Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1019 E. 2022/745 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1019
KARAR NO: 2022/745
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2015/195 E. 2018/250 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …’in müvekkili ile arasındaki yayın sözleşmesini tek taraflı olarak feshettiğini, davalıların hukuka aykırı eylemleri sebepleriyle müvekkilinin haklarının önemli ölçüde ve onarılamaz biçimde zarar gördüğünü, davalının yayın hakkını davacıya devrettiği kitapla ilgili 3. kişilerle yeni sözleşme yaptığını, bir yandan da facebook ve diğer internet siteleri üzerinden yayınlandığını, davalının müvekkili dışında kimselerle işbirliği yaparak, kitap basıp, piyasaya sürmesinin engellenmesi, internette yer alan yayınların kaldırılması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalı tarafın 3. kişi ile yaptığı sözleşmenin geçersizliğini, feshin geçersizliğinin tespitini, davalının hukuka aykırı eylemlerinden doğan davacı zararının tespiti ile bu bedelden şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın ve 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davacı taraf, davalılardan … yönünden maddi tazminat talebini 720.538,20 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Davacının, sözleşmenin imzalanmasından, müvekkilinin sözleşmeyi fesih ettiği tarihe kadar geçen sürede sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkilinin sözleşmeyi haklı olarak feshederek, başka bir kişiyle sözleşme imzaladığını, ihtiyati tedbir talebinin reddini, davacı ile aralarındaki sözleşme fesih olduğundan davacının halen basıp dağıtmakta olduğu kitaplarla ilgili olarak gerekli tedbirlerin alınmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yazar … ile kitap yayım sözleşmesi imzaladığını ve sözleşme çerçevesinde kitabın yayınlandığını, müvekkilinin davacıyı zarara uğratma çabasının olmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinden haksız çıkar sağlayarak, işine engel olarak mağdur ettiğini, bu sebeple ihtiyati tedbir talebinin ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacı ve davalı … arasında “…” adlı eserin yayın ve piyasaya sunulması ile ilgili 16.09.2013 tarihli yayın sözleşmesi imzalandığı, davalı … tarafından 18.05.2015 tarihinde sözleşmeye aykırılık sebepleriyle tek taraflı fesih bildirimi ile sözleşmenin fesh edildiği, Dava … isimli kitabın FSEK 1/b maddesi anlamında Kpss ye hazırlık amacı ile yazılan formata uygun belli uslup ve sistematiği yansıtan sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat eseri olduğu, davalının FSEK kapsamında eser sahibi olduğu ve 16.09.2013 tarihinde taraflar arasında yayım haklarına ilişkin devir sözleşmesi yapıldığı, aktin feshine ilişkin irade beyanı tek taraflı bozucu yenilik doğuran haklardan olup, karşı tarafın kabulüne bağlı olmaksızın karşı tarafa ulaşması ile sonuç doğuracağından, bu andan itibaren taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sona ereceği, davalının sözleşme ilişkisini sona erdirip 18.08.2015 tarihinde ihtarname ile davacıya bildirdiği ve sözleşmenin bu irade beyanının ulaşması sebebiyle fesh edildiğinden, davacı tarafın sözleşmenin devamı, 3. kişiye yönelik sözleşmenin hükümsüzlüğü ve kitabın basım ve yayım talepleri yerinde görülmediğinden reddine, Davacı tarafça bilgilendirilme yapılmaması, eserin boyutlarında değişiklik yapılması hususları sözleşmenin feshini gerektiren bir husus olarak görülmediği, ancak taraflar arasındaki sözleşme ve borçlar kanunu gereği eserin korunmasının davacının yükümlülüğünde olduğu, davalı tarafa ait kitabın çok sayıda bandrolsuz şekilde basılıp