Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1071 E. 2022/1138 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1071
KARAR NO: 2022/1138
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/04/2018
NUMARASI: 2015/1172 E. 2018/365 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, davalılardan … Tic. A.Ş.’nin yetkili satıcısı olduğunu, talep ettiği araçlar ile ilgili davalı … Tic. A.Ş.’ye avans çekleri verdiğini, ancak davalı …’nin aldığı çeklerin karşılığı sipariş edilen araçları teslim etmediğini, aldığı keşidecisi müvekkili … Tic. A.Ş. olan …, Topçular Şubesi muhataplı, 15.12.2012 keşide tarihli, … çek nolu 250.000 TL bedelli çek ile …, Topçular Şubesi muhataplı, 15.12.2012 keşide tarihli, … çek nolu 250.000 TL bedelli avans çeklerine diğer davalı …’ye fector işlemi uygulattığını, … A.Ş.’nin söz konusu çeklere istinaden İst. … İcra Müd.’nün 2013/ 863 E. sayılı dosyası ile müvekkili hakkında icra takibi başlattığını, Finansal Kiralama, Factoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 22. maddesine göre factoring şirketlerinin kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ve irsaliye ile tevsik edilemeyen alacakları satın alamayacaklarını veya tahsilini üstlenmeyeceklerini, davalı … A.Ş.’nin müvekkilinin çeklerini kırdırmak için, teslim etmediği araçların faturalarını kestiğini ve … A.Ş.’ye ibraz ettiğini, Yargıtay 19. HD’nin 2010/1124 E. 2010/10166 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, teslim edilmeyen mal sebebi ile kesilen fatura gerçeği yansıtmadığından, factoring şirketi tarafından temlik alınan alacak mevcut olmadığından, çeklerin bedelsiz olduğunu, bu sebeple, … A.Ş. tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı icra takibi sebebi ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, dava konusu 2 çekin müvekkiline istirdadına, istirdadı mümkün olmaması halinde iptaline karar verilmesini, icra takibinin tedbiren durdurulmasını, davalıların %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. cevap dilekçesinde özetle; TMSF tarafından 17.05.2013 tarihinde müvekkili …’nin yönetiminin devralındığını ve 23.05.2013 tarihinde …’nin ticari ve iktisadi bütünlüğünün oluşturulduğunu, TMSF Fon Kurulu kararı ile … A.Ş.’ye ihale edildiğini ve sonrasında da devredildiğini, müvekkilinin adresi İzmir olup, HMK madde 6 ve Yetkili Satıcılık Sözleşmesi’nin 61. maddesi ile İzmir Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili kabul edildiğinden, HMK 17. maddeye göre davanın yetki yönünden reddini, dosyanın yetkili İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini, davaya konu çeklerin 15.12.2012 keşide tarihinden itibaren 3 yıl geçtiğini ve davacı tarafın bu aşamada işbu davayı açmasında hukuki yararının olmadığını, davanın zamanaşımı yönünden reddini, taraflar arasında önce bayilik ve sonra onun yerini alan Yetkili Satıcılık Sözleşmesi olduğunu, taraflar arasında ki alım-satım ilişkisinin hem sözleşmeye, hem de ticari teamüllere uygun olarak yürütüldüğünü, sipariş verilen araçların bedeli karşılığında çeklerin alındığını, küresel ekonomik kriz sonucu, müvekkili …’nin yaşadığı finansman sıkıntısı sebebiyle araç teslimatında gecikme yaşandığını, finansman kredisi temini için ticari teamüllere uygun olarak müvekkili … tarafından çeklerin Banka ve Faktoring şirketlerine verildiğini, davacının zarar görmemesi ve çeklerin bedelinin ödenmesi, finansman kaynağı olarak kullanılması amacıyla 27.06.2012 ve 17.08.2012 tarihlerinde … A.Ş.ye ait 12.250.000,00 TL bedelli 12 adet emre muharrer senedin davacı şirkete ciro ve teslim edildiğini, bonoların halen davacı şirkette olduğundan, çeklerin karşılığı bulunmadığı iddiasının doğru olmadığını, gönderildiği iddia edilen yazıda, araçların tesliminin mümkün olmadığı yönünde bir ibare olmadığını, aksine “taleplerin karşılanacağı” belirtildiğinden davacı şirketin araç bedellerinden doğan borcunun devam ettiğini, bu borç karşılığında alınan çeklerin bedelsiz olmadığını, protokoller uyarınca davacı şirkete teslim edilen bonoların, alım-satım sözleşmesinin halen devam ettiğinin kanıtı olduğunu, ayrıca taraflar arasındaki alım-satmı ilişkisinin anılan protokoller ve verilen kambiyo taahhütleri ile TBK’nun 133. madde gereği yenilendiğini, müvekkili hakkındaki yasal dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafla müvekkili arasında herhangi bir kredi ilişkisi ve imzalanmış bir sözleşme bulunmadığını, dava konusu çekin müvekkili şirketin kredili müşterisi … Tic. A.