Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2023/544 E. 2023/426 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/544
KARAR NO: 2023/426
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/01/2023
NUMARASI: 2021/374 Esas – 2023/17 Karar
DAVA: Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/04/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında okul döneminden başlayan arkadaşlıklarının ilerleyen dönemlerde iş hayatında da devam ettiğini, davalının 2006 yılında iş hayatında ekonomik krize girmesinden sonra davacı tarafından kendisine borç verilerek destek sağlandığını, bu kapsamda taraflar arasında nakdi borçlanma, aracılık hizmeti, borç tasfiyesi, satış, temsilcilik vb muhtelif konulardan kaynaklanan bir cari hesap ilişkisinin kurulduğunu, cari hesap anlaşmasının tarafların kabulünde olduğunu, tarafların büyük ölçüde mutabakatı ile borç bakiyesi belirlenmiş olmasına rağmen davalı tarafından ödeme yapılmadığını, toplam alacak miktarının 20.733,80USD olduğunu, bakiye bedelin tahsili zamanında taraflar arasında sayısız görüşmeler yapıldığını, her seferinde davalı tarafından ödeme yapılacağının taahhüt edilmesine rağmen borç bedelinin ödenmediğini, bakiye alacağın ödenmesi için davalıya Beşiktaş … Noterliği’nin 20.01.2021 tarih ve … yevmiye numaralı temerrüt ihtarnamesinin gönderildiğini, ancak bugüne kadar ödeme yapılmadığını beyanla, cari hesaptan kalan bakiye alacağından şimdilik 1.000 USD’nin işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar ini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davası ile kısmi alacak davasının birlikte açılamayacağını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının taleplerinin 15 yılı aşan bir zaman geçmiş olması nedeniyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacının iddialarının büyük çoğunluğunun dayanaktan yoksun, soyut ve genel mahiyette olduğunu, hatta dava dilekçesinde “toplam alacak dökümü” başlığı altında belirtilen kalemlerin gerçekte ne olduğu ya da hangi hukuki işlemin sonucunda doğduğunun dahi belirsiz olduğunu, davacının HMK m. 190 uyarınca ispat külfeti altında olduğunu, taraflar arasında herhangi bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığı gibi talep edilen alacak kalemlerinin tamamının zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi olmadığı için, davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği kalemlerin her birini ayrı ayrı açıklaması ve ispat etmesinin zorunlu olduğunu, yine davacının alacaklı olduğunu iddia ettikleri kalemlerin her biri için ayrı ayrı zamanaşımı hesabı yapılması gerektiğini, davacının iddiasına göre 2006 yılında elden borç verildiği, bunun bakiyesinin 2021 yılında talep edildiğini, sadece bu durumun dahi davacının iddialarının akla, mantığa, hukuka ve hayatın olağan akışına uygun olmadığının göstergesi olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 89. maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip, bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek, hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme, cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.Ancak, cari hesap ilişkisinin düzenlendiği 6762 Sayılı TTK nın 87. maddesi (6102 Sayılı TTK nın 89. maddesi) uyarınca cari hesap sözleşmesinin yazılı olması gerekmektedir. Somut olayda taraflar arasında yazılı cari hesap sözleşmesi bulunmadığından cari hesap ilişkisinden söz edilemez.Somut olayda, TTK 89 maddesine göre yapılmış yazılı cari hesap sözleşmesi bulunmamaktadır. Taraflar arasında açık hesap ilişkisi mevcuttur. Açık hesap ilişkisi, önceki borçların tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın, hesaplaşma yaptıklarından, taraflar arasındaki hukuku ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2018 tarih, 2017/19-1634E. 2018/633K. sayılı ilamı).Taraflar arasındaki ticari ilişki açık hesap ilişkisi niteliğinde olup, cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamayacağından, cari