Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2023/602 E. 2023/573 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/602
KARAR NO: 2023/573
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2018
NUMARASI: 2014/1524 Esas – 2018/733 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/05/2023
Dairemizden verilen 15/04/2021 tarih ve 2020/214 Esas – 2021/488 Karar sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/12/2022 tarih ve 2021/5034 Esas 2022/9292 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla, dosyanın Dairemizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp duruşmalı olarak yapılan incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket LPG/Otogaz Dağıtım şirketi olarak faaliyet göstermektedir. Davalı Şirket ile Davacı şirket arasında Bayilik sözleşmesi ve buna Ek Protokol akdedildiğini, davalı şirketin 14/10/2014 tarihinde davacı şirkete yaptığı ziyaret sırasında ticari hayatta kabulü mümkün olmayan davranışlara maruz kaldığı gerekçesi ile davacı şirkete Üsküdar … Noterliği 15/10/2014 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname ile tek yanlı ve haksız nedenlerle feshettiğini bildirdiğini, bu durumun gerçek dışı olduğunu, davalı şirket yetkilisinin sebebiyet verdiği ve suç teşkil eden eylemlerinin haklı bir fesih nedeni teşkil etmeyeceğini, davacı şirket ile davalı şirket arasında borçlarının tasfiyesi için yapılan görüşmeler sonunda 26/09/2014 tarihinde bir protokol imzalandığını, davalı şirketin protokolden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine Beyoğlu … Noterliği’ nin 02/10/2014 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi keşide edilerek ve borçlarının üç gün içersinde ödenmesinin ihtar olunduğunu, davalı şirket yetkilisi …’in, 14/10/2014 tarihinde şirketi randevulu ziyaretinde davacı şirket yetkilisi Sn. … tarafından kabul edildiğini, davalı şirket yetkilisi …’in görüşmeye silahla gelmiş olup ilk andan itibaren agresif davranışlar sergilediğini, davalı şirket yetkilisinin daveti ile görüşmeye Yönetim Kurulu Başkanı Sn. …’ da, Sn. …’ ın odasındaki toplantıya katıldığını, davalı yetkilisinin Protokolün yanında olmadığını ileri sürmesi üzerine Sn. …’ın fotokopi çekmek üzere klasörden çıkarttığını, davalı şirket yetkilisi protokolü Sn. …’ ın elinden kapmış, geri almak istenince belindeki silahı göstermiş ve evrağı iade etmekten kaçınarak, evrakı iade etmesi için yapılan ricalara karşılık, davacı şirket yetkilisi …’ı ve orada bulunanları yakmakla ve ölümle tehdit ettiğini, evrağı iade etmeden ofisi terkedemeyeği söylenince protokolü yırtıp ufaladığını, davacı şirket ve davalı şirket yetkilisinin karşılıklı olarak polisi aradıklarını, davalı şirket yetkilisinin planlı olarak silahla davacı şirket ofisini basması ve silah tehdidi ile protokol aslını alıp yırtmasının sadece ticari örf adetle değil, asgari insani duygularla bile izahının mümkün olmadığını, açıklanan nedenlerle 02/10/2014 tarihli ihtarnameye rağmen davacı şirkete olan borçların tediye edilmemesi nedeniyle taraflar arasında akdolunan Bayilik Sözleşmesinin davacı şirket tarafından haklı olarak feshedildiğini, bayilik sözlemesinin davalı şirket tarafından haksız, davacı şirket tarafından haklı nedenlerle feshedilmesi nedeniyle davacı şirket aşağıda açıklanan tutarlarda cezai şart, kâr mahrumiyeti ve yatırım bedelinin iadesi talebine hak kazandığını, 10.000 USD karşılığı 22.245 TL’nin 29/10/2014 tarihinden itibaren sözleşme uyarınca yıllık %36 faizi ile davalıdan tahsilini, 10.000 USD karşılığı 22.245 TL’nin 29/10/2014 tarihinden itibaren sözleşme uyarınca yıllık %36 faizi ile davalıdan tahsilini ve 10.000 TL kar mahrumiyeti alacağının 29/10/2014 tarihinden itibaren sözleşme uyarınca yıllık %36 faizi ile davalıdan