Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2023/514 E. 2023/435 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/514
KARAR NO: 2023/435
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2022
NUMARASI: 2022/189 Esas – 2022/894 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/04/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …’in, şahsının Şirket müdürü sıfatını ve eşi …’in Şirket ortağı sıfatını kullanarak ve Müvekkil’in Şirket ortağı olacağı sözde vaadiyle Müvekkil’den sözde sermaye payı ve hisse devir bedeli adı altında talep ve temin ettiği paraları Şirket sermaye payı olarak Şirket hesaplarına aktarmayıp şahsi işleri için kullanmış ve bu paralardan maddi yarar sağladığını, ortaklık vaadinin bir kandırmaca olduğunun anlaşılması üzerine davalı’ya gönderilen paraların Müvekkil’e geri ödenmesinin noter kanalıyla keşide edilen ihtarnameyle talep edilmiş olmasına rağmen davalı herhangi bir ödeme yapmadığını, arabuluculuk görüşmelerine anlaşma sağlanamadığını, davalı, 01.10.2020 tarihli 10172 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil edildiği ilan edilen … Limited Şirketi’nin münferiden temsile yetkili olarak müdür sıfatıyla; Davalı’nın eşi … ise Şirket ortağı olarak görev yapmakta olduğunu, davalı Müvekkil’e Şirket’in kazancının iyi olduğunu ve hatta ikinci bir şubenin açılmasının planlandığını belirterek Müvekkil’in kendisine düşen gerekli sermaye payını/hisse devir bedelini ödemesi karşılığında üçüncü Şirket ortağı olabileceğini söyleyerek teklifte bulunduğunu, müvekkil’in kendisine düşen sermaye payını ödemesi gerektiğini, akabinde de hisse devir işlemlerinin gerçekleştirileceğini söyleyerek Müvekkil’den kendisine para göndermesini talep ettiğini, müvekkil de bunun üzerine Davalı’nın sözde ticari ortaklık vaat ve teklifini kabul ederek, 10/12/2020 tarihinde 199.000,00 TL, 23/10/2020 tarihinde 250.000,00 TL olmak üzere toplamda 449.000,00 TL tutarındaki sermaye payı ödemesini davalı’ya ait … T. A.Ş. nezdindeki … IBAN numaralı banka hesabına gönderdiğini, daha sonra Müvekkil Davalı’ya hem yüz yüze hem telefon ile defaatle Şirket’in hukuki ve ticari kayıtlarını kendisine iletmesini ve mali durumu hakkında net bilgi verilmesini istemişse de Davalı bilgi ve belge vermekten kaçınmış; müvekkil’i oyalamaya devam ettiğini, davalı tarafından ticari görev ve sıfatı kullanılarak gerçekleştirilen haksız fiiller neticesinde müvekkil’in uğradığı maddi zararların tazmini gerekeceğini, davalı aleyhine nitelikli dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçları sebebiyle cezai soruşturma başlatıldığını, davalı’nın haksız şekilde zenginleştiği ortada olduğunu, tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulüne maddi tazminat bakımından; 449.000 Türk Lirasının haksız eylem tarihinden itibaren (aksi kanaatte olunması halinde de davalı kötü niyetli olduğundan haksız iktisap tarihinden itibaren) olmak üzere, manevi tazminat bakımından; 5.000 Türk Lirasının haksız eylem tarihinden itibaren olmak üzere, toplam 454.000,00 TL’nin 3095 sayılı Kanuni Faiz Ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2. maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranıyla hesaplanarak müvekkil’e ödenmesine, davalının müvekkil’in alacağına yetecek miktarda menkul, gayrimenkulleri ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarına teminatsız, aksi kanaatte olunması halinde mümkün olan en düşük oranda teminat karşılığı ihtiyati haciz konulmasına, müvekkil’in şirket ortağı olup olmadığına ve sermaye payı bulunup bulunmadığına ilişkin tespitin yapılabilmesi için şirket’e ait her türlü ticari, hukuki ve mali belge, kayıt, döküm ve defterin; uhdesinde saklayan Şirket müdürü davalı’dan, bağımsız mali müşavir …’dan ve Ticaret Sicil Müdürlüğünden celp edilmesine, davalı’ya ait … T. A.ş. Nezdinde ki … ıban numaralı banka hesap dökümlerinin celp edilmesine, müvekkil tarafından davalı’ya gönderilen paraların şirket hesaplarına intikal ettirilmediğinin tespit edilebilmesi için … nezdindeki 1477 şube kodlu, …, … ve … hesap numaralı hesaplar başta olmak üzere Şirket’e ait banka hesap dökümlerinin ilgi bankadan celp edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı, dava dilekçesine karşı cevap dilekçesi vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davaya konu uyuşmazlığın TTK’da düzenlenen mutlak ticari dava anlamında bir uyuşmazlık niteliğinde olmadığı gibi, davalı tarafın limited şirketin yetkilisi olması davalıya tacir sıfatı kazandırmayacağı, dolayısıyla nispi ticari dava ölçüleri yönünden de ilgili şartların oluşmadığı, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi mümkün olmayıp 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2/2 maddesi gereğince görüm ve çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatine varılarak mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; görev hususuna ilişkin kararın tartışma konusu olması halinde bu sorunsalın baştan çözülerek, davanın delillerine ve esasına bütünüyle girildikten sonra verilen nihai karar doğrultusunda taraflardan birinin bu konuyu istinaf sebebi haline getirmesi ve bu itirazın yüksek mahkemece kabul görmesi halinde usul ekonomisine aykırı bir durum oluşacak ve sürüncemede kalan davada ciddi bir zaman ve emek kaybı yaşanacak olup Mahkemenin davanın gerçek şahıslar arasında olması ve tarafların tacir sıfatına haiz olmamaları nedeniyle verilen görevsizlik kararına karşı çıkmasa da göreve ilişkin çözümlemenin davanın esasına girilmeden yapılmasında hukuki fayda olacağını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, sözleşmeye aykırılık nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasıdır. Bu aşamada istinafa gelen uyuşmazlık temelde, uyuşmazlığın çözümünde görevli olan mahkeme noktasındadır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. TTK’nın 5/1. Maddesine göre de, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalara asliye ticaret mahkemesi bakmakla görevlidir. Ticaret Sicil Müdürlüğünce, taraflara ilişkin olarak ticaret sicilinde herhangi bir kaydı olmadığı bildirilmiştir. Ayrıca tarafların ticari işletmesi bulunduğu yönünde bir iddia bulunmamaktadır. Bu halde eldeki dava, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmadığından ticari dava niteliğinde değildir. Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin taraflardan yalnızca birinin ticari işletmesi ile ilgili olması halinde dahi davanın ticari dava olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bunun yanı sıra eldeki dava, TTK’nın 4/1. maddesinin alt bentlerinde sayılan dava türlerinden de değildir. Bu haliyle uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesi görevli değildir. Taraflar arasında her hangi bir tüketici işlemi bulunmadığı da nazara alındığında HMK’nın 2. maddesi uyarınca eldeki davaya konu uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince, asliye hukuk mahkemesine görevsizlik verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 27/04/2023