Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1034 E. 2022/984 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1034 Esas
KARAR NO: 2022/984
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2017
NUMARASI: 2016/997 E. – 2017/1517 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibe konu kambiyo senedindeki imzaya yasal süresi içinde itirazlarının bulunduğunu, takibin durdurulmasını ve müvekkil şirket yönünden iptali ile davacı müvekkilinin davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın reddini talep ettiği, imzanın borçluya aidiyetine karar verilmesi halinde takip konusu alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın %10’u oranında para cezasına mahkum edilmesine, imzanın borçluya ait olmaması halinde müvekkilinin kötü niyeti veya ağır kusuru olmadığından İİK 170/4 uyarınca icra inkar tazminatı ve para cezasına hükmedilmesinin talep edildiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Tarafların bildirdiği delil ve belgeler icra dosyası getirtilerek dosya içerisine alınmış,davacı şirket yetkilisinin imza örnekleri de alınmak suretiyle temin edilen … İkitelli şubesine ait 30/04/2016 keşide tarihli İstanbul keşide yerli 40.250,00 TL bedelli keşidecisi … Tic.Ltd.Şti olan çekin lehtarının davacı şirket olduğu lehtar tarafından çekin arka yüzüne atılan ilk ciranta yüzüne atılan …’e ait olmadığının uzman bilirkişi heyetinin dosyaya sunduğu 08/09/2017 tarihli raporda anlaşıldığı bu suretle ciranta olarak davacının çekte müracaat borçlusu sıfatı bulunmadığı bu çek ve bu çeke dayalı olarak başlatılmış icra takibinde borçlu olmadığının tespitinde haklı olduğu kanaatine varılarak davanın kabulüne, her ne kadar davacı dava dilekçesinde ayrıca takip alacaklısı olan davalı aleyhine %20 kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de temin edilen çek aslına göre davalı bankanın yetkili hamil olarak icra takibi başlatırken kendisinden önceki ciranta imzasının sahte olup olmadığının araştırma yükümlülüğü bulunmakla birlikte bu cirantadan önceki ciranta konumundaki diğer bir deyimle ilk ciranta konumundaki davacının imzasının gerçekliği konusunda gerekli araştırma yükümlülüğü bulunmadığı gibi davacı ciranta aleyhine icra takibi başlatırken kötü niyetle hareket ettiğini ispatlanamaması sebebiyle davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Müvekkil … Şirketi olduğundan, Bankacılık Kanunu’nun 143/5. maddesi uyarınca 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu’na göre ödenecek damga vergisinden ve 492. Sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan istisna olduğu hususunun dikkate alınmasını, 2- Dava konusu çekin, düzgün ciro silsilesi neticesinde tevdii alınmış olup; temlik eden banka ve müvekkili şirketin iyiniyetli ve yetkili hamil olduklarını, 3- TTK 687/1. maddesinde; “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” düzenlemesine yer verilmiş olup, madde metni uyarınca düzgün ciro silsilesi neticesinde aldığından, işbu çekten doğan bütün hakları davacı/borçluya karşı ileri sürebileceğini, 4- Bilirkişi raporuna yapılan itirazlar dikkate alınmamış olup, Yargıtay denetimine elverişli olmayan bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, incelemeye konu mukayese belgelerdeki örnek imzaların, inkar edilen imzanın öncesi ve sonrasına ait yakın tarihli imzaları içeren belgeler olması gerektiğini, bu haliyle raporun hüküm tesis etmeye elverişli olmadığını, 5- Bu sebeple keşide tarihi öncesine ve sonrasına yakın tarihli imzalar içeren belgelerin de celbi ile bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir rapor tanzimine karar verilmesi gerekirken iş bu taleplerinin reddi ile hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, 6- Dosyada yapılan bilirkişi incelemesinde, inceleme metodlarına yer verilmemekle birlikte, sınırlı tanı unsurunu ihtiva eden belgeler üzerinde inceleme yapıldığını ve Yargıtay denetimine tabi olmayacak bir rapor oluşturulduğunu belirterek yukarıda arz edilen ve re’sen gözetilecek sebeplerle yerel mahkemenin usul ve yasaya aykırı 2016/997 Esas, 2017/1517 karar sayılı kararının kaldırılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 2004 Sayılı İİK’nın 72. maddesi gereğince açılan menfi tespit davasıdır. Davacı vekili müvekkili şirket aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibe konu kambiyo senedindeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürerek takibin durdurulmasını ve müvekkili şirket yönünden iptali ile davacı müvekkilinin davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, davalı vekili, davanın reddini, imzanın borçluya aidiyetine karar verilmesi halinde takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın %10’u oranında para cezasına mahkum edilmesine, imzanın borçluya ait olmaması halinde müvekkilinin kötü niyeti veya ağır kusuru olmadığından İİK 170/4. uyarınca aleyhine icra inkar tazminatı ve para cezasına hükmedilmemesine karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, iş bu karar davacı vekilince yukarıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlünün … esas sayılı dosyada takip başlattığı, takibin kesinleştiği, takip konusu senet altındaki ciranta imzasının davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığı, çekten dolayı davacının davalıya karşı borçlu olup olmadığının uyuşmazlık konusu olduğu, mahkemece imzanın gerçekliğine ilişkin bilirkişi raporu alındığı, alınan 08/09/2017 tarihli Adli Tıp Kurumu heyet raporunda, … İkitelli şubesine ait 30/04/2016 keşide tarihli İstanbul keşide yerli 40.250,00 TL bedelli keşidecisi … Tic.Ltd.