tahsilini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Dava konusu olan kar mahrumiyeti taleplerini ve dava dilekçesi muhteviyatını kesinlikle kabul etmediklerini, davacı kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağı iddiası ile dava açmış olup davacının talep edebileceği herhangi bir kar kaybı ve cezai şart bedeli bulunmadığını, cezai şart miktarı neye göre ve hangi kar kaybının hangi sürelere istinaden talep edilmekte olup bu hususların davacı tarafa detaylı şekilde açıklatılması gerektiğini, davayı kabul etmemekle beraber açıklandığı takdirde bu hususlara ilişkin cevap haklarını saklı tuttuklarını, satış taahhüdü ihlali nedeniyle cezai şart talebinin mümkün olmadığını, davalı şirket yetkilisinin randevulu olarak davacı şirket merkezine görüşme için gittiğini, görüşme sırasında davacı şirket yetkilisi müvekkili olduğu şirket yetkilisinin şirket merkezinden ayrılmasına izin vermediğini, şikayet sonucu tarafların emniyet güçleri eşliğinde karakola ifade için götürüldüklerini, ifade sırasında davalı şirket yetkilisi …’e karakol bahçesinde polislerin yanında davacı şirket ortaklarından …’ın oğlu … tarafından planlı olarak dışarıdan getirildiği düşünülen sert cam nesne ile başına defalarca vurulduğunu, polislerin araya girmesi ile soz konusu şahıs uzaklaştırılmış ve davalı şirket yetkilisinin başına yaralama olayı nedeniyle 5-6 dikiş atıldığını, hastanede gözlem altında kaldığını, müvekkili şirket yetkilisinin silahının olmadığı hususu arama tutanakları ve soruşturma dosyası içeriğinden açıkça anlaşılmakta olup ayrıca şirket girişinde X ray cihazı bulunduğunu, müvekkilinin bayilik sözleşmesini haklı nedenlerle feshetmiş olup davacı şirket yetkililerinin gerçekleştirdiği fiillerin haklı neden oluşturduğunu, bu nedenlerle davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “Davalı şirket tarafından keşide edilen Üsküdar …Noterliğinden tasdikli 15/10/2014 tarih ve … nolu fesih ihbarnamesinden, davalının sözleşmeyi tek taraflı olarak 15/10/2014 tarihinde feshetmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davalı yan;sözleşmeyi süresinden önce sona erdirmiş olup birtakım fesih nedenleri ileri sürmüş ancak fesih nedenleri mahkememizce kabul görmemiş bu nedenle davalı tarafça yapılan feshin haksız olduğu ve davalının ürün alımını durdurmak süretiyle sözleşmeyi ihlal ettiği mahkememizce benimsenmiştir. Açıklanan nedenle taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 25. Maddesi Ek Protokol Bayinin Taahhütleri 3.2 ve 3.6 maddelerindeki davacıya sözleşmenin feshinden doğan cezai şartların ve tazminatın tümünü talep etme hakkının doğduğu anlaşılmıştır. Ek Protokol 3.2 maddesine göre davacı 100.000USD Amerikan Doları nı davalıdan talep etmeye hak kazanmıştır. Yine Ek Protokol 3.6 maddesi gereğince ve benimsenen 14.08.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre; davacının davalıdan talep edebileceği cezai şart miktarı 52.480,20USD dir. Sözleşmenin 25.maddesine göre davacının davalıdan kar mahrumiyeti tutarında cezai şart talep edebileceği anlaşılmış, kar mahrumiyeti yönünden Yargıtay’ın yerleşik kararlarında kar mahrumiyeti talebinin değerlendirilmesinde, mahrum kalınan kârın, davacı şirketin aynı bölgede yeniden bayilik kurulabilmesi için geçecek makul süre için talep edilebileceği kabul edilmektedir. Buna göre belirlenen 6 aylık makul süre için sözleşmenin 25 ve protokolün 4.1 maddesine göre 27/08/2018 tarihli Ek Bilirkişi Raporunda tespit edilen 178.296,00TL kar mahrumiyeti tutarı kadar davacının davalıdan talep hakkının bulunduğu kanaatine varılmıştır.Bu genel kabul sonrası tazminat ve cezai şartlar toplamının davalının mahvına sebep olabilecek kadar yüksek olup olmadığı hususu üzerinde durmak gerekli olmuştur. Konya 