Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1074 E. 2022/811 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1074
KARAR NO: 2022/811
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2018
NUMARASI: 2014/652 E. – 2018/153 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili hakkında … Des Şubesi … seri No’lu 24/10/2007 keşide tarihli 28.000,00 TL’lik çeki karşılıksız olduğundan bahisle alacaklı … tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, daha sonra dosyanın davalıdan temlik alınarak yenilenmiş olduğunu, yeni dosya numarasının … Esas olduğunu, …’ın şikayeti üzerine “karşılıksız çek keşide etmekten” dolayı müvekkili hakkında ceza davası açıldığını, Şişli 4.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/309 Esas, 2009/1469 Karar sayılı dosyası ile yapılan yargılamada imzaların müvekkiline ait olmadığından ve çekin keşide tarihinden önce ödenmek üzerine ibraz edildiğinden sebeple müvekkili hakkında beraat kararı verildiğini, çek üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığından takibin iptalini, takibin durdurulmasını, kötüniyet sebebi ile davalının %20’den az olmaması koşuluyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Ceza dosyasında alınan Grafolog Bilirkişi Raporu’nun kesin delil olarak kabul edilemeyeceğini, davacının imzasının kendisine ait olmadığına ilişkin talebinin adli tıptan alınacak usule uygun rapor ile değerlendirilmesi gerektiğini, icra takip dosyasında imzanın davacıya ait olmadığına ilişkin bir hüküm bulunmadığını, takibin durdurulması yönünden de bir karar olmadığını, bu sebeplerle temlik alacaklısı davalının kötü niyetli olduğunu iddia etmesinin mümkün olmadığını beyan ederek, davacı tarafça talep edilen kötüniyetli tazminat talebinin reddini, tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “İmzaya ilişkin itiraza esas olmak üzere, davacının tatbike elverişli imza örnekleri istenilip, huzurda alınan imza örnekleri ve çek aslı ile birlikte dosya kapsamında hem ATK’dan hem de Grafoloji Uzmanı bilirkişilerden oluşan heyetten rapor alındığı, her iki bilirkişi raporunda da imzanın davacıya ait olduğu yönünde görüş bildirildiği, her iki bilirkişi raporunun ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli olduğu anlaşılmakla, bilirkişi raporları mahkememizce hüküm vermeye yeterli kabul edilmiş ve davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Her ne kadar adli tıp rapor ve bilirkişi raporu ile imzanın müvekkilin eli ürünü olduğu tespit edilmiş olsa da, müvekkiliyle yapılan görüşmelerde ısrarla imzanın kendisi tarafından atılmadığının iddia edildiğini, ayrıca daha önce karşılıksız çek davasında alınan raporda imzanın müvekkilinin eli ürünü olmadığının tespit edildiğini, bu sebebe yeniden imza örneklerinin alınarak çelişkinin giderilmesi gerektiğini belirterek, yukarıda anlatılan sebeplerle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 72. madde gereğince açılan menfi tespit davasıdır. Davacı hakkında … Des Şubesi … seri No’lu 24/10/2007 keşide tarihli 28.000,00-TL’lik çek sebebiyle alacaklı … tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış, alacak daha sonra davalıya temlik edilmiş ve icra takibine 2013/1590 esas sayılı dosya üzerinden devam edilmiş, …’ın şikayeti üzerine davacı hakkında ayrıca “karşılıksız çek keşide etmekten” dolay ceza davası açılmış, Şişli 4.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/309 Esas, 2009/1469 Karar sayılı dosyası ile yapılan yargılamada imzaların davacıya ait olmadığı ve çekin keşide tarihinden önce ödenmek üzerine ibraz edildiği gerekçesiyle davacının beraatine karar verilmiştir. Davacı taraf takip konusu çekteki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmektedir. Mahkemece, ATK Fizik İhtisas Dairesinden rapor alındığı, 26/12/2016 tarihli raporda çekteki keşideci imzasının davacı …’in el ürünü olduğu yönünde görüş bildirildiği, davacı tarafın itirazı üzerine Grafoloji dalında uzman 3 kişilik heyetten rapor alındığı, 06/11/2017 tarihli bu raporda, “… A.Ş. DES Şubesi’ne ait keşide tarihi 24/10/2007 ve keşide yeri İstanbul olan … seri numaralı 28.000,00TL miktarlı çekde …’e atfen atılı keşideci imzasının …’in eli ürünü olduğunun kabulü gerektiği” yönünde görüşü bildirildiği anlaşılmıştır. Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir. Borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde imzaya ilişkin iddiası mutlak def’idir. “….Senetteki imzanın inkarı halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükü belgeyi elinde bulunduran senet alacaklısına aittir. Yargılama sırasında takibe konu senedin kaybolmuş olduğu tespit edildiğinden davalılar imzanın davacı borçlu şirket yetkilisine ait olduğunu ispatlayamamıştır. İmzada sahtecilik iddiası kambiyo senetlerinde mutlak defi olup, lehdar ve ciro yolu ile hamil olan cirantalara ve son hamile karşı ileri sürülebilir…” (Yargıtay 11. HD 2020/5093 E. 2021/5318 K.) Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere, çekte sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün çekteki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı, somut olayda mahkemece alınan her iki raporda incelemesi yapılan mukayese belge ve imza örneklerinin senet keşide tarihine yakın tarihlere ait oldukları, bu sebeple bilirkişi raporlarının teknik yeterliliğe haiz ve dosya kapsamına uygun oldukları, bu suretle takip konusu çekteki imzanın davacıya ait ve aynı çekten dolayı davalıya borçlu olduğunun kanıtlandığı, her ne kadar davacı hakkında karşılıksız çek düzenleme suçundan dolayı açılan İstanbul 27.Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/309 E. 2009/1469 K. Sayılı dosyada davacı hakkında beraat kararı verilmişse de, hukuk mahkemelerinin beraat kararı ile bağlı olmadığı, ceza dosyasında imza incelemesine yönelik alınan bilirkişi raporuna göre, incelemesi yapılan eldeki dosyada alınan ve çelişkinin giderilmesine yönelik düzenlenen bilirkişi raporlarının teknik anlamda daha kapsamlı bir inceleme sonucu hazırlandığı, çelişkiyi giderecek yeterlilik ve uygunluğa sahip olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/03/2018 tarih ve 2014/652 E., 2018/153 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2022