Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1023 E. 2022/591 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1023
KARAR NO: 2022/591
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21/06/2018
NUMARASI: 2017/21 E. 2018/234 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Sigorta markasının müvekkili adına … no ile TPMK nezdinde tescilli olduğunu, davalının ise söz konusu markayı müvekkilinin izni olmaksızın taklit etmek suretiyle ticaret unvanında kullandığını, 16.10.2016 tarihinde davalıya ihtarname gönderilerek kullanımına son vermesinin istendiğini, ancak davalı tarafça kullanıma devam edildiğini, davalının bu eyleminin müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, davalının kötü niyetli olduğunu, bu sebeplerle meydana gelen tecavüzün tespitine ve men’ine, müvekkili lehine manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Çorlu’da 1991 yılından beri sigortacılık faaliyeti yürüttüğünü, sebepsiz yere ve kötü niyetli olarak davacının marka hakkını kullanmasının söz konusu olmadığını, davacının davalının karşı markadan doğan haklarının sessiz kalma yoluyla hak kaybına ve zamanaşımına uğradığını, davalının dava konusu ismi senelerden beri iyi niyetle kullandığını ve tanıtmış olduğunu, davalının 1991 yılından bu yana … Sigorta ismini bir … markası haline getirdiğini, davacıya karşı manevi tazminata konu olabilecek hiç bir tecavüz girişiminde bulunmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Talimat raporundan davalı şirketin işyeri tabelasında ve kartvizit üzerinde … Sigorta ibaresini markasal olarak kullandığı anlaşılmışsa da, davalının ticaret ünvanından kaynaklanan önceye dayalı hak iddiasında bulunduğu, dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK 8/3-a maddesinde; önceye dayalı hak elde edenin hakkının korunacağının düzenlendiği, davalı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu belge ve fotoğraflardan 01.12.1998 tarihli gider pusulası üzerinde … Sigorta ibaresinin markasal olarak kullanıldığı, yine plaket ve sertifikalar üzerinde … Sigorta ibaresinin kullanıldığı, davacının marka tescil başvurusunun ise, davalının ticaret sicil tescilinden 20 yıl sonra yapıldığı, davacının ticaret ünvanının asıl unsurunu markasal olarak kullanmak yönünden önceye dayalı hak sahibi olduğu, kullanımın 556 sayılı KHK 12.madde de düzenlenen “dürüst kullanım” kapsamında bulunduğu kanaatine varılmıştır. Davalı şirketin internet sitesi arşiv kayıtlarında bilirkişi raporu ile 2010 yılından beri … Sigorta ibaresi kullandığı, dava tarihinin 02.02.2017 tarihi olduğu, marka tescil tarihinden itibaren 5 yıllık sessiz kalma ve hak düşürücü sürenin de geçtiği, davacının dava açma hakkını kaybettiği gözönüne alınarak, davalının önceye dayalı hak sahibi olması, kullanımın dürüst kullanım kapsamında bulunması ve davacının sessiz kalmak suretiyle dava açma hakkını kaybetmesi nedeniyle davanın reddine” karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-… Sigorta markası, 556 Sayılı KHK uyarınca davacı şirkete ait tescilli ve sigorta sektöründe tanınmış bir marka olduğunu, davalının ise davacıya ait olan ve yasal olarak tescil ile birlikte herkese karşı korunan bu markayı, aynı alanda ticari faaliyet yapmakta olmasına rağmen, marka ve firma adı olarak kullandığını, aynı zamanda davacıya ait tescilli markanın, tüketicide yanılsama yaratacak olan basılı evraklarda, kartvizitlerde, şirket dosyalarında ve davalıya ait web sitesinde de kullanıldığını, davalının yapmakta olduğu bu eylemlerin 556 Sayılı KHK’nın 61. maddesinde düzenlenen “Marka Hakkına Tecavüz” başlığı altındaki hükümleri ihlal ettiğini, 2-Davacının, 06.10.2016 