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/40Talimat sayılı dosyası ile bu konuda rapor düzenlenmiş ve davalı şirketin finansal yapısının gerekli seviyede olmadığı, yeterli likit değere sahip olmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenle tazminat miktarlarında indirim yapılması gerektiği açıktır. Buna karşılık davacı tarafın talepleri talep edebileceği rakamların oldukça altında bulunduğundan ve talepten fazlasına karar vermek mümkün olmadığından tazminatlarda indirim yapılmasına gerek görülmemiş ve davacının taleplerinin tümüyle kabulüne karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak açılan davada, alacak haklarımıza yönelik Mahkemece varılan kanaat, bakiye alacak haklarının tahsili için önem arz ettiğinden İlk Derece Mahkemesi kararına karşı bu kısımlar yönünden istinaf yoluna başvurduklarını, davalının fesih gerekçesi olarak ileri sürdüğü hususlara karşılık, bizzat davalı şirket yetkilisinin sebebiyet verdiği ve suç teşkil eden eylemlerinin haklı bir fesih nedeni teşkil etmeyeceğini, davalının görüşmeye davalı şirket yetkilisince belinde silahla gelinmiş, geldiği ilk andan itibaren agresif davranışlar göstermiş, Protokol aslının elinden almak istenildiğinde belindeki silahı göstermiş, polis çağrılacağının kendisine söylenmesi üzerine Protokolü yırtmış, tehditlerde bulunulduğunu, Davacının, gerek ticari defter ve kayıtlarının incelenmesinde gerekse mevcut ceza yargılaması sonucu sabit olduğu üzere sözleşmenin feshi haklı, geçerli ve kanıtlanmış sebeplere dayandığını, davacı ile davalı arasındaki bayilik ilişkisinin, Konya-Selçuklu ilçesindeki akaryakıt ve LPG istasyonunda başlamış olup davalı … Petrol Şirketinin lisansının 17.10.2014 tarihinde son bulduğunu, Konya-Selçuk ile Konya-Ereğli arası oldukça uzun bir mesafe olup 150 km’yi bulunduğunu, bilirkişi raporunda da “davacı yanın bu mahalde, bölgede yeni bir bayilik sözleşmesi akdetmek suretiyle istasyon işletmediği, yeni bir bayilik anlaşmasının yapıldığı Konya-Ereğli ilçesinin çok uzak bir mahal, bölge olduğu, dolayısıyla aynı mahalde, bölgede bayilik kurulmadığının kabulü gerektiği” görüşünü bildirdiğini, . Konya gibi büyük bir şehirde birbirinden fazlasıyla uzak mesafede yeni bayilik tesisinin aynı bölge olarak addedilmemesi gerektiğini, bilirkişi raporunda belirtilen 6 aylık sürenin neye göre tespit edildiğinin açıklanmadığını, Davalının 50.000.000,00 TL yi aşan bir varlığı olduğunu, bu durumda davalının tespit edilen cezai şart ve kar mahrumiyetini ödemesinin mahvına sebep olacağının söylenemeyeceğini, Bu itibarla tenkis yönündeki değerlendirmenin kabulünün mümkün olmadığını, alacakların davalının ekonomik mahvına neden olabileceği ve cezai şart/tazminat miktarlarından indirim yapılması gerektiği yönündeki karar gerekçesini kabul etmediklerini beyan ederek, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davalı şirket aleyhine tespit edilen gerekçeleri yönünden kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: yerel mahkeme tarafından davaya konu niza ve taraflar arası akdedilen sözleşme unsurları irdelenmediğini, yerel mahkeme tarafından aleyhe sözleşmenin daha da aleyhe yorumlanarak hüküm tesis edilmesi, tarafımızca kabul edilmeyen, varlığı ve imzası nizalı olan 19.09.2014 tarihli protokolün ve sabit mahkeme kararına rağmen temerrüt oluşturmayan çeklerin hükmün gerekçesine dayanak yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı ve davalı tarafın aynı dağıtım seviyesinde bulunmadıkları gerçeğinden hareketle taraflar arası ilişkinin ve sözleşmelerin “dikey dağıtım sözleşmesi” olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bu tür sözleşmelerin ”isimsiz sözleşme” olarak anıldığını ve sürekli borç ilişkisi doğuran nitelikte olduğunu, davacı dağıtıcı