Şti olan çekteki davacı lehtar şirket yetkilisi tarafından çekin arka yüzüne atılan ilk ciranta yüzüne atılan imzanın …’e ait olmadığının tespit edildiği, bilirkişi raporunun, davalı vekili itirazlarının aksine teknik yeterliliğe sahip ve dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmıştır. Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir. Borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde imzaya ilişkin iddiası mutlak def’idir. “….Senetteki imzanın inkarı halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükü belgeyi elinde bulunduran senet alacaklısına aittir. Yargılama sırasında takibe konu senedin kaybolmuş olduğu tespit edildiğinden davalılar imzanın davacı borçlu şirket yetkilisine ait olduğunu ispatlayamamıştır. İmzada sahtecilik iddiası kambiyo senetlerinde mutlak defi olup, lehdar ve ciro yolu ile hamil olan cirantalara ve son hamile karşı ileri sürülebilir…” (Yargıtay 11. HD 2020/5093 E. 2021/5318 K.) Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere, çekte sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün çekteki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı açık olup, davalı tarafça, senet altındaki imzanın davacıya ait olduğu kanıtlanamamıştır. Davalı şirketin, bir varlık yönetim şirketi olduğu, Bankacılık Kanunu’nun 143/5. maddesi uyarınca 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu’na göre ödenecek damga vergisinden ve 492. sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan muaf olduğu, fakat mahkemece bu hususun gözden kaçırılarak dava harçlarının davalıya yükletilmesi doğru olmadığından,davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusun haklı olduğu görülmüştür. Sonuç olarak senet üzerindeki imzanın sahteliğinin mutlak defi olması, dava konu bonodaki imzanın davacıya ait olmadığı tespiti, bu sebeple davacının davalıya dava konu bonodan dolayı borçlu kabul edilemeyeceği, davalı tarafça istinaf dilekçesinde ileri sürülen itirazlarının mutlak defi karşısında sonuca bir etkisinin bulunmadığı, somut olayda davacı kendi imzasının sahteliğine dayandığından mutlak defi niteliğindeki iddiasını herkese karşı ileri sürülebileceği, davalı vekilinin buna ilişkin istinaf başvurusun yerinde olmadığı, fakat yukarıda açıklandığı üzere, davalı şirketin, bir varlık yönetim şirketi olduğu, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143/5. maddesi uyarınca 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu’na göre ödenecek damga vergisinden ve 492 Sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan muaf olduğu, fakat mahkemece bu hususun gözden kaçırılarak dava harçlarının davalıya yükletilmesi doğru olmadığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusun haklı olduğu anlaşılmakla 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, fakat bu hata yeniden yargılamayı gerektirmediğinden resen, kararın diğer kısımları aynı kalmak üzere, hükmün 3. fıkrasının, “davalı harçtan muaf olduğundan davalıdan harç tahsiline yer olmadığına” şeklinde değiştirilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile,
2- İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/12/2017 tarih, 2016/997 E., 2017/1517 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacının davalı aleyhine açtığı menfi tespit davasının KABULÜ ile; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu 30/04/2016 keşide tarihli 40.250,00 TL bedelli … İkitelli şubesine ait keşidecisi … Tic. Ltd. Şti. Lehtarı … A.Ş olan, … nolu çek sebebiyle ve icra takibinden dolayı DAVACININ DAVALIYA BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, 4- Davacının tazminat talebinin yasal koşulları oluşmadığından reddine, 5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken karar harcının davalı harçtan muaf olduğundan davalıdan harç tahsiline yer olmadığına, 5/b- Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 777,22 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde kendisine iadesine, 5/c- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 4,30 TL vekalet harcı, 810,72 TL, posta ve tebligat masrafı 123,20 TL, bilirkişi ücreti 1.050,00 TL olmak üzere toplam 2.017,42 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/d- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 13/(1). maddesine göre 6.032,50 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a- Davalı taraf harçtan muaf olduğundan istinaf harcı ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, 6/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 62,00 TL tebligat, müzekkere ve posta giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/06/2022