Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1021 E. 2022/746 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1021
KARAR NO: 2022/746
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/04/2017
NUMARASI: 2015/202 E. 2017/403 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … Mobilya’nın, diğer davalı … aleyhine 25.12.2014 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. nolu dosyasında icra takibi başlattığını, ödeme emrinin borçlu davalıya 05.01.2015 tarihinde Teb. Kan. 21. maddesine göre tebliğ edildiğini, davalı … Mobilya’nın takibin kesinleşmesine 2 gün kala İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/58.D.İş sayılı 14.01.2015 tarihli İhtiyati haciz kararı ile 20.01.2015 tarihinde diğer davalı hakkında ihtiyati haciz kararını aynı dosyadan infaz ettiğini, icra takibine girişilmeden önce 17.12.2014 tarihinde müvekkili tarafından davalı …’ın daha evvel mağaza olarak işlettiği adreste aynı konuda işletme kurulduğunu, bu tarihte vergi kaydı açılışı yapılarak faaliyete geçtiğini, davalı … Mobilya’nın 14.04.2015 tarihinde müvekkilinin faaliyette bulunduğu adrese Çorlu … İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyası ile hacze geldiğini, müvekkiline haciz ve muhafaza tehdidi ile davalı … Mobilya vekili tarafından hazırlan protokolün imzalatılmaya çalışıldığını, imzalanmayınca da muhafaza işlemi yapıldığını, müvekkilinin malları muhafaza edildikten sonra mallarının iade edileceği ve dosyaya beyanda bulunması gerektiği söylenerek İstanbul’a çağrıldığını, 24.04.2015 tarihinde icra dosyasından açılan taleple icra kefili yapıldığını, aynı gün kendisine dairede icra emri tebliğ edildiğini, alacaklı vekilince 25.05.2015 tarihinden başlayarak 27.06.2016 tarihinde bitmek üzere taksit taahhütnamesinin imzalatıldığını, müvekkilinin haksız yere haciz ve muhafaza edilen menkullerini geri alabilmek için belgeleri imzaladığını, usulsüz bir şekilde kandırılarak dosya borçlusu haline getirildiğini, 27.04.2015 tarihinde mallarının kendisine iade edildiğini, müvekkilinin diğer davalının borcuna kefil olma iradesinin bulunmadığını, kefalet sözleşmesinin kurulması için kefilin hür iradesi ile sözleşmenin tarafı olması gerektiğini, TBK 582. maddesi gereği kefilin, kendisine tanınan haklardan önceden feragat edemeyeceğini, müvekkiline adres bildirimi ve tüm itiraz ile sürelerden feragat ettiğine dair el yazısı ile beyan yazdırıldığını, 583. maddeye göre de, kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu, kefalet sözleşmesinin şekil şartı yerine gelmemiş olduğundan müvekkilinin icra dosyasındaki kefilliğinin hükümsüz olduğunu, 603. maddedeki düzenleme ile müvekkilinin TBK’dan kaynaklanan hükümsüzlüğünün tespiti gerektiğini belirterek tüm davalılara borcunun olmadığının ve dosyadaki kefilliğinin hükümsüzlüğünün tespitine, davalı tarafça müvekkilinden haksız yere alınan senedin iptali ve iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır. Davalı … Mobilya vekilleri 27/04/2017 tarihli karar celsesindeki esas hakkındaki beyanlarında; Davacının iradesi ile icra kefaleti verdiğini, icra müdürünün huzurunda imzasını attığını ve kısmi ödemede bulunduğunu, davacının kefaletine güvenerek menkullerdeki hacizleri kaldırıp iade ettiklerini, davacının asliye ceza dosyasındaki beyanları ile kötü niyetli olduğu anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, icra dosyasında verilen icra kefaletinden dolayı borçlu olmadığının tespiti(menfi tespit) davası olduğu, Toplanan deliller ile tüm dosya münderecatı birlikte değerlendirildiğinde; iddia olunan