Ş. tarafından teslim edildiğini, davanın iyi niyetli müvekkili şirkete yöneltilmesinin yasa ve usule aykırı olduğunu, davacının açmış olduğu davada hukuki menfaatin olmadığını, davaya konu çekler bedelsiz kaldıktan sonra 17.01.2013 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra dosyasında davacı adına gayrimenkuller olduğu ve üzerinde üçüncü kişi lehine 31.08.2012 tarihinde 2.850,00 TL tutarında l. derece ipotek verildiği tespit edildiğinden, davacı ve lehine ipotek verilene karşı tasarrufun iptalinin talep edildiğini, davacı/borçluya 06.02.2013 tarihinde hacze gidildiğini, borçlu firmanın battığının faaliyetini durdurduğunun tespit edildiğini ve hacze kabil mal bulunamadığını, diğer davalı … A.Ş. ile müvekkili arasında 15.07.2014 tarihinde Borç Tasfiye Sözleşmesi ve ibraname imzalandığını, borcun diğer davalı … tarafından ödenmiş olup sözleşmeye göre; “Alacaklı aleyhine menfi tespit ve istirdat davaları açmış bulunan bayi ve tüm üçüncü şahıs şirketler, bu davalarından hem borçlu … hemde alacaklı açısından feragat edecek, alacaklı ile borçlu …’de vekalet ücreti ve masraf talep etmeksizin davadan feragati kabul edeceklerdir. Feragat ile ilgili ortaya çıkacak olan her türlü harç ve masraf, bayilerin sorumluluğunda olacaktır” şeklinde yapılan bu borç tasfiye sözleşmesini davacı şirketin kabul etmediğini, diğer bayilerin kabul ettiğini ve borçlarının tasfiye edildiğini, davacının vekalet ücreti ve masraf talebinde ısrar etmesinden dolayı tasarrufun iptali davasının ve icra dosyasındaki alacaklarının devam ettiğini, davacının davasında hukuki menfâatin yukarıda bahsedilen hususlarda tasfiye edilmiş olup herhangi bir tehlike altında olmamasından ötürü ve İİK’nun 72. maddesine göre de icra takibinden sonra açılmış olması sebebiyle tedbir talebinin ve davanın reddi gerektiğini, çeklerin vadesinden 4 yıllık sonra açıldığından, davanın zamanaşımı yönünden reddini, müvekkili faktöring şirketine cirolanıp teslim edilen; 15.12.2012 keşide tarihli … çek nolu 250.000 bedelli çeki ve 15.12.2012 keşide tarihli … çek nolu 250.000 bedelli çekleri … sıra nolu 30.04.2012 tarihli 140.780,00 TL tutarlı, … sıra nolu, 30.04.2012 tarihli 140.780,00 TL tutarlı, … sıra nolu 30.04.2012 tarihli 140.780,00 TL tutarlı, … sıra nolu 30.04.2012 tarihli 140.780,00 TL tutarlı temlikine ilişkin olarak; … nolu 27.09.2011 tarihinde sözleşme imzalanıp, aynı gün işlem yapılarak faturaların temlik alındığını, faktoring işlemleri yapılırken keşidecide dahil olmak üzere çeklerden teyit alındığını ve yapılan teyitlerde keşidecinin malın teslim edilmediği yönünde bir itirazının olmadığını, müvekkilinin kullandırılan kredinin tahsili için bu çekleri … Tic. A.Ş.’nden aldığını, çekin bir ödeme vasıtası olduğunu ve müvekkilinin de iyi niyetli üçüncü şahıs olduğunu, faktoring şirketinin kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği kanıtlanmadığı sürece, 6361 sayılı kanunun 9/3 maddesi gereği iyi niyetli faktöring şirketine karşı, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan itirazları ileri süremeyeceğini, çekin ödeme vasıtası olması sebebiyle müvekkiline karşı hiçbir defi ileri sürülemeyeceğini, kötüniyet iddiasında bulunulamayacağından davanın reddini, müvekkili şirketin davacı ile ticari bir bağı bulunmadığından kötü niyetli davranmasının söz konusu olamayacağını, davalı … Tic. A.Ş.’nin davacı şirket ile aralarında 27.06.2012 ve 17.08.2012 tarihli borcun tasfiyesi için protokol yapmış olduğundan kötü niyetli davranarak huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacının tedbir talebinin 72/3 maddesi gereği teminatsız kaldırılmasını ve davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı … A. Ş. ile … A. Ş. arasında 31.12.2006 tarihinde “… – Araçları Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” imzalandığı, sözleşme gereği, 14.06.2012 tarihinde 9 adet toplam 4.000.000 TL avans senetleri verildiği, dava ve takip konusu olan 250.000 TL’lik 2 adet çekinde bu senetler arasında olduğu, Muhasip bilirkişi tarafından defterler, belgeler ve sözleşmeler üzerinde yapılan, inceleme sonucu davacının davalıdan 16.824.240,18 TL alacaklı olduğu, davalı …’nin dava konusu avans olarak verilen 2 adet 250.000,00 TL’lik toplam 500.000,00 TL’lik çeklerin karşılığı malları davacıya vermediği, davalı …’ninde kabulünde olduğu, mahkemece de bu durumun dosya ve incelenen evraklardan anlaşıldığı, bu itibarla davacının davalı …’ye karşı açmış olduğu menfi tespit talebinin kabulüne, ancak, davalı …’in mezkur çekleri 6361 Sayılı Yasa ve Yönetmeliğe uygun olarak davalı …’den aldığı, 4 adet fatura kestiği, çek ve çek bedellerinin … A.