dağıtıldığı, davacı çalışanı ve çok uzun süredir şirketin pazarlama ve dağıtım sorumlusu …’in şirketin kendisinden talebi doğrultusunda badrolsuz ve başka badrollü kitapların basım ve dağıtımının yapıldığını beyan ettiği, beyanı taraflı bir beyan olarak görülse dahi, davacı tarafın adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında basiretli bir tacir gibi davranıp, tüm tedbirleri alarak kitabın usulsüz dağıtım ve basımını engelleme yükümlülüğü olup, buna aykırı davranıldığında oluşacak zarardan davacının sorumluluğu olduğundan, davalı tarafın davacı çalışanının yaptığı eylem sebebiyle çok sayıda kitabın sözleşme dışında satış ve dağıtımından dolayı telif haklarından istifade edememesi dikkate alındığında, davalı tarafın sözleşmeyi feshi haklı yasal sebep kapsamında görüldüğü, bu sebeple tüm talepler yönünden yerinde olmayan davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; I. Eserin korunamadığı iddiasının yerinde olmadığını, kitabın yazarı davalı … sözleşmenin feshine dair göndermiş olduğu ihtarnamenin 5 nolu bendinde, eserin internette PDF formatında mevcut olduğunu ve eserin müvekkili şirket çalışanı … tarafından faturasız olarak piyasaya sürüldüğünü, müvekkilinin bu duruma karşı önlem almadığını ileri sürerek bunu fesih gerekçesi olarak gösterdiğini, Müvekkili şirkette pazarlama müdürü olarak çalışan …’in davalılardan … ile anlaşarak, telif hakları şirkete ait olan kitapları başka bir matbaada bastırmak suretiyle çoğaltarak bir kısmını bandrollü, bir kısmını bandrolsüz, bir kısmını da sahte bandrol bastırmak suretiyle şirketin bilgisi dışında sattığını, kitapların bir kısmının da davalı …’ın sahibi olduğu www…biz adlı internet sitesinde satıldığını, durumu öğrenen müvekkili şirketin, derhal …’in işine son verdiğini ve … ile davalı … hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, (EK-1: Dilekçe sureti) davalı …’a da Beyoğlu … Noterliği’nin 03.09.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ederek, kitabın basım, yayım ve dağıtım haklarının kendisine ait olduğunu, internet sitesinde vermiş olduğu reklam ve satış ilanlarını derhal kaldırmasını, aksi takdirde yasal yollara başvuracağını ihtar ettiğini, (EK-2: İhtarname sureti) müvekkilinin kusuru olmadığını, …, … ve …’in işbirliği içerisinde bu eylemleri gerçekleştirdiklerini, … ve …’ın sonradan sözleşme imzamalarının bu durumun açık kanıtı olduğunu, …’in fiilinin hukuka aykırı olduğunun ve fiili … ve … ile birlikte yaptıklarının dosyadaki tüm delil ve belgelerden anlaşıldığından, …’in ceza mahkemesinden beraat kararı almış olmasının feshin haklı olduğu anlamına gelmediğini, 22.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda bu bilirkişilerce değerlendirme yapılarak, müvekkilinin öğrenir öğrenmez eserin korunması için gerekli hukuki aksiyonlara başvurduğu, bu durumda buna dayanılarak yapılan feshin haklı olmadığının belirtildiğini, II. Davalı tarafın eserin korunmadığı iddiası karşısında, müvekkili şirket çalışanı …, kitabın yazarı davalı … ve … ile sonradan sözleşme imzalayan davalı …’ın işbirliği yaparak bu sonuca sebep olduğu iddialarının mahkemece araştırılmadığını, Müvekkilinin bilgi birikimi ve yayıncılık ağı sayesinde kitabın hatırı sayılır bir satış değerine ulaşması sonucunda davalının bu yolla kitaptan sağlanan gelire tek başına sahip olmaya çalıştığını, başka yayınevleri ile yaptığı gizli ve açık sözleşmeler neticesinde kitabın tirajını düşürdüğünü ve müvekkilinin satışlarının azalmasına sebep olarak zarara uğrattığını, III. Taraflar arasında imzalanan 16.09.2013 tarihli sözleşme gereğince müvekkilinin kanun dışı çoğaltmalara karşı önlem