icra kefalet tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 sayılı TBK’nun 583. maddesine göre kefalette, sorumlu olunan azami miktar ve kefalet tarihinin kefil olan kişinin kendi el yazısı ile yazılmasının geçerlilik şartı olduğu, icra dosyasındaki 24/04/2015 tarihli icra kefaletine ilişkin beyanın davacı tarafından kendi el yazısı ile yazılmadığı, bu nedenle icra kefaletinin geçerli olmadığı, davalı takip alacaklısı vekili, davacının bu şekilde eldeki davayı açmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu beyan etmiş ise de, bu durumun kanunun düzenleniş amacına uygun olmadığı, geçersiz bir kefalet sözleşmesine dayalı olarak davacıdan her hangi bir alacak talebinde bulunmanın mümkün olmadığı, diğer davalı takip borçlusu … yönünden ise; icra kefaletinin herhangi bir talep hakkı verecek nitelikte olmaması nedeniyle, davayı davalı …’a yöneltmekte davacının herhangi bir hukuki yararının bulunmadığı, davacı taraf takibe konu senedin iptali ve iadesini talep etmiş ise de; bu konuda harçlandırılmış bir dava bulunmadığından, talep hakkında karar verilmesinin mümkün olmadığı, davanın takip alacaklısı yönünden kabulüne, diğer takip borçlusu davalı … yönünden reddine” karar verilmiştir. Davalı … Mobilya vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Borçlu hakkında takibin kesinleşmesi üzerine Çorlu … İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyası ile hacze gidildiğini ve borçlunun gizli iş ortağı olan …’ın kendi rıza ve inisiyatifi ile icra dosyasına kefil olduğunu, TBK’nun m. 582 “kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli borç için yapılabilir.” hükmünü taşıdığını, takip asıl borçlu yönünden kesinleşmiş ve geçerli bir borç olduğu için, davacı …’ın kefil olmasında kanuna herhangi bir aykırılık olmadığını, Mahkemenin icra takibine kefil olan davacının kendi isteği ve iradesi ile İcra Müdürlüğü’ne gelerek itiraz ve sürelerden feragat etmesi nedeni ile davayı kabul etmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, Mahkeme davacının TBK m. 583′ deki kendi el yazısı olmadığından bahisle davayı kabul etmişse de; davacının kefalet beyanının bulunduğu zabıt incelendiğinde davacının icra memuruna ve huzurda olan alacaklı vekilinin yanında dosyanın borcuna tamamına kefil oluyorum diyerek TBK m. 583 kefilin sorumlu olacağı azami miktar şartını yerine getirdiğini, Davacı ve icra dosyasının kefili …’ın aynı icra zabtında borcu nasıl ödeyeceğini ve yükümlülük altına girdiğini de icra dosyasına vermiş olduğu aylara bölünmüş taahhütname ile yerine getirerek, kefalet tarihini kendi iradesi ile beyan etmek sureti ile TBKm. 583’ün aradığı diğer şekil şartının da yerine getirilmiş olduğunu, Kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yasanın aradığı, sözleşmenin yazılı şekilde olması ve kefilin sorumlu olacağı azami miktarın ve kefalet tarihinin belirtilmesi yeterli olup, kefalet sözleşmesi kurulmuş olduğundan, kefalet tarihini kendi el yazısı ile yazmadığından bahisle davanın reddinin hatalı olduğunu, Kefilin icra dairesinde borcu kabul ederek taahhütte bulunurken atmış olduğu imza ile de yasanın aramış olduğu şekil şartını yerine getirmiş sayılması gerektiğini, ayrıca kefilin borca kefil olurken taahhüt etmiş olduğu şekilde borcun birinci taksitini ödeyerek kefaleti benimsediğini ikrar ve kabul ettiği nazara alındığında yerel mahkemenin kefaleti geçersiz saymasının hatalı olduğunu, 2-Davacı kefilin kefalette bulunduğu tarihten sonraki bir zamanda borcunu ödedikten sonra ödemiş olduğu borcu inkar edecek şekilde kefaletinin geçerli