Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1008 E. 2022/560 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1008 Esas
KARAR NO: 2022/560
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 16/11/2017
NUMARASI: 2015/187 E. – 2017/327 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:Davacı dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket …’in bünyesindeki … markalarının ve bu markanın kullanmış olduğu çay ürünlerinin satışa sunulduğunu paketlerin özgün yaratıcısı, ambalaj kompozisyonu fikir sahibi, yaratıcısı ve ilk kullanıcısı olduğunu, davacı şirketin marka ve tescilli/tescilsiz ambalaj tasarımlarına dayalı hakları, davalı firma tarafından sistematik bir biçimde ihlal edildiğini,davacının 2002, 2004, 2007, 2009 ve 2010 yıllarında çay paketleri ve logolarını tescil etliklerini, ancak ana zemin rengi, kelime konumlandırma biçiminin, markanın arkasında bulunan … figürünün, … motifinin, …, kelimeleri çeviren …, … ve … desenlerinin davalı marka tarafından aynen kopyalandığını, davalı tarafın kötü niyetli olduğu ve markalar arasındaki benzerlikten dolayı haksız rekabete sebebiyet verdiğinin İstanbul Anadolu 1.FSHHM’nin 2013/154 E. sayılı dosyası ile tespit edildiği ve bu sebeple … tescil no’lu markanın hükümsüzlüğüne karar verildiğini,…’un tanınmış marka olduğunu ve … ‘ın kullandığı benzerlikler sebebiyle tüketici tarafından iki ürünün karıştırılmaya müsait olduğunu, davalının … tescil numaralı markasının, müvekkiline ait …, …, …, …, … ve … tescil numaralı markalarının birleşimi olduğunu, marka bütünü olarak müvekkili markaları ile karıştırılabilir nitelikte olduğunu, davalının hiçbir teknik zorunluluk bulunmamasına rağmen müvekkilinin tescilli markalarındaki unsurları aynen kullanmasının kötü niyetini gösterdiğini, müvekkiline ait … markasının tanınmış marka olduğunu, davalıların aynı zamanda müvekkilinin marka hakkına tecavüz ettiklerini ve haksız rekabette bulunduklarını beyan ederek, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, Marka KHK m. 62, TTK m, 55/56 ve ilgili diğer madde hükümleri uyarınca davalının müvekkil şirketin marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin durdurulmasına ve tecavüz sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, kötü niyetli olarak tescil ettirilen ve müvekkili şirketin markasıyla iltibas yaratan … tescil numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve markalar sicilinden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın itirazına rağmen, TP’nin benzerlik olmadığı gerekçesiyle itirazı reddettiği ve “…” markasının tescilinin 22.05.2015 tarihinde yapıldığını, markanın tescili üzerinden iki yıl geçliktcn sonra davacının işbu davayı açma kararı vermesinin kötü niyetli olduğunu, davalı şirketin bu markayı kullanmasının hukuken korunan bir hakkın kullanılması niteliğinde olduğunu ve bu marka hükümsüz kılınmadıkça hiçbir şekilde engellenmesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin çay sektöründe davacıdan sonra gelen ikinci büyük şirket olduğunu ve haksız kazanç sağlama gibi bir amaçları olmadığını, şirketin satışlarında esas ve asli unsurun “…” logosu, davacınınkinin ise “…” logosu olduğunu, dolayısıyla bu iki markanın birbirinden çok farklı olduğunu ve tüketicinin de bunu ayırt ettiğini, bu sebeple de iltibasa yol açacak bir benzerliğin söz konusu olmadığını, davacı tarafın karşılaştırma yaptığı ürün ambalajının davacı adına tescilli olmadığını ve bu yüzden bu ambalajı davalıdan önce kullanıyor olduğunun ispatlanması gerektiğini, davalı “…” un en az “…” kadar tanınırlığa sahip olduğunu, tüketicinin bu iki markayı ambalaj benzerliği sebebiyle karıştırma ihtimalinin olmadığını, davalı şirketin ambalaj değişikliği yapmasının kötü niyet olarak nitelendirilemeyeceğini, bu durumun kötü niyet olarak algılanmasının hayatın ve ticari gereklerin olağan akışına aykırı olacağını, müvekkili firmanın kullandığı renklerin kimsenin tekeline ait olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “İlk bilirkişi heyeti raporu ve son alınan bilirkişi raporundaki