Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1066 E. 2022/714 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1066 Esas
KARAR NO: 2022/714
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2018
NUMARASI: 2016/248 E. – 2018/174 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın 2015 yılında kuyumculuk alanında faaliyet göstermek üzere … ve … tarafından kurulduğunu, … markasının müvekkili şirketin bir kısım ortakları tarafından daha önce kurulmuş olan … Dış. Tic. Ltd. Şti. tarafından … numarası ile TPE nezdinde tescil edildiğini, markanın aynı zamanda 2011 yılından bu yana mağaza ismi olarak kullanıldığını, 2015 yılında kurulan davacı şirket ile … nolu … markasının tüm haklarının devralındığını ve 5 yıldan bu yana markanın aralıksız olarak kullanıldığını, … markalı ürünlerin önde gelen alışveriş mağazalarında satıldığını, birçok ülkede markanın tescil edildiğini, www…com.tr isimli internet sitesinin 2013 yılında alındığını, pek çok alışveriş merkezinde kendi mağazası olduğu gibi ünlü mağazalarda da satışlarının gerçekleştiğini, davalı tarafın tamamen fantezi ve özgün olan markayı aynı şekli ile tescil ettirmesinin kötü niyetli olduğunu, davalıya markayı geri çekmesi için ihtarname gönderilmesine rağmen bir sonuç alınamadığını, davalının markası farklı sınıflarda tescil edilmiş olsa da müvekkilinin markasının tescilli olduğu 14. sınıfta yer alan emtialar ile benzer olduğunu, ürünlerin benzer alıcı kitlesine hitap ettiği, davalı tarafın eylemlerinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanına tecavüz ettiğini, müvekkilinin … markasının gerçek hak sahibi olduğunu, açıklanan sebeplerle, davalının marka hakkına tecavüz, haksız rekabet ve ticaret unvanına tecavüz teşkil eden eylemlerinin tespiti ile men’ine, davalı adına tescilli … nolu … markasının hükümsüz kılınmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … markasının sahibi olduğunu ve markayı 18., 25. ve 35. sınıfta yer alan emtialarda tescil ettirdiğini, müvekkilinin başvurusuna davacı tarafından itiraz edilmediğini, taraflara ait markaların aynı ürün ve hizmet sınıfında tescilli olmadıklarını, müvekkilinin deri sektöründe faaliyet gösterdiğini ve markayı kullandığını, ürettiği ürünlerin iç piyasaya sürülmeyerek Rusya’ya ihraç edildiğini, davacı tarafın ise markayı 14. sınıfta yer alan kuyumculuk eşyalarında kullandığını, davacı şirketin Mayıs 2015’de kurulmuş yeni bir şirket olduğunu müvekkilinin şirketinin geçmişinin daha eskiye dayandığını, davalıya yapılan haksız ithamların kabul edilemez olduğunu, müvekkilinin İzmir’de mukim saygın bir ailenin şirketi olduğunu, davacının tedbir talebinin reddedilmesi gerektiğini, açıklanan sebeplerle, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Toplanan deliller kapsamında her ne kadar bilirkişi tarafından markanın kısmen hükümsüzlüğüne karar verilebileceği belirtilmişse de, davalının bariz kötü niyeti gözönüne alınarak davacı … San ve Tic A.Ş tarafından davalı şirket aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile davalının TPMK nezdinde tescilli … tescil nolu … ibareli markasının tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davacı yanın tecavüz ve haksız rekabete ilişkin diğer taleplerinin reddine, kesinleşen karar örneğinin resen kuruma gönderilmesine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı yanın, müvekkili şirketin TPE nezdinde yaptığı başvuruya itiraz etmediğini, dolayısıyla müvekkili şirketin 16.03.2016 tarihinden itibaren 10 yıl boyunca 18., 25. ve 35. hizmet sınıflarında … markasının resmi sahibi olduğunu, davacı yanın TPE nezdinde herhangi bir itirazda bulunmayıp, daha sonra dava yolu ile müvekkili firma adına tescilli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep etmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacı yanın sınıfı (14.Sınıf) ile müvekkili şirketin sınıflarının birbirinden farklı olduğunu, müvekkili şirketin deri sektöründe olup, bu sektörde anılı markayı kullandığını ve ürettiği ürünleri de genellikle Rusya’ya ihraç ettiğini, iç piyasaya sürmediğini, davacı yanın anılı markayı tescil ettirdiği hizmet sınıfının ise 14. sınıf olduğunu, davacı tarafın