Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2023/495 E. 2023/469 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/495
KARAR NO: 2023/469
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2018
NUMARASI: 2017/462 Esas – 2018/997 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/05/2023
Dairemizden verilen 01/04/2021 tarih ve 2020/226 Esas- 2021/424 Karar sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/11/2022 tarih ve 2021/4499 Esas 2022/8102 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla, dosyanın Dairemizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp duruşmalı olarak yapılan incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında 15.03.2013 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesi gereğince, müvekkilinin davalıdan nakdi ve gayri nakdi krediler kullandığını, sözleşme süresi boyuncu müvekkilinin kullandığı kredilerde ilişkin taksitleri vadesinde, tam ve eksiksiz, şekilde davalıya ödediğini ve sözleşmeyle üstlendiği diğer yükümlülüklerini de davalıya karşı gereği gibi ifa ettiğini, ancak davalının ortada hiç bir haklı neden olmaksızın, müvekkiline keşide ettiği 02.02.2016 tarihli noter ihtarnamesi ile, hesabı kat ederek 1.604.000 TL tutarındaki toplam mer’i gayri nakdi borç ve 3.305.655,03 TL tutarındaki toplam nakdi borç olmak üzere toplam 4.909.655,03 TL’nin ihtarnamenin tebliğini takiben 2 gün içinde ödenmesini talep ettiğini, müvekkilinin sabit faiz üzerinden ödeme şeklinde ve 12 ay sonunda ödemesi gereken kredi tutarını, erken ödeme zorunda kaldığını, davalı sözleşmedeki fesih yetkisini kötüye kullandığını, müvekkilinin iradesi dışında erken ödemeye zorlandığını, haksız şekilde kendisinden tahsil edilen 1 yıllık faiz miktarı olan 97.906,09 TL’nin iadesi gerektiğini ileri sürerek müvekkilinin fazladan ödemek zorunda kaldığı 97.906,09 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili banka tarafından kredili müşterilerine uygulanan rutin kontroller kapsamında, davacı şirkete dair bir kısım olumsuz ekonomik veriler tespit edildiğini, (borçlanma seviyesinin cirosuna göre yüksek bulunması, finansal borçlar/özkaynak kıyaslamasında ideal oran iken, bu oranın davacı firmada 2,25 seviyesinde görülmesi, yaklaşık ciro seviyesinde memzuç riski görünmesi, izlenen dönem sürecinde iyileşme sergileyememesi vb) ve bu husustaki tereddütlerin giderilmesi için davacı şirketten bazı bilgi ve belgelerin istendiğini, güncel ve detaylı mali veri (mizan) paylaşımı talebinde bulunulduğunu, ancak bu istek ve taleplerinin davacı şirket tarafından yerine getirilmediğini, ayrıca aslen yurtdışı kaynaklı bir firma olan davacı şirketin, yabancı ortaklar kaynaklı bir kısım hukuki ihtilaflar yaşadığına dair gündeme gelen haberle ile ilgili olarak da gerekli bilgi ve belgelerin paylaşılmasının istenildiğini, ancak bu hususta da davacı tarafça her hangi bir adımın atılmadığını, aradaki güven ilişkisinin temelden sarsılması üzerine, sözleşmeye dayalı olarak haklı nedenle hesabın kat edildiğini, müvekkili bankanın bir katılım bankası olduğu ve işlemlerinde faiz uygulamasının bulunmadığını, kar getiren vadeli satış sözleşmelerinde, öngörülen vadelerden önce borcun ödenmesinin, borçlunun kar borcundan kurulması neticesini doğurmadığını, borçlunun, alacaklıya vadeye bağlanmış borcunun ancak tamamını ödemek suretiyle borçtan kurtulabileceğini, dolayısıyla davacının mevcut sözleşme ve ödeme planlarına aykırı bir biçimde iade/iskonta talep etmesi hukuken mümkün olmadığını, ancak alacaklının kendi inisiyatifiyle böyle bir duruma rıza gösterdiği ve/veya açıkça muvafakat ettiği durumların müstesna olduğunu, erken ödeme hallerinde kredinin iskontolu kapatabileceğine veya uyarlama yapılabileceğine dair ne yasalarda ne de taraflar arasındaki sözleşmelerde herhangi bir hükmün bulunmadığı gibi, başkaca her hangi bir yazışma, bağlayıcı akdi hüküm, uygulama veya ticari teamülün de mevcut olmadığını, dolayısıyla yapılmış olan tahsilat işlemlerinin hiçbir kaleminde ve herhangi bir aşamasında hukuka aykırılığın bulunmadığını, iade edilmesi gereken veya fazladan tahsil edilmiş olan herhangi bir meblağın bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama doğrultusunda, davacı ile davalı banka arasında Genel Kredi Sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşme kapsamında davacının nakdi ve gayrinakdi kredi kullandığı, davalının ihtar çekerek kredilerin kapatılmasını talep ettiği, davacının da 2 gün içerisinde bu kredilerin tamamının ödemesini yapıp hesapları kapattığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, davalı bankanın kredi hesaplarını kapatırken davacıdan vadesi gelmemiş kar tutarları ile bunun vergisini de tahsil ettiği, tahsil ettiği bu bedelin davacının talep ettiği zararı olduğu, davalının davacıdan hesap kapama işlemi