Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1045 E. 2021/252 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1045 Esas
KARAR NO: 2021/252
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/04/2018
NUMARASI: 2014/349 E., 2018/277 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/03/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … tarafından müvekkili aleyhine haksız ve kötü niyetli icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin, … San. Tic. Ltd. Şti.’den yaptığı iş karşılığı olarak 15/11/2010 keşide tarihli çeki aldığını ve … Bankasına takasa verdiğini fakat 15/11/2010 tarihinde çekin karşılıksız çıktığını, … tarafından müvekkiline çekin arkasının yazılmaması ve kendilerine iadesi durumunda çek bedelinin ödeneceğinin beyan edildiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından çekin arkasının yazdırılmadığını ve geri alınarak …’a verildiğini, müvekkili tarafından iş ilişkisi ve güven nedeniyle cironun iptal edilmediğini, çek müvekkilinden iade alındıktan sonra tahrifata uğrayarak tarihinin değiştirildiğini ve 15/11/2010 yerine 15/12/2010 yapıldığını, çekin keşide yerinin belli olmadığını bu nedenle kambiyo vasfında bulunmadığını fakat icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edilerek İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/90 Esas sayılı dosyasından şikayette bulunulduğunu, şikayetin süresinde olmadığından bahisle talebin reddedildiğini ve temyiz aşamasına geçildiğini, çek üzerindeki keşide yerinin “V.Köprü” olarak belirlendiğini fakat böyle bir idari birimin bulunmadığını, dolayısıyla çekin keşide yerinin bilinmediğini, çek üzerindeki ciro silsilesinin de kopuk olduğunu, müvekkili tarafından çekin hiçbir zaman …’e ciro edilmediğini, müvekkilinin bu kişileri tanımadığını, müvekkilinin alacağını teslim aldıktan sonra çeki …’a teslim ettiğini, müvekkilinin kimseye bir borcunun bulunmadığını, çek üzerinde yapılan tahrifattan müvekkilinin haberinin olmadığını, yapılan bu işlemlere ilişkin olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/3962 Soruşturma sayılı dosyasından soruşturma başlatıldığını, çek üzerinde ciroları bulunan cirantaların da birbirleri ile ticari ilişkilerinin bulunmadığını, müvekkili aleyhine yapılan takip nedeniyle müvekkiline ait banka hesapları ve araçlar üzerine haciz konulduğunu belirterek davanın kabulüne, müvekkilinin takibe konu çek yönünden borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Söz konusu çekin usulüne ve yasaya uygun olarak düzenlendiğini, müvekkilinin çeki almadan önce sorgulattığını ve bankadan çek sahibinin … olduğunu ve bu kişinin da bankanın güvenilir bir müşterisi olduğunu öğrendiğini, ciro silsilesinin de düzgün olduğunu, çeki bu şekilde …’ten teslim aldığını, davacı tarafın iddialarının haksız ve kötüniyetli olduğunu, çek üzerindeki tarihin değiştirildiğine dair herhangi bir delil bulunmadığını, müvekkilinin diğer cirantalar arasındaki ilişkiden habersiz olduğunu, çek kendisine geldiğinde TTK hükümlerine aykırılık bulunmadığını, çek üzerindeki imzanın inkar edilmediğini, ayrıca açılan soruşturma dosyasında çek üzerinde bir değişiklik yapılmadığı yönünde tespit yapıldığını, çekin keşide yerinin yazılı olduğunu belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddialarını kabul etmediğini, Sinop Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/57 Talimat numaralı dosyasına bulunduğu beyanında çekte tahrifat yapmadığını, diğer davalılar ile birlikte hareket etmediğini, …’e geçmiş yıllardaki borcunu kapatmak için aldığı bir çek olduğunu beyan ettiğini, bu beyanlarında bir değişiklik bulunmadığını, çekin vade tarihinin 15/12/2010 olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının yapılan incelemesinde; alacaklının …, borçluların … (…), … Ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti., …, …, … ve … (…) olduğu, takibe konu alacağın … Vezirköprü Şubesine ait, keşidecisi …, lehtarı … Tur. San. Tic. Ltd. Şti.olan, 15/12/2010 tarihli, 125.000,00 TL bedelli çek olduğu belirlenmiştir. Dava konusu çekin incelenmesinde; … Vezirköprü Şubesine ait, keşidecisi …, lehtarı … Ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti.olan, 15/12/2010 tarihli, 125.000,00 TL bedelli olduğu sırasıyla, … Ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti., … (…), …, …, … tarafından ciro edildiği ve son cirantanın ise … olduğu anlaşılmıştır.
Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına konu çek nedeniyle menfi tespit istemine ilişkin olup, yargılama aşamasında ise çek bedelinin ödenmiş olması sebebiyle bedelin davalı …’ten istirdadı istemine ilişkindir. Çek üzerinde yapılan incelemede; … Vezirköprü Şubesine ait, keşidecisi …, lehtarı … Ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti.olan, 15/12/2010 tarihli, 125.000,00 TL bedelli olduğu sırasıyla, … Ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti., … (…), …, …, … tarafından ciro edildiği ve son cirantanın ise … olduğu, davacının ciranta olduğu, …’in keşideci olması, …. Ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti.’nin ise lehtar ve kendisinden önceki ciranta olması sebebiyle bu davalıların çek bedelinin davacıdan talep etmelerinin mümkün olmadığı bu nedenle davacının bu davalılar yönünden borçlu olmadığının tespitini talep etmesinde hukuki yararının bulunmadığı belirlenmiş olmakla, davalılar … ve … Turizm San. Tic. Ltd. Şti. Yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Kısa kararda ise … yerine sehven … yazıldığı anlaşılmakla kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratmamak için hüküm kısmında düzeltme yapılmamıştır. Davacı tarafından dava konusu çekin … Ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti.ile aralarındaki ticari ilişki kapsamında bu şirkete gönderilen mallar karşılığı alındığı ancak çekin karşılığı olmadığından arkası yazdırılmadan alınarak …. Ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti.’ne iade edildiği, iade sırasında ise çek üzerinde yer alan davacıya ait cironun silinmesinin unutulduğu daha sonra çek üzerinde tahrifat yapılarak işleme konulduğu iddia edilmiş ise de davacı ve … Ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti.arasındaki ticari ilişkinin tarafların kabulünde olduğu, davacı tarafından cironun unutularak iptal edilmediği iddia edilmiş ise de davacının basiretli bir tacir gibi davranarak ciroyu iptal etmesi gerektiği, ayrıca çek bedelinin davalı …’e ödenmiş olduğu ve davacının ciroyu iptal etmeyi unuttuğu yönündeki savunmasının ise bu davalının kasıt ve ağır kusurunun bulunduğu kanıtlanamadığından dikkate alınmasının mümkün olmadığı kaldı ki davalılar hakkında açılan ceza davası sonucunda tümü yönünden beraat kararı verildiği de dikkate alındığında davacının davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla, davanın …, …, … ve … yönünden reddine karar verilmiş, davalıların tazminat isteminin ise koşulları oluşmadığından reddine ” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının, … ve Turizim San. Tic. Ltd. Şti.’den yaptığı iş karşılığından 15/11/2010 tarihli çek aldığını, çeki … Bankası’na takasa verdiği zaman çekin karşılıksız olduğunu öğrendiğini, Davalı … ve Turizm San. Tic. Ltd. Şti. müvekkile çekin arkasının yazılmaması ve iadesi durumunda bedelinin ödeyeceğini söylediğini, bunun üzerine davacının da çekin arkasını yazdırmadan davalıya geri verdiğini, güven ilişkisi nedeniyle kendi cirosunu iptal etmediğini, davalı yan ise çeki aldıktan sonra çekte gözle farkedilebilir bir tahrifatta bulunarak çekin tarihini 15/12/2010 olarak değiştirerek davacı aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile takip başlattığını, çeklerde keşide yerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek açıklıkta olması gerektiğini, ancak davaya konu çekte ise keşide yerinin “V.köprü” şeklinde belirtildiğini, açıkça keşide yeri belli olmayan, üzerinde tahrifat yapılan ve sonuç olarak kambiyo senedi olma vasfını yitiren bu çekin iptali gerektiğini, ayrıca takipte ciro silsilesinin kopuk olduğunu, davacının takibe konu çeki takipte alacaklı görünen …’e vermediğini, davaya konu çekin arkasında imzası bulunanlar birlikte hareket ederek çek üzerinde tahrifat yaparak müvekkil aleyhine icra takibi başlattıklarını, Yargıtay tarafından yapılan Ceza dosyasındaki tespitler ile davalarının son derece haklı olduğu ispatlanmış olmasına rağmen bu durum sayın yerel mahkemece ihmal edildiğini mahkeme kararının kaldırılarak haklı davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davanın esasını teşkil eden çekin, davacı tarafından usulünce tanzim ile tedavüle sokulan bir kambiyo evrakı olduğunu, davalının TTK anlamında yetkili hamil olarak çeki usulünce iktisap ettiğini, Davacının istinaf sebeplerini kabul etmemekle birlikte; yerel mahkemenin iş bu davada diğer davalılardan ayrık olarak müvekkilimden istirdat da talep ettiği, istirdat talebi reddedildiği için sırf kendileri bakımından nispi vekalet ücretinin ayrıca hüküm altına alınıp kendilerine verilmesi gerektiğini, bu hususun düzeltilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13/06/2018 tarihli 2017/12-1153 E.