Ş.’ye ödendiği anlaşılmakla, davalı … yönünden davanın reddine ve davalı …’nin kötü niyetli olarak haraket ettiğine dair dosyada somut bir delil olmadığından, davacının kötüniyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Finansal Kiralama, Factoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 22. maddesine göre factoring şirketleri kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ve irsaliye ile tevsik edilemeyen alacakları satın alamayacaklarını veya tahsilini üstlenemeyeceklerini, davalı …’nin, müvekkilinin çeklerini kırdırmak için, müvekkiline teslim etmediği, hatta hiç üretmediği araçların faturalarını kestiğini ve davalı … A.Ş.’ne ibraz ettiğini, Yargıtay 19. HD’nin 2010/1124 E. 2010/10166 K. sayılı ilamı uyarınca, teslim edilmeyen mal sebebi ile kesilen fatura gerçeği yansıtmadığından, factoring şirketi tarafından temlik alınan alacağın da mevcut sayılamayacağını, bu sebeple faktöring işlemine konu çeklerinde bedelsiz olduğunu, mahkemenin, sırf …’in …’ye kestiği iddia edilen faturaları dikkate alarak karar verdiğini, …’nin kestiği faturaları dikkate almadığından, hükmün eksik incelemeye dayalı olduğunu, yüksek mahkemenin faktöring işleminin geçerli olmasını, faktöring işleminden önceki temel borç ilişkisinin gerçek bir ticari ilişkiye dayanmasına, geçerli bir ticari ilişki olmasına bağladığını, dava konusu çekler, avans olup, karşılığında mal teslim edilmediği bilirkişi raporlarıyla ortaya çıktığından, dava konusu çeklerin gerçek bir alacağa hak kazandırmadığını, faktöring işleminin de geçersiz olduğunu, Faktöring şirketinin TTK md. 18’e göre basiretli bir tacir gibi hareket etmekle mükellef olduğunu, 6361 sayılı yasanın amacının, çek kırma faaliyetlerini yasal bir çerçeve içine almak, kötüniyetli temliklerin önüne geçmek olduğundan yasanın, faktöring şirketlerine çeki kırmadan önce müşterisi ile keşideci arasındaki, varsa cirantalar arasındaki temel borç ilişkinin gerçekliğini araştırma zorunluğu yüklediğini, mahkemenin karara dayanak kıldığı gerekçenin 6361 sayılı yasaya aykırı ve kötüniyetli temlikleri kollayıcı nitelikte olduğundan, davanın … yönünden de kabulü gerekirken, aksi yöndeki kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 2-Hükme dayanak bilirkişi raporunda, davacı ile davalılardan … arasında yetkili satıcılık sözleşmesi akdedildiği, sözleşme gereği davacı tarafından davalılardan …’ye 14.06.2012 tarihinde 9 adet 4.000.000,00 TL tutarında avans çeklerinin verildiği, takip konusu yapılan çeklerin de bu çekler içerisinde yer aldığı, avans olarak verilmiş çeklere karşılık davalı … tarafından davacı adına 4 adet x 140.780,01 TL tutarlı faturaların tanzim edildiği, ancak fatura muhteviyatı malların (kamyonların) davacı şirkete teslim edilmediği, dava konusu 12 adet senetten 30.10.2012 vadeli 1.350.000,00 TL tutarlı senedin tahsil edildiği, senet tahsil edildikten sonra 31.12.2012 ile 31.12.2016 tarihi itibari davacının davalı … firmasından 16.824.240,18 TL alacaklı gözüktüğünün belirtildiğini, rapor ile müvekkili şirketin haklılığı ve davalı tarafın kötüniyetli olduğu açıkça ortaya çıktığından kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmün müvekkili lehine kaldırılmasına, davanın kabulü ile müvekkilinin 2 adet bedelsiz çekten dolayı, davalılara borçlu olmadıklarının tespitine, İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı icra takibi sebebi ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, dava konusu 2 çekin müvekkiline istirdadına, çeklerin istirdadı mümkün olmadığı taktirde iptaline, asıl alacak üzerinden %20’ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının müşterek ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … Tic. A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Taraflar arasındaki Yetkili Satıcılık Sözleşmesi’ nin 62.9 maddesine göre; “Taraflar arasında çıkacak uyuşmazlıklarda, HMUK 287. maddesi uyarınca …nin defter ve kayıtları yegane ve münhasır delildir” maddesi gereği sadece müvekkili şirkete ait defter ve belgelerde