alma, şikayet, dava ve icra yollarına başvurma yükümlülüğü olup, müvekkilinin tüm bu yükümlülüklerini yerine getirdiğini, Dava konusu olayda adam çalıştıran sorumluluğu şartlarının bulunmadığını, kanundaki tanıma göre, adam çalıştıranın sorumluluğunun, “bir işin yapılması esnasında verilen zarar”dan ibaret olduğunu, huzurdaki davada zararın müvekkilinin talimatı ile yapılan bir iş sırasında meydana gelmediğini, çalışanın, sözleşmeyi fesheden davalı ile işbirliği yaparak kendi iradesiyle gerçekleştirdiğini, IV. Davada mahkeme hakiminin, uyuşmazlığın teknik bilgi gerektirmesi sebebiyle bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdiğini, rapor müvekkilinin haklılığını açıkça ortaya koymasına rağmen mahkemenin değerlendirmeyi yerinde bulmayarak, bilirkişi raporunun aksine karar tesis ettiğini ve buna ilişkin somut bir gerekçe göstermediğini, Yargıtay içtihatları uyarınca; hakim raporu eksik gördüğünde başka bir bilirkişi raporu veya ek rapor alması gerektiğini, (YHGK E: 2012/1476 K: 2013/564 T:17.04.2013) mahkeme hakiminin yeni rapor veya ek rapor almak yerine bilirkişinin tespitini hatalı bulduğunu belirterek aksi yönde karar tesis ettiğinden, kararın kabul edilemeyeceğini, açıklanan sebeplerle haksız ve hukuka aykırı kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Karar aleyhine davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. 1- Davacı tanığı … yeminli beyanında; dava konusu kitabın daha ucuz bir fiyatla kitapçım.biz adlı internet sitesinde satıldığını bir müşteriden öğrendim,… durumu … yetkisili …’a ilettim, … daha sonra yapılan araştırmada söz konusu internet sitesinin … adına olduğu ortaya çıktı, tarih olarak tam olarak hatırlamıyorum ancak 2015 mart ayları olduğunu hatırlıyorum, …, …’ı aradı, benim yanımda kendisiyle görüştü, …’ın o konuşmada ben kitapları tasarı yayından değil …’den satın alıyorum, istediğim fiyata satarım diye söylediğini biliyorum …, sonradan kendi adına … Yayıncılıktan habersiz bandrolsüz olarak bu kitapları …’a sattığını öğrendim, … Yayıncılığın kitapla ilgili tüm basın dağıtım ve pazarlamasını yapan kişidir, …’la nasıl bir ilişki içinde olduğunu bilmiyorum, … şirketin çalışanı olduğu için, şirketin bilgisi dışında olan satışlarla ilgili olarak şirkette bir toplantı yapıldı bu toplantıda bende vardım, …’de vardı o toplantıda …’e şirketin yetkilisi şirketin bilgisi dışında bu tür farklı kişilere kitap satışı yapmışsa bunu kabul et, helalleşelim diye söylendi ancak … bu satışları yaptığını ve …’la ilişkisi olduğunu inkar etti, bu süreçten sonrada .. şirket iş akdini feshetti ve hakkında suç duyurusunda bulundu, Davacı tanığı ve şirketin %25 hisseye sahip ortağı … yeminli anlatımında; 2015 yılı ocak şubat aylarında … adlı kitap internet satış sitesinde söz konusu kitapların bizim sattığımız fiyatın altında satıldığı anlaşıldı, bu satış yapan kişinin … olduğu tespit edildi, şirketin yetkilisi … bey bu …’la görüştü …’a biz bu kitapların tek yetkili satıcısıyız sen bizden bunları satın almamışsın nerden satın aldın, korsan baskımı yaptın depodan mı çaldın diye konuşma oldu, bu konuşmada … kendisinin bu kitapları … Yayınclığın satış ve pazarlama müdürü olan … isimli şahıstan satın aldığını, hatta …’in kızının üzerine Çanakkale hesabına ve kendi hesabına da para aktardığını söyledi, bunun üzerine …’in bu kitapları kendi hesabına bandrollü veya bandrolsüz olarak piyasaya sürdüğü özellikle …’la bağlantılı olduğu anlaşıldı,… Bakırköy Şubesi’nde toplandığımızda kendisiyle bende görüştüm, bu işleri yaptıysan helalleşelim karşılıklı uzlaşalım kızını ve kendinin hesaplarını getir 15 yıllık çalışmanın karşılığı neyse bunu