Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1050 E. 2022/858 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1050
KARAR NO: 2022/858
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2018
NUMARASI: 2016/131 E. – 2018/696 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı banka tarafından davacı ve davacının daha önce ortağı bulunduğu … Tic.Ltd.Şti.ile diğer ortaklar …, … aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından 10/11/2014 tanzim, 01/12/2014 vade tarihli ve 135.000,00 TL bedelli senet ile ilgili icra takibine geçildiğini, takip borçlularına örnek 10 kambiyo senetlerine mahsus ilamsız takiplere müstenit ödeme emrinin tebliğe çıkarıldığını, dosya borcunun bir kısmının diğer borçlular tarafından ödendiğini, dosya borcunun toplam ferileriyle birlikte 89.750,00 TL’lik kısmının ise davacı tarafından haciz baskısı altında icra dosyasına ödendiğini, ödemede bulunulurken istirdat davası açma haklarının taleple saklı tutulduğunu, çünkü davacının davalı tarafa icra takibine konu senetten doğan borcu bulunmadığını, zira senedin altındaki imzanın davacıya ait olmadığını, bununla ilgili olarak İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/1268 esas sayılı dosyası üzerinden dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda davacının imza örnekleri alınarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, raporda imzanın davacıya ait olduğunun ortaya çıktığını, imza incelemesi için dosyanın ATK ya gönderilmesini talep ettiklerini, çünkü senedin altındaki imza ile davacının gerçek imzası arasında açıkça fark olduğunu, bilirkişi raporunun yetersiz kaldığını, ayrıca mahkemede borca yönelik itirazlarının da değerlendirilmediğini, buna rağmen mahkeme tarafından tüm talepleriyle birlikte rapora dayanılarak davanın reddedildiğini, kararı temyiz ettiklerini, davacının dava dışı takip borçlusu … Tic.Ltd.Şti.nden 08/08/2012 tarihinde ortaklıktan çıktığını, senedin tanzim tarihinin ise 10/11/2014 olduğunu, davacının ortaklıktan ayrıldıktan sonra şirket ve diğer ortaklarla hiçbir bağı kalmadığını, böyle bir senedi imzalamasının mümkün olmadığını, davacının daha önce ortağı olduğu … firmasının kullanmış olduğu 06/08/2012 tarihli genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, davalı bankanın kredi sözleşmesi imzalattırırken aynı işlem esnasında hileli bir şekilde boş senet de vücuda getirdiğini, senedin imza kısmı dahil tüm unsurlarının sonradan doldurulduğunu, genel kredi sözleşmesinin tanzim tarihinden çok sonra düzenlendiğini, her ne kadar senet TTK uyarınca soyut borç ilişkisini ihtiva etse de davalı banka gibi kurumsal bir firmanın davacıya ödediğini iddia ettiği ve senede konu edilen meblağın kayıt altında olması gerektiğini, borcu kabul etmemekle birlikte davacının kefil olduğu kredinin ödendiğini, dolayısı ile senedin bedelsiz kaldığını, bu sebeplerle haciz baskısı altında ödenen toplam 89.750,00 TL.nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, asıl alacağın %20.sinden aşağı olmamak üzere tazminatın davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının ortaklıktan çıkıp çıkmamasının davacının takip konusu senedi imzalamadığına veya senet borcu olmadığına etki etmediğini, davacının tacir olup, TTK madde 18 hükmü gereğince basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiğini, takip konusu senedi imzalarken senetten dolayı doğabilecek tüm hak ve borçların farkında olduğunu, basiretli bir tacirin Genel Kredi Sözleşmesi ile senedi ayırabilecek nitelikte olması gerektiğini, …madde 72.de belirtildiği üzere “borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” denildiğini, davacının takip öncesinde veya takip sırasında böyle bir girişimi olmadığını, takip konusu senet üzerindeki imza ile davacının kefil olduğunu kabul ettiği genel kredi sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olduğunun çıplak gözle yapılacak bir inceleme ile bile anlaşılabildiğini, senet üzerinde belirtilen isim ve adreste, genel kredi sözleşmesinde belirtilen isim ve adresinde davacı tarafından el yazısı ile yazıldığını, ayrıca senet borçluları hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından çıkılan hacizde 11/10/2014 tarihinde düzenlenen haciz tutanağında da davacının imzasının mevcut olduğunu, bu konuyla ilgili pek çok Yargıtay kararı bulunduğunu, takibe konu senedin tamamen tarafların iradeleriyle doldurulmuş ise de kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafından alınmış boş bir senet olması durumunda da TTK.nın 680.maddesinin açığa senet düzenlenmesine cevaz verdiğini, tarafların aralarındaki anlaşmaya uygun olarak doldurulmadığını iddia ediyorlar ise bu durumun aksini ispatın ancak yazılı delille mümkün olduğunu, senedin boş olduğunu iddia eden davacının ispat yükü kendisine ait olup, bu durumu yazılı delille ispatlaması gerektiğini, fakat davacı tarafça herhangi bir yazılı delil sunulmadığını, Yargıtayın bu yönde bir çok kararı bulunduğunu, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Bu genel açıklamaların ışığında tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı tarafça davaya konu 10/11/2014 tanzim tarihli 01/12/2014 vade tarihli 135.000,00 TL meblağlı senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığı, kendisi hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas dosyasına haciz tehdidi altında ödeme yaptığından bahisle ödemiş oldukları miktarın istirdatına karar verilmesini talep etmiş ise de, gerek Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda gerekse İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/1268 esas, 2016/1 karar sayılı, 21/01/2016 karar tarihli, Yargıtayca onanan ve 01/07/2017 tarihinde kesinleşen dosyasından alınan bilirkişi raporunda davaya ve takibe konu senet altındaki imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkili davacının, dava dışı aynı zamanda takip borçlusu … Tic.Ltd.