inceleme yapılması gerektiğinden, bilirkişi raporuna itirazlarında davacının defter ve belgelerine göre rapor tazminine de itiraz edilerek delil olarak kullanılmamasını talep etmelerine rağmen, gerekçede bu rapordan da bahsedildiğini, davacı tarafın defter ve belgelerinin delil olarak kabul edilmesinin ve bu kayıtlara göre bilirkişi raporu tanzim edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 2-Bilirkişi raporunda belge ve kayıtların hatalı ve hukuka aykırı yorumlandığını, davacı ve davalı şirket kayıtlarında, müvekkili … tarafından davacıya teslim edildiği iddia edilen 12 adet senetten sadece birinin işli olduğu tespitinin yanlış olduğunu, davacı … ve davalı … arasında 12 adet senedin teslim edildiği konusunda ihtilaf olmadığını, sadece 1 adet 1.350.000,00 TL lik senedin tahsil edilmiş olması sebebiyle, her iki şirketin de cari hesabına işlendiğini, diğer 11 senedin müvekkili …’nin nazım hesabında işli olduğunu, eksik ve hatalı rapora itirazları dikkate alınmaksızın davanın kabulüne karar verildiğini, Bilirkişi raporunda davacının 16.824.240,18 TL alacaklı olduğu ifade edilmiş ise de; müvekkilinin kayıtlarına göre, müvekkilinin, davacıdan 11.426.582,68 TL alacaklı olduğunu, aradaki fark yaklaşık 28 milyon olup, bilirkişilerin bu farkın nereden kaynaklandığını, gerçek borçlu ve alacaklı şirketin ve taraf şirketlerin kayıtlarla ilgili mutabakat sağladıkları dönemlerin ortaya çıkarılması gerektiği halde, raporlardaki bu eksikliklerin giderilmediğini, dava ve takibe konu iki adet çek karşılığında davacıya senetler verildiğini, davacı uhdesinde bulunan 11 adet senedin nerede olduğu, icra takibine konu edilip edilmediği, edildi ise ne oranda tahsil edildiğinin henüz belli olmadığını ve davacı tarafça dava konusu edilen çeklerin ödenmediğini, bu sebeple çek ve bono arasında ödeme aracı-ödeme vaadi ayrımı yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, Davacı şirketin araçlarının teslimatının, müvekkilinin finansman sorunu sebebiyle geciktiğini, davacının zarar görmemesi, çeklerin bedelinin ödenmesi ve finansman kaynağı olarak kullanılması amacıyla, 27.06.2012 ve 17.08.2012 tarihlerinde … A.Ş.’ye ait 12.250.000,00 TL bedelli 12 adet emre muharrer senet davacı şirkete ciro ve teslim edildiğinden, bonolar halen davacı şirket nezdinde muhafaza edildiğini, davacıya gönderilen yazıda “ taleplerin karşılanacağı” nın belirtildiğini, davacı şirketin araç bedellerinden kaynaklı borcu devam ettiğinden, bu borç karşılığında alınan çeklerin bedelsiz olmadığını, teslim edilen bonoların, alım-satım sözleşmesinin halen devam ettiğinin kanıtı olduğunu, taraflar arasındaki alım-satım ilişkisinin anılan protokoller ve verilen kambiyo taahhütleri ile TBK madde 133 gereği yenilendiği halde mahkemenin yenilemeyi kabul etmediğini, haksız ve hukuka aykırı olarak bonolar ödenmeden ödeme gibi kabul edilmesinin mümkün olmadığını, Müvekkili şirkete ait defter, belge ve kayıtların, taraflar arası imzalanmış olan sözleşmelerin, senet teslim belgelerinin, hem cari hem de nazım hesapların yeniden, sağlıklı ve yeterli bir şekilde incelenerek, bu somut delil ve belgeler göz önünde tutularak rapor alınması ve kararın bu rapora göre verilmesi gerektiği halde, eksik inceleme ile yeterli deliller toplanmadan karar verildiğinden, müvekkili … yönünden kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf talebi yönünden; 1-…, Topçular Şubesi muhataplı, 15/12/2012 keşide tarihli, … çek numaralı 250.000,00 TL bedelli çek ile …, Topçular Şubesi muhataplı, 15/12/2012 keşide tarihli, … çek numaralı 250.000,00 TL bedelli çeklerin keşidecisi davacı … Tic. A.Ş., lehtarı … Tic. A.Ş. olup, lehtar ve davalı … Hizm. A.Ş. arasındaki 27/09/2011 tarihli 1646-c numaralı 3.050.000,00 TL limitli faktoring sözleşmesi düzenlendiği, tarihsiz ek limit arttırım sözleşmesi ile limitin 3.100.000,00 TL’na çıkarıldığı, … Tic. A.Ş.’ne ait … seri numaralı 30.04.2012 tarihli 140.780,00 TL tutarlı, … seri numaralı 30.04.2012 tarihli 140.780,007 tutarlı, … seri ve sıra numaralı 30.04.2012 tarihli 140.780,00 TL tutarlı, … seri ve sıra numaralı 30.04.2012 tarihli 140.780,00 TL faturalar karşılığı, 14/06/2012 tarihli çek tevdi bordosu ile … şirketi tarafından davalı … Hizm. A.