çoğunluk görüşüne itibar edilerek, davalının … tescil numaralı ürün ambalajı şeklindeki markasının davacının tescilli markası ile iltibas tehlikesi oluşturmadığı, davacı tarafın kullanım sonucu söz konusu ambalaj üzerinde üstün hak sahibi olabilmesi için davalı markasının başvuru tarihinden önce bu ambalajı ticari faaliyetlerinde kullanarak ayırt edicilik kazandırdığının ispatlanması gerektiği, davalı ürün ambalajı şeklindeki dava konusu markanın davacı tescilli markaları ile iltibas tehlikesi oluşturmadığı gerekçeleriyle, marka hükümsüzlüğü talebinin reddine ve davalı yanın tescilli markasını kullanması nedeni ile marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete ilişkin taleplerin de reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, çay ürünlerinin satışa sunulduğu paketlerin özgün yaratıcısı, ambalaj kompozisyonun fikir sahibi, yaratıcısı ve ilk kullanıcısı olduğunu, davacı şirketin marka ve tescilli/tescilsiz ambalaj tasarımlarına dayalı haklarının, davalı firma tarafından sistematik bir biçimde ihlal edildiğini, davacının 2002, 2004, 2007, 2009 ve 2010 yıllarında çay paketleri ve logolarını tescil etliklerini, ancak ana zemin rengi, kelime konumlandırma biçiminin, markanın arkasında bulunan … figürünün, … motifinin, ambalajlara hakim … ve … renklerin davalı markasında kullanıldığını, davalı markasının davacı adına tescilli …, …,…, …, …, … markalardaki birçok unsurun bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulduğunu, markalar arasındaki benzerlikten dolayı haksız rekabete sebebiyet verdiğinin İstanbul Anadolu 1.FSHHM’nin 2013/154 E. sayılı dosyası ile tespit edildiğini ve bu sebeple … tescil no’lu markanın hükümsüzlüğüne karar verildiğini, …’un tanınmış marka olduğunu ve …’ın kullandığı benzerlikler sebebiyle tüketici tarafından iki ürünün karıştırılmaya müsait olduğunu, bütüncül olarak müvekkili markaları ile karıştırılabilir nitelikte olduğunu, davalının hiçbir teknik zorunluluk bulunmamasına rağmen müvekkilinin tescilli markalarındaki unsurları aynen kullanmasının kötü niyetini gösterdiğini, öncelik hakkının kullanımla birlikte gerçekleştiğini, müvekkilinin öncelikli ve gerçek hak sahibi olduğunu beyan ederek, davalı eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalı adına tescilli … sayılı ürün ambalajı şeklindeki markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı; davalıya ait … tescil numaralı ürün ambalajı şeklindeki markanın, kendisi adına tescilli markalardan (…, …, …,…, …, …) ve daha eski tarihli kullanımlardan kaynaklanan marka hakkını ihlal ettiğini, davalı markasının davacı adına tescilli …, …, …,…, …,… markalardaki bazı unsurların bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulduğunu beyan ederek markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespit ve meni ile davalıya ait … tescil numaralı ürün ambalajı şeklindeki markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiş, davalı; hükümsüzlüğü talep edilen marka ile davacı markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını savunmuş, Mahkemece birinci bilirkişi raporu ile üçüncü bilirkişi raporundaki hakim görüşe itibar edilerek iltibas tehlikesinin bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, karar yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı markası, markanın tescil edildiği çay ürünü ambalajının görselinden oluşmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 61. maddesinde, marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri sıralamakta ve 42. maddesi ile de bir markanın hükümsüz sayılmasına sebep olacak haller düzenlenmektedir. KHK’nın 9. maddesi uyarınca, tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu sebeple bağlantılı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan bir işaretin kullanılması, iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz oluşturur. Bağlantı ihtimali, marka ile işaretler arasında veya marka veya işaretin kaynağı arasında da olabilir. 