özellikle gümüş takı, takı ve aksesuar konusunda hizmet vermekte olduğunu, deri sektöründe faaliyet gösteren müvekkili firma ile tüketici nezdinde hiçbir ilgisi bulunmadığını, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında göz önüne alınması gereken kriterlerin bulunduğunu, her somut olay için bu hususların araştırılması gerektiğini,-Davacı yan 11.05.2015 tarihinde yeni kurulmuş bir şirket olduğunu ve … işi ile iştigal ettiğini, müvekkili şirketin çok daha eski bir şirket olup, yetkilileri “…” grup olarak başta İzmir olmak üzere birçok ilde hizmet vermekte ve … markası için başvuru tarihi dikkate alındığında anılı markada daha önceden hak sahibi olduklarını, Davacı yanın 35. sınıf için TPE ye yaptığı tescil talebinin ret edilmesinin tek sebebinin müvekkili şirketin kendilerinden çok daha evvel bu başvuruyu yapıp markanın kullanım hakkını elde etmiş olmasından kaynaklandığını, davacı tarafın davalı müvekkili şirket markasının tescil olduğu sınıflarda gerçek hak sahibi olduğu konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığı, davalı müvekkili şirketin marka başvurusu esnasında kötöniyetli olduğu konusunda davacı tarafça ispat edilemediğini, -Davacının tescilini sağlamaya çalıştığı 35. sınıfın genel olarak “Mağazacılık” ile ilgili olduğunu, mağazacılıkla ilgili olan 35. sınıfın, tescilli marka sahibi firmaların esas faaliyet sahasından bağımsız olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, davacının … davalı müvekkilinin ise … sektöründe hizmet verdiği dikkate alındığında 35. Sınıf kapsamında mağazacılık alanında herhangi bir çakışmanın yaşanmasının da tüketici nezdinde bir karışıklığa sebebiyet vermesinin de mümkün olmadığını, istinaf taleplerinin kabulü ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalının aynı markanın 14. Sınıftaki ürünler için müvekkili adına tescilli olması sebebiyle bu sınıfta yer alan ürünler için markasını tescil ettiremediğini, bu engeli aşmak için 35. sınıftaki hizmetler kapsamına müvekkilleri şirketin ağırlıklı iştigal konusu olan ürünlerin perakende satış hizmetlerini de eklediklerini, davalı markası kapsamında bulunan ilgili bölümün”Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil).” bu şekilde olup, müvekkilince çok önceden kullanıldığını, 18, 25. ve 14. sınıftaki ürünlerin birbiriyle bağlantılı nitelikte ürünler olduklarını, bunların satış ve dağıtım kanallarının da aynı olduklarını, özellikle kadın tüketicilere hitap ettiklerini, ağırlıklı olarak altın, gümüş gibi değerli ve yarı değerli madenlerden yapılmış kuyumculuk eşya ve aksesuarların üretim, satış ve dağıtımı ile iştigal eden müvekkilinin … markasını birebir taklit eden davalının, takı ve aksesuar ürünleri ile bağlantılı, birbirini tamamlayan, aynı satış kanalları ile tüketiciye sunulan ürünler için tescilli markasının müvekkili markası ile iltibas yaratamayacağının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin tamamıyla fantezi bir sözcük olan … markasını apostrof işaretine kadar kopyalayan ve kendi adına tescil ettirerek müvekkili markasından haksız yarar sağlamak kastı ile hareket eden davalının kötü niyetli olduğunu, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Olaya uygulanacak mülga 556 Sayılı Marka KHK’da markanın kötü niyetle tescili açık bir hükümsüzlük sebebi sayılmamış olmakla beraber, yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre kötü niyetli tescil bir hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmektedir. Marka başvurusunun hangi hallerde kötü niyetle yapıldığı hususu somut olayın özelliklerine göre her bir davada ayrı ayrı değerlendirilecek olmakla birlikte, Daire uygulamalarında daha ziyade markanın kullanmak için değil, başkalarına şantaj yapmak ve para koparmak, başkalarının ticaretine engel olmak veya kendisine duyulan güveni kötüye kullanarak markayı kendi adına tescil ettirmek, sözleşme hükmüne aykırı olarak markayı adına tescil ettirmek gibi hususlar genel kötü niyet sebepleri olarak görülmektedir. Bu anlamda tanınmış markanın bile aynısını veya benzerini tescil ettirmek tek başına kötü niyetli marka tescili olarak yorumlanamaz. Zira kanun koyucu, tanınmış markanın aynısı veya