Ş.’ne temlik ve ciro edildiği, davalı … tarafından tahsil cirosu ile … Bank’a ciro edildiği, 17/12/2012 tarihinde ibrazında karşılığı bulunmadığının çek arkasına şerh edildiği tespit edilmiştir.Faktoring ve alacağın temliki sözleşmesinin düzenlendiği 27/09/2011 tarihi ve çeklerin teslim edildiği 14/06/2012 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Finansal Kiralama, Factoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 22. maddesine göre, factoring şirketlerine, kambiyo senedine dayanan bir alacağı temlik alırken, temlik konusu alacağın dayanağı faturanın varlığını ve çekteki ciro silsilesinin düzgünlüğünü kontrol etme dışında, faturaya konu ürünlerin teslimini araştırma yükümlülüğü getirilmemiştir. Davaya konu çekler, faktoring ve alacağın temlik sözleşmesi ile temlik alındığı, ciro silsilesinin düzgün olduğu tespit edildiğinden, bu hali ile yönetmeliğin 22. maddesine göre usule uygun bir temlik söz konusu ise de; çeklerin davalı …’e verilme sebebi … şirketi ile arasındaki “Faktoring Sözleşmesi” olup, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, Faktoring Sözleşmesi alacağın temliki hükümlerini de bünyesinde barındıran karma nitelikli atipik bir sözleşme türüdür. Bu sebeple faktoring ilişkilerinde borçlu alacaklıya karşı ileri sürülebileceği def’ileri B.K.’nun 167/1 maddesi hükmü uyarınca (TBK 188/1 mad.) temlik alan durumundaki faktoring şirketine karşı da ileri sürülebilir. (Yargıtay 19. HD’nin 18/02/2019 tarihli 2017/3650 esas ve 2019/908 sayılı kararı, Yargıtay 11. HD’nin 01/10/2020 tarih ve 2020/4686-3742 esas ve kararı, ) Faktoring şirketine ciro yoluyla devredilen çeklerde keşideci davacı (borçlu), lehtar … A.Ş. (davalı ve önceki alacaklı), faktoring şirketi ise lehtardan çekleri ciro yoluyla temlik alan son hamil durumunda olup, faktoring işleminin taraflarından olduğundan, taraflar arasındaki davada 6361 sayılı yasanın 9/3 maddesi hükmünün uygulama yeri bulunmamakta, kanunun 9/2 maddesinin ve dolayısıyla 6098 sayılı TBK nın 188/1 maddesi hükmünün uygulanması gerekmektedir. Buna göre borçlu önceki alacaklısına karşı aralarındaki temel hukuki ilişkiden kaynaklanan şahsi defileri, alacağı önceki alacaklıdan faktoring sözleşmesi çerçevesinde temlik alan faktoring şirketlerine karşı da ileri sürebileceğinden, davacı taraf çeklerin bedelsiz olduğunu ileri sürüp, mahkemece de bedelsiz oldukları tespit edildiğinden, davanın … Hizm. A. Ş. yönünden de kabulü gerekirken reddine karar verilmesi yasal düzenlemelere aykırı olduğundan, davacının istinaf sebebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. 2-… A.Ş. tarafından davacı (çeki keşide eden/çek sahibi-borçlu) … A.Ş. aleyhine 500.000,00 TL asıl (2 adet çek) + 50.000,00 TL karşılıksız çek tazminatı + 1.500,00 TL komisyon + 6.404,11 TL işlemiş faiz (ticari) olmak üzere toplam 557.904,11 TL tutarındaki alacağın icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek (yıllık %13,75 (ticari) oranından az olmamak üzere artan oranlarda) faizi ile birlikte tahsili talebi ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 17/01/2013 tarihi itibariyle takibe geçtiği tespit edilmiştir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında kötüniyet tazminatının yasal dayanağı İİK 72/5. maddesidir. Menfi tespit davasında İİK 72/5. maddesi uyarınca kötü niyet tazminatına karar verilebilmesi için; davalı … Şirketi tarafından davacı aleyhine takip yapılması, açılan menfi tespit davasında davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi ve takibin kötü niyetle başlatıldığının kanıtlanması gerekip, davacı aleyhine … şirketi tarafından başlatılmış takip olmadığından, … Şirketi aleyhine kötüniyet tazminatı şartları oluşmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Davalı … yönünden ise; menfi tespit davasında alacaklının takipte kötü niyetli olduğunu kanıtlamak, davacı borçluya aittir. Yaptırılan bilirkişi incelemesi ile çeklerin verilmesine dayanak 4 adet 140.780,01 TL tutarlı faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, faturalara konu araçların teslim edilmediği tespit edilmiş ise de; faturaya konu araçların teslim edilmediğinin tespit edilmesi tek başına davalı … şirketinin takipte kötü niyetli olduğunu kanıtlamaya yeterli değildir. Çekler üzerinde avans çeki olduğuna ilişkin şerh bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı … doğrudan davacı ile ticari ilişki içerisinde olmadığından, hayatın olağan akışına göre; takip tarihi itibariyle, çeklerin avans çeki olarak verildiğini ve çeklerin verilmesine dayanak faturalara konu araçların teslim edilmediğini bilebilecek durumda olmadığı gibi, aksi davacı tarafça kanıtlanmamıştır. Bu hali ile … şirketinin takipte kötü niyetli olduğu kanıtlanmadığından, aleyhine kötüniyet tazminatı hükmedilmesi gerektiğine ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Davalı … Tic. A.