tarihinde davalıya göndermiş olduğu ihtarnamede, iş bu markanın kendi adına tescil edildiğini, bu markanın izinsiz kullanılmasının ilgili hükümler uyarınca marka hakkına tecavüz teşkil edeceği ve kullanımın sona ermemesi halinde yasal haklarını kullanacağı hususunda uyarıda bulunduğunu, ancak bu ihtarnameyi dikkate almayan davalının, söz konusu davacı adına TPE nezdinde tescillenmiş olan markayı kullanarak ticari faaliyetlerde bulunmaya ve davacının ticari hayatına zarar vermeye devam ettiğini, 3-Davacı şirket tarafından gönderilen ihtarnameye cevap olarak, davalı şirketin 14.10.2016 tarihinde davacıya gönderdiği ihtarnamede, davalı şirketin Ticaret Sicilinde … Sigorta ismini kullandığının belirtildiğini, ancak marka hakkına yapılan tecavüz ile ilgili hiçbir savunma beyanında bulunulmadığını, ancak bilindiği üzere Ticaret Sicilinde yer alan ticaret unvanı ile marka tescilinin korunmasının farklı olduğunu, ticaret Sicilinde kayıtlı olan ticaret unvanının en basit anlatımla, tacirin ticari işletmesine ilişkin iş ve işlemlerini yaparken kullandığı isim olduğunu ve unvan sahibine tekel hakkı sağladığını, ancak bir markanın üzerinde hak iddia edebilmek için markanın ayrıca tescil edilmiş olması gerekir ki, davacının bu tescili yaptırmış iken, davalıya ait “… Sigorta” markasına ilişkin bir tescilin bulunmadığını, bu sebeple de davalının ticaret unvanı üzerinde bir tekel hakkı olduğundan bahsedilebilirken, dava konusu olan marka üzerinde hiçbir hakkı bulunmadığı gibi aynı zamanda davacıya ait olan bu hakka tecavüz ettiğini, 4-Davalının halen devam etmekte olduğu marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerinin sonucunda davacı şirketin yıllar boyunca verilen emek ile kazandığı itibarı zedelendiğini ve davacının maddi ve manevi kayıplara uğradığını belirterek, yerel mahkemenin verdiği kararın bozulmasına, dava dilekçesinde gösterilen maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne, tüm dava, harç, masraf ve giderler ile avukat ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davacıya ait … sayılı “… Sigorta” markasının, davalı tarafça ticaret unvanında kullanılması sebebiyle oluşan tecavüzün tespiti ve men’i ve manevi tazminat davasıdır. Davacı vekili, “… Sigorta” markasının müvekkili adına … no ile TPMK nezdinde tescilli olduğunu, davalının ise söz konusu markayı müvekkilinin izni olmaksızın taklit etmek suretiyle ticaret unvanında kullandığını, 16.10.2016 tarihinde davalıya ihtarname gönderilerek kullanımına son vermesinin istendiğini, ancak davalı tarafça kullanıma devam edildiğini, davalının bu eyleminin müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, davalının kötü niyetli olduğunu, bu sebeplerle meydana gelen tecavüzün tespitine ve men’ine, müvekkili lehine manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiş, davalı vekili, müvekkilinin Çorlu’da 1991 yılından beri sigortacılık faaliyeti yürüttüğünü, sebepsiz yere ve kötü niyetli olarak, davacının marka hakkını kullanmasının söz konusu olmadığını, davacının, davalının karşı markadan doğan haklarının sessiz kalma yoluyla hak kaybına ve zamanaşımına uğradığını, davalının dava konusu ismi senelerden beri iyi niyetle kullandığını ve tanıtmış olduğunu, davalının 1991 yılından bu yana … Sigorta ismini bir … markası haline getirdiğini, davacıya karşı manevi tazminata konu olabilecek hiç bir tecavüz girişiminde bulunmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, iş bu karar yukarıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. TPMK kayıtlarına göre, … sayılı “… Sigorta” ibareli markanın 36.sınıfta yer alan hizmetler yönünden 11.06.2012 tarihinde TPMK