556 sayılı KHK’da ayrıca, markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit fiili de marka hakkına tecavüz sayılmıştır. KHK’nın 42. maddesi ise; bazı hallerde markanın hükümsüzlüğüne karar verilebileceğini düzenlemiş ve KHK’nm 7 ve 8. maddelerine aykırılığı, hükümsüzlük halleri arasında saymıştır. Bunlardan marka tescilinde nispi ret sebeplerini düzenleyen m 8/l-b hükmü uyarınca; “Tescil için başvurusu yapılan marka tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu uyapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tesçil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veva hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa bu durum. marka sahibinin itirazı üzerine bir tescil engeli veya her nasılsa tescil gerçekleşmiş ise madde 42 uyarınca bir hükümsüzlük sebebi teşkil eder. Görüldüğü üzere. 556 s. KHK’daki düzenleme uyarınca; tescil edilmiş veya daha oncc tescil başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal ve hizmet sınıfları ile aynı veya benzer sınıflarda, o markanın aynısı veya benzerinin tescil edilmesi ve halk tarafından bu iki markanın karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimalinin mevcut olması halinde, önceden tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış marka sahibi, sonradan yapılan tescilin hükümsüzlüğünü talep etme yetkisine sahip olmaktadır.Karıştırılma (iltibas) tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Karıştırma ihtimali incelemesi, esas itibariyle markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel izlenime göre ve markaların asli ve ayırdedici unsurları esas alınarak yapılmalıdır. Bu inceleme sırasında önce sınıfsal benzerlik olup olmadığı araştırılmalı, daha sonra ortalama tüketici kitlesi de dikkate alınarak, markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal bir benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama tüketicinin markayı taşıyan mal veya hizmetin kaynağı konusunda yanılgıya düşüp düşmeyeceği, işletmeler arasında organik, işletmesel bir bağlantı olduğunu düşünüp düşünmeyeceği, sonraki markayı, önceki markanın bir serisi gibi algılayıp, algılamayacağı hususlarının tartışılması gerekmektedir. Belirtmek gerekir ki; iltibas değerlendirmesinin hukuki bir konu olması sebebiyle bilirkişi değerlendirmesine ihtiyaç bulunmadığı, bu konunun hâkim tarafından değerlendirilmesi gerektiği yönündeki 08.06.2016 tarih, 2014/11-696 Esas, 2016/778 Karar sayılı HGK kararı dikkate alınarak değerlendirmenin hakim tarafından yapılabileceği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde değerlendirmeye geçilmiştir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davalıya ait … tescil numaralı ürün ambalajı şeklindeki markanın, davacı adına tescilli …, …, …, …, …, … markaların bir araya getirilerek oluşturulup oluşturulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Davalıya ait dava konusu markanın benzer olup olmadığının tespiti ve ortalama tüketici nezdinde karıştırılma tehlikesi; markaları oluşturan harf. kelime, şekil gibi asli ve yardımcı unsurların bütünsel olarak değerlendirilmesinden geçmektedir. Zira markalar, bütünü itibariyle bıraktıkları izlenim ve tümüne hâkim olan görünüşleri itibariyle benzerlerinden ayırt edici nitelikle olmalıdır. Bu sebeple markalar kıyaslanırken, markaların içerisinde yer alan unsurlardan yalnızca bir veya birkaçı üzerinden benzerlik değerlendirmesi yapmak yerine markaların genel görünümü, yani bütünsel benzerliği dikkate alınmalıdır. Davacı ve davalıya ait markaları, genel görünümleri itibari ile kıyaslanırken, bu markaların ilk (yüzeysel) bakışta ayırt edici olup olmadıkları önem arz etmektedir. Benzerliğin tespitinde, markalar arasındaki farklılıklardan çok ortak özelliklere ağırlık verilmesi gerekmektedir. Zira önemli olan markalar arasında benzeyen kısımların iltibas yaratmasının ihtimal dahilinde olup olmadığının tespit edilmesidir. İltibasın gerçekleşme ihtimali dahi ihlalin varlığı için yeterli olmaktadır. Bu kapsamda, davalı markasına ilişkin olarak; ambalajın orta üst bölümünde firmanın diğer ürünlerinde de kullandığı ”…” ibaresini içerir logo bulunduğu, ambalajın bir