şirketin hakim durumu, davalı müvekkilden hatır çeki istediği zaman müvekkilin vermek zorunda kalacağı, fiziki üstünlüğünü kullanarak baskın şekilde müvekkil aleyhine kurgu yaratabilme gücü değerlendirilerek yorumlanması gerektiğini, ekonomik özgürlüğün devri, tehlikeye girmesi diğer tarafa bağlı hale gelmesi tüzel kişiler içinde söz konusu olabileceğini, tarafların karşılıklı haklarını koruma özelliği olmayan, tek taraflı sözleşmeler olduğu değerlendirilerek yorumlanması gerektiğini, hatalı yorumlama ile kurulan hüküm gerekçesi zaten aleyhe olan sözleşme maddelerinin daha da aleyhe yorumlanması ile neticelendiğini, karşılıksız yazılan çeklerin temerrüt nedeni olduğuna ilişkin gerekçenin hukuka aykırı olduğunu, bir sözleşmeye dayanan taraf, diğer taraf varlığını ve imzayı kabul etmiyorsa, bu sözleşmenin varlığı ve imzasını ispatla mükellef olduğunu, sözleşmede yazmayan nedenle haklı fesih olamayacağı gibi bir mantıkla ya da varlığı iddia edilen ve tarafımızca imzası ve varlığı reddedilen 19.9.2014 tarihli protokole dayanarak hüküm kurulmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalıca yapılan 15.10.2014 tarihli fesih, haklı sebebe dayanmakta olup, feshe sebep olan olaylar ve taraflar arası ticari ilişkinin devam ettirilemez hal aldığı beyanlarıda ayrıntılı olarak izah edildiğini, bilirkişi raporlarında yer alan feshin haksız olduğuna ilişkin ifadelerin gerçekleri yansıtmadığını, bilirkişi heyetinin konuyu mahkemenin takdirine bırakmak yerine bu hususta kanaat ileri sürmesi ve yerel mahkeme tarafından da bu kanaatler esas alınarak hüküm tesis edilmesinin ayrıca haksız ve hukuka aykırı olduğunu, ihtirazi kayıt koyarak hakkını saklı tutması gerektiğini, İhtirazi kaydın mevcut olmadığını, bunun dışında gönderilmiş cezai şart talepli ihtarname bulunmadığını, konya ili, selçuklu ilçesi, sille mahallesi, … pafta, … ada … parselde kayıtlı ve akaryakıt istasyon ruhsatı mevcut taşınmazın, 19.11.2015 tarihli encümen kararı neticesinde, 21.12.2015 tarihinde, akaryakıt sağlayıcısı şirketlerin bayilerinden olan bir firmaya ihale yolu ile satıldığını, davalı şirketin eksik alımı bulunmadığını, 5 yıllık alım taahhüdünün 3 yılda yerine getirildiğini, davacının sözleşme başlangıç-fesih tarihleri arası dönem kar mahrumiyeti talepleri hukuka aykırı olduğunu, aleyhe hükmedilen tutarın, davacı firmaya, geri alma hakkı saklı kalmak kaydı ile, ihtirazi kayıt belirtilerek ödendiğini beyan ederek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, sözleşmenin bayi tarafından haksız, davacı tarafından haklı feshedildiği iddiası ile cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağı ile taahhüt edilen miktarda alım yapılmaması nedeniyle cezai şart alacağı davasıdır.Taraflar arasında, 24/01/2012 tarihinde 5 yıl süreli LPG istasyonu bayilik sözleşmesi ve bayilik sözleşmesine ek protokol imzalanmıştır. Davacı tarafından davalı muhataba çekilen Beyoğlu … Noterliği’nin 02/10/2014 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi ile, 19/09/2014 tarihinde akdedilen protokol ile alacak bakiyesi üzerinde mutabık kalınmasına rağmen protokol şartlarının tam olarak yerine getirilmediği belirtilerek kalan bakiyenin 3 gün içinde ödenmesi ihtar edilmiştir. 