hesap zamanaşımı süresinin düzenlendiği TTK 101 maddesinin somut olayda uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. Sözleşmeden kaynaklanan alacaklar 10 yıllık zamanaşımına tabii olup, taraflara arasında 18.01.2006 tarihinde başlayan ticari ilişki ve 2008 yılı devir nedeniyle dava tarihi olan 07/06/2021 tarihi itibarıyla davanın zamanaşımına uğradığı anlaşılmıştır. Tüm bu sebeplerle açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … ile davalı arasında okul döneminden başlayan arkadaşlıkları ilerleyen dönemlerde iş hayatında da devam etmiş, taraflar arasındaki arkadaşlık ve dostluğun gereği olarak, muhatabın 2006 yılında iş hayatında ekonomik krize girmesinden sonra davacı tarafından kendisine hem maddi olarak nakden borç vererek destek sağlanmış hem de iş bağlantıları yapmasına yardımcı olarak krizden çıkması için her türlü destek verilmiş olup taraflar arasında nakdi borçlanma, aracılık hizmeti, borç tasfiyesi , satış, temsilcilik vb. muhtelif konulardan kaynaklanan bir ticari ilişki kurulduğunu, karşı yanın ödeme yapacağına dair verdiği ödeme taahhütlerinin belli bir sonuca ulaşmaması sonucunda ilgili davayı ikame etme zorunluluğu doğduğunu, davalının defaatle dava konusu borcu ikrar etmiş ve kısmi ödemelerde bulunduğunu, TBK m. 154’te yer alan zamanaşımının kesilmesi sebeplerinde “Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.” yer aldığını, borçlu tarafın açık ikrarları ve ödemelerde bulunmuş olması göz önüne alınmadan kurulan kararın açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin üzerinden 15 yılı aşkın bir zaman geçtiğini, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi olmadığını, hiçbir zaman böyle bir ilişki kurulmadığını ve davacının iddialarını ispat edemediğini, davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, açık hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, iddia olunan alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasındadır.Davacı tarafça, cari hesap ilişkisi kapsamında ve tarafların mutabakatı ile son halini alan cari hesap borcunun ödenmesi için eldeki alacak davası açılmıştır. Davalı tarafça diğer savunmaların yanı sıra zamanaşımı defi ileri sürülmüştür.Dava dilekçesindeki anlatımlara göre taraflar arasındaki ilişkinin 2006 yılında başladığı anlaşılmaktadır. Yine davacı tarafça sunulan döküme göre, borç doğuran işlemlerin 2006-2007-2008 yıllarında gerçekleştiği görülmektedir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 146. Maddesine göre, Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. Maddesinde de aynı düzenleme mevcuttur.Davacının dökümündeki borç doğuran işlemlerin 2006-2007-2008 yıllarında gerçekleşmiş olup, dava tarihi itibariyle bu alacaklar zamanaşımına uğramıştır.TBK’nın 154. Maddesine göre, borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse zamanaşımı kesilir.Davacı tarafça, borçlunun ikrarı ve ödemeleri ile zamanaşımının kesildiği ileri sürülmektedir. Borç ikrarına dayanak olarak ise mail yazışmaları gösterilmektedir. Ancak 07/08/2020 tarihli ve 25/10/2020 tarihli maillerde davacının açık bir borç ikrarı bulunmamaktadır. Davacı tarafından 01/03/2022 tarihli dilekçe ekinde EK 4 olarak sunulan 02/03/2010 tarihli ve davalıya atfen yazılan belgenin mail yazışması olup olmadığı belli değildir. Kaldı ki bu belgenin düzenlendiği tarih nazara alındığında dava tarihi itibariyle alacaklar yine zamanaşımına uğramıştır.Davacının dökümünde, 2012 ve 2015 yıllarında gerçekleşen havale ve ödeme kayıtları bulunmakla birlikte, bu havale ve ödeme kaydına ilişkin davalının bir ikrarı ve kabulü bulunmadığı gibi bir ispat da bulunmamaktadır. Bunlar dışında da herhangi bir ödeme ispatlanabilmiş değildir. Herhangi bir ikrar ve ödeme bulunmadığından zamanaşımının kesilmesi söz konusu değildir. Bu haliyle iddia olunan alacak zamanaşımına uğramış olup mahkemece bu nedenle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/04/2023