Şti’nden 08.08.2012 tarihinde ortaklıktan çıktığını, icra takibine konu edilen senedin tanzim tarihinin ise 10.11.2014 olduğunu, Müvekkilinin, ortaklıktan ayrıldıktan sonra şirket ve diğer ortaklarla hiçbir şekilde bağı kalmadığını, Müvekkilinin böyle bir senedi imzalamasının mümkün olmadığını, Müvekkillinin daha evvel ortağı bulunduğu … firmasının kullanmış olduğu kredi sözleşmesine kefil olduğunu, bununla ilgili 06.08.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi bulunduğunu, davalı bankanın müvekkiline kredi sözleşmesini imzalattırırken aynı işlem esnasında hileli bir şekilde boş senet de vücuda getirdiğini, müvekkilinin kesinlikle iş bu senetten kaynaklanan borcu bulunmadığını, senedin imza kısmı dahil tüm unsurlarının sonradan doldurulduğunu, genel kredi sözleşmesinin tanzim tarihinden çok sonra 10.11.2014 tarihinde düzenlendiğini, her ne kadar senet Türk Ticaret Kanunu uyarınca soyut borç ilişkisini ihtiva etse de davalı banka gibi kurumsal bir firmanın müvekkiline ödediğini iddia ettiği ve senede konu edilen meblağın kayıt altında olması gerektiğini, borcu kabul etmemekle birlikte müvekkilinin kefil olduğu kredinin ödendiğini, dolayısıyla senedin bedelsiz kaldığını, her ne yapılan imza incelemesi sonucunda imzanın müvekkilinin eli ürünü olduğu ortaya çıkmış olsa da borcun varlığı yönünden inceleme yapılmadığından kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın istinaf dilekçesinin içeriğinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu itiraz ettiklerini, bu sebeple istinaf iddialarının reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında icra takibine dayanak senedin davacı tarafından müteselsil kefil imzası ile düzenlenerek davalı bankaya verildiği, senedin kambiyo senedi vasfını taşıdığı, davalı bankanın yetkili hamil olduğu, dava dışı kredi borçlusu ile davalı banka arasında ayrıca akdedilen genel kredi sözleşmesi bulunduğu, davacının sözleşmede müteselsil kefil olduğu hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, icra takibine dayanak senedin davalı banka tarafından anlaşmaya aykırı doldurulup doldurulmadığı, senedin davacının müteselsil kefil olduğu genel kredi sözleşmesinin teminatı olup olmadığı, senet teminat senedi ise davacının dava tarihi itibarıyla genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının bulunup bulunmadığı, davacının dava konusu icra takibi ile talep edilen alacaktan sorumlu olup olmadığı hususundan kaynaklanmaktadır. Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde; Dava konusu icra takibine dayanak senet kambiyo senedine ilişkin unsurları taşımakta olup, kambiyo senedi vasfına haizdir. Senedin teminat senedi olduğu, anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını ileri süren davacı işbu iddialarını yazılı delil ile ispat yükü altındadır. İmza incelemesi usulüne uygun yapılmış olup, davacı bu konudaki iddiasını ispatlayamamıştır.Davalı bankanın dava konusu takip dayanağı senedin teminat senedi olduğuna ilişkin açık bir kabulü bulunmamaktadır. Bu durumda takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu ve anlaşmaya aykırı doldurulduğunu davacı yan usulüne uygun deliller ile ispatlayamamıştır. Dava konusu senet ile genel kredi sözleşme tarihlerinin farklı tarihler olduğu, kredi sözleşmesinde senede dair bir atıf bulunmadığı, kredi miktarı ile senet bedelinin farklı olması sebebiyle kredi sözleşmesinin teminatı olduğu ispatlanamamıştır. Öte yandan işbu dava konusu icra takibi senede dayalı olarak yapılmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere senet, davacının, senedin müteselsil kefil olduğu genel kredi sözleşmesinin teminatı olduğunu usulüne uygun delillerle ispatlayamadığından genel kredi sözleşmesinde yer alan davacı kefaletinin geçerli olup olmadığının değerlendirilmesinin sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Hal böyle olunca takip dayanağı senedin kambiyo senedi vasfında bulunduğu, sebepten mücerret olduğu, davacının senedin teminat senedi olduğunu ve sonradan anlaşmaya aykırı doldurulduğunu usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı anlaşıldığından, 6100 Sayılı HMK’nın 359/3. maddesi uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici sebeplere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, 6100 Sayılı HMK’nın 355/1. maddesi gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.b/1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/05/2018 tarih ve 2016/131 E., 2018/696 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/05/2022