Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1046 E. 2022/711 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1046
KARAR NO: 2022/711
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2018
NUMARASI: 2014/971 E. – 2018/299 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Müvekkilinin davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibinde bulunduğunu, müvekkili tarafından ciro edilmiş gibi gösterilen çekte davacı müvekkilin cirosunun olmadığını, imzanın müvekkili davacıya ait olmadığını, davacının müvekkilinin söz konusu takip tarihine kadar yaşadığı Hatay ili sınırlarından dışarı çıkmadığını, kendi köyünde çobanlık yapan bir şahıs olduğunu, hayat şartları neticesinde İstanbul’a gelen ve çalışmaya başlayan davacı müvekkilinin maaşına anılan icra takip dosyasından 18.795,00 TL borç miktarlı maaş haczi konulduğunu, davacı müvekkilinin, takip konusu çekin sahtecilikle elde edildiğini düşündüğünü, müvekkilinin kimliğini kaybettiğini, kötü niyetli kişiler tarafından ele geçirilen bu kimlik ile hukuka aykırı bir şekilde müvekkili davacı adına şirket kurulduğunu, müvekkili davacının dava konusu icra takibi ile hiçbir şekilde bağlantısı bulunmadığını, müvekkilinin takibe konu olan İstanbul-Bayrampaşa Merkezli … isimli bir işyeri kurmadığı gibi şu anda çalıştığı … Tic. Ltd. Şti’nde işe başlayana kadar İstanbul’a herhangi bir şekilde gelmediğini. Müvekkilinin işyeri kurmak ve adına borçlandırıcı işlemleri tesis etmek gibi bir olaya hiçbir zaman karışmadığını, davalı alacaklı görünen şirketle ve diğer ciranta gözükenlerle hiçbir ilgisi olmayan davacı müvekkilinin borçlu olmadığını ve imzanın kendisine ait olmadığı hususunda iş bu davanın açılması zaruretinin hasıl olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı icra takibinin iptaline, icra dosyasından müvekkili adına tahsil edilen paraların tüm kesinti, harç ve faizleriyle birlikte davalıdan istirdadına, icra dosyasında davacı adına konulan tüm hacizlerin fekkine, %20 inkar ve kötü niyet tazminatı ödenmesine, yargılama giderlerinin davalıya tahmiline, öncelikle icra takibinin durdurulması mümkün olmadığı takdirde paranın alacaklı davacıya ödenmemesi hususunda tedbir konulmasına, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Müvekkilinin uzun yıllardır ticari faaliyetini sürdürdüğünü ve kimyevi madde satışı yaptığını, bu ticaret, sebebi ile satılan malların bedellerini nakit ödeme ile tahsil ettiği gibi müşterilerince verilen kıymetli evraklarla da ödemeleri kabul ettiğini, müvekkili şirkete başvurarak bir kısım ürün satın almak istediğini beyan eden davacıya müvekkili şirketçe talep ettiği ürünlerin satıldığını, dava konusu icra takip dosyasının dayanağı olan 01.03.2006 keşide tarihli 6.500,00 TL bedelli çekin davacı tarafından satın alınan bu ürünlerin bedeli olarak müvekkil şirkete teslim edildiğini, bu çekin yasal süresi içerisinde müvekkil şirketçe bankaya ibraz edildiğini ve çekin karşılığının olmadığının anlaşıldığını, çekin karşılıksız çıkması üzerine çekin keşidecisi ve davacı aleyhine İstanbul …icra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra dosyasından davacının kimlik bilgilerinin tespiti ve alacağın tahsili bakımından malvarlığı araştırması yapılabilmesi için çekteki davacıya ait ciro üzerinde yazılı olan Vergi dairesine müzekkere yazıldığını, vergi Dairesi cevabı doğrultusunda da davacıya ödeme emri gönderildiğini ve tebligatın bila iade edilmesi üzerine tebligat gönderilen adresin davacının resmi bir kurum olan vergi dairesince bildirilen adresine talep tarihi itibari ile yürürlükte olan Tebligat Kanunu hükümleri gereğince TK. 35.maddesi uyarınca ödeme emri tebliğ edildiğini, borçlunun çalışmakta olduğu işyeri tespit edilerek almakta olduğu maaşının haczi için çalışmakta olduğu işyerine maaş haciz talimatı gönderildiğini, davacının takip dayanağı çek üzerinde imzası bulunmadığını öne sürdüğünü, davacının, kendisine ait kimliği kaybettiğini ve kendi kimliği ile bir işletme kurulduğunu iddia ettiği