hesaplayalım, ancak kendisi para almadan çıkmayacağını söyledi ve suçlamayı da açıkça itiraf etmedi,… şirket kesinlikle …’e kendi nam ve hesabına iş yapması için yasal olarak yetki verilmemiştir… şirketin bilgisi dışında yaptığı bir iştir, biz … bu işleri yaptıktan sonra, öğrendikten sonra tüm bayilere ve çalıştığımız tüm yerlere …’in bandorulsüz bir şekilde şirketten izinsiz bir şekilde satış yaptığını ve şirketin izni dışında bu kişiden kitap alınmaması için bildirimde bulunduk, …’e de bu konuda bilgi verdik, Davacı tanığı …; … isimli kitabın …’in bandrolsüz olarak şirketten ayrı faturasız şekilde pazarladığı iddiasıyla …’in işine son verildi ve ben ondan sonra bu birimin başına geçtim, ben müşterilerle irtibata geçtiğimde kendilerine uzun süredir kitap talepleri olmadığını sordum onlarda elimizde kitap var diye söylediler, belgesini de gönderdiler söz konusu kitapları …’in şirketin bilgisi dahilinde olmaksızın kayıt dışı sattığı paralarıda Çanakkale’de bildirdiği bir hesaba yattığı o şirketlerin gönderdiği kayıtlardan anlaşıldı, Davacı tanığı …; … beyle ilgili olaylda ilgili şirketin avukatının çağırdığı ortamda …’e bandrolsüz kitap satmışsınız bunu kabul ediyormusunuz diye sordu … beyde kabul etmediğini söyledi, şirketin avukatı savunmasını getirmesini söyledi o da bunu kabul etmediğini söyledi, avukatta kendisine mahkemede görüşürüz diye söyledi … bey de o zaman şirketten ayrılıp gitti, bu hadise olalı bir yıl kadar olmuştur, Davalı tanığı …; söz konusu …’in kitabı ile ilgili sözleşme yapıldığında kitap satışından …’e %30 kardan pay verilecekti, ilik önce 1000 adet kitap basıldı ve satıldı, daha sonra talep fzalalaştı bunun üzerine şirket … in payı fazla geldiği için ondan habersiz olarak bandrolsöz olan kitapları kendi başka kitaplara ilişkin bandrolleri kullanarak bu kitapları piyasaya sürdüler bu şekilde bandrollü kitaptan daha fazla piyasaya kitap sürüldü, o dönemde ben pazarlama müdürü ve şirketin gayrı yasal %5 ortağıydım bu işlemlerdeki para ilişkisi benim hesaplarım üzerinden yapıldı, ben benim adıma olan bu paraları elden şirket muhasebesine verdim, herhangi bir kayıt kuydat yoktur, ürünler zaten faturasız olarak piyasaya sürülen ürünlerdir, … bizim şirketin yıllardır mal alan müşterisidir kendisine faturasız ürünlerden satılmıştır, bunun yanında 8-10 şirkete daha bu kitaplardan faturasız olarak satılmıştır, söz konusu işlemi şirket benim kendi adıma yaptığımı söylüyor ancak yukarıda beyan ettiğim gibi bu işi bana yaptıran şirket yöneticileridir, söz konusu faturasız satışların bedeli bir kısmı kızımın hesabına yatmasının sebebi onun adına çıkarmamın sebebi iş bankası bankomat bir kısmı onun adına bir kısmı da benim adıma … bank hesabına yatıyordu, bu bandrolsüz ve faturasız satışlar 2014 yılı 8. Ayından 2015 mart ayına kadar devam etti, söz konusu bandrolsüz daha doğrusu başka kitapların bandrolü kullanılan kitaplar şirketin matbaasında basılıyordu,…. çalıştığım süre içerisinde söz konusu kitaba ilişkin basım, dağıtım, pazarlama ve tahsilata ilişkin işlemleri ben yapıyordum, şeklinde beyanda bulunduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme ile dava konusu eserin korunma yükümlülüğünün davacı şirkete ait olduğu sözleşme ile sabit ve tarafların kabulündedir. Dava konusu eserin, tanık … tarafından davacının talimatı ile bandrolsüz veya başka kitaplara ilişkin bandrolle davacı tarafın matbaasında basıldığı konusunda kati delil mevcut değil ise de; …’in davacı çalışanı olduğu ve dava konusu “…” isimli kitabın satış pazarlamasına ilişkin kordinatörlüğünü yaptığı sabittir. Yargıtay HGK’nun 26/09/2019 tarihli 2017/11-411 esas ve 