benzerini tescil ettirmeye KHK’nın 8/4. (6769 s. SMK’nın 6/5 m) maddesinde ayrı bir sonuç bağlamıştır. Böyle bir durumda, hangi mal ve hizmetler yönünden markanın tescilli tanınmış markaya zarar verecek veya haksız yararlanmaya sebebiyet verecek ise sadece o markalar yönünden başvuru reddedilecektir. Mahkemece, davalının, davacının markasının çok benzerini kullanarak tescil ettirmeye çalışmasının kötü niyetli bir davranış olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, yukarıda da açıklanan ilkeler doğrultusunda başka bir emare olmaksızın salt markanın çok benzerinin tescil ettirilmeye çalışılması kullanılması kötü niyet olarak kabul edilemez. Somut olayda, davacı markası 14. sınıfta, Davalı tarafın markası ise 18. 25. ve 35. sınıfta tescilidir. Her ne kadar taraflara ait markalar birebir aynı olsa da tescil edildikleri sınıflar birbirinden farklı olup, markaların kullanım amaçlarının, kullanıcılarının, ticari pazara ulaşmalarında kullanılan satış noktalarının ve hitap ettiği kullanıcı grubunun farklı olması sebebiyle markaların farklı mallara ilişkin olduğu sadece 35. sınıf ayrıntılı olarak incelendiğinde “Müşterilerin mollan elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması İçin Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); atomlar, mücevherler, kıymetti taşlar ve bunlardan mamut taktlar, kol düğmeleri; kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman Ölçme cihazları (kronometreler ve parçalan, saat kordonları dahil) matlarının bir araya getirilmesi hizmetlerinde” kapsamında ürünlerin piyasa anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap etmeleri, benzer ihtiyaçları gidermede kullanılmaları, son kullanıcıları, birbiri yerine ikame edilebilmeleri, rekabet etme olanaklarının bulunması, dağıtım kanallarının ortak olması, kullanım yöntemleri ve hedeflenen halk kesimlerinin dikkate alındığında, davalı markalarının tescilli bulunduğu; 35. sınıfta yer alan Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamut takılar, kof düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil) mallarının bir araya getirilmesi” hizmetlerinde davacı markasının tescilli bulunduğu mallarla benzerlik arz ettiği, bu hizmetler bakımından kısmen hükümsüzlük kararı verilebileceği, diğer sınıflar yönünden belirtilen hususlar hep bir arada gözetildiğinde Mahkemece, marka tescilinin kötü niyetle yapıldığı sonucuna varılarak tüm sınıflar yönünden hükümsüzlük kararı verilmesi isabetli görülmemiştir. Mahkemece, davalının kötüniyetli olduğu kabul edilerek, dava konusu markanın tescil ettirildiği tüm mal ve hizmet sınıfları yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuş olmakla, tüm sınıfları yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/06/2018 tarih, 2016/248 E., 2018/174 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davacının davasının kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacının davalı aleyhine açtığı işbu davanın KISMEN KABÜLÜNE; 3/a- Davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumunda davalının TPMK nezdinde tescilli … tescil nolu … ibareli markasının tescil edildiği 35. sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamut takılar, kof düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil) mallarının bir araya getirilmesi” hizmetleri bakımından kısmen hükümsüzlüğüne, diğer sınıflar yönünden açılan davanın reddine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 54,50 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 29,20 TL peşin harç, 4,30 TL vekalet ücreti, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 402,20 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 1.464,90 TL yargılama giderinden davanın kabul red oranına göre hesaplanan 488,30 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, ret edilen kısım yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/c- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 32,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 130,60 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/d- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5/e- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 28/04/2022