Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2023/881 E. 2023/736 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/881
KARAR NO: 2023/736
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/04/2023 (Ara Karar)
NUMARASI: 2023/172 Esas (Derdest)
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/07/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili talep dilekçesinde özetle; Müvekkilinin denetim ve bilgi edinme haklarının engellenmesi suretiyle bilgi alma ve inceleme haklarının kısıtlanması; uzun süre pay sahiplerine kâr payının dağıtılmaması, paydaşların kâr payı alma hakkının engellenmesi, şirketin yüksek kârlılığa rağmen paydaşlara kâr payı dağıtılmaması; davacı ve davalı kardeşler arasında güven ilişkisinin kalmaması ve davacı ve davalı ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıkların olması ve bunların yargıya intikal etmesi, davacı ile şirketin diğer “ortağı olan davalı kardeşi arasındaki ilişkilerin tamamen bozulmasının şirketin işleyişine de yansıması suretiyle ortaklar arasında giderilemeyecek ölçüde güvensizlik ve anlaşmazlığın ortaya çıkması durumlarının gerçekleştiği ve fesih nedeninin bulunduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, iddialarını doğrular şekilde, Şirkete ait gayrimenkullerin düşük bedelle satıldığı ve şirketin gayri faal duruma geldiği ve zarara uğratılmış olduğu, Şirketin uzun süredir kar payı dağıtmadığı hususları tespit edilerek şirketin fesih sebeplerinin en azından bir kaçının dahi gerçekleştiği hususlarının belge ile de ispatlanmış olduğunu, muris …’nın şirket idaresinden yaşlılığı nedeniyle çekilmesi neticesinde davaya taraf kardeşler arasında başlayan gerilim ve sonrasında gerçekleşen aşırı güvensizlik ve anlaşmazlıklar nedeniyle taraflar arasında giderilemeyecek boyutta bir anlaşmazlık ve çekişmeler silsilesinin oluştuğunu, müvekkilinin, davalı kardeş … gibi kendisinin de hissedarı olduğu şirkete dahi alınmadığını, denetim ve bilgi edinme hakları engellenmek suretiyle bilgi alma ve inceleme haklarının kısıtlandığını, ayrıca iş bu davanın başında talep edilen şirkete KAYYUM atanması talebine ilişkin olarak bu güne kadar hiç bir karar verilmediğini, şirketin fesih şartlarının oluşmuş olduğu da göz önüne alınarak, şirketin daha fazla zarara uğratılmasının ve şirket ortağı olarak müvekkilinin maddi menfaatlerin daha fazla istismarının önüne geçilmesi ve dava sonunda haklarını alabilmesi adına şirkete kayyum atanması yönünde karar verilmesini, ayrıca şirket mallarına ve hesaplarına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, zira, dava açıldıktan sonra, davalının, Mayıs 2018’de şirketin nakit varlığının tamamına yakını ile Esenyurt ilçesi … Ada, … Parsel sayılı, 117.487,75m2’li ve üzerinde alındığı tarihten bugüne kadar da hiçbir ilerleme göstermeyen batık bir inşaat projesi bulunan arsa nitelikteki taşınmazın 745m2 hissesini gerçek değerinin çok üzerinde bir tutara satın aldığını, şirketin, bu tür işlemlerle dava tarihinden sonra da zarara uğratılmaya devam edildiğini, bu durumun dahi tek başına kayyım atanması ve tedbir kararı verilmesi için yeterli bir husus olup tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebi hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, “Şirketlerde asıl olanın, ortakları tarafından alınan kararları ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesidir, mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi de ileri sürülmemiş zira Mahkemenin 23.02.2018 tarihli ihtiyati tedbire ilişkin kararı İstinaf edilmemiş olması davanın yöneticinin azli veya sorumluluğu davası olmadığı da dikkate alındığında Mahkememizce şirkete kayyım atanması talebinin reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın başında Kayyım atanması Yerel Mahkemeden talep edilmiş olmakla birlikte, Mahkemece bu talep duruşma öncesinde, yeterli kanıt olmadığı gerekçesi ile reddedilmiş