14/10/2014 tarihinde taraf şirket yetkilileri aranında yaşanan bir takım hadiseler ise emniyete yansımıştır. Emniyette ifade işlemlerinden önce, davacı şirket yetkililerinin yakın akrabası … davalı şirket yetkilisi …’in kafasına eline geçirdiği cam kül tablası ile vurmuştur. … bu eylemi nedeniyle basit yaralama suçundan hapis cezası almış ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bundan sonra da davalı bayi tarafından davacı muhataba keşide edilen Üsküdar … Noterliğinin 15/10/2014 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi ile 15/10/2014 tarihi itibariyle bayilik sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiği ihbar edilmiştir. Bunun üzerine davacı tarafından davalı muhataba çekilen Beyoğlu … Noterliği’nin 17/10/2014 tarih ve … YN’lu cevabi ihtarnamesi ile, bildirilen fesih sebeplerinin haklı neden teşkil etmediği ve borçların ödenmemesi nedeniyle bayilik sözleşmesinin feshedildiği, 19/09/2014 tarihli protokol uyarınca bakiye alacağın ödenmesi hususları ihbar ve ihtar edilmiştir.Davacı tarafça, sözleşmenin bayi tarafından haksız, davacı tarafından haklı olarak feshedildiği iddiasıyla kar kaybı ve cezai şart alacağının tahsiline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, “Ek Protokol 3.2 maddesine göre davacı 100.000USD Amerikan Doları nı davalıdan talep etmeye hak kazanmıştır. Yine Ek Protokol 3.6 maddesi gereğince ve benimsenen 14.08.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre; davacının davalıdan talep edebileceği cezai şart miktarı 52.480,20USD dir. Sözleşmenin 25.maddesine göre davacının davalıdan kar mahrumiyeti tutarında cezai şart talep edebileceği anlaşılmış, kar mahrumiyeti yönünden Yargıtay’ın yerleşik kararlarında kar mahrumiyeti talebinin değerlendirilmesinde, mahrum kalınan kârın, davacı şirketin aynı bölgede yeniden bayilik kurulabilmesi için geçecek makul süre için talep edilebileceği kabul edilmektedir. Buna göre belirlenen 6 aylık makul süre için sözleşmenin 25 ve protokolün 4.1 maddesine göre 27/08/2018 tarihli Ek Bilirkişi Raporunda tespit edilen 178.296,00TL kar mahrumiyeti tutarı kadar davacının davalıdan talep hakkının bulunduğu kanaatine varılmıştır.” gerekçesiyle cezai şarttan indirim yapılmak suretiyle 10.000 USD karşılığı (dolar kuru = 2.2245) 22.245,00 TL ve 10.000 USD karşılığı (dolar kuru = 2.2245) 22.245,00 TL olmak üzere toplam 44.490,00 TL’nin davalıdan tahsiline ve kar mahrumiyeti yönünden 10.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Bu kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 15/04/2021 tarih ve 2020/214 Esas – 2021/488 Karar sayılı kararı ile; İlk derece mahkemesince sözleşmenin feshine bağlı cezai şart yönünden indirim yapılması gerektiği kanaatine varılmasına rağmen yapılacak indirim oranının belirlenmeden dava konusu edilen tutarın talep edilebilecek miktarın çok altında olduğundan bahisle cezai şarta ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi; ayrıca satış taahhüdünün sözleşmenin yürürlükte kaldığı süre için geçerli olup fesihten sonraki dönem için satış taahhüdünün yerine getirilmediği iddiasına bağlı cezai şart istenemeyeceği gözetilmeden satış taahhüdüne bağlı cezai şart yönünden davanın kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle sözleşmenin feshine bağlı cezai şart yönünden davacı vekilinin istinaf başvurusunun, satış taahhüdüne bağlı cezai şart yönünden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle kar kaybı ve sözleşmenin feshine bağlı cezai şart yönünden davanın kabulüne, satış taahhüdüne bağlı cezai şart yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı taraflarca temyiz yasa yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/12/2022 tarih ve 2021/5034 Esas – 2022/9292 Karar sayılı bozma ilamı ile; Bölge Adliye Mahkemesince davalı bayinin sözleşmeyi haklı bir neden olmaksızın feshetmesi nedeniyle bayilik sözleşmesinin eki protokolün 3.2 maddesi uyarınca davacının cezai şart isteme koşullarının oluştuğu kabul edilerek cezai şart talebinin davalı şirketin borçluluk ve öz kaynak durumu ile likidite ve kâr-zarar durumu nazara alındığında sözleşmede kararlaştırılan 100.000 USD tutarındaki cezai şarttan %50 oranında indirim yapılması ile cezai şartın 50.000,00 USD kabul edilmesinin yerinde olacağı gerekçesinden sonra, dava