Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/104 E. 2020/345 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/104
KARAR NO : 2020/345
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/06/2017
NUMARASI : 2015/471 E. 2017/568 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı bankanın kredili müşterisi olan dava dışı … ve davalıların müteselsil kefaleti ile muhtelif kredilerin kullandırıldığını, ancak kredi geri dönüşündeki problemler nedeniyle borçluya ait kredi hesaplarının kat edilmek zorunda kalındığını ve alacaklarının muaccel hale geldiğini, bu hususun hesap kat ihtarnameleri ile noter aracılığıyla borçlulara gönderildiğini, ancak borcun ödenmediğini,Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takibe geçildiğini, borçlu şirketler hakkında iflas erteleme davaları olduğunu ve tedbirlerin devam ettiğini bu nedenle icra takibi başlatılamadığını, borçlular tarafından takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu belirterek davalı borçluların haksız ve hukuki dayanaktan yoksun Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının nakit alacakları bakımından … ve … bakımından 2.410,20.-TL’den, gayri nakit alacakları bakımından, 68.320,00.-TL’nin … ve …’ten, 10.119,00.-TL’nin tüm davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı banka tarafından gönderilen hesap kat ihtarnamesine süresinde itiraz edildiğini, bunun üzerine icra takibine geçildiğini, davalıların, davacıya talep edilen miktarda bir borçlarının olmadığını, davalıların yaptıkları kısmi ödemelerin borçtan düşülmediğini, davacının talep ettiği faiz oranlarının fahiş olduğunu belirterek açılan davanın reddine, kötü niyetli takip sebebiyle %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; davalıların, dava dışı şirket tarafından kullanılan krediye kefil sıfatı ile imzalamış oldukları ve süresinde nakdi kredi borcunun ödenmediği gibi gayri nakdi borcunda ödenmediği ve ödemeye yönelik teminat sunulmadığı anlaşıldığından bilirkişi raporu itibariyle, nakdi borç itibariyle her davalının ihtarname tebliğ tarihleri farklı olması sebebiyle tebliğ tarihi ile temerrüde düşüldüğünden bilirkişi hesaplaması itibariyle Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası itibariyle icra takibi yapılan alacak miktarının 2.421,26.-TL’lik kısmının kabulü ile icra dosyasındaki itirazın bu miktar üzerinden iptali ile asıl alacak itibariyle bu miktar üzerinden devamına, ( davalı …’in kabul edilen miktardan 2.415,32.-TL’den, davalı …’in 2.411,75.-TL’den, davalı …’in 2.421,26.-TL’den, davalı …’in 2.415,32.-TL’den,kısımlarından müteselsilen sorumlu olduklarından tahsiline, ) karar verilmesi gerektiği, takip konusu nakdi alacak itibariyle likid ve bilinebilir olması sebebiyle yüzde icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesi gerektiği, bilirkişi raporu ile belirlenen miktar dan daha az gayrinakdi talep olduğundan 68.320,00 TL olarak kabulüne karar verilmesi gerektiği görüşüyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle, bilirkişi raporunun 14.04.2017 tarihinde taraflarına tebliğ edildiğini, süresi içinde, 28.04.2017 tarihinde, beyan ve itirazlarını sunduklarına, ancak itirazlar dikkate alınmaksızın hüküm tesis edildiğini, davalıların davacı karşısında zayıf taraf olduğunu, davalının da defter ve kayıtlarının da incelenmesi gerektiğini, Bilirkişinin Raporunda belirlenmiş olan faiz oranlarının fahiş olduğunu, Bilirkişinin raporda faiz için Genel Kredi ve Teminat Sözleşmelerinin 11. ve 45. maddelerine dayandığını, ancak söz konusu madde hükmünün açıkça MK m.2’ye aykırılık teşkil ettiğini, davacının MK m. 2’de belirtilen dürüstlük kuralı ve hakkaniyet hükümlerini bir kenara bırakarak faiz oranlarını belirlediğini, ihracat taahhütlü kredilerden BSMV giderleri tahsil edilmesinin açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, bilirkişinin hesaplamış olduğu BSMV giderlerine itiraz ettiklerini ancak bu itirazlarının da yerel mahkemece dikkate