Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1006 E. 2022/633 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1006
KARAR NO: 2022/633
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI: 2017/403 E. – 2018/154 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin tescilli “…” isimli marka ve logosunun davalı tarafından youtube’da kullanıldığı bu şekilde marka hakkına tecavüzün bulunduğu söz konusu sloganın eser mahiyetinde olduğu ve davalı eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek marka hakkına tecavüzün ve fikir ve sanat eserine ait haklarına tecavüzün, haksız rekabetin önlenmesi durdurulması ve ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının markasının koruduğu mallar ile müvekkili şirketin bu ismi kullandığı mal ve hizmet sınıfının tamamen farklı olduğunu, davacının markasının tanınmış olmadığından KHK 9/c maddesindeki şekliyle davacının markasına herhangi bir zararın verilmediğini, “…” markasının ayırt edici gücünün yüksek olmadığını, davacının sloganının eser vasfını haiz olmadığını, bu ibarenin daha önce de başkaları tarafından marka olarak tescil edildiği halde sessiz kalması sebebiyle kullanıma rıza gösterdiğini, davacının slogan üzerinde sadece 18 ve 25. sınıftaki mallar koruma hakkının bulunduğunu, müvekkilinin davacının imajından yararlanmaya ihtiyacının bulunmadığını, müvekkilinin iştigal konularının belli olup anılan TV reklamlarının … yapı markete yönelik ve evle ilgili ürünler için olduğunu, kaldı ki reklamlarda kullanılan sloganının, ” …” , ” …’de” şeklinde olduğunu bu şekliyle hiçbir şekilde davacı markası kapsamındaki malların görseller içinde yer almadığını bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Somut uyuşmazlıkta davalı tarafca reklamlarda davaya konu uyuşmazlıkta davalı tarafça reklamlarda davacının tescilli sloganı ” …” sloganı “…”, ” …’de” şeklinde kullanılmış ise de bu kullanım davacının tescilli markasının 18 inci mal sınıfındaki işlenmiş veya işlenmemiş deriler ve postlar, yapay deriler, köseleler, astarlık deriler. Derilerden deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar(çantalar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtarlıklar dahil), Şemsiyeler, güneş şemsiyeleri, güneşlikler, bastonlar, Kırbaçlar, koşum takımları, eyerler, üzengi ve eyer kayışları 25 inci mal sınıfındaki koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, Ayak giysileri, Baş giysileri sınıfında kullanılmadığından, kullanım davalının … yapı market reklamlarında ev ürünlerinin reklamı yapılırken kullanıldığından, bir markanın aynısının farklı mal ve hizmet sınıflarında kullanılması söz konusu marka tanınmış marka olmamak kaydıyla marka hakkına tecavüz sayılmayacağından davalının vaki reklamının davacının 18 ve 25 inci sınıflarda tescilli “…” iste isimli markasına tecavüz teşkil etmediği kanaatine varılmıştır. 556 sayılı KHK’nın 9/1c bendi uyarınca tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi itibarına zarar verilmesi ve ayırt edici karakterinin zedelenmesi halinde işaretin kullanılması marka sahibince engellenebilir davacı markasının tanınmış marka olduğuna dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı davaya konu davalı reklamında davacı markasından haksız yararlanmayı amaçlama markanın ayırt edici karakterini zedeleme, itibarına zarar verme şeklinde herhangi bir kullanımda bulunmamaktadır. Davaya konu reklamda tekzen yapı marketlerindeki ev ürünlerinin tanıtımı için kullanılan reklamdaki sen yeterki iste ibaresinin reklamın ana unsuru olmadığı ve aynı zamanda çok yaygın bir ibare olması nedeniyle marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı anlaşılmıştır. TTK’nın 54. maddesinde düzenlenen haksız rekabet dürüstlük kurallarına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan hareket ve fiiller olarak belirtilir. Başkasının rekabet hareketinin men ve onu rekabet sahasından çıkarmaya çalışan ve yasal olmayan vasıtaları kullanan kişi haksız rekabet fiilini işler, TTK 55/1-a4 bendine göre başkasının malları iş ürünleri faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak haksız rekabet sayılır. Davalı reklamında kullanılan slogan genel konuşma dilinde sıkça kullanılan bir ibare olması ve reklamın bütününde davacı ürünleri ile iltibas yaratmayı sağlayacak ortalama tüketici nezninde karışıklık yaratacak bir karşılaştırma yada algının yaratılmaması, farklı mal grubundaki mal ve hizmetlerin tanıtımının yapılması dikkate alındığında davalı eylemi haksız rekabet oluşturmamaktadır. 5846 sayılı kanunda düzenlenen eser için kanunda sayılan eser gruplarından birine girmesi hususiyet taşıması gerekmekte olup dava konusu sloganın hususiyet içeren herhangi bir özelliği bulunmadığından herkesçe kullanılan uslupsal bir farklılık yaratmayan bir ibare olması nedeniyle FSEK kapsamında da korunamayacağı kanaatine varılmıştır. Mahkememizce alınan üç kişilik bilirkişi heyetinde FSEK uzmanı, marka vekili ve tasarım uzmanı bilirkişi tarafından alınan müşterek raporda dava konusu sloganın eser olarak korunamayacağı davacı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin oluşmadığı yolunda görüş bildirmişlerdir. Davacı vekili her ne kadar bilirkişi raporuna itiraz ederek yeniden inceleme yapılmasını talep etmişse de ehil bilirkişiden alınan raporun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olması nedeniyle talebi yerinde görülmemiştir. Toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu ışığında davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkili … AŞ adına “…” marka ve logosunun, TPE nezdinde … no ile 18. ve 25. sınıf emtiada kullanılmak üzere 31.12.2012 tarihinden itibaren koruma altına alındığını, işbu markanın tescilinden çok öncede diğer tescilli markaları ile birlikte örneğin … no ile tescilli “…” markası ile birlikte 2006 yılından bu yana reklamlarında, kataloglarında yoğun biçimde kullandığını, davalı … AŞ’nin, “sen yeter ki iste” ibareli marka başvurusunu 11.10.2016 tarihinde … no ile TPE’ne yaptığını ancak … AŞ’nin itirazı üzerine davalının … no’lu marka başvurusundan 35. sınıf mal ve hizmetlerden çıkarıldığını, davalı markasının mevcudiyeti, kullanılacağı emtianın bilirkişi raporunda ve kararda hiçbir şekilde yer almadığını -ticaret ve hizmet markalarının içerdikleri mal ve hizmetlerin birbirinden ayrılmayacak derecede iç içe geçmiş ise ticaret ve hizmet markaları arasında iltibastan da söz edilebileceğinin Yargıtay kararlarında yer aldığını, … AŞ’nin “…” markasının ve 18. ve 25. sınıf emtiada işlenmiş veya işlenmemiş deriler, çantalar, cüzdanlar, her türlü malzemeden yapılmış iç – dış giysiler, kemerler, ayak giysileri, baş giysileri vd. Tescilli olduğunu, Davalı … AŞ’nin … no’lu “…” markasının kullanılacağı emtiada 35. sınıf emtia çıkarılmış ipek, kumaş ayakkabı ve kemer tokaları, perçimler, yapışkan bantlar, bağlar (26.sınıf); spor amaçlı minderler (27.sınıf); her türlü tasarım hizmetleri (42.sınıf) … AŞ’nin 18. ve 25. sınıfta yer alan emtiası ile benzer biçimde bağlantılı olmak üzere tescil edilmiş olduğunu, müvekkilinin tescilli emtiası içerisine kemerler, iç ve dış giysiler, ayak giysileri, girmekte olup davalı … AŞ’nin … no’lu tescil belgesinde ise kemer tokaları, ayakkabı tokaları, yapışkan bantlar, bağlar, tasarım hizmetleri benzer sınıf ve bağlantılı olarak bulunmakta olduğunu, davalı … AŞ’nin müvekkili … AŞ’nin markasına tecavüz ettiğini TK m.54/2 uyarınca dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, TK m.18/2 gereği, basiretli tacir gibi davranmadığını, kullanacağı