nezdinde davacı adına tescil edildiği, başvuru tarihinin 25/02/2011 tarihi olduğu, davacı şirketin 03.02.1998 tarihinde ticaret siciline tescil edildiği, ticaret sicil kayıtlarına göre ise, davalı şirketin 18.02.1991 tarihinde, “… Ltd. Şti.” ünvanı ile tescil edildiği görülmektedir. Çorlu 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/11 Talimat sayılı dosyasında yapılan keşfe müteakip alınan 20.04.2017 tarihli bilirkişi raporunda ve ekli fotoğraflarda, davalı şirketin işyeri tabelasında “…” ibaresinin yazılı olduğu, kartvizit de “… Sigorta ” ibaresinin logo ile birlikte kullanıldığı, işyeri giriş tabelasında “… Ltd. Şti” ibaresinin kullanıldığı tespiti yapılmıştır. Mahkemece, 13.02.2017 ve 23.01.2018 tarihli ayrı ayrı iki bilirkişi raporu alınmış, her iki raporda da kullanıma ilişkin yapılan tespitlerin dosya kapsamına uygun, fakat varılan sonuçların dosya kapsamına ve olayın niteliğine uygun olmadığı, bilirkişilerin uzmanlıklarınında marka ve patent yönünden yeterli olmadığı anlaşılmış, fakat uyuşmazlık konusunun dosyadaki mevcut delil ve kayıtlarla hakimin hukuki bilgisiyle çözümlenebilir mahiyette olması nedeniyle yeniden rapor alınmasına gerek görülmemiş, mahkemece bilirkişi raporlarında varılan sonuçlara aykırı fakat dosya kapsamına uygun karar verilmesi isabetli olmuştur. TTK’nın ticaret unvanı ile ilgili maddeleri şöyledir: Madde 45- (1) Bir ticaret unvanına Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır. Madde 46- (1) Tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunmamak, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmamak şartıyla; her ticaret unvanına, işletmenin özelliklerini belirten veya unvanda yer alan kişilerin kimliklerini gösteren ya da hayalî adlardan ibaret olan ekler yapılabilir. (2) Tek başlarına ticaret yapan gerçek kişiler ticaret unvanlarına bir şirketin var olduğu izlenimini uyandıracak ekler yapamazlar. Madde 50- (1) Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir. Çorlu 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/11 Talimat sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporundan, davalı şirketin işyeri tabelasında ve kartvizit üzerinde … Sigorta ibaresini markasal olarak kullandığı anlaşılmışsa da, davalının ticaret ünvanından kaynaklanan önceye dayalı hak iddiasında bulunduğu, zira davalı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu belge ve fotoğraflardan 01.12.1998 tarihli gider pusulası üzerinde … Sigorta ibaresinin sadece ticaret ünvanı yada işletme adı olarak değil, aynı zamanda markasal olarak kullanıldığı, yine plaket ve sertifikalar üzerinde … Sigorta ibaresinin kullanıldığı, davacının marka tescil başvurusunun ise, davalının ticaret sicil tescilinden 20 yıl sonra yapıldığı, davacının ticaret ünvanının asıl unsurunu markasal olarak kullanmak yönünden önceye dayalı hak sahibi olduğu, kullanımın 556 sayılı KHK 12.madde de düzenlenen “dürüst kullanım” kapsamında bulunduğu, davalı şirketin ticaret ünvanı hükümsüz kılınmadığı sürece, bu unvan davalı şirkete KHK 8/5’den doğan haklarını kullanma hakkı verdiği, zira davalı şirketin ticaret unvanının tescil tarihi 02.01.1991 iken, davacının markasının koruma tarihi 07.12.2011 olduğu, dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK 8/3-a maddesinde de, önceye dayalı hak elde edenin hakkının korunacağının düzenlendiği, bu sebeplerle davalı kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğunun kanıtlanamadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/06/2018 tarih ve 2017/21 E. 2018/234 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye44,80TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022