müvekkili şirketin kendisi ile ticari ilişki kurmak isteyen kişilerden kimlik yada başka bir belge ibraz etmesini beklemenin mümkün olmadığını, davacının davasının reddine, kötüniyet tazminatının reddine, davacı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Tüm dosya kapsamındaki deliller ile yargılama sırasında grafolog bilirkişiden ve mali müşavir bilirkişiden alınan raporlar sonucunda; Davacı asil 01/03/2006 tarihinden önce Belen Nüfus Müdürlüğünde imza attığını beyan ettiğinden 01/03/2006 tarihinden önceki imzalarını içerir belge aslının gönderilmesi için Belen Nüfus Müdürlüğüne müzekkere yazılmış, Kırıkhan İlçe Nüfus Müdürlüğü’nün 26/05/2014 tarihli cevabı yazısında … TC kimlik numaralı … adına yapılan mernis sorgulamasında 25/04/2005 tarihinde … seri numaralı Nüfus cüzdanı aldığı tespit edildiği ve ilgilinin imzasının bulunduğu cüzdan talep belgesinin gönderildiğinin görüldüğü, Davacı … 06/03/2018 tarihli duruşmada; ” Ben Hatay Kırıkhan ‘da çobancılık yapıyordum, 2005 yılında kimliğimi kaybettim, daha öncesinde de hiç İstanbul a gelmemiştim, benim adına herhangi bir şirket yoktur, benim bir şirketim yoktur, 2011 yılında İstanbul’a taşındım, ben fabrikada işçiyim, benim okuryazarlığım yoktur, hiç hayatımda çek imzalamadım ve çekte görmedim,”şeklinde beyanda bulunduğu, Mahkememizin 06/03/2018 tarihli duruşmasında; ” Davacıdan T.C nüfus cüzdanı alınıp İncelendiğinde;” Serisinin …, Nosunun : … olduğu, TC SİNİN … olduğu, Arka yüzü incelendiğinde nüfus cüzdanının veriliş sebebinin kayıp yazılı olduğu ve veriliş tarihinin de 25/04/2005 olduğunun” görüldüğü, Davalı … MAM.İTH.İHR.AŞ.’nin davacı … adına düzenlediği 23.12.2005 tarih ve … numaralı 6.500,01 TL.tutarlı faturanın tebliği yada fatura içeriğinin teslimi ile ilgili dava dosyasında herhangi bir belgenin bulunmadığı,Davaya konu çek aslı davalı vekili tarafından mahkememize ibraz edilmediği, davalı vekilinin bildirdiği banka şubelerinden ve banka genel merkezinden davaya konu çek aslı istenmesine rağmen çek aslının olmadığı belirtilerek bila ikmal cevap verildiğinden Mahkememizin 21/11/2017 tarihli duruşmasının 2 nolu ara kararı gereğince; İcra takibindeki davalı vekilinin 16/7/2014 havale tarihli dilekçe ekindeki çekin aslı gibidir onaylı çek fotokopisindeki çekin arka yüzündeki … ‘ın kaşesi altındaki imzanın davacı … ın eli ürünü olup olmadığı hususunda dosyada bulunan mukayese imzalarla , çek fotokopisindeki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı hususunda rapor alınması için dosyanın grafoloğ bilirkişiye verilmesine karar verilmesi üzerine dosya grafolog bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından ibraz edilen 03/01/2018 teslim tarihli raporda özetle; Yazı ve imza incelemelerinde geçerli tüm grafolojik tanı yöntemleri dikkate alınarak; lup, stereomikroskop, … document dedector ve bilgisayar/scan kullanılarak yapılan incelemelerde; İnceleme konusu fotokopi çekin arka yüzündeki … kaşesi üstünde …’a atfen atılmış birinci ciranta imzasının, karşılaştırma belgelerindeki kişiye ait imzalara kıyasla; …’ın eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığı yönünde görüş ve kanaatte bulunulduğu, dava konusu çekin arka yüzündeki … kaşesi üstünde …’a atfen atılmış birinci ciranta imzasının davacının eli ürünü olmadığı ve bu çekten kaynaklı davacının davalıya borçlu olmadığı anlaşıldığından; Davanın kabulüne, davacı … ‘ın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında davalı … İhr. Ve İth A.