Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1032 E. 2022/835 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1032
KARAR NO: 2022/835
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2018
NUMARASI: 2015/877 E. 2018/501 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesinde özetle; Davalı … (…) … ile 6 aylık evlilik süreci yaşadığını, davalının 33.000,00 TL’yı kendisine verdiğini oğlunun bilmediğini, sürekli sorduğunu, oğluna cevap verebilmesi için senet istediğini beyan etmesi üzerine, davalıya güvene dayanarak 40.000,00 TL tutarlı senet verdiğini, senedi aldıktan sonra halen İstanbul Anadolu 13. Aile Mahkemesi’nde 2013/309 Esas sayısı görülmekte olan boşanma davasını açarak, senetten dolayı aleyhine takip başlattığını belirterek, davalının başlattığı İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibin tedbiren durdurularak, takipten dolayı davalılara borçlu bulunmadığının tespitini, takibin iptalini, icra takip bedelinin %40’ı oranında haksız takip tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı … (…) …vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkili ile evlilik hazırlıkları aşamasında nişan, nikah masrafı, ev tadilatı ve çocuklarının okul taksitleri olmak üzere birtakım ihtiyaçları için müvekkilinden borç para aldığını, davacı tarafın müvekkili aleyhine boşanma davası açması üzerine, müvekkilinden aldığı borca karşılık ancak 40.000,00 TL için senet düzenleyebileceğini belirttiğini, taraflar arasındaki İstanbul Anadolu 13. Aile Mahkemesi’nin 2013/309 esas sayılı dosyasına vermiş olduğu 11/11/2013 tarihli dilekçenin 5. sayfasının 7. maddesinin B fıkrasında müvekkilinden 31.000,00 TL ve bu paranın haricinde parça parça elden 2.000,00 TL, 3.000,00 TL ile çocuklarının üniversite kayıtları için 9.000,00 TL aldığını kabul ettiğini, sadece bu beyanlarda dahi müvekkilinden 40.000,00 TL ve üzeri borç para aldığını kabul ve ikrar ettiğini, davacının senet altındaki imzasını kabul ettiğini, boşanma ve borçtan kaynaklanan senet arasında bir bağlantı bulunmadığını, müvekkilinin yapmış olduğu alışveriş nedeniyle senedi ciro ederek alacaklı davalıya verdiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ve diğer davalı aleyhine keşidecisinin davacı, cirantasının diğer davalı olduğu, 02/04/2014 ödeme tarihli 40.000,00 TL tutarındaki senetten dolayı kambiyo senedine özgü icra takibi başlattığını, davacının senetteki imzasına itirazı olmadığını, diğer davalıdan değişik tarihlerde para aldığını ve senedi imzaladığını ikrar ettiğini, müvekkilinin 3. kişi olup senet kendisine ciro yoluyla geldiğinden, davacı ile diğer davalı arasındaki hukuki ilişkinin niteliğini bilmediğini, müvekkilinin tacir olduğunu ve davalı … ‘a 01/11/2013 tarihli sözleşmeyle sattığı aracın satış bedelinin bakiye kısmı için senedi aldığını, davacının senedi ödediği veya bedelsiz kaldığını ancak yazılı delille ispatlayabileceğini, davacının senede karşılık ödeme yaptığını iddia ve ispat edemediğini, belirterek davanın reddine ve lehine %20 den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın hukuki niteliği itibariyle, İ.