2019/962 karar sayılı kararında belirtildiği üzere; Adam çalıştıranın sorumluluğu 818 sayılı BK’nın 55’inci (6098 sayılı TBK’nın 66’ncı) maddesinde “İstihdam edenlerin mesuliyeti” başlığı altında düzenlenmiştir. Anılan maddede; “Başkalarını istihdam eden kimse, maiyetinde istihdam ettiği kimselerin ve amelesinin hizmetlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları zarardan mesuldür. Şu kadar ki böyle bir zararın vuku bulmaması için hal ve maslahatın icabettiği bütün dikkat ve itinada bulunduğunu yahut dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olamıyacağını ispat ederse mesul olmaz.” hükmü öngörülmüştür. Bu madde gereğince adam çalıştıranlara genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü yüklenmiş ve adam çalıştıranın bir özel hukuk ve bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışanlarının kendilerine bırakılan işleri gördükleri sırada hukuka aykırı bir fiille üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre adam çalıştıranın sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden özen sorumluluğudur. Başka bir deyişle adam çalıştıranın sorumluluğunun kaynağı, adam çalıştıranın çalışanlarını seçerken ve onları çalıştırırken çalışanlar üzerindeki denetim ve gözetim ödevini yerine getirmemesine, kanun tarafından kendisine yükletilen bu tür objektif bir ödevi ihlal etmesine dayanmaktadır (Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2017, s. 643). Adam çalıştıran, yapılacak iş için uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Seçeceği yardımcı kişinin yapacağı iş için vasıflı, yeterli eğitim görmüş, yeni bilgi, yöntem ve tekniği özümsemiş ve izlemiş olmasını arayacaktır. Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmadığı için sorumluluk, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir (Eren, s. 644). 818 sayılı BK’nın 55’inci (6098 sayılı TBK’nın 66’ncı) maddesinde ayrıca adam çalıştırana sorumluluğu kaldıracak nitelikte bir kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmıştır. Buradaki kurtuluş kanıtı niteliği itibariyle bir kusursuzluk kanıtı olmayıp, sorumluluktan kurtulma kanıtıdır. Bu sebeple adam çalıştıran zararın meydana gelmemesi için somut durumun gerektirdiği her türlü objektif dikkat ve özeni göstermiş olduğunu ispat ederse sorumluluktan kurtulacaktır. Davaya konu kitabın bandrolsüz olarak başka şirketlere satılması sonucu, eserin davacı tarafça korunmadığı iddia edilerek sözleşmenin bu maddesine aykırılık sebebiyle davalı … tarafından fesih sebebi yapıldığı, bandrolsüz satışların davacının çalışanı olan … tarafından gerçekleştirildiği dosya kapsamı ile tespit edilmiştir. Davacı …’in işvereni olması sebebiyle adam çalıştıran sıfatına sahiptir. Adam çalıştıranın sorumluluğu kusursuz sorumluluk olup, zararın işin görülmesi sırasında meydana gelmesi yeterlidir. …’in kitabın satış ve pazarlanmasına ilişkin koordinatör olarak davacı tarafça görevlendirildiği ve kitabın korunmasındaki sözleşmeye aykırılığında bu sırada meydana geldiği sabit olduğundan, TBK 66. maddesindeki adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmadığı için sorumluluk, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğduğundan, davacının adam çalıştıran sıfatı ile sözleşmede kendisine yüklenen eserin korunmasına ilişkin taahhüdü yerine getirmediği ve sözleşmeye aykırı davrandığı sübuta erdiğinden, eserin korunmasına ilişkin maddenin ihlalinde kusuru bulunmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. …’in eyleminin tespiti sonucu 24/03/2015 tarihinde Bakırköy C. Başsavcılığı’na verilen şikayet dilekçesi üzerine, Bakırköy 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/533 