ile birlikte belirtilerek her parçanın hangi adrese teslim edileceğinin açıkça belirlendiğini, bu adreslerden sadece birinde sorun meydana geldiğinden sadece bu adrese teslim edilen 3 adet manifold dava konusu yapılabilecekken tüm aletlerin dava konusu yapıldığını, davanın TBK 137 gereği reddi gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;Taraflar arasında akdedilmiş 13.06.2007 tarihli Bayilik Sözleşmesi’nin 21. Maddesi uyarınca:” İşbu sözleşmenin icrası ve yorumlanması ile ilgili meydana gelebilecek bütün durumlarda taraflar … defter ve kayıtlarının kesin delil olacağı ve münhasıran Kadıköy Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkisini kabul ederler.” hükmü gereği HMK 17. Maddesi gereğince geçerli bir yetki sözleşmesi bulunduğunu, davalı ile 22.06.2017 tarihinde imzalanan sözleşme kapsamında davalı adına teslim tutanağı düzenlendiğini, bu teslim tutanağında göre 3 adet 12’lik cng manifoldu, 2 adet 4’lü bakır kollektör, 1 adet yüksek basınç regülatörü, 1 adet bakır serpatinli ısıtıcı davalı şirkete teslim edildiğini, davalının yetkilisi tarafından imzalanan ve buna bağlı olarak teslim edilen ekipmanların bulunduğu teslim formu bulunduğunu, TTK madde 18/3 gereği tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmek için yapılan ihtarlar noter aracılığı ile, taahhütlü mektupla, telgrafla ve güvenlikli elektronik posta yolu ile yapılmış olmalıdır.” bu şekillerden herhangi birisiyle yapılmış bir ihtarın olmadığını, davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın açıldığı ve yetki itirazının yapıldığı tarihte 6100 Sayılı HMK yürürlüktedir. HMK’nın 17. maddesine göre “tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” Taraflar arasında imzalanan 2007 yılı tüp tahsis kira sözleşmesinin 21. maddesinde bu sözleşmenin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda Kadıköy mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olacağının düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davaya konu olayda tarafların tacir olduğu sözleşme hükümlerinin uygulanacağı açıktır. Buna göre taraflar arasında geçerli bir yetki sözleşmesinin bulunması ve HMK’nın 17. maddesi gereği yetki sözleşmesinin kesin nitelik taşıdığının anlaşılmasına göre, mahkemece sözleşmedeki Kadıköy Mahkemelerinin yetkili olduğu gözetilerek yetkisizlik kararı verilmemesi usul ve yasaya uygun olup Yargıtay içtihatları da bu yöndedir. (Yargıtay 13. Hukuk 2016/26923 Esas, 2019/9928 Karar sayılı kararı) açıklanan sebeplerle davalının bu yöndeki istinaf talebinin reddi gerekmektedir. Davalı taraf ihbar taleplerinin yerel mahkemece yerine getirilmediğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. 6100 Sayılı HMK’nın 61. maddesi “İhbar ve Şartları” başlığı ile “Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir. Dava kendisine ihbar edilen kişinin de aynı şartlarda bir başkasına ihbarda bulunması mümkündür ve bu şekilde ihbar tevali ettirilebilir.” hükmüne yer vermiştir. “İhbarın şekli” başlıklı 62. Maddesinde ise ” İhbar yazılı olarak yapılır; ihbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerekir. Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka güne bırakılamaz ve ihbarın tevali etmesi gibi zorunlu olan durumlar dışında süre verilemez.” düzenlemesi mevcuttur. Somut olayda; davalının ihbar talebi ile ilgili olarak, yerel mahkemece ihbar talebine yönelik tebligat çıkartılmamış olduğu ancak ihbarın mahkeme dışı vasıtalarla da yapılabileceği, dava sonucunu etkileyecek bir durum bulunmadığı dikkate alındığında davalının bu yöndeki istinafı yerinde bulunmamıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/07/2020 tarih 2016/(7) 9-826 esas 2020/499 karar sayılı kararı) Davalı tarafça davaya konu yapılan malzemelerin bir kısmının müvekkiline teslim edilmediği halde mahkemece bedellerin ödenmesine karar verildiği beyan edilmiş ise de, dosya arasında bulunan 22/06/2007 tarihli CNG teslim tutanağında teslim eden ve teslim alan imzalarının bulunduğu, teslim tutanağının sahteliğinin öne sürülmediği, teslim edilmediğine ilişkin dosya kapsamında başkaca delil sunulmadığı, mevcut deliller gereği teslimin yapıldığının kabul edilerek hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, teslim edilen ürünlerin çalınmasında davalı kusurlu kabul edilmese dahi sözleşmesel sorumluluğunun bulunduğu, dava dışı kişilere yönelik rücu taleplerinin bu davanın konusu olmadığı, temerrüt ihbarının tacirler arası usul kuralları gereği usulüne uygun olmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/02/2017 tarih ve 2014/1252 E., 2017/147 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 970,66 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 242,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 727,96 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/04/2022