İ.K. 72 maddesi kapsamında icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasıyla … tarafından, borçlular … ve … aleyhine, 02/04/2014 vade ve 02/10/2013 düzenleme tarihli 40.000,00 TL miktarlı bono dayanak gösterilerek, 40.000,00 TL asıl alacak 270,41 TL işlemiş faiz toplam 40.270,41 TL alacağın fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, davacı borçlu … tarafından İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/239 esas sayılı dosyasında, 09/05/2014 tarihinde icra veznesine yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesine karar verildiği, daha sonra anılan mahkemenin 20/01/2015 tarihli 1 nolu celsesinde davacının 22.000,00 TL borçlu olduğunun kabul edilmesi sebebiyle bu tutar yönünden tedbirin kaldırıldığı ve dosyaya yatırılan paranın alacaklıya ödendiğinin anlaşıldığı, İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nca verilen 14/08/2014 tarihli … numaralı raporda senedin düzenleme tarihi olan 02/10/2013 tarihinde davacının fiil ehliyetine haiz olduğunun oy birliğiyle mutala edildiği, söz konusu raporların HMK 282. maddesi uyarınca mahkemece denetime elverişli görülerek hükme esas alındığı, Alınan İhtisas kurulu raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, davacının, davalılardan …’tan almış olduğu borç paraya ilişkin olarak düzenlediği senedi imza ettiği tarihte fiil ehliyetine haiz olduğunun ihtisas kurulu raporlarıyla sabit olduğu, senedin teminat senedi özelliklerini taşımadığı, görevsizlik kararı verilen mahkemece her ne kadar tedbir kararı verilmiş ise de, davacının duruşma sırasında bizzat ikrarı sebebiyle tedbirin dosyaya yatırılan miktar uyarınca kaldırılmasına karar verildiği, alacaklı davalı tarafından haciz işlemlerine devam edildiği, davalı alacaklının dava sebebiyle alacağına geç ulaştığından bahsedilemeyeceği, davanın reddine, davalı … tarafından talep edilen tazminat isteminin şartları oluşmadığından reddine” karar verilmiştir. Davacı istinaf dilekçesinde özetle; Davalı eski eşi senedi işleme koyunca, o tarihte, tedavi sürecinde olduğunu ve düşünce merkeziyle ilgili nörolojik sorunları olduğunu, bu nedenle eski eşinin kendisini kandırdığını anlatarak senedin iptali için huzurdaki davayı açtığını, mahkemenin senedin, düzenleme tarihindeki hukuki ehliyeti için İstanbul ATK 4. İhtisas Dairesi’ne gönderdiğini, heyette yapılan karşılıklı soru cevap konuşması neticesinde çok basit ve karşılıklı anlık konuşma şekline göre yorum yapıldığını, kararda yazıldığı gibi bir muayyene yapılmadığını, tam aksine muayene yapılmadan senet düzenleme tarihinde değil, 31/10/2016 rapor tarihindeki sağlık durumuna göre rapor verildiğini, Muayene yapılmış olsa bile; İnsanoğlunu, geçmişe doğru, bir yolculuk yaptırarak, 2.10.2013 tarihinde sağlıklı olduğunu gösteren, bir tıbbi cihaz henüz yapılmadığından, mahkemenin red kararında dayanak aldığı raporun temelsiz olduğunu, Rapora, itirazı üzerine gelen cevapta: Adli tıp heyetinin, dosyayı incelerken beyin kanaması ameliyatları sonrası, hasta haliyle, işe girmek, yapı denetim belgesi çıkartmak için, Kartal Lütfi Kırdar Eğitim Araştırma Hastanesi raporundan hareketle senet düzenleme tarihinde de, sağlıklı olduğu şeklinde bir düşünceyle, aleyhinde rapor verdiklerini ve mahkemenin iki talihsiz raporu dikkate alarak davasını reddettiğini, Mahkemenin, ret kararına dayanak aldığı raporun; rapor verilmeden önce beyinsel ve nörolojik açıdan MR, BT manyetik rezidans- röntgen filmleri çekilmeden ve bu görüntülere ait raporlara dayanılmadan, benzer tetkikler yapılmadan, ayrıca aynı hastaneye gelişiyle alakalı ameliyatlarını gösteren hastane arşiv dosyası ve bilgisayar dijital kayıt sistemindeki evveliyatı incelenmeden verilen, 20.03.2012 tarihli, vatandaşın lehinde, kolaylıklar sağlanarak, ayakta, basitçe, hızlı bir gözlem ve izlemeyle yapılan, hiç bir tıbbı alete ve bir bulguya bağlı olmadan, karşılıklı soru/cevap şekline verilen bir raporu