Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1048 E. 2022/561 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1048
KARAR NO: 2022/561
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2018
NUMARASI: 2017/13 E. – 2018/602 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin murisi ve davaya konu senette borçlu kısmında adı geçen …’ın 1970 yılında Almanya’ya işçi olarak gittiğini ancak geçirdiği bir iş kazası neticesinde 1978 yılında Türkiye’ye dönüş yaptığını, bu tarihten sonra ticarete atıldığını ancak ticarette başarılı olamadığını, himayesi altına aldığı yeğeni …’ın ise borç içerisinde olan ve sürekli işi ve geliri olmayan bir kişi olduğunu, müvekkillerinin murisi … ile davalılardan … arasında hiçbir şekilde ticari ilişki veya borçlanmaya neden olacak bir münasebet olmadığını, davalı …’ın 1990-2006 yılları arasında murisin himayesinde yaşamını sürdürdüğünü, icra dosyasına dayanak yapılan senedin muris …’ın işyerinden çalındığını ve sonradan üzerinin doldurularak alacaklısı … olan bir borç senedi haline getirildiğini, muris …’ın iş gereği dükkandan ayrılmak zorunda kaldığında işlerin aksamaması için imzalı ve damga pullu bir takım senetleri işyerindeki odasında muhafaza ettiğini ve gerektiğinde kullanılması için çalışanlarına talimat verdiğini, davalı …’ın bu durumdan istifade ederek kendisini alacaklı kısmı boş olan senedin alacaklısı haline getirdiğini, davalı …’ın senedin bedelini …’ın yaşamı süresince talep etmediğini, alınan grafolog raporlarında ise borçlu kısmı ile alacaklı kısımları arasında yazım farkı olduğunun tespit edildiğini, davalı …’ın mirasçıların mal varlıkları olduğunu bildiğinden icra takibini …’ın vefatından sonra yaptığını, kendisine bu hususlarda yardım eden ve yol gösteren şahıslarla birlikte planlı bir dolandırıcılık eylemine giriştiğini, tüm davalılar hakkında Gaziosmanpaşa İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyası ile soruşturma başlatıldığını, davalı …’ın savcılık ifadesinde “…2008 yılında amcam … benim de söz konusu inşaat firmasında isteme karşılığında doğacak şekilde kendi el yazısı ile 950.000,00-TL’lik bir senet düzenleyip bunu bana verdi…” şeklinde beyanda bulunduğunu ve alacağın nedenini değiştirerek borcun sebebini değiştirdiğini, senet metninin talili nedeni ile ispat yükünün alacaklı/davalı olarak gözüken tarafa geçtiğini beyan ederek 15/11/2008 vade tarihli 19/08/2008 düzenleme tarihli ve 950.000,00 TL bedelli senet nedeni ile Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından kaynaklı olarak davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki iddiaların gerçek olmadığını, davaya konu senedin kambiyo senedi olduğunu, asıl borçtan mücerret olup tanık dinlenemeyeceğini, yazılı delil gerektiğini, davalı müvekkili …’ın savcılıkta verdiği ifadesinin bir kısmının dava dilekçesinde yazıldığını, müvekkilinin ifadesinde “…Benim de sizden bu şekilde alacağım var, hissem var…” şeklinde olup, müvekkili alacağına karşılık bu senedi aldığını açıkça beyan ettiğini, kişinin şirkette hissesi olmasının bu hissenin paraya tekabül etmeyeceği anlamına zaten gelemeyeceği, kaldı ki müvekkilinin zaten alacağı olduğunu açıkça beyan ettiğini, bu nedenle davacıların talil nedeni ile ispat yükü karşı tarafa geçmiştir iddialarının çok mesnetsiz kaldığını, ayrıca davacı borçluların Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/271-184 E.K. sayılı dosyasından menfi tespit davası açtıklarını, bu davada da aynı iddialara dayandıklarını, her iki davada da hukukî ilişkiye dayanıldığını, hukukî nedenlere dayanıldığından ispat yükünün davacılara ait olduğunu belirterek tüm bu sebeplerden dolayı davanın reddine ve davacıların %20 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davalı …’ın bononun veriliş nedenini talil ettiğini, ancak üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediğini, davacı yanca ileri sürülen hususların alacağı temlik alan davalılara karşı da ileri sürülebileceğini beyan ederek davanın kabulüne,” karar verilmiştir. Davalılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı borçluların ön inceleme duruşmasında “…senetteki imzaya herhangi bir itirazımız yoktur, bilirkişi tarafından da imzanın murise ait olduğu belirlenmiştir. Ancak senet üzerindeki yazılar farklı kalemler ile yazılmış olup farklı el ürünüdür. ayrıca taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki söz konusu değildir, muris tarafından böyle bir senedin davalı tarafa verilme imkanı yoktur, ispat külfeti davalı tarafa geçmiştir, zira Cumhuriyet Savcılığı’ndaki davalı taraf senedi hissesine karşılık aldığını ifade etmiş ancak senet üzerinde nakden yazılıdır.” şeklinde beyanda bulunduklarını, bu suretle dava açma nedenini somutlaştıramadıklarını, Davacıların dava dilekçesinde yer alan konuların daha önce Gaziosmanpaşa C.Sav.nın 2013/34661 sayılı soruşturma evrakına konu olduğunu, aynı dava dilekçesindeki yalan ifadelerle davalı …’ı suçlayan davacıların bu şikayetinin takipsizlikle sonuçlandığını, Müvekkili …’ın bu şikayete konu dosyada vermiş olduğu ifadesinin;”… isimli şahıs öz amcam olmaktaydı. Biz kendisiyle uzun yıllar birlikte inşaat işi yaptık. Söz konusu inşaat firması …a aitti.Bende amcamın yanında ona inşaatla ilgili bütün işlerde mal alımı satımı