Ş. vekilinin istinaf talebi yönünden; 1-Yargıtay HGK’nun 240-/09/2021 tarihli 2017/(13) 3-691 esas ve 2021/534 sayılı kararında belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nun 193. maddesinde düzenlenen delil sözleşmesi; ortaya çıkan uyuşmazlıkta belli bir hususun ne tür deliller ile ispatlanacağının taraflarca yazılı olarak saptanmasıdır. Buna göre “Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispat öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler (HMK, m.193/1). Maddenin ikinci fıkrasında ise delil sözleşmeleri ile ilgili olarak önemli bir hüküm getirilmiş ve taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin geçersiz olduğu ortaya konularak bu konuda uygulamada doğan birtakım tereddütlerin önüne geçilmiştir. Delil sözleşmesinin konusu ispattır. Bu sözleşmeler usul hukukuna ilişkindir. Çünkü, delil sözleşmesi asıl etkisini usul hukuku alanında gösterir. Delil sözleşmesi, belli bir hukuki ilişki için yapılabilir ve hangi hukuki ilişkinin hangi delil ile ispat edilebileceği konusundaki kararlaştırmanın açıkça gösterilmesi gerekir. Bir davanın tarafları, dava açılmadan önce veya sonra, bir hususun yalnız belli bir delil ile ispat edileceği hakkında bir sözleşme yaparlarsa, buna münhasır delil sözleşmesi denir. Yani bu hâlde, o husus yalnız delil sözleşmesi ile kabul edilmiş olan delil ile ispat edilebilir; başka bir delil ile ispat edilemez. Bir hususun ispatı için münhasır delil sözleşmesi yapılmış ise delil sözleşmesinde kararlaştırılan delilden (veya delillerden) başka delil kabul olunmaz. Buna göre taraflar, delil sözleşmesi ile aynı zamanda delillerini hasretmiş olurlar, yani taraflar, delil sözleşmesinde kararlaştırdıkları deliller dışında başka delil gösteremezler (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, c. 3, s. 2881 vd.). Davacı ve davalı … arasındaki 31/12/2006 tarihli tek satıcılık sözleşmesinin 62.9. maddesine dayanmış ise de; dosyaya sözleşmenin 1,26 ve 29. sayfalarını sunmuş olup, sunulan sözleşme sayfaları 62.9 maddeyi kapsamadığından, iddiasını kanıtlamadığı gibi, davalı … şirketi vekili, 05/01/206 tarihli delil dilekçesinde sadece müvekkilinin defter ve kayıtlarına delil olarak dayanmış, ancak 27/12/2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ise, her iki tarafın defter ve kayıtlarının yeniden incelenerek rapor alınmasını talep etmiştir.TMK 2. maddesi uyarınca herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Davalı … şirketi vekilinin 27/12/2017 tarihli dilekçe ile her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesini talep ettikten sonra, istinaf aşamasında aralarındaki delil sözleşmesi uyarınca sadece kendi defterleri incelenerek karar verilmesi gerektiğini ileri sürmesi TMK 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olup, bir hakkın açıkça kötüye kullanılması hiçbir hukuk düzeninde korunmayacağından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Davada davalı … şirketi dışında faktoring şirketi de taraf olup, tek satıcılık sözleşmesinin tarafı olmadığından, davacı ile … arasındaki delil sözleşmesi davalı … şirketini bağlamayacağından, ayrıca davalı … vekilinin sunmuş olduğu 05/01/2016 tarihli cevap dilekçesinin ikinci sayfasında; “Davacı şirketin araçlarının teslimatı, müvekkilin finansman sorunu sebebiyle gecikmiş” “taleplerin karşılanacağı hususu belirtilmiştir. Bu bakımdan davacı şirketin araç bedellerinden ibaret borcu devam etmektedir. Bu borç karşılığında alınan çekler bedelsiz değildir.” sözleri ile cevap dilekçesi tarihi itibariyle halen araçların teslim edilmediği sabittir. Davacı tarafın iddiası da araçların teslim edilmemesi sebebiyle borçlu olunmadığına ilişkin olup, davacının ticari defterlerinin incelenmesi sonuca etkili olmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 2-Davalı … vekilinin 19/07/2017 tarihli beyan dilekçesi ekinde sunulan 26/06/2012 tarihli … sayılı senet çıkış bordrosu ile davalı … şirketi tarafından, davacı …şirketine, 27/06/2012 tarihinde …’e ait her biri 1.350.000,00 TL tutarlı 6 