Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1036 E. 2022/710 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1036
KARAR NO: 2022/710
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2018
NUMARASI: 2018/80 E. – 2018/462 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … tarafından, müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo yoluyla icra takibi başlatıldığını, kambiyo takibinin dayanağının 25.12.2014 tarihli … seri no.lu 52.500,00 TL meblağlı çek alacağı olarak belirtildiğini ancak müvekkilinin, davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, ödeme emrinin 01.04.2015 tarihinde müvekkilinin evde olmadığı bir zamanda muhtara bırakıldığını, muhtara bırakılma tarihi tebligat tarihi olarak kabul edilerek takibin kesinleştiğini, müvekkilinin takip dosyasından e-devlet üzerinden adına açılan dosyalarını kontrol etmesi sonucu 02.02.2017 tarihinde haberdar olduğunu ve süresinde İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/70 Esas sayılı dosyası ile usulsüz tebliğ sebebi ile ödeme emrinin tebliği tarihinin düzeltilmesi talebi ile imzaya itiraz ettiğini ancak İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 19.09.2017 tarih ve 2017/70 Esas, 2017/647 Karar sayılı ilamı ile itirazlarının reddine karar verildiğini, müvekkilinin, takip alacaklısına herhangi bir borcu bulunmadığı gibi, kendisinin imzalayarak vermiş olduğu herhangi bir Çek’te bulunmadığını, takibe konu yapılan çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, takibe konu çek üzerindeki imza müvekkiline ait olmadığı gibi çek üzerinde yazan telefon numarasının da müvekkiline ait olmadığını, takibe konu çek incelendiğinde görüleceği üzere müvekkilinden hemen sonra, çek keşidecisi … Tic. Ltd. Şti.nin cirosunun bulunduğunu, keşidecinin ciro silsilesi içerisinde bulunması TTK. Mad. 682 ve devamı maddelerindeki yasal düzenlemeye aykırı olduğundan, takibe konu çekin ciro silsilesi yönünden de sakat olduğunu beyanla müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine takibe konu miktarın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin icra takibine konu çeki ticari alacağı sebebiyle takip borçlulardan … Tic. Ltd. Şti.’den teslim aldığını, müvekkilinin iyiniyetli hamil olduğunu, bu durumda keşidecinin ve cirantanın imzalarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığını bilebilecek durumda olmadığını, müvekkilinin davacının takibe konu çekteki imzasının kendisine ait olmadığını beyan ettiğinden açılan davanın kabulüne muvafakat ettiğini ancak işbu davanın açılmasına kendisinin sebebiyet vermediğini, davacının ödeme emrinin tebliğine rağmen imza itirazında bulunmadığını, davanın açılmasına davacının kendi kusurlu eyleminin sebebiyet verdiğini, mevcut davanın davacının kusuru ve ihmali sebebiyle açıldığını, müvekkili şirket cevap dilekçesi ile davacının borçlu olmadığını kabul ettiğinden müvekkilinin 6100 Sayılı HMK’nın 312 (2) gereğince yargılama giderlerinden ve ücreti vekaletten sorumlu olmayacağını beyanla davanın kabulü ile cevap dilekçesi ile beraber davayı kabul eden müvekkili aleyhine yargılama gideri ve ücreti vekalete hükmedilmesine karar verilmesi talep etmiştir. beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Mahkememizce İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının celp edilerek incelenmesi ile; davacı tarafından davalı ile dava dışı borçlulara karşı 52.500,00 TL bedelli, 25/12/2014 tarihli, … Çekmeköy şubesine ait çek konu edilerek kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, çekin incelenmesi ile davacının lehtar olduğu ve çek arkasındaki ilk cironun davacıya ait olduğu, davalı tarafın cevap dilekçesi ile davayı kabul ettiği anlaşılmış olmakla davanın kabul sebebiyle kabulüne, her ne kadar davalı taraf, davacının süresi içerisinde imzaya itiraz etmeyerek bu davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden bahisle yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesini talep etmiş ise de, davacının imzaya itiraz etmesi halinde dahi İcra Hukuk Mahkemesince yalnızca takibe yönelik karar verileceği ve verilecek kararın senet yönünden kesin hüküm teşkil etmeyeceği gerçeği karşısında davacının senet sebebiyle borçlu olmadığının tespiti davası açmakta hukuki yararı olduğu kanaatine varılmakla yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine, takip durdurulmamış olup davalı takipte kötü niyeti olmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İstinafa konu İlk Derece Mahkemesinin vermiş olduğu hükmün, yargılama gideri ve ücreti vekalet yönünden Hukuk Muhakemeleri Kanunun 312 (2) madde ve fıkrasına aykırı olduğunu, davalı şirketin, icra takibine konu çeki ticari alacağı sebebiyle takip borçlulardan … Dış Tic.Ltd.Şti.’den teslim aldığını, davalı şirketin iyiniyetli hamil olduğunu, bu durumda keşidecinin ve cirantanın imzalarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığını bilebilecek durumda olmadığını, davalı şirketin davacının takibe konu çekteki imzasının kendisine ait olmadığını beyan ettiğinden açılan davanın kabulüne muvafakat ettiklerini ancak işbu davanın açılmasına kendisinin sebebiyet vermediğini, davacının ödeme emrinin tebliğine rağmen imza itirazında bulunmadığını , davanın açılmasına davacının kendi kusurlu eyleminin sebebiyet verdiğini, davacının, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine süresinde itiraz etmeyerek bu davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden ve davalı şirketin de cevap dilekçesi ile davacı şirketin borçlu olmadığını kabul ettiğinden davalı şirketin, 6100 Sayılı HMK’nın 312 (2) gereğince yargılama giderlerinden ve ücreti vekaletten sorumlu olduğunu, kararın bu sebeple kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 312. maddesinde “Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir. Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Somut olayda Mahkemece, davacının dava açmakta hukuki yararı olduğu gerekçesi ile davacı aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmemiştir. Borçlu, aslında borçlu olmadığı veya borçlu olmadığına inandığı bir borcu ödememek için, alacaklının takip yapmasını veya dava açmasını bekleyebilir. Bu durumda aleyhine başlatılan takibe itiraz edebilir. İtiraz üzerine takip duracağından, alacaklı bu itirazı bertaraf ettirmek için harekete geçtiğinde, alacaklının itirazın iptali veya kaldırılması talebi üzerine, borçlu bu konudaki savunmalarını genel mahkemede veya icra mahkemesinde ileri sürebilecektir. Diğer halde, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. (İİK m. 72/2) Alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. (İİK m. 72/3) Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açarak bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Uyuşmazlık konusu olayda, davalı tarafından davacı aleyhine ilamsız icra takibine başlandığı, söz konusu takibin süresinde itiraz edilmemesi sebebiyle kesinleştiği, dava tarihi itibariyle icra takibinin derdest olduğu, davacının bu sebeple borçlu olmadığı ya da borçlu olmadığına inandığı borcu ödeme tehlikesi altında bulunduğu gözetildiğinde bu davaya açmakta hukuki yararı mevcuttur. Davacının aleyhine yürütülen icra takibine itiraz etmemiş olması da menfi tespit davasının açılmasına sebebiyet verdiği yönünde değerlendirilemez. Davalının yargılama giderleriyle sorumlu olmaması için bu iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir. Dava konusu olayda, bu iki şartın birlikte gerçekleştiğinden bahsedilemeyeceği gibi, hüküm de davalının aleyhine verilmiştir. Bu sebeplerle 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/05/2018 tarih ve 2018/80 E., 2018/462 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.195,42 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 239,08 TL harcın mahsubu ile bakiye 956,34 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/04/2022