gibi işlerde yardımcı oluyordum.2008 yılında amcam … benimde söz konusu inşaat firmasında isteme karşılık doğacak şekilde kendi el yazısıyla 950.000,00 TL.lik bir senet düzenleyip bunu bana verdi.Amcamın bana bu şekilde senet vermesinin sebebi şudur.Ben amcama vefat etmeden önce”amca benimde bu şekilde sizden alacağım var,hissem var ölümlü kalımlı dünya,çocuklarımız var, benimde kendi ailem ve çocuklarım var,ne olur olmaz bana bir güvence ver”deyince oda bana yukarıdaki dosyaya konu 950.000,00TL.lik senedi verdi….Param ödenmeyince amcam öldükten 2 yıl sonra yani 2011 yılında senedi icraya koydum.Söz konusu para alacağım benim hakkım olan bir alacaktır.Ben kesinlikle üzerime atıldığı gibi amcamın iş yerinde bulundurduğu ve imza attığı boş senedi kendisinden habersiz olarak alıp kendi adıma yazarak doldurmadım…senedi çalmadım.üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum… ” şeklinde olduğunu, müvekkilinin para alacağı olduğu kelimelerinin yok sayıldığını, emsal Yargıtay kararının sunduklarını, müvekkilin ifadesinde yer alan”…isteme karşılık doğacak şekilde…” beyanının mahkemece değiştirildiğini ve hisseme karşılık yorumu yapılarak bu yorum sonucu karar verildiğini, Müvekkilinin “…alacağım var,hissem var…”beyanının para alacağından bahsettiğini, buradaki hisse kelimesinin karşılığının para alacağı olduğunu, yine “…söz konusu inşaat firması …a aitti..”cümlesinden inşaat firmasının …’ın olduğunun anlaşılacağını, Temlik alacaklıları ile icra dosyasından bir kısım alacağını temlik eden alacaklı …’ın ayni hukuki sonuçlara tabi olmadığını, kararın bu yönüyle de yerinde olmadığını, senette talil sebebiyle açılmış bir dava olmadığını, ön inceleme duruşmasında talil sebebine dayanılmadığını, Menfi tespit davasının yasal sürede açılmamış olduğundan zaman aşımı ve hak düşürücü süreler yönünden reddi gerektiğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, icra takibine konu edilen bono nedeniyle davacıların davalılara borçlu olmadığının tespiti istemli menfi tespit davasıdır. Davacı yan; davalılardan …’ın, murisleri …’ın yanında çalıştığını, murisleri tarafından imzalı boş ve bir şekilde bulunan senedin çalındığını ve doldurularak icra takibine konu edildiğini, … ile … arasında senedin düzenlenmesini gerektirir bir ilişki olmadığını ileri sürmüş, davalılardan … ve … ise; …’ın ceza soruşturmasındaki ifadesinde “…Benim de sizden bu şekilde alacağım var, hissem var…” şeklinde beyanda bulunduğunu, alacağına karşılık bu senedi aldığını açıkça beyan ettiğini ileri sürmüş, Mahkemece; …’ın ceza soruşturmasındaki ifadesi yorumlanarak, senedin veriliş nedeninin inşaat firmasındaki hissesine karşılık olduğu, davalının bu suretle senedin veriliş nedenini talil ettiği ve ispat yükünü yerine getiremediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar yukarıda açıklanan sebeplerle davalılar … ve … tarafından istinaf edilmiştir. Gaziosmanpaşa … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası incelendiğinde; alacaklı … tarafından borçlular …, …, …, …, …, … aleyhine 19/08/2008 tanzim, 15/11/2008 vade tarihli 950.000,00 TL tutarlı bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı, Bakırköy … Noterliği’nin 04/08/2011 tarih … yevmiye numaralı temliknamesi ile icra takibine konu borcun 100.000,00-TL’lik kısmının … tarafından davalı …’a temlik edildiği, davacılar murisi …’ın senette keşideci, davalı …’ın ise lehdar olarak yer aldığı, senedin bono vasfında olduğu, senetteki imzanın aidiyeti hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığı görülmektedir. Dava, İİK72.madde kapsamında icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, bu türden davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği, davanın TBK kapsamında 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olduğu, somut olayda zamanaşımı süresinin dolmadığı, aksi yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Davalı …’ın, takipsizlikle sonuçlanan Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyasında konuya ilişkin vermiş olduğu ifadesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalının dava ve takip konusu senedi inşaat firmasındaki hissesine karşılık almış olduğunu ileri sürdüğünün anlaşıldığı, senet üzerinde nakten kaydı bulunmakla davalı …’ın senedin veriliş nedenini talil ettiği, bu hususta üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği, yemin deliline de dayanmadığı, belirtilen hususların alacağın bir kısmını temlik alan davalı …’e karşı da TBK’nun 188/1.maddesi uyarınca ileri sürülebileceği, dolayısıyla davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/1002 esas, 2016/10912 karar sayılı ilamı). Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalılar … ve … vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2018 tarih ve 2017/13 E., 2018/602 K. sayılı kararına karşı Davalılar … ve … vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 64.894,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 16.224,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 48.670,50 TL harcın davalılar … ve …’den müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalılar … ve … tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalılar … ve … tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022