dikkate almasının adalete uygun olmadığını, Kartal Dr.Lütfi Kırdır Eğitim ve Araştırma Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu’ndan işe girmek için, hastanelerinden alınan, 20.03.2012 tarihli, sağlık raporuna ait belgelerin ”elden” verilmesini istediğini, cevaben ”Söz konusu, hastanenin sağlık kuruluna ait arşivde 20.03.2012 tarihli işe girme raporunu destekleyecek hiçbir tıbbi bulgu veya belge çıkmadığını, sadece Burç Genetik Tanı Merkezi’ne ait HBV DNA / PCR kantitakif ölçüm çıktığı bildirildiğinden, 20.03.2012 tarihli işe girme raporu ve bu rapora yazılan bilgilerin alt yapısında hiç bir tıbbi ve yasal dayanak olmadığı anlaşıldığından, alınan bu raporun hukuken ve tıbben geçerli olmadığını, Mahkeme dosyasındaki delil, CD’de, veya (Google, arama motorunda) Prof. Dr. …, ”Beyin kanamalarında iyileşme süreci nasıl olur” yazıldığında; bu tür hastaların, ilk 6 ayı başklarına bağımlı olarak yaşama oranının %80 ve iyileşme sürecinin en az 2 yıl olduğu, hastaların %50’sinin 24 saat ile ilk (1.) bir yıl arasında öldüğünün bilimsel ifadelerle açıklandığını, 7 gün arayla 2 beyin kanaması geçiren şahsının iyileşme sürecinin 2 yılın çok üstünde olacağının tıbbi bilimsel kaynaklarda yazılı olduğu göz önüne alındığında, hastaneden taburcu olduktan 5.5 ay sonra verilmiş bir işe girme raporuyla, senet tanzim tarihinde sağlıklı olduğunun kabul edilemeyeceğini, mahkemenin dayandığı gerekçenin hükümsüz olduğunu ispat ettiğini, eksik incelemeyle dava karara bağlandığından bozulmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibine konu, 02/04/2014 vade ve 02/10/2013 düzenleme tarihli 40.000,00 TL tutarlı bononun güvene dayanarak düzenlendiğinden ve tanzimi sırasında fiil ehliyeti olmadığından bahisle, takipten dolayı davalılara borçlu bulunmadığının tespiti, takibin iptali, takip tutarının %40’ı oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ilişkindir.Mahkemece; Davacının, davalılardan ……’tan almış olduğu borç paraya ilişkin olarak düzenlediği senedi imza ettiği tarihte fiil ehliyetine haiz olduğunun ihtisas kurulu raporlarıyla sabit olduğu, senedin teminat senedi özelliklerini taşımadığı, görevsizlik kararı verilen mahkemece her ne kadar tedbir kararı verilmiş ise de, davacının duruşma sırasında bizzat ikrarı sebebiyle tedbirin dosyaya yatırılan miktar uyarınca kaldırılmasına karar verildiği, alacaklı davalı tarafından haciz işlemlerine devam edildiği, davalı alacaklının dava sebebiyle alacağına geç ulaştığından bahsedilemeyeceği, davanın reddine, davalı … tarafından talep edilen tazminat isteminin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir. Davacı taraf; Hükme dayanak alınan raporun geçerli olmadığı, Adlı Tıp Kurumu’nun İhtisas Dairesi’nce yeterli inceleme yapılmadığı, Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden işe girmek için aldığı 20.03.2012 tarihli raporun ATK’nca referans ve mahkemece hükme esas alınmasının usule uygun olmadığı gerekçesi ile karar aleyhine istinaf talebinde bulunmuştur. Dosya içerisinde mevcut Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 31/10/2016 tarih ve 2016/5061 karar sayılı raporunda incelenen tıbbi belgeler, 2- Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 18.09.2011 yatış tarihli Yatan Hasta Epikriz Formu, 3- Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 20.03.2012 tarihli Sağlık Kurulu Raporu, 4- Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 04.09.2013 yatış-05.09.2013 çıkış tarihli Yatan Hasta Epikriz Formu ve dayanak belgelerinin