olmadığını iddia etmesinin TMK m 2 iyiniyet kuralına aykırılık teşkil ettiğinden bu kurala aykırılığı nazar-ı itibara almayan mahkeme kararının bu nedenle de bozulması gerektiğini, 3-Çorlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi’nin önünde bizzat borçlu ve borcu olduğunu beyan eden kötüniyetli …’ın müvekkili şirkete borcunu ödemesi gerekirken, Yerel Mahkemenin hatalı kararı sonucunda neredeyse alacaklı hale getirildiğini, her mahkeme ve merci önünde farklı beyanlarda ve ikrarlarda bulunan davacının kötüniyetli olduğunu, izah ettiği nedenler ile İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/ 202 esas 2017/ 403 karar sayılı ilamının kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Karar aleyhine davalı … Mobilya vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. 1-Dosya içerisinde mevcut İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip dosyasına ilişkin 24/04/2015 tarihli tutanağın “Alacaklı vekili geldi. Dosya borcu ile ilgili olarak üçüncü şahıs … söz alarak dosya borcunun tamamına icra kefili olmayı talep ediyorum dedi. Alacaklı vekili söz aldı. Üçüncü Şahıs …’ın icra kefilliğini kabul ediyorum. Kefalet harcının dosyaya alınarak icra kefilliğine ilişkin tebligatların dairede yapılmasını talep ederim. Devamla dosya kapak hesabı 88.632,06 TL’yı kefil onaylıyorum dedi 24/04/2015 tarihini ve alacaklı vekili ile üçüncü şahıs … imzasını ihtiva ettiği” icra müdürünün imzasından sonra, adres olarak …adresini beyan ediyorum, icra emrine dairede tebliğ almak istiyorum, tüm itiraz ve ödeme sürelerinden feragat ediyorum. sözlerinin üst kısmında; Aşağıdaki beyan bana aittir. … 24/04/2015 ve imza olduğu tespit edilmiştir. Tutanağın yazımındaki ifadelerden icra müdürü tarafından zapta alındığı intibaı edinilmekte ise de; davacının açık, davalı vekilinin tevil yollu beyanı ile davacı ve icra müdürü tarafından düzenlenmediği, alacaklı vekili tarafından düzenlendiği tespit edilmiştir. Yargıtay 8. HD’nin 23.09.2013 tarihli 2013/14327-12865 esas ve karar sayılı kararı ile Yargıtay 19. HD’nin 06/06/2018 tarihli 2017/376 esas ve 2018/3254 karar sayılı ilamları ile istikrar arz eden ilamlarında açıkça; İİK’nun 38. maddesinde, icra dairesindeki kefaletlerin ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olduğu belirtilmiş, kefaletin şekli hakkında ise, özel bir düzenleme getirilmemiştir. Bu nedenle genel yasa olan ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki kefalete ilişkin, 581 ve takip eden madde hükümlerinin icra kefaletlerinde de uygulanması gerekmektedir. Türk Borçlar Yasası’nın kefalet aktinin şekil şartlarını düzenleyen 583. maddesinde; Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu, yine 584. maddesinde; eşlerden birinin diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabileceğini; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce yada en geç kurulması anında verilmiş olmasının mecburi olduğu belirtilmiştir. İcra kefaletinin HMK 583. maddesindeki şekle uygun yapılması geçerlilik şartı olduğundan, belirtilen unsurların bulunması zorunlu olup, yorum yolu ile eksikliğin giderilmesi mümkün değildir. Dosya içerisinde mevcut icra kefaletinin davacının el yazası ile yazılmadığı konusu tarafların kabulündedir. Bu hali TBK 583. maddesindeki şekil şartını taşımadığından geçersiz olup, mahkemece de aynı yönde karar verildiğinden, davalı vekilinin, davacının icra memuru huzurunda borcu ikrar ettiği, miktarın ve tarihin yazılı olması sebebiyle yasanın aradığı hususların mevcut olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca akitle taahhüt edilen yükümlülükler taraflarca yerine getirildikten sonra akdin şekil şartına uygun düzenlenmediğinin iddia edilmesi iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağından dinlenemez. İcra ve mahkeme dosyası kapsamından davacı tarafça dosya borcu veya protokol uyarınca yapılmış ödeme tespit edilememiştir. Davacı tarafça 10.000,00 TL ödeme yapıldığı Çorlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/118 esas sayılı dosyasının 15/04/2016 tarihli oturumunda ikrar edildiğinden, mahkeme içi ikrar olması sebebiyle HMK 188/1 maddesi uyarınca kanıtlanmış sayılır ise de; Çorlu … İcra Müdürlüğü’nün … talimat dosyası üzerinden haciz ve muhafaza işleminin 14/04/2014 tarihinde yapıldığı, icra kefaletinin ise 24/04/2015 tarihli olduğu, davacının ceza mahkemesinde “mallar haczedilerek yeddiemin deposuna götürüldü. Sonrasındaki görüşmelerimizde şikayetçi vekiline 100.000 TL lik senet verdim. Bu senedi verdikten sonra yeddiemindeki mallar tekrar bana teslim edildi. Bu arada ben 10.000 TL lik bir ödeme yaptım” şeklindeki beyanından ödeme tarihinin tespiti mümkün olmamıştır. Dosyadaki tarihsiz protokolde 10.000,00 TL’lık ödemenin 25/05/2015 tarihinde yapılacağının belirtilmesi, davacının senet verip bu arada 10.000,00 TL ödeme yaptığını ve hacizlerin kaldırıldığını ikrar etmesi birlikte değerlendirildiğinde, 10.000,00 TL ödemenin icra kefaletinden sonra yapıldığı kanıtlanmamıştır. İyi niyeti ortadan kaldıran şekil şartı eksikliğinin ileri sürülemeyeceğine ilişkin Yargıtay kararları borcun eda edilmesinden sonraya dair olduğundan, henüz borcun tamamının eda edilmediği de nazara alındığında, davacının yasadan doğan icra kefaletinin şekil şartı eksikliğini ileri sürerek dava açması kötü niyet olarak kabul edilemeyceğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. 3-Dosya içerisinde mevcut Çorlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/118 esas sayılı dosyasının 15/04/2016 tarihli oturumunda … savunmasında: … Protokol yapma ihtimali oluşmuştu fakat borcu üstlenme konusunda aramızda herhangi bir protokol yapmadık ve borçlu …’den devraldığım işyerinde bulunan mallar haczedilerek yeddiemin deposuna götürüldü. Sonrasındaki görüşmelerimizde şikayetçi vekiline 100.000 TL lik senet verdim. Bu senedi verdikten sonra yeddiemindeki mallar tekrar bana teslim edildi. Bu arada ben 10.000 TL lik bir ödeme yaptım. Sonrasında araçlarıma haciz konulduğunu öğrendim. Haczin kaldırılmasını istediğimde bu kez tekrar müşteki firma ve vekili benden çek keşide etmemi talep etti. Bu konuda anlaşamayınca bana teslim edilen mallar icra marifetiyle benden geri alındı. şeklinde beyanda bulunmuş olup, beyanlarında bizzat borçlu olduğuna ilişkin ikrarı olmadığı tespit edilmiştir. Aksine, görülmekte olan dava dosyasındaki beyanlarını teyit eder şekilde haciz işlemi sebebiyle menkullerinin götürüldüğünü ve iadesi için 10.000,00 TL verdiğini beyan ettiği tespit edildiğinden, ceza dosyasında borcun ikrar edildiğine ilişkin davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2017 tarih ve 2015/202 E. 2017/403 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı … Mobilya’dan alınması gerekli 6.054,46TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 1.513,62 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.540,84 TL harcın davalı … Mobilya’dan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı … Mobilya tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a ve 362/1-g maddeleri gereğince, miktar itibariyle KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/04/2022