Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1026 E. 2022/709 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1026
KARAR NO: 2022/709
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 17/07/2018
NUMARASI: 2016/154 E. – 2018/271 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Holding bünyesinde yer alan müvekkili firmanın 1967 yılında kurulmuş olduğunu, 2003 yılında …, …, … ve … ürünlerini “… A.Ş.” adı altında birleştirdiğini ve Türkiye’nin önde gelen gıda şirketlerinden olduğunu, davacı firmanın “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, “…” markasının, Avrupa Birliği nezdinde iki ayrı topluluk markası olarak tescil edildiği gibi, Kıbrıs ve Cezayir’de de tescil edildiğini, müvekkiline ait “…” markasının tanınmış marka olduğunu, tanınmışlık seviyesinin yüksekliği sebebiyle, müvekkiline ait “…” markasına daha güçlü bir marka koruması sunulmasının hakkaniyetin gereği olduğunu, diğer yandan, müvekkili davacı firmanın “…” ve “…” esas unsurlu o www…com.tr tescil tarihi 09/02/1996 ve www…com/tr tescil tarihi 23/05/2012 alan adlarını tescil ettirdiğini, davalı firmanın ise, 11/02/2015 tarihinde kurulmuş olup ticaret unvanının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, ayrıca, davalı firmanın iştigal alanı ile müvekkilinin iştigal alanı ve yine müvekkilinin tescilli marka sınıflarının örtüştüğünü, davalı firmanın ticari unvan seçiminin kötü niyetli olduğunu, şöyle ki; davalı firmanın ticaret unvanının müvekkilinin tanınmış markasına, alan adlarına ve ticaret unvanına iltibas teşkil ederek 556 Sayılı KHK ve TTK uyarınca tecavüz teşkil etmekte ve haksız rekabet oluşturmakta olduğunu, davalı firmanın ticaret unvanının, müvekkilinin tanınmış “…” markasını birebir içerdiğini, ayrıca, davalı firmanın ticaret unvanının, müvekkilinin ticaret unvanının esas unsuru olan “…” ibaresini birebir içerdiğini, bu durumun, halk nezdinde karışıklığa neden olarak tüketici tarafından işletmeler arasında irtibat kurulması ihtimalini doğurduğunu, davalı firmanın fillerinin, TTK m. 55/1 /a/4 uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini, TTK m. 52, ticaret unvanının terkinine imkan verdiğini, davalı firmanın kötü niyetli olduğunu, oysa, basiretli tacir gibi davranması gerektiğini, sonuç olarak; davalı firmanın ticaret unvanının sicilden terkinini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Tescilli ticaret unvanının kullanımını haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, haksız rekabetin koşullarının oluşmadığını, müvekkili davalı firmanın, tescilli ticaret unvanını kullanmasının kötü niyetli olmadığını, dürüst kullanım olduğunu, müvekkili davalı firmanın, dava dışı “…” firmasından lisans aldığını, şöyle ki; her iki firmanın da Yönetim Kurulu başkanının aynı kişi olduğunu ve şirketler arasında organik bağ bulunduğunu, müvekkili davalı firmanın bağlı firma olduğunu, dava dışı “…” firmasının, “…” markasını 20 yıldan bu yana kullanmakta olup söz konusu firma ile müvekkili davalı firma arasında marka lisans sözleşmesi imzalanmasının doğal olduğunu, bu lisans sözleşmesine göre, müvekkili davalı firmanın, en eskisi 10/02/1992 tarih ve … sayılı olan “…” markalarının lisansını 10 yıllığına aldığını, “…” ibaresinin davacı firma ile özdeşleşmediğini, davacı vekilinin bu yöndeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, hatta tam tersine, “…” ibaresinin gıda sektöründe zayıf bir marka olduğunu, nitekim, sadece İstanbul’da, ticaret unvanında “…” ibaresi bulunan 526 firma bulunduğunu, benzer şekilde, TPMK nezdinde “…” ibaresini içeren 400’ü aşkın marka bulunduğunu, örneğin, “…” firmasının, ticaret unvanını tescil ettirdiğini, markasını tescil ettirdiğini, alan adını tescil ettirdiğini, özetle; gıda sektöründe zayıf marka olan “…” ibaresinin, davacı firma ile özdeşleşmiş olmadığı gibi davacı tarafından ayırt edicilik de kazandırılmadığını, müvekkili davalı firmanın ticaret unvanının çekirdek unsuru “…” ibaresi olmadığını, “…” ibaresi olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacının ticaret unvanının asıl unsurunun …, davalı şirketin ticaret unvanının asıl unsurunun … olduğu, dosyaya bizzat davalı vekili tarafından delil olarak sunulan katalogda, sertifikalarda, davacı şirketin ticaret unvanındaki … ibaresinin (…) şeklinde ayrı yazıldığı, Faturalarda ticaret unvanı üzerinde … ibaresinin ayrılarak markasal kullanıldığı,davalının kullanımının tescilli ticaret unvan kullanımı ve dürüst kullanım kapsamından çıktığı markasal kullanım teşkil ettiği kanaatine varılmıştır. Davacının … sayılı markasının 29. Sınıfta yağ emtiasında tescilli olduğu ve davalının ticaret unvanından daha önce tescil edildiği, yine davacının … asıl unsurlu ticaret unvanının da 27.09.1967 tarihinde davalının ticaret unvanının tescil edildiği, 05.02.2015 tarihinden çok önce tescil edildiği, üçüncü kişi … A.Ş ‘nden almış olduğu lisans belgesinin davalı şirkete ticaret unvanını, davacı şirketin ticaret unvanı ve tescilli markası ile iltibas yaratacak şekilde kullanım hakkını vermeyeceği, davalı şirketin ticaret unvanındaki … ibaresini markasal kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği gözönüne alınarak, davanın kabulüne, davalı şirketin ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine ve sicile tesciline” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dosyada alınan kök bilirkişi raporunda ticaret unvanı yönünden yapılan incelemede müvekkili şirketin unvanındaki esas unsurun … olduğu, davacı şirketin ise ticaret unvanındaki esas unsurun … ibaresi olduğu “İşletmeleri” ve “Ticaret” ibarelerinin de varlığı sebebiyle bu farklılıkların tacirleri ayırt etmeye yeterli olacağı kanaatine varıldığını, müvekkili şirkete ait ticaret unvanının davacı şirkete ait alan adlarına iltibas teşkil etmediğini belirttiklerini itirazen bilirkişi raporunda müvekkiline ait www…com alan adı ile bu sitedeki kullanımların incelenmesini talep ettiklerini ancak müvekkilinin web sitesindeki ticaret unvanı dışındaki kullanımlarla ilişkili olarak ticaret unvanının terkininin gerekip gerekmediği değerlendirmesinin yapılmasının taleple bağlılık ilkesi gereği mümkün olmadığını, talep edildiği gibi ticaret unvanlarının iltibas yarattığı gerekçesi ile müvekkili şirketin ticaret unvanının terkini çerçevesinde değerlendirme yapıldığında iltibas ihtimali bulunmadığının bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, -Kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkilinin markasal kullanım sonucu iltibas oluştuğu yönünde verdiği kararda da müvekkili şirketin lisans yolu ile kullandığı … sayılı … markasının kullanımının dürüst ve haklı bir kullanım olduğunu, esasen müvekkilinin lisans yoluyla kullandığı bu markanın işbu dava ile bir ilgisi bulunmadığını zira işbu davanın müvekkili şirketin ticaret unvanının iltibas yarattığı gerekçesiyle terkinine ilişkin olduğunu, Mahkemenin de bu sebeple bekletici mesele yapmadığını, Mahkemenin müvekkilinin markasal kullanımına ilişkin bir talep olmadığı tespitinde bulunduğunu ve ilgili Mahkeme kararının işbu davaya bir etkisi bulunmayacağı kanaatine varıldığını ancak müvekkili şirkete ait ticaret unvanı benzerliği üzerinden kıyaslama yaparak karar tesis etmektense ticaret unvanı dışındaki kullanımını göz önüne alarak karar tesis ettiğini ve bu sefer de müvekkiline ait … sayılı … markasının varlığı sebebiyle sağlanan haklı ve dürüst kullanımın göz ardı edildiğini, -Müvekkili şirketin ticaret unvanını tescil edildiği gibi kullandığını, … ibaresini ön plana çıkaracak herhangi bir kullanımda bulunmadığını, tescilli olduğu biçimde unvan olarak kullandığını, kendisinin tescilli … markalarından kaynaklanan kullanım hakkı olmasına rağmen ticaret unvanını … esas unsurunu ön planda tutacak şekilde almak yerine … esas unsurlu ticaret unvanını tercih ettiğini, bu noktada, … sayılı … markasının müvekkili şirkete ait sitede kullanım şekli ile müvekkili şirketin ticaret unvanın iki ayrı konu olduğunu ve ayrı ayrı değerlendirilmeleri gerektiğini, -İstanbul’da … ibaresini çekirdek unsur olarak içeren 526 adet ticaret unvanı kayıtlı olduğunu, … ibaresinin anlamı itibari ile sıklıkla kullanıldığı gıda sektöründe zayıf bir marka olduğunu, müvekkiline ait … esas unsurlu ticaret unvanının da davacı tarafın ticaret unvanı ve markalarından ayırt edilebilecek nitelikte olmakla sicilden terkinini gerektiren bir durum bulunmadığını, -Kök raporda “davalı şirketin delilleri arasında sunduğu “…” şeklinde kullanımına ilişkin bir adet belge olduğunu, bu belge dışında müvekkili şirketin ticaret unvanının tescilli halinden farklı bir kullanımı bulunmadığı” tespitine yer verildiğini, söz konusu faturanın müvekkili şirketin kestiği fatura olmadığını, müvekkili şirket kaşesinde ve faturalarının üst kısmında ticaret unvanını tescil ettirdiği gibi … Tic. A.Ş olarak kullanmakta olduğunu, tek bir faturada … ibarelerinin ayrı yazılmış olmasının müvekkili şirketin … ibaresini markasal olarak kullandığı anlamana gelmediğini, -Müvekkili şirketin ticaret unvanını kullanım şekli ile lisans yoluyla kullandığı … sayılı …*şekil markasının birbirinden ayrıştırılması gerektiğini ve bu halde müvekkili şirketin ticaret unvanının … olarak kullanımı sebebiyle davacı şirketin ticaret unvanı ile karışıklığa neden olacak bir benzerliğin bulunmadığını, davacının talebi ile bağlı kalınarak ticaret unvanlarının terkini hususunda değerlendirme yapılması gerektiğini ve neticeten müvekkile ait ticaret unvanının davacı ticaret unvanına ve davacı alan adlarına iltibas teşkil etmediği gerçeği karşısında usul ve yasaya aykırı verilen Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin taleple bağlılık ilkesini ihlal etmediğini, Yerel mahkemece, ticaret unvanının terkini gerekip gerekmediğine karar verilebilmesi için, davalı tarafın ticaret unvanını markasal kullanıp kullanmadığının incelenmesinin yapıldığını, davalı şirkete ait ticaret unvanının, müvekkili şirket markaları ve ticaret unvanı ile iltibas yaratmakta olup, ticaret unvanının terkini kararının hukuka uygun olduğunu, Müvekkili firmanın piyasaya ilk olarak “… A.Ş.” olarak çıktığını, daha sonra ticaret unvanını 2013 tarihi itibariyle değiştirerek “… A.Ş.” olarak kullanmaya başladığını, müvekkili firmanın ticaret unvanının çekirdek unsurunun da “…” ibaresi olduğunu, davalı şirketin ticaret unvanının … Tic. A.Ş. ibaresinden meydana geldiğini, söz konusu ticaret unvanında “… Tic. A.Ş.” ibaresi tali unsur olduğunu, “…” ibaresinin çekirdek/esas unsur olarak dikkate alınması gerektiğini , çekirdek kısmında yer alan … ibaresinin tanımlayıcı nitelikte bir ibare olduğunu, herhangi bir ayırt ediciliği bulunmadığını, davalının internet adresi olan http://..com/…/ alan adı içerisinde ve daha birçok kullanımda görüleceği üzere, davalı şirketin … Ticaret A.ş. şeklindeki ticaret unvanını … ve … ibarelerini ayrı ayrı yazarak kullandığını, müvekkili şirketin sektöründe öncü olduğunu ve müvekkili şirkete ait … markasının tüm tüketiciler nezdinde tanınır bir ibare olduğunu verilen kararın hukuka uygun olması sebebiyle, davalı tarafın istinaf talebinin usulden ve esastan reddini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davacıya ait markaların davalı ticaret unvanında kullanılarak gerçekleştirildiği iddia edilen markaya tecavüz dolayısıyla davalı ticaret unvanından terkini talepli davadır. Dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 9., 61. vd. maddelerinde markaya tecavüz fiilleri sayılmış, marka koruması maddede sayılan hallerle sınırlı olup ticaret unvanının tescilli olduğu biçimde kullanılması halinde; esasen ticaret unvanının kullanım amacının bir tacirin diğerlerinden ayırt edilmesini sağlaması, markanın ise bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması amacına hizmet etmesi sebebiyle marka ve ticaret unvanının fonksiyonlarının birbirlerinden farklı olduğu, markasal kullanım dışında tescilli bir markanın kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturmadığı benimsenmiştir. Ticaret unvanının amacı dışında markasal