esas sayılı davasının açıldığı, yargılama sonunda 07/02/2018 tarih ve 2018/103 karar sayısı ile; sanık ile katılan arasındaki ihtilafın hukuki mahiyette olduğu, çözümünün hukuk mahkemesince yapılması gerektiği, hizmet sebebiyle görevi kötüye kullanmak suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile beraatine karar verildiği, kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. C.D.’nin 2018/1054 esas ve 2019/988 karar sayılı 18/09/2019 tarihli kararı ile istinaf incelemesinde kaldırılarak, temyiz yolu açık olmak üzere 2 yıl 1 ay hapis ve 6.240,00 TL Adli Para Cezası ile mahkumiyetine kararı verildiği (istinaf kararı UYAP üzerinden incelenmiştir) tespit edilmiş olup, dosya kapsamında, davacı tarafın iddiasından başka …’in davalılar ile fikir ve eylem birliği ile hareket ettiğine dair delil bulunmadığından, davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Her ne kadar davacı adam çalıştıran sıfatı ile …’in eyleminden doğan zarardan sorumlu olup kusur aranmayacağından, eserin korunmasına ilişkin sözleşme maddesinin ihlal edildiği sabit ise de; davacı ile davalı … arasındaki 16.09.2013 tarihli yayın sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen devamlı edimli sözleşme olup, feshinin haklılığının taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğine göre belirlenmesi gerekir. TBK 123. maddesi uyarınca karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde TBK 124. maddesinde belirtilen durumlardan herhangi biri olmadığı taktirde, taraflardan birinin temerrütü halinde, diğer tarafın borcun ifa edilmesi için uygun bir süre vermesi veya uygun bir süre verilmesini hakimden talep etmesi gerekir. TBK 124. maddesinde süre verilmesini gerektirmeyen haller; 1-Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa, 2- Borçlunun temerrütü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa, 3-Borcun ifasını, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa şeklinde sayılmış olup, davalı tarafça dava konusu olayda 124. maddedeki koşulların bulunduğu iddia ve ispat edilmediği gibi, TBK 123. maddeye göre fesihten önce sözleşmedeki eserin korunmasına ilişkin sözleşme maddesinin ihlaline son verilmesi konusunda davacı tarafa süreli ihtarda bulunulduğu da kanıtlanmamıştır. Davacı taraf, çalışanı …’in eyleminin tanık beyanlarına göre 2015 yılı mart ayında ortaya çıkması üzerine, davalı …’in herhangi bir talebi olmaksızın, 18/05/2015 fesih tarihinden önce, 05/03/2015 tarihli tutanak düzenleyerek, kitabın satış ve pazarlamasına ilişkin koordinatörünü değiştirdiği, 09/03/2015 tarihli feshi ihbar ile …’in iş akdini 05/03/2015 tarihinden itibaren feshettiği, 24/03/2015 tarihinde vekili aracılığı ile Bakırköy C. Başsavcılığı’na şikayet dilekçesi verdiği, yapılan soruşturma sonunda Bakırköy 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/533 esas sayılı davasının açıldığı, … hakkında 25/03/2015 tarihinde suç duyurusunda bulunulması üzerine Bakırköy C. Başsavcılığı’nın 2015/34315 soruşturma numaralı evrakın oluşturulduğu, 03/09/2015 tarihinde …’a gönderilen ihtarname ile www…..biz adresinden kitabın yayının kaldırılmasını talep ettiği, bu suretle kitabın korunmasına ilişkin tedbirlerin alındığı tespit edildiğinden, davalının 18/05/2015 tarihli fesihinin haklı olmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. 