alınmadığını, bilirkişi raporlarında bahsedildiği üzere depo edilen çek adedinin 61 değil, 32 olduğunu ve 27.02.2017 tarihli bilirkişi ek raporunda da gayrinakdi sorumluluk tutarlarının kök raporda belirtilen oran üzerinden hesaplandığını, böyle bir depo sorumluluğunun mümkün olmadığını, bahse konu çeklerin bankaya ibraz edilmediğini, bu nedenle de davacı bankaca çek sorumluluk bedellerinin ödenmediğini, davacı bankanın çek karnesi verirken talep edebileceği hakkı saklı kalmak kaydıyla iş bu bedeli tahsil etmek amacıyla depo talep edemeyeceğini ve ihtiyati haciz başlatılamayacağını, eksik inceleme ile tanzim edilmiş bilirkişi raporu esas alınarak verilen hükmün kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında çek depo bedellerini tahsili amacı ile başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine yöneliktir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.İlk derece mahkemesince depo bedeli kabul edilmiştir. Uyuşmazlık, davacı bankanın bankaya iade edilmeyen 61 adet çek yaprağı nedeniyle garanti tutarının depo edilmesini talep edip edemeyeceği konusundadır.5411 Sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdi kredi” kavramı tanımlanmamıştır. Ancak, 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür. Aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğu açıklanmıştır. Bu ödeme külfeti, sözü edilen Kanun gereğince bankalara yükletilmiş olduğundan, borçlunun bankadaki mevduatının bankaca müşterisine verilen her çek yaprağı için yasal sorumluluk miktarı ile sınırlı olarak banka lehine rehinli olduğunun kabulü zorunludur. Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisi, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermez (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun, 27.12.2017 tarih, 2016/1 E., 2017/6 K. sayılı kararı).Genel kredi sözleşmesinin anılan bu maddelerinde ve diğer maddelerinde kefilin, bankanın yasal çek yükümlülük bedelleri riskini de (gayrı nakdi kredi rizki) ayrıca taahhüt ettiğine, kefilin bu gayrı nakdi kredi rizkinden de sorumlu olduğuna ilişkin kayıt bulunup bulunmadığı hususlarında, Yargıtay yerleşik kararları doğrultusunda kefilin gayri nakdi kredi risklerinden de sorumlu olması için imzalanan kefalet sözleşmesinde bu hususun açıkça yer alması gerekmektedir. (Yargıtay 19. HD 2016/6303 E., 2017/1284 K.; 2015/16869 E., 2016/6569 K.)İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporları incelendiğinde, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile ilk raporun çelişkili olduğu, alınan raporlarda 61 çek yaprağı ile 32 çek yaprağı arasındaki hususa açıklama getirilmediği, takipte 32 çek yaprağı üzerinden takip başlatıldığı bilgisi bulunduğu, davacıdan bu konuda ayrıca beyan alınması gerektiği, takibin 32 çek yaprağı üzerinden başlatılıp başlatılmadığı hususu açıklığa kavuşturulduktan sonra yeniden bu konuda hesaplama yapılmak üzere bilirkişiye gönderilmesi gerektiği, ayrıca sözleşmede kefiller yönünden açık bir taahhüdün bulunup bulunmadığı incelemesi de yapılarak bir sonuca varılması gerektiği, yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde istinaf istemine konu hususlarda açıklama getirilip, çelişki giderilmeden bu hususlara ilişkin deliller toplanmadan hüküm kurulması yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu durum ve yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca mahkemece somut olaya uygun, hüküm kurmaya elverişli, taraf ve yargı denetimine açık bilirkişi raporu alınmaksızın yetersiz çelişkili bilirkişi raporuna istinaden karar verilmesi isabetsiz olduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurunun kabulüyle mahkemece verilen kararın 6100 Sayılı HMK’nun 353/(1)-a-6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,2- Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/06/2017 gün ve 2015/471 Esas, 2017/568 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 41,25 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 26/11/2020