adet, 16/08/2012 tarih ve … sayılı senet çıkış bordrosu ile 1 adet 500.000,00 TL, 1 adet 650.000,00 TL ve 4 adet 750.000,00 TL tutarlı 6 adet toplam 12 adet senedin elden teslim edildiği, davacı şirket vekilinin …’nin bilirkişi raporuna beyan dilekçesine karşı sunmuş olduğu 27/01/2018 tarihli dilekçede; davalı tarafın 11 adet senedin müvekkilinin nazım hesabında işli olduğunu iddia ettiğini, ancak müvekkili şirketin nazım hesap kullanmadığını beyan ettiğinden, aynı tarihli diğer dilekçesindeki “Davalı taraf dava konusu senetlerin 11 tanesinin ödendiğini ispat edememektedir” sözleri ile çekler karşılığı senetlerin alındığı tevil yollu ikrar edildiğinden, senetlerin verildiği ve halen davacı elinde olduğu dosya kapsamı ile sabit ise de; senetlerin ödendiğini ve borcun kalmadığını kanıtlamak davalı … şirketine ait olup, bilirkişi raporu ile 1 adet senet dışında ödeme bulunmadığı tespit edildiğinden ve aksi … şirketi tarafından kanıtlanmadığından raporun eksik olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.Bilirkişi tarafından defterler üzerinde yapılan inceleme ile; “Davacının ticari defterlerinde 1 adet 1.350.000,00 TL tutarlı senedin tahsil edildikten sonra 31.12.2012 tarihi itibari ile davacının davalı … firmasından 16.824.240,18 TL alacaklı olarak gözüktüğü, bu bakiyenin 31.12.2016 tarihi itibari ile de devam ettiği, talimat yolu ile alınan bilirkişi raporunda; “davalı …’nin defter ve kayıtlarına göre; 2014 ve 2015 yılı sonunda 11.426.582,68 TL davacıdan alacaklı olarak görünmekte olup, ibraz olunan 2012 yılı muavin hesap kaydına göre, dava konusu çek kayıtları 14.06.2012 kayıt tarihinde … yevmiye numaralı kayıtta açıklamasında “15/12/2012- 2012001899ÇG:A71526” görünmekte olup 250.000,00 TL açık hesaba karşılık alınmış olup 14.06.2012 kayıt tarihinde alınan çeklerle birlikte bakiye 14.200.057,32 TL davalının fazla tahsilatı (ters bakiye) görünmektedir. Ancak davalı … A.Ş.’nin cevabına göre de, kendilerinin mal vermeden avans çeki olarak dava konusu çekleri aldıkları ve protokolle sonradan bir kısım teminat senetleri verdikleri açık olup, kayıtlarda da borçlu oldukları çeklere dair ters kayıtlarla borçları kapattıkları da kayıtlardan anlaşılmaktadır. Ancak çekin vasfının ödeme aracı, bononun vasfının ödeme vaadi olmasına rağmen, bonoların ödenmeden ödeme gibi kabul edilmesi ve borcun bu şekilde tasfiye edilmesinin kabulünün mümkün gözükmediği” belirtilmiştir. Taraf defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonunda; taraf defterlerinde tespit edilen alacak ve borç miktarı yönünden fark olduğu tespit edilmiş ise de; davalı …’nin alacak kaydının verilen bonoların alacak kaydedilmesinden kaynaklandığı bilirkişi raporu ile sabittir. TTK 780. maddesinde çek; kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi için havaleyi içermesi gerekip, bu vasfı sebebiyle yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca kayıtsız şartsız ödeme aracı, bono ise TTK 776. maddesindeki “kayıtsız şartsız ödeme vaadini” içermesi sebebiyle bir ödeme vaadidir. Bono çekte olduğu gibi kayıtsız şartsız ödeme aracı olmadığından, bu niteliği gereği ödenmediği sürece mevcut borçtan düşülmesi mümkün değildir. Davalı tarafça da verilen bonolardan 1.350.000,00 TL tutarlı olan dışındakilerin ödendiğinin iddia ve ispat edilmediği, ödenen tek bono bedelinin mahsubu halinde dahi davalı şirketin almış olduğu avans çeklerinden dolayı davacı şirkete borçlu olduğu sabit olduğundan, dava bakiye alacağın tahsiline ilişkin olmadığından, davacı şirketin takip miktarı kadar borcunun olmadığının tespiti davanın kabulü için yeterli olup, davalı …’nin alacaklı görünme sebebinin, teslim edilmeyen araç bedelleri için avans olarak verilen çekler karşılığında verilmiş ve ödendiği kanıtlanmamış 11 adet senet bedelinin alacak kaydedilmesinden kaynaklandığı sabit olduğundan, taraf defterleri arasındaki alacak ve borç miktarının birbirini doğrulamaması sebebiyle yeniden rapor alınması gerektiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların beyanları ve alınan bilirkişi raporu ile; davacının dava ve takip konusu çekleri aralarındaki tek satıcılık sözleşmesi uyarınca sipariş ettiği araç bedeli için avans olarak verdiği, ancak davalı … tarafından araçların taahhüt edilen tarihte ve mahkemece karar verildiği tarihe kadar teslim edilmediği sabit olup, bu hali ile verilen avans çeklerinin