2- … ve davalıların işbirliği içerisinde hareket ederek sözleşmenin feshine zemin hazırladıkları ve kitabın satış rakamlarının düşmesi sonucu zarar uğradığını kanıtlamak HMK 190. maddesi uyarınca davacı tarafa aittir. Davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu belge ve dinletmiş olduğu tanık beyanları ile … ve davalıların işbirliği içerisinde hareket ettikleri kanıtlanmamış olup, mahkemece bu yöndeki iddialarının araştırılmadığına ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. Tanık …’in yeminli anlatımı ile bandrolsüz veya başka kitaplara ilişkin bandrol ile satış yapıldığı beyan edilen tarih aralığı 2014 yılı Ağustos ayı ile 2015 yılı mart ayı arasındadır. 25/09/2017 tarihli bilirkişi raporu ile davacının 2013-2014 döneminde 22.500 adet, 2104-2015 döneminde 53.000 adet ve 2015-2016 döneminde 73.000 adet bandrol alarak satışa sunduğu, 22/02/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre 2013-2014 döneminde satış hasılatının 301.274,66 TL, 2014-2015 döneminde satış hasılatının 781.215,00 TL ve 2015-2016 dönem hasılatının 687.606,34 TL olduğu tespit edildiğinden, bandrolsüz veya başka kitaplara ilişkin bandrol ile satış yapıldığı iddia edilen 2014 yılı Ağustos ayı ile 2015 yılı mart ayı arasında satış hasılatının düştüğüne ilişkin davacı iddiasının kanıtlanmadığından reddine karar verilmiştir. 3- YHGK’nun E: 2012/1476 K: 2013/564 sayılı ve 17.04.2013 tarihli kararında da açıkça belirtildiği üzere; hâkimin bir kez bilirkişiye gittikten sonra, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki ve mesleki bilgi ile çözümleyemeyeceği husus, “teknik bilgi gerektiren bir konudaki uyuşmazlık” tır. Mahkemece 27/09/2016 tarihli oturumda; “belgelerin incelenmek suretiyle haksız feshi gerekktiren bir durum olup olmadığı davacı taraf defter ve kayıtlar incelenmek suretiyle haksız fesh söz konusu ise bundan dolayı zararı olup olmadığı hususunda” rapor alınmasına karar verilmiştir. Davacı taraf, davalı ile arasındaki eser sahipliğinin devrine ilişkin sözleşmenin haksız olarak feshi sebebine dayanarak dava açtığından, mevcut davada teknik bilgi gerektiren husus, “…” isimli kitabın FSEK kapsamında eser niteliğinde olup olmadığı ve davacı tarafın maddi tazminat miktarına ilişkindir. FSEK kapsamda sözleşme hükümlerinin yorumlanması ve Borçlar Kanunu kapsamında haklı feshin varlığı hakimin genel ve hukuki bilgisi ile çözülmesi gereken hususlardan olup, HMK 266. maddesi uyarınca, hakimin genel ve hukuki bilgisi ile çözümlenmesi gereken hususlarda bilirkişi incelemesi yaptırılamaz. HMK’nun 282. maddesi uyarınca hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Mahkemece, bilirkişilerin; davaya konu “…” isimli kitabın FSEK kapsamında eser niteliğinde olduğuna ilişkin görüşüne itibar edilerek, HMK 266. maddesi doğrultusunda, sözleşme hükümleri ve dosya kapsamına göre feshin haklılığının TBK kapsamında değerlendirilmesinde yasaya ve Yargıtay HGK’nun kararına aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosya içerisinde tazminat miktarının tespitine ilişkin 12/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda mahrum kalınan kazanç kaybı 720.538,20 TL olarak, 22/02/2017 tarihli raporda ise 240.772,24 TL olarak tespit edildiğinden, raporlar arasındaki fark mahkemece giderilemeyecek kadar fazla olduğundan, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları gereğince birbirine aykırı (çelişkili) raporların bulunması halinde aykırılık giderilmeden karar verilemeyeceğinden, mahkemece işbu aykırılık giderilmeden karar verilmesi usule aykırı olup, davacı vekilinin istinaf talebinin bu sebeple kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, oluşturulacak yeni bilirkişi heyetinden alınan raporlar da mukayese edilmek suretiyle mahrum kalınan kar yönünden yeni bir bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/07/2018 tarih ve 2015/195 E. 2018/250 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 28/04/2022