Ş ‘ye borçlu olmadığının tespitine, Davalının kötüniyeti ve ağır kusuru tespit edilemediğinden davacının tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dosyada bulunan bilirkişi raporlarında müvekkili şirket ile davacı arasında kimyevi madde alım satımından kaynaklanan ticari bir ilişkinin olduğu, müvekkili şirketin davacı adına 23.12.2005 tarih ve … numaralı 6.500,01 TL tutarlı “…” cins içeriği ile fatura düzenlediği, bu faturaya karşılık ticari defterlerinde davacıdan alınan 6.500,00 TL tutarında çekin davacı cari hesabına alacak olarak kaydının yapıldığı, sunulan her iki raporda da bilirkişi tarafından dava ve takibe konu çek müvekkiline ciro eden davacı ile müvekkil şirket arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu ve bu ilişki sebebiyle de davacının müvekkile borçlu durumda bulunduğunun ortaya konulduğunu, her ne kadar davacı taraf … isimli bir iş yeri kurmadığını iddia etmiş Vergi Dairesinden gönderilen cevabi yazıdan davacının vergi kaydı bulunduğunun anlaşıldığını ve T.K. 35. maddesi uyarınca ödeme emri gönderilmek suretiyle takibin kesinleşmiş olduğunu, -İmza incelemesinin çek aslı olmaksızın fotokopi belge üzerinden yapılmış olduğunu, Yargıtay kararları gereği fotokopi üzerinde imza incelemesi yapılamayacağını, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda imza incelemesine esas olmak üzere kullanılan belgelerin davaya konu çekin keşide tarihinden sonraki tarihlerde düzenlenmiş olan belgeler olduğunu, imza incelemesinde senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgelerin, keşide tarihine en yakın olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınması gerektiğini, -Dosya kapsamında alınan her iki raporda da müvekkili ile davacı arasındaki ticari ilişki sebebiyle müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunun ortaya konulduğunu, müvekkilince ispat külfetinin yerine getirildiğini, dava konusu çekin aslının nereden temin edilebileceğinin müteaddit kereler Sayın mahkemeye bildirildiğini ancak çekin aslının bulunamadığının belirtildiğini, çek aslının bulunamamış olmasının sonuçlarına müvekkilinin katlanmasının beklenemeyeceğini, hukuka açık aykırılık teşkil eden iş bu kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 6.500,00 TL bedelli çek sebebiyle başlatılan takipten dolayı İİK 72 maddesi gereğince borçlu olunmadığının tespiti davasıdır. Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması” “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir. Borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde imzaya ilişkin iddiası mutlak def’idir. “Senetteki imzanın inkarı halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükü belgeyi elinde bulunduran senet alacaklısına aittir. Yargılama sırasında takibe konu senedin kaybolmuş olduğu tespit edildiğinden davalılar imzanın davacı borçlu şirket yetkilisine ait olduğunu ispatlayamamıştır. İmzada sahtecilik iddiası kambiyo senetlerinde mutlak defi olup, lehdar ve ciro yolu ile hamil olan cirantalara ve son hamile karşı ileri sürülebilir…” (Yargıtay 11. HD 2020/5093 E. 2021/5318 K.) Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere, çekte sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün çekteki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı açık olup, davalı tarafça, senet altındaki imzanın davacıya ait olduğu kanıtlanamamıştır. Sonuç olarak senet üzerindeki imzanın sahteliğinin mutlak defi olması, davaya konu çekteki imzanın davacıya ait olduğunun kanıtlanmasına ilişkin ispat yükünün davalıya ait olması ancak imzanın davacıya ait olmadığına dair yeterli bilirkişi tespiti ve tek taraflı davalıya ait ticari defter ve kayıtlara dayanılamayacağı karşısında, davacının davalıya dava konu çekten dolayı borçlu kabul edilemeyeceği, davalı tarafça istinaf dilekçesinde ileri sürülen itirazlarının mutlak defi karşısında sonuca bir etkisinin bulunmadığı, vergi dairesi kayıtları ve ticari defter ve kayıtların aradaki ticari ilişkiyi kanıtlamak için yeterli olmadığı, nüfus cüzdanı kaybına ilişkin kayıtların çek keşide tarihinden önce olduğu, somut olayda davacı kendi imzasının sahteliğine dayandığından mutlak defi niteliğindeki iddiasını herkese karşı ileri sürülebileceği anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/03/2018 tarih ve 2014/971 E., 2018/299 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 472,80 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 120,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 352,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/04/2022