sloganı / markayı araştırmadan faaliyette bulunduğunu, yine TK m.55/1/a/4 uyarınca iltibas yaratarak müvekkili … AŞ’nin emeğinden haksız olarak yararlandığını,-FSEK m.2/1/b/1 kapsamında reklam sloganlarının fikri ürün olduğundan korunmakta olduğunu, bir sloganın aynısı veya benzerinin kullanılmasının tüketiciler nezdinde malların/hizmetlerin veya işletmenin kaynağı açısından yanlış kanaate varmasına, iltibas tehlikesinin ortaya çıkmasına neden olduğunu tüm sebeplerle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı adına tescilli … nolu markanın, sadece 18 ve 25.sınıfı korunduğunu, Davacı tarafından, 35. Sınıf için de talepte bulunulduğunu, ancak, bu sınıftaki başka bir marka sahibinin itirazı sebebiyle bu sınıf marka kapsamından çıkarıldığını, Davacının markasının tanınmış marka statüsünde olmadığını, bu ibarenin bir eser olmadığını istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 556 Sayılı KHK’nin 61/1-a maddesi marka sahibinin izni olmaksızın markayı 9. maddede belirtilen şekilde kullanmayı marka hakkına tecavüz olarak kabul etmiş olup, atıf yapılan 9. maddede; a. Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, b.Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin, c.Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması da marka hakkına tecavüz sayılır” düzenlemesine yer verilmiştir. TPE nezdinde tescilli bir marka sahibi ya da daha önce tescil başvurusunda bulunarak tescil talebi bakımından öncelik hakkı elde eden kişi, kural olarak markasının aynı veya benzer markalar ve/veya hizmetler için başkası tarafından marka olarak tescil ettirilmesine veya kullanılmasına engel olabilir (556 Sayılı KHK, m. 7/1-b ve 8/1-b). Öte yandan, söz konusu marka, farklı mal veya hizmetler için kullanılabilir ve tescil ettirilebilir (556 Sayılı KHK, m. 8/4, birinci cümle). Ancak, 556 Sayılı KHK “toplumsal tanınmışlık” düzeyine ulaşmış markaların, başka, (farklı) mal ve hizmetler için tesciline bazı durumlarda izin vermemekte, böyle bir marka sahibine de itiraz hakkı tanımaktadır. Şöyle ki; tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, böyle bir markanın başka bir mal veya hizmet için tescili, onu tescil ettirecek kişiye haksız yarar sağlayacak (haksız yararlanma, şöhreti sömürme), markanın itibarına zarar verecek yada ayırt edici karakterini zedeleyecek sonuçlar doğuracak ise, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine tescil talebi TPE tarafından ret edilecektir (556 Sayılı KHK, m. 8/4, ikinci cümle). Şöhreti sömürme, itibar yitirilmesi ve markanın itibarının sulandırılması aynı zamanda bir tecavüz eylemidir ve tanınmış marka sahibi bu tür kullanımları da engelleme hakkına sahiptir (556 Sayılı KHK, m. 9/1-c; 61/1-a; Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 5. bası, s.426). Ayrıca davacı benzer sınıflar olduğuna yönelik istinaf isteminde bulunmuş ise de, henüz bu konuda oluşmuş bir haksız rekabet eyleminin bulunmadığı, tecavüz eyleminden söz edilemeyeceği görülmüştür. Dosya kapsamına göre, ortalama tüketici tarafından, davacı ürünleri ile davalı tarafın kullanımı arasında bağlantı kurulması mümkün olmadığından, davacının tanınmış markasının itibarına zarar verebilme yada markanın ayırt edici karakterini zedeleme ihtimali bulunmamaktadır. Davalı markası da tanınmış marka olması sebebiyle, davacının markasının tanınmışlık düzeyinden haksız yararlanma olasılığı da bulunmadığından, bilirkişi raporundaki tespit ve bu tespite dayalı gerekçe oluşturulmasında yasaya ve Yargıtay uygulamalarına aykırılık bulunmadığından istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince, ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/06/2018 tarih ve 2017/403 E., 2018/154 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.14/04/2022