Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1054 E. 2022/815 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1054
KARAR NO: 2022/815
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/06/2018
NUMARASI: 2015/1130 E. – 2018/305 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı alacaklının davacı müvekkili hakkında Körfez İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını,yapılması gereken tebligatın 1. dereceden yakını olmayan …’e 01/04/2013 tarihinde tebliğ ettirildiğini, takibe dayanak olan çekin sahte olduğunu ve çekin üzerindeki imzanın müvekkile ait olmadığını, müvekkilinin, davalıya takip konusu borcu olmadığını beyan ederek, menfi tespit davalarının kabulü ile Körfez İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında belirtilen borcun müvekkile ait olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu çekte davalının ciranta olduğu, davacının ise keşideci olarak gözüktüğü, tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verildiği, davalının kesin sürede ticari defterlerini bilirkişi incelemesine sunmadığı, dava konusu çekin davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığının tespit edildiği, davacının dava konusu çekteki imzayı kabul etmediği, ATK ve Jandarma Kriminal Amirliği tarafından çekteki imza basit nitelikte olduğundan davacıya ait olup olmadığının tespit edilmediğinin bildirildiği, çekteki imza ile davacının celp edilen imza asıllarını içeren belgelerdeki imzalar üzerinde mahkememizce yapılan gözlemde bu imzaların birbirine benzemediği anlaşılarak dava konusu çekteki imzanın davacıya ait olduğu tespit edilmediğinden davanın kabulüne,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Bilirkişi tarafından düzenlenen 20.02.2018 tarihli raporda; taraflar arasında bir ticari ilişki olduğunun belirtildiğini, ATK ve Jandarma Kriminal Amirliği raporunda, çekteki imzanın, basit nitelikte olduğundan davacıya ait olup olmadığının tespit edilmediğinin bildirildiği, 2-Ancak Yerel mahkemenin, söz konusu raporlarda söz konusu çekteki imzanın net bir şekilde davacıya ait olup olmadığını öngörmeden, yalnızca çekteki imza ile davacının celp edilen imza asıllarını içeren belgelerdeki imzalar üzerinde yerel mahkemece gözlem yapılarak söz konusu bu imzaların birbirine benzemediğinin anlaşıldığı beyan edilip, bu sebeble de yerel mahkeme tarafından verilen davanın kabulü kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, yukarıda belirtilen sebeplerle ve HMK m. 355 hükmü gereğince re’sen gözetilecek sebeblerle istinaf incelemesi yapılarak mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini müvekkili şirket adına talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 72.maddesi gereğince açılan menfi tespit davasıdır. Davacı aleyhine 15.000,00 TL bedelli çek sebebiyle, Körfez İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında toplam 16.612,81 TL alacak için kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatılmış ve takip kesinleşmiştir. Mahkemece önce ATK Fizik İhtisas Dairesinden alınan 07/06/2016 tarihli raporda, dava konusu çekin arka yüzünde … Börekçisi – … kaşesi üzerinde atılı 3. Ciro imzasının, teşhise götürecek önemli karakteristik materyal içermeyen, karalama tarzında, tersimi basit taklidi kolay imza olması sebebiyle söz konusu imzanın aidiyetinin bu meyanda sorulduğu üzere …’ in eli ürünü olup olmadığının hususunun tespit edilemediği bildirilmiş, daha sonra alınan Jandarma Kriminal Laboratuvarı tarafından düzenlenen 24/10/2016 tarihli raporda, çekin arka yüzünde bulunan kaşe üzerindeki imzanın basit tersimli ve taklidi kolay nitelikte imza olduğu, imzanın … eli ürünü olup olmadığı hususunda müspet ya da menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığının bildirildiği, mukayese belge ve imza örneklerinin senet keşide tarihine yakın tarihlere ait oldukları, bu sebeple bilirkişi raporlarının teknik yeterliliğe haiz ve dosya kapsamına uygun oldukları görülmüştür. Mahkemece ayrıca taraf ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak mali müşavir bilirkişiden alınan 20/02/2018 tarihli raporda da, davacının TTK’ nın amir hükümleri ve VUK çerçevesinde defter tasdiklerinin yapıldığı, davacının gelir vergisine tabi vergi mükellefi olduğu, taraflar arasında ticari bir ilişkinin olduğu, dava konusu çekin davacının defter kayıtlarında görülmediği, dava dosyasında ve davacının sunmuş olduğu işletme defterine göre, takip tarihi itibariyle dava konusu çek sebebiyle davacının davalıya borçlu olup olmadığı ve davalının davacıdan olası alacak miktarı ile ilgili belgelerin olmadığı, dolayısı ile tarafların olası alacak veya borç miktarının belirlenmesinin mümkün olmadığı, davalının ticari defterlerini incelemeye sunmadığı belirtilmiştir. Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir. Borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde imzaya ilişkin iddiası mutlak def’idir. “….Senetteki imzanın inkarı halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükü belgeyi elinde bulunduran senet alacaklısına aittir. Yargılama sırasında takibe konu senedin kaybolmuş olduğu tespit edildiğinden davalılar imzanın davacı borçlu şirket yetkilisine ait olduğunu ispatlayamamıştır. İmzada sahtecilik iddiası kambiyo senetlerinde mutlak defi olup, lehdar ve ciro yolu ile hamil olan cirantalara ve son hamile karşı ileri sürülebilir…” (Yargıtay 11. HD 2020/5093 E. 2021/5318 K.) Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere, çekte sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün çekteki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı açık olup, davalı tarafça, senet altındaki imzanın davacıya ait olduğu kanıtlanamamıştır. Sonuç olarak senet üzerindeki imzanın sahteliğinin mutlak defi olması, dava konu bonodaki imzanın davacıya ait olmadığı tespiti, bu sebeple davacının davalıya dava konu bonodan dolayı borçlu kabul edilemeyeceği, davalı tarafça istinaf dilekçesinde ileri sürülen itirazlarının mutlak defi karşısında sonuca bir etkisinin bulunmadığı, somut olayda davacı kendi imzasının sahteliğine dayandığından mutlak defi niteliğindeki iddiasını herkese karşı ileri sürülebileceği anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/06/2018 tarih ve 2015/1130 E., 2018/305 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.134,82 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 283,71 TL harcın mahsubu ile bakiye 851,11 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2022