sırasında vadesi gelmemiş kar tutarı ve vergisini de tahsil etmiş olması nedeniyle davacının davalıdan 97.906,09 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 97.906,09 TL’nin 07/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın hesap kat işleminin sözleşmeye hem de yasal mevzuata uygun olduğunu, sözleşmenin en başında, geri ödenmesi gereken tüm meblağ ve kalemler açıkça tespit edilip imza altına alındığını, kar getiren vadeli satış sözleşmelerinde, öngörülen vadeden önce borcun ödenmesinin, borçlunun kar borcundan kurtulması neticesini doğurmadığını, bu tip krediler için erken ödeme hallerinde kredinin iskontolu kapatılabileceğine veya uyarlama yapılabileceğine dair ne yasalarda ne de taraflar arasındaki sözleşmelerde herhangi bir hüküm bulunmadığını, dolayısıyla iade edilmesi gereken veya fazladan tahsil edilmiş olan her hangi bir meblağ da bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE:Davacı, davalı ile akdedilen kredi sözleşmesi çerçevesinde taksitli kredi kullandığını, vadesi gelen kredi ödemelerini tam ve eksiksiz olarak davalıya ödediği gibi, sözleşmedeki diğer yükümlülüklerini de gereği gibi yerine getirdiğini, davalı bankanın haklı bir neden olmaksızın hesabı kat ederek kredileri geri çağırması üzerine, kredi borcunu ödemek zorunda kaldığını, davalı bankaya fuzulen ödenen kar payları ve gider vergilerinden dolayı davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı banka ise, hesap kat işleminin sözleşmeye uygun olduğunu, borcun sadece anapara ile sınırlı olmayıp vergi ve kar payı tutarlarını da kapsadığını, bu tip ticari kredilerde erken ödeme ve yapılandırma yapılmadığını ve iskonto uygulamak zorunda olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, süresi içerisinde davalı banka tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinin 3.12 maddesinde; “Müşteri kredi taksitlerini vade tarihinden önce ödediğinden bahisle, hiçbir surette kar payı indirim talebinde bulunamaz. Kredi geri ödemeleri, bankanın yazılı kabulü olmadıkça kısmen veya tamamen vade tarihinden önce yapılamaz Bankanın erken ödemeyi kabulü ancak yazılı ve banka yetkililerinin imzalarını taşıyan belge ile ispat olunabilir. Müşterinin parasını banka nezdindeki özel cari hesaba yatırmış olması, erken ödemenin kabul edildiği anlamına gelmez.”; yine sözleşmenin 18.2 maddesinde; “Banka gerek gördüğünde işbu cari hesap sözleşmesini tek taraflı bildirimle feshedebilir. Bu durumda banka alacağının tümü muaccel olur ve müşteri vergi, harç, resim, masraf, komisyon, fon dahil bilcümle tüm borçlarını derhal ve nakden bankaya ödemeyi kabul ve taahhüt eder…” ; aynı sözleşmenin “Muacceliyet Sözleşmesi” başlıklı bölümün 21.2 maddesinde; “…Müşteri, aşağıda sayılan haklı ve objektif hallerden herhangi birinin varlığı halinde veya aşağıda sayılmamış olsa da hesap katını ve tüm borcun muaccel hale getirilmesini haklı kılan ve kendisinden kaynaklanan başkaca bir halin varlığı halinde, bankanın alacaklarının tamamının herhangi bir ihtara ve ihbara gerek olmaksızın kendiliğinden muaccel hale geleceğini kabul, beyan ve taahhüt eder”; “Hesap Kat’ı ve Temerrüt Hükümleri” başlıklı 22. Maddesinin 22.3 bendinde; “Müşteri, hesap katı bildirimini alır almaz, muaccel hale gelen tüm alacağı, mahrum kalınan kar payı ve her türlü masrafı ve her türlü masrafı ile birlikte bildirimde belirtilen süre içerisinde ödemeyi…kabul ve beyan eder”. şeklinde düzenlenmeler yer almaktadır. Davalı bankaca, 02.12.2016 tarihli noter ihtarnamesi ile hesabın kat edilerek davacı borçluya muacceliyet ihtarnamesinin gönderildiği, davacı tarafından, ihtarnamede belirtilen süre içerisinde, ihtarnamede, geri ödenmesi talep edilen nakdi kredi riskini 07.12.2016 tarihinde, EFT yoluyla davalı bankaya “toplam kredi kapatmasıdır” açıklamasıyla ödediği, gayri nakdi kredi riski tutarını da, aynı tarihte “Referans nolu teminat mektubuna ilişkin nakit karşılıktır” açıklamasıyla EFT havalesi yoluyla davalı bankaya gönderdiği, ödeme tarihinden iki gün sonra, 09.12.2016 tarihinde, davalı bankaya keşide ettiği noter ihtarnamesi ile vadesi gelmediği halde fazladan ödenen kar tutarları ve bunun vergilerinden oluşan 97.906,09 TL’nin iadesini istediği dosya kapsamından sabittir. Somut olayda, davalı bankaca, davacı şirketin mali ve finansman yapısının negatif yönlü olduğundan bahisle davacının kredi sözleşmesinden kaynaklı hesabın kat edildiğinin ileri sürüldüğü, nitekim bu hususun davacının da kabulünde olduğuna göre, davalı bankanın hesap kat işleminde sözleşmeye aykırılık bulunmamaktadır. O halde, taraflar arasındaki sözleşmenin 22.3 maddesi gereğince, davacının hesabın katı ile muaccel hale gelen alacağın yanında mahrum kalınan kar payından da sorumlu olduğunun hükme bağlandığı gibi davalı bankanın taraflarca kararlaştırılan ve taksit