dilekçesinde talep edilen tutarın indirilmiş cezai şartın altında kaldığından bahisle taleple bağlı kalınarak dava dilekçesinde talep edilen 10.000 USD karşılığı Türk Lirasına hükmedilmiştir. Ancak, davacı dava dilekçesinde 10.000 USD cezai şart talep etmiş olup, mahkemece cezai şarttan %50 oranında indirim yapılması gerektiği belirtildikten sonra 10.000 USD’den %50 indirim yapılmadan karar verilerek gizli talep aşımı yapılması doğru olmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile Dairemizin kararı bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamı üzerine Dairemizce HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca duruşma açılarak taraf beyanları alınmış ve Yargıtay bozma ilamına direnilmesine karar verilmiştir.Yargıtay bozma ilamına konu cezai şart istemi kısmi dava olarak açılmıştır. Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya kısmî dava denir. Bir davanın kısmî dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Başka bir anlatımla bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen alacağın bir kesimi için açılan davaya “kısmi dava” denir. Kısmî dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gereklidir. Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.Kısmî davada saklı tutulan alacak bölümü için gerek kısmî dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra ayrı bir dava açılması usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir.Her dava, kural olarak iki kısımdan; tespit ve eda kısımlarından oluşur. Davanın kısmî nitelikte olması hâlinde önceden açılan davada kesinleşen ilâmın tespit kısmı, kalan kısım hakkında açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturur ve kuşkusuz bağlayıcıdır. Öğreti ve yargısal uygulamada; kısmî dava sonunda davalının borcu ödemeye mahkûm edilmesi veya kısmî davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması hâlinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı ya da yokluğu da tespit edilmiş olur ki bu tespit zorunlu olarak borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmî dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur(Yargıtay HGK’nın 15.02.2023 Tarih ve 2021/5-337 E.- 2023/94 K. sayılı kararı). 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 182/3. Maddesi, hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir, şeklindedir. Kural olarak tacirler cezai şartın tenkisini isteyemezler ise de, yargıtay tarafından kararlaştırılan cezai şart, tacirin ekonomik mahvına neden olacak ise indirime tabi tutulmaktadır. Cezai şartın, kısmi davaya konu edildiği durumlarda, indirimin sözleşmeyle kararlaştırılan cezai şart tutarının tamamından mı yoksa kısmi davaya konu edilen tutar üzerinden mi yapılacağı önem kazanmaktadır.Bir alacağın kısmi davaya konu edilebilmesi için alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması gerekli olup, bu durum yargılamanın alacağın tümü üzerinden yargılama yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Zira, her ne kadar miktar olarak alacağın bölünmesi mümkün ise de, alacağın doğduğu hukuki ilişkiyi bölmek mümkün değildir. Bu kapsamda alacağın tümü üzerinden yargılama yapılarak, alacak belirlendikten sonra taleple bağlı kalınarak karar verileceği tabidir.Kararlaştırılan cezai şartın, tacirin ekonomik mahvına neden olup olmadığı yönünden yapılan incelemenin cezai şartın tamamı üzerinden yapılması gerekir. Bu incelemenin sonucuna göre, cezai şarttan yapılacak incelemenin miktarı belirlenmelidir. Bundan sonra ise belirlenen indirim tutarının kısmi davada talep edilen tutardan değil, cezai şartın tamamından düşülmesi gerekir.Somut olayda, Dairemizce davacının sözleşmenin feshine bağlı cezai şart yönünden indirim oranı belirlenerek, davacının talep edebileceği cezai