karşılıksız kaldığı sübuta erdiğinden, davacı tarafın taleplerin karşılanacağı taahhütleri sebebiyle borcun devam ettiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Davalı … vekili tarafından, verilen bonolar ve protokoller ile taraflar arasındaki alım satım ilişkisinin yenilendiğini iddia etmiş ise de; TBK 133. maddesindeki; yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur düzenlemesi karşısında bu iddiasını davacı ile arasındaki yenileme iradesini açıkça gösteren sözleşme sunarak kanıtlaması gerekip, yazılı sözleşme sunulmadığından, bonoların, verilen avans çeklerinin finans temini amacıyla faktoring işlemine konu edilmesi, taahhüt edilen araçların taahhüt edilen sürede teslim edilememesi sebebiyle “teminat” olarak verildiği beyan edildiğinden, borcun yenilenmesi olarak kabul edilmeyeceğinden, davalı vekilinin mahkemece bu hususun nazara alınmamasının kanuna aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Mahkemece tarafların sunduğu delillerin toplandığı, taraf defterleri üzerinde inceleme yaptırıldığı, alınan rapor ile davacı şirketin çekleri avans olarak verdiği, çeklerin verilme sebebine konu araçların davada karar verilinceye kadar davacı taraf teslim edilmediği, teminat olarak verilen bonoların ödendiğinin davalı tarafça kanıtlanmadığı sabit olduğundan, alınan bilirkişi raporları denetime açık ve karar vermeye yeterli olduğundan, davalı vekilinin yeniden rapor alınması gerektiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Davalı … şirketi vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin, istinaf sebebinin kısmen kabulü ile kararın kaldırılmasına, kaldırma sebebi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince menfi tespit talebinin her iki davalı yönünden kabulü yönünde hüküm kurulmasına, davacı taraf çek istirdadı talebinde bulunmuş ise de çekler karşılığı verilen bonolardan 11 adedinin halen davacı yedinde olduğu sabit olduğundan, bonolar iade edilmediği sürece çeklerin istirdadı istenemeyeceğinden, bu yöne ilişkin talebin reddine karar karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı … şirketi vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 3- İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/04/2018 tarih, 2015/1172 E. 2018/365 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, kaldırma sebebi nazara alındığında, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 4- Davanın her iki davalı yönünden KABULÜ ile, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibi sebebi ile davalılara BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE ve TAKİBİN İPTALİNE, 5- Çeklerin istirdadı ve iptaline ilişkin talebin REDDİNE, 6- Davacının kötü niyet tazminat talebinin yasal koşulları oluşmadığından REDDİNE, 7- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 8- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 34.155,00 TL nispi karar harcından peşin alınan 8.538,75 TL’nin mahsubu ile bakiye 25.616,25 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 8/a- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 27,70 TL başvurma harcı, 8.538,75 peşin harç, 4,10 TL vekalet harcı, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, 428,65 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 10.399,17 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 8/b- Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan, yargılama giderlerinin, üzerilerinde bırakılmasına,8/c-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(1). maddesine göre 33.950,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 9- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;9/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan 35,90 TL istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,9/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 75,25 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 175,35 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 9/c- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 34.155,00 TL nispi karar harcından peşin alınan 8.538,75 TL’nin mahsubu ile bakiye 25.616,25 TL harcın davalı … Tic. A.Ş.’den tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 9/ç- Davalı … Tic. A.Ş. tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 9/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 10- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/06/2022