kenarında pazarlanan ürün olan demlik poşeti görseli, “…” ibaresi, diğer kenarında ise içerisindeki çayı gösteren şeffaf bir demlik bulunduğu, sol üst tarafında “…” ibaresi … görseli ile kullanıldığı, orta alt kısımda “…” ibaresi bulunduğu, karşılaştırma açısından; davacıya ait markaların genellikle sarı ana zemin üzerinde ortalanmış … logosu olduğu, ardında sol köşede konumlandırılmış ışıyan dairesel harekete sahip çizgisel formdan ve ortasında belirginleşen ışıklı alandan oluşan … imajı bulunduğu, bazı davacı markalarında orta kısımda siyah renkte harflerle yazılmış ”…” ve ”…” ifadesinin yer aldığı, bir markasında sağ alt köşede dört yapraklı dışa dönük … bulunduğu; davalıya ait şekil markasında ise, üç yapraklı bir … sol üst köşede konumlandırıldığı ve farklı olsa da orta kısımda bir … imajı kullanıldığı, her iki markada da marka sözcüklerinin kırmızı fon içeisinde beyaz renkte yeraldığı, marka sözcüğün aynı renklerle ambalajın yan kenarları ve kilit kapakta bulunduğu, davalı markasında davacı markasında olduğu gibi hakim rengin sarı renk olduğu ve ambalajın kenarlarına serpiştirilmiş şekilde yeşil renge yer verildiği, davalı ambalajında göze çarpar şekilde yeralan “…” sözcüğünün, bütünsel olarak davacının markaları ile benzerliğe yol açtığı, davalının hiçbir zorunlu sebep yokken ve sınırsız seçenek özgürlüğü varken yukarıda değinilen benzer tercihleri yapmasının dürüstlük kuralına aykırı davranış olarak kabul edilmesi gerektiği, açıklanan sebeplerle somut olayda iltibas tehlikesinin bulunduğu, bu durumun aynı zamanda markaya tecavüz fiilini oluşturduğu ve hükümsüzlük koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hatalı görülmüştür (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/14766 Esas, 2017/2613 Karar sayılı ilamı). Haksız fiilin bir türü olan ve zamanla ayrı bir müessese hâline gelen haksız rekabet, sadece işletmelerin ve rakiplerin değil, müşteriler başta olmak üzere tüm piyasa katılımcılarının ve kamunun da menfaatini gözeten, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamayı ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemeyi amaçlayan bağımsız bir hukuki müessesedir (Nomer Ertan, Füsun: Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul, 2016, s. 4). Davalılnın anılan eyleminin aynı zamanda TTK’nun 55/1-a maddesi kapsamında haksız rekabet oluşturduğu anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulması yönünde karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/11/2017 tarih, 2015/187 E., 2017/327 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda; 3- DAVANIN KABULÜNE,4- Davalının markaya tecavüzünün ve haksız rekabetin tespitine, 5- Davalı adına tescilli 2013/58290 sayılı markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,6- Kararın kesinleşmesini müteakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine,7- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 7/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 53,00 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 7/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 27,70 TL başvurma harcı, 27,70 peşin harç, 4,10 TL vekalet harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti, 343,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 3.403,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre Marka hakkına tecavüz talebi yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre Marka hükümsüzlüğü talebi yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre Haksız rekabetin tespiti talebi yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 8- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 8/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 8/b-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 63,80 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 161,90 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 8/c-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 8/d-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 9- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.07/04/2022