- 2018/1192 K. sayılı kararında aynen “çek, keşideci ile lehdar arasında havale ilişkisi doğuran bir sözleşme olup; keşideci çeki düzenlemekle o konudaki iradesini beyan etmektedir. Bu irade beyanının anlaşılabilir olması en önemli özelliğidir ve bu nedenle de yasa koyucu yazılı olması koşulunu getirmiş; başkaca bir şekil şartı koymamıştır. Çekte irade beyanının anlaşılabilir olması kaydıyla keşidecinin çekte kısaltma kullanmasını engelleyen bir yasaklama olmadığı gibi gerek yargısal uygulamada gerek öğretide çekte anlaşılabilir olması koşuluyla kısaltma kullanılabileceği kabul ve uygulanagelmiştir. Kısacası düzenleme (keşide) yerinin yazılması da bir irade beyanıdır ve anlaşılabilir olması koşulu ile bu irade beyanının da kısaltılarak yazılması mümkündür. Dolayısıyla okunduğunda hiçbir duraksama olmadan anlamları belirlenebilen kısaltmaların düzenleme (keşide) yeri olarak yazılması, çeki sadece bu kısaltma nedeniyle geçersiz hale getirmeyecek; keşidecinin irade beyanı hiçbir kuşkuya yer vermeyecek ve anlaşılabilir şekilde ortaya konulmuş olduğundan çek, çek olma niteliğini koruyacaktır. Düzenleme (keşide) yerinin kısaltma olarak yazılmış olması tek başına çeki çek olmaktan çıkaracak bir eksiklik olmayıp, hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde anlaşılabilme koşulu ile çekin vasfını koruyacağı 14.12.1992 gün ve 1992/1 E., 1992/5 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da açıkça vurgulanmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 2.maddesinde yer alan iyiniyet kuralı da keşideci tarafından anlaşılabilir bir irade beyanının ortaya konularak kısaltma kullanıldığı durumda, bunun çekin çek olma niteliğini etkilemediğinin kabulünü gerektirir. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; Çekin ön yüzünde keşide tarihi yanında keşide yeri “v.köprü” olarak gösterilmiş, çekin sol köşesinde bulunan yerin adı ise açıkça”Vezirköprü” yazılmıştır. Şu durumda keşide yerinin çek kapsamından hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde anlaşıldığında kuşku bulunmamaktadır. Durum bu olunca takibe konu çek, kambiyo senedi vasfını haizdir ve kıymetli evrak olma niteliğini korumaktadır. Davacı her ne kadar dava konusu çekin karşılıksız çıkması sebebiyle geri iade ettiğini iddia etmiş ise de, bu iddiasını ispata yarar bilgi, belge ve delilin dosyaya yansımadığı, dolayısıyla ispat yükü üzerinde olan davacının bu iddiasını ispatlayamadığı, İlk Derece Mahkemesince yapılan değerlendirmede bu yönüyle bir isabetsizlik bulunmadığı, dolayısıyla davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvuru nedeninin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacı vekilinin, davalı alacaklının yetkili hamil olmadığı ve ciro silsilesinde kopukluk olduğu iddiasına gelince; TTK’nun 790. maddesinde ” (1) Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse, bu son ciroyu imzalayan kişi çeki beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır.” düzenlemesine yer verilmiştir. İcra takibi yapan alacaklının ibrazdan önce de ciro silsilesi içerisinde yer aldığı, ibrazdan sonra ise yetkili hamil konumunda bulunduğu, ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığı, geriye dönüş cirosu aranmadan alacaklının yetkili hamil olarak takip yapma hakkına sahip olduğu, dolayısıyla davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvuru sebebinin de yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesinde her ne kadar istirdat talebi reddedildiği için sırf kendileri bakımından nispi vekalet ücretinin ayrıca hüküm altına alınmasını talep etmiş ise işbu davalının usulüne uygun süresinde bir istinaf talebi bulunmadığı gibi gerekli istinaf harcı da yatırılmamış olduğundan bu talebi hukuken dikkate alınmamıştır. Sonuç olarak, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/04/2018 tarih ve 2014/349 E., 2018/277 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 11/03/2021