incelendiği, Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 19.09.2016 tarihli muayenesinin yapıldığı, yapılan değerlendirme sonunda gerekçeleri açıklanarak; “davacının fiili ehliyetini müessir ve kişide şuur ve harekat serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı, zeka geriliği veya demans denilen bunama hali tespit edilmediği, dava dosyasının tetkikinde akit tarihi olan 02.04.2014 tarihinde menfaatlerini müdrik ve telkinlere mukavim olabileceği, kendi hür iradesi istikametinde serbest olarak eylem ve işlemlere girişebileceği tıbbi kanaatine varıldığı, bu duruma göre …’ın 02.04.2014 tarihinde fiili ehliyetine haiz olduğu oy birliği ile mütalaa olunur” şeklinde rapor düzenlendiği tespit edilmiştir. Davacının itirazı üzerine alınan Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 14/08/2017 tarih ve … karar sayılı raporunda incelenen tıbbi belgeler değerlendirilerek; “dava dosyasının ve dosya içeriğinde mevcut CD’lerin tetkikinde kişinin Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 2011 yılında iki adet beyin ameliyatı olduğunun belirtildiği, ameliyatttan yaklaşık 6 ay sonra Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 20.03.2012 tarihli Sağlık Kurulu Raporunda, Nörolojik; Normal, Psikiyatri: Hali hazırda aktif psikopatoloji olmadığı, diğer sistem muayenelerinin normal olduğu, ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasına engel olabilecek sağlık problemi olmadığının belirtildiği, akit tarihi olan 02.10.2013 tarihinde hukuki ehliyetini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akli arıza içinde bulunduğunu gösteren tıbbi bulgu ve belgeye de rastlanmadığı dolayısıyla 02.10.2013 tarihinde menfaatlerini müdrik ve telkinlere mukavim olabileceği, kendi hür iradesi istikametinde serbest olarak eylem ve işlemlere girişebileceği tıbbi kanaatine varıldığı, bu duruma göre …’ın 02.10.2013 tarihinde fiili ehliyetine haiz olduğu oy birliği ile ek mütalaa olunur ” şeklinde önceki raporu teyit eder rapor düzenlendiği tespit edilmiştir.Davacı iş başvurusu için aldığı raporun hiçbir tıbbi tetkik ve araştırmaya dayanmadığından adli tıp raporuna esas alınmasının ve bu raporu esas alan adli tıp kurumu raporunun da hükme esas alınmasının usule ve hakkaniyete aykırı olduğunu iddia etmiş ise de; alınan her iki adli tıp raporunda davacının iş başvurusu için aldığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 20.03.2012 tarihli Sağlık Kurulu Raporu dışında, davacı tarafın mahkemeye bildirdiği ve mahkemece temin edilebilen tüm tıbbi belgeler ile davacının beyin ameliyatına ilişkin Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 18.09.2011 tarihinde yatırılarak acil olarak subdural hematom nedeniyle aynı gün geçirdiği ameliyat ve 25.09.2011 tarihinde 2. kez aynı tanı ile ameliyat edilmesine ilişkin tıbbi belgelerin değerlendirildiği sabit olduğundan, raporlar birbirini doğruladığından, davacı tarafça internetten temin edilen Prof. Dr. …’a ait ”Beyin kanamalarında iyileşme süreci” ne ilişkin bilgi genel nitelikli olup, bizzat davacıya ait olmadığı için karşı tıbbi belge olarak kabul edilemeyeceği gibi, davacı tarafça ATK raporunun aksini kanıtlar sağlık kurumlarından alınmış başkaca rapor sunulmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/05/2018 tarih ve 2015/877 E. 2018/501 K. Sayılı kararına karşı davacı tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a ve 362/1-g maddeleri gereğince, miktar itibariyle KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/05/2022