şart tutarı belirlenmiştir. Buna göre, davacının talep edebileceği 50.000,00 USD cezai şart alacağının olduğu yerda, bunun 10.000,00 USD karşılığının kısmi davaya konu edilmesi nedeniyle cezai şarttan indirim oranının bu miktara uygulanarak karar verilmesi mümkün değildir. Zira, davacının talebine konu etmediği cezai şartın kalan kısmından feragat ettiğine dair veya kısmi davaya konu talebini belirlerken cezai şarttan yapılması muhtemel indirimi dışladığına dair açık bir beyanı bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra, cezai şartın kalan kısmından feragat edildiğine dair açık bir beyan bulunmadığından kalan kısım bir veya birden fazla ek davaya konu olabilecek nitelikte olup, her seferinde davacının kısmi davaya konu ettiği miktarın bir kısmı uygulanacak indirim oranı nedeniyle kabul görmeyecektir. Davacı tarafın alacağının, talep edilen tutardan daha fazla olduğunun belirlenmesine göre, talebinin bir kısmının kabul edilmemesinin hiçbir hukuki gerekçesi bulunmadığı gibi, usul ekonomisine de aykırıdır. Bu halde davalının ekonomik durumu nazara alındığında sözleşmesinin eki protokolün 3.2 maddesi uyarınca karalaştırılan 100.000,00 USD tutarındaki cezai şartın %50 oranında indirilmesi ile cezai şartın 50.000,00 USD kabul edilmesi yerinde olacaktır. Davacı tarafça talep edilen tutar, indirilmiş cezai şartın altında kaldığından taleple bağlı kalınarak sözleşmenin feshine bağlı cezai şart yönünden 10.000 USD karşılığı (dolar kuru = 2.2245) 22.245,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekir. Yapılan yargılama sonunda, dosyada mevcut deliller ve tüm dosya mündericatı değerlendirildiğinde; Yargıtay bozma ilamına karşı Dairemizin önceki kararında direnilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/12/2022 tarih 2021/5034 Esas – 2022/9292 Karar sayılı bozma ilamına karşı DİRENİLMESİNE, 2-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Davanın Kâr kaybı ve sözleşmenin feshi nedenine dayalı cezai şart yönünden KABULÜNE, satış taahhüdüne ilişkin cezai şart yönünden REDDİNE,4-Sözleşmenin feshi nedenine dayalı cezai şart alacağı 10.000 USD karşılığı (dolar kuru = 2.2245) 22.245,00 TL’nin 29/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,5-Kar mahrumiyeti alacağı yönünden 10.000 TL’nin 29/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,6-Başlangıçta peşin olarak alınan 930,6 TL harcın alınması gerekli olan 2.202,66 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.272,06 TL karar ve ilam harcının davalı ‘dan alınarak hazineye irat kaydına,7- Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 25,20 TL, posta ve tebligat gideri 756,90 TL, bilirkişi ücreti 4100,00 TL olmak üzere toplam 4.882,10 TL yargılama masrafının, davacı yan davasında kısmen haklı çıktığından dava konusunun toplam değerinin kabulle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 2.889,03 TL yargılama masrafına, peşin harç 930,6 TL eklenerek sonuç olarak 3.819,63 TL’nin davalı ‘dan alınarak davacıya verilmesine, dava konusunun toplam değerinin redle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 1993,07 TL yargılama masrafının davacı üzerinde bırakılmasına,8-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 4.836,75 TL avukatlık ücretinin davalı ‘dan alınarak davacıya verilmesine,9-Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 4.080,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa iadesine,11-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak;a-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istemleri halinde kendilerine ayrı ayrı iadesine,b-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama masraflarının kendi üzerlerinde bırakılmasına, 10-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 31/05/2023