kullanımı ile marka hakkına tecavüz söz konusu olması durumunda, markasal kullanımın durdurulması ve terkin kararı verilmesi mümkün olup, buna göre, davacının TTK’nın unvan tescili ile ilgili belirlediği zorunlu ve çekirdek kısmını oluşturan unvan ibaresinin yanında, davacının ek unsur olarak unvanının başına “…” ibaresini koyarak tescil yaptırdığı halde, davacının, davalının iştigal alanından bir çoğu örtüşür şekildeki hizmetlerle ilgili tescil yaptırdığı ve çekirdek kısmına ilave olarak ek unsur olarak davalının “…” ibaresini unvanına aldığı, bu seçimin davacının markasından istifade eder şekilde olduğu, davalının basiretli tacir gibi hareket etmediği, davalının ticaret unvanındaki çekirdek unsur niteliğindeki “…” ibaresinin iltibas ve benzerlik oluşturduğu, Davacının … markalarının tescilli olduğu, davalının da “…” ibaresini, işletme tabelasında kullandığı ilk derece mahkemesine sunulan bilirkişi raporlarıyla sabit olmuştur. Davalı her ne kadar ticaret unvanı dışındaki kullanımlarla ilişkili olarak ticaret unvanının terkininin gerekip gerekmediği değerlendirmesinin yapılmasının taleple bağlılık ilkesi gereği mümkün olmadığını ileri sürmüş ise de, ticaret unvanına ilişkin terkin taleplerinde markasal kullanımın olup olmadığı değerlendirmesinin yapılması gerektiği, bu sebeple taleple bağlılık ilkesinin somut olay kapsamında uygulama alanı olmadığı anlaşılmıştır. Markasal kullanım incelemesinde, davacının marka tescil kayıtları ve tescil sınıfı esas alınarak inceleme yapıldığında, davalı kullanımlarının da benzer sınıflarda olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının unvanının “…” ibaresinden oluştuğu, bu sözcüğün … ibareli davacı markaları ile anlamsal, görsel ve sescil olarak bıraktığı umumi intiba itibariyle bağlantı kurulabilecek derecede benzer bulundukları, … ibaresinin ayırt edicilikte yeterli farklılık yaratmadığı, zira bu farklılığın anlamsal, görsel ve sescil olarak iki işaret arasında var olan genel izleminden doğan benzerliğin etkilerini geri plâna atmaya elverişli olmadığı, davacının seri nitelikteki … ibareli markalarının serisi içerisinde bir marka olarak algılanmasının kaçınılmaz olduğu, ürün ve hizmetlerin aynı tür olduğu, normal düzeyde bilgilendirilmiş, makûl ölçüde dikkatli, işaret ve markayı aynı anda görüp detaylarını karşılaştıramayan ve daha önce yararlandığı ürünlerle ilgili markanın göz ve kulağında kalan izine dayanarak sonraki ürün ve hizmet alımlarında aynı markayla sunulan mallardan ve hizmetlerden yararlanmak isteyen ortalama düzeydeki alıcı ve yararlanıcıların bu marka ve işaretin farklı işletmelere ait iki ayrı marka olduğunu algılamalarının mümkün olmadığı, davacının … ibareli markalarının uzun yıllardır kullanıldığı, davacının fiilen kullanılan markalarının kapsamındaki mal ve hizmetlerle ilişkilendirilmesi kaçınılmaz nitelikteki mal ve hizmetler için davacı markalarının elde ettiği bilinirlikten haksız yararlanma sağlayabileceği, davalı taraf tacir olup, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, tacirlerin internet sitesindeki kullanımları ve ticaret alanında kullanım vasfında olup, dosya kapsamındaki belgelerden, davalının internet sitelerinin bulunduğu, davacı tarafa ait “…” markasını ayrı kullandığı, bu kullanımlarının marka hakkına tecavüz oluşturduğu, davacı markası ile, davalı ticaret unvanı arasında güçlü bir benzerlik olduğu, bu yönden ticaret unvanı terkin şartlarının oluştuğu, AB marka tüzüğünün 12/1-a. maddesi gereğince ticaret unvanı kullanımı bile artık marka hakkı kapsamında kaldığından, Türk Marka Hukuku bakımından Avrupa Birliği Marka Tüzüğü’nün uygulamada yorum yaparken dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla, marka sebebiyle ticaret unvanının terkin edilemeyeceği yönünde bir önermenin isabetli olmayacağı anlaşılmakla davalı vekilinin markasal kullanım olmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/07/2018 tarih ve 2016/154 E., 2018/271 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 28/04/2022