olsa da; seneler içinde davanın sonuçlanmaması neticesinde, …’nın kontrol edilemez şekilde ve davacının bilgisi dışında bir çok keyfi tasarruflarının olması ve diğer hissedar olan davacının haklarının zayi olmasının önüne geçilmesi zımnında, en azından diğer hissedarın şirket mal varlığı üzerindeki tasarruflarının denetlenebilmesinin temini bakımından Denetim Kayyımı atanmasının zorunluluk haline geldiğini, şirketin en önemli varlığı olan benzin İstasyonu değerinden çok düşük bir bedelle üstelik Genel kurul kararı olmadan satıldığını, davacı tarafça bu işlem, … sayılı dosyadan gelen bilirkişi raporuyla öğrenilmiş ve sonrasında yapılan araştırmada ise bu satışın değerinin çok çok altına yapılmış olduğu yanında, bu satışla aynı gün; 06.08.2015 tarihinde benzin istasyonunu satın alan … Akaryakıt şirketinin sahibi …’ten …’nın, şahsına Floryada ultra lüks bir yalı dairesi satın almış olduğu da öğrenilmiş olup, burada esasen TTK 408/2-f kapsamında belirtilen “şirketin önemli miktarda malvarlığının toptan satışı yetkisi genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır” maddesine aykırı olarak benzin istasyonunun satışı keyfi bir kararla ve genel kurul kararı olmadan gerçekleştirilmiş olup bu işlem hukuka aykırı olduğundan bu tür keyfi işlemlerin devamının gelmemesi ve kontrol edilebilmesi zımnında yerel mahkemeden kayyımlık kararı verilmesi talep edilmiş Bir diğer usulsüz ve keyfi tasarrufun ise; Esenyurt’ta … Ada .. Parselde bulunan toplam 117.487,75m2 arsanın 745m2 hissesi … Holding tarafından 08.05.2018’de yani dava tarihinden yaklaşık 6 ay ( yani …sayılı davayı açarken talep ettiğimiz tedbir kararının reddedilmesinden sadece 2,5 ay sonra bedelinin çok çok üstünde bir fiyatla 8.750.000TL bedelle satın alınmış olması olup, bu işlemin bu arsanın alımında değerinin çok üzerinde bir bedel ödenerek şirketin nakit varlığının tamamına yakınının bu yolla muvazaalı şekilde şirket dışına çıkarıldığının ortada olduğunu, zira, bu satın alma işleminin, baba … ağır hasta olduğundan … tarafından tek başına gerçekleştirilmiş ve diğer şirket hissedarına (davacıya) bu konuda en ufak bir bilgilendirme yapılmadığını, diğer şirket hissedarı olan davacının ise bu işlemden ( satın alımdan ) taraflar arasında görülmekte olan 2017/1041 E. sayılı dosyanın bilirkişi incelemesi sırasında 26.10.2018 tarihinde haberi olabildiğini, davacının 23.03.2023 tarihli şirket Gelen Kurul toplantısında sorduğu bilançoda yer alan 200.000.TL sipariş avansının nereye ait olduğu ve nereye harcandığı hiç bir şekilde bilinmediği gibi Davalı Holdingin tek bir çalışanı dahi bulunmadığı gibi şirketin gayri faal olduğunu, buna rağmen, …’nın eşi, Av. … şirket avukatı olarak gösterilerek şirket kaynakları üzerinden … yüklü vekalet ücretleri ödendiğini beyanla, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Aleyhine ihtiyati tedbir istenen davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Davacı tarafın ilgili beyan ve talepleri davanın başından beri ve ilk açılış anında dahi içerisinde bulunduğu açık kötü niyetinin bir başka ifadesinden ibaret olup, tamamen haksız, mesnetsiz, gerçek dışı beyan ve ifadelere dayalı ve tamamen kötü niyetinde ısrardan ibaret beyan ve talepler olduğunu, davacının konu ettiği dairenin, şirket iş ve işlemleri ile ilgili yöneticinin sorumluluğundan ibaret olan davamız konusu ile bir ilgisi bulunmadığı, konu edilen tüzel kişilikle ilgili bir işleminin de söz konusu olmadığı, alım satımın iki gerçek kişi arasında ve usulünce gerçekleşmiş olduğu hususları aslında kendisince de bilinmekte ve dahi tapu kayıtlarından da açıkça görüleceği üzere tartışmasız ortada olduğunu, kaldı ki TTK m 558/2 m. açık hükmü karşısında, ilgili 2015 yılında yapılmış olunan akaryakıt satışı hakkında dahi bu yıla ait 26.05.2016 tarihinde yapılan genel kurula katılan ve ibraya olumlu oy veren davacının bu konuda benzin istasyonunun satışı ile ilgili olarak beyan ve taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğu ve kabulünün mümkün bulunmadığını, … Holding A.Ş adına İstanbul Esenyurt İlçesi, Esenyurt Köyü, 2945 ada, 59 parselde kayıtlı gayrimenkulün satın alınması nedeni ile şirketin zarara uğratıldığından bahisle ve tamamen gerçek dışı beyanlarla tedbir talep ettiğini ancak bu iddiaların asılsız olduğunu, dolayısı ile şimdiden katı ile kar etmiş olduğu kesin olan ve bittiğinde ise kat be kat karlı olacağı şimdiden kuşkusuz olan gayrimenkul hakkında, iş bu gayrimenkulün alımı nedeni ile şirketin zarara uğratıldığından söz edilemeyeceği hususu kuşkusuz ortada olup, huzurdaki davada birleşen dava dahil olarak davanın başında dava dilekçeleri ile ilgili tedbir ve kayyım atanmasına dair taleplerde bulunmuş ve bu talepleri de Mahkemece reddolunmuş ve önceki aynı Mahkeme’ce aynı konuda daha önce verilen iş bu redde dair kararları da istinaf etmemiş olan davacının, şimdi lehlerine verilen İstinaf Mahkemesi Kararından sonra yeniden huzurda aynı tedbir kararlarını talep etmesinin ve bu kez de red kararını şimdi istinaf etmesi taleplerinin mesnetsiz ve kötü niyetli olduğunun bir diğer göstergesi olduğunu, ilgili tedbir ve kayyum talepleri yasal bir dayanaktan da yoksun olup, usul ve yasaya da aykırı olduğunu, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep, anonim şirketin haklı nedene dayalı olarak fesih ve tasfiyesi istemli davada şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi, istemidir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, talep konusuna ilişkin olarak ihtiyati tedbirin koşullarının bulunup bulunmadığı noktasındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nda, anonim şirketin münfesih olma durumlarının ortaya çıkması halleri dahil şirkete yönetim kayyımı atanmasına ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur. Zira şirketin genel kurul tarafından seçilen yönetim kurulu tarafından idare olunması esastır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK)’nun 427/4. Maddesinde, bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa yönetim kayyımı atanacağı düzenlenmiş olmakla birlikte, davalı şirkette organ boşluğu bulunduğuna dair herhangi bir iddia mevcut değildir. Yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan söz etmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK’ nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur. (Yargıtay. 11. H.D’nin 08/03/2018 Tarih ve 2016/7714 E-2018/1804 K. sayılı kararı) 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 389/1. Maddesi ise, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir, şeklindedir. HMK’nın 390/2 maddesine göre de, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Şirket içi menfaat ihtilaflarına ait davalarda şirket varlığının korunması için mahkemece bir şirkete denetim kayyımı atanabilir. Şirket içi menfaat ihtilaflarının halli için açılan davalarda dava aşamasında bir tedbir olarak şirket yöneticisinin kararlarının denetim kayyımının onayına bağlandığı hallerde kayyımın görev ve yetkileri ile ilgili olarak kanunda bir özel düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla denetim kayyımı atanmasına ilişkin olarak 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 389 vd. maddelerinin uygulanması gereklidir. Davacının, talebinde belirttiği sebeplerle ihtiyati tedbir yoluyla davalı şirkete yönetim kayyımı atanması talep edilmiş olmakla birlikte, iddianın ileri sürülüş biçimine göre yönetim veya denetim kayyıma atanması istemi yönünden dava dosyasının bulunduğu aşama itibariyle ihtiyati tedbir koşulları oluşmamıştır. Sonuç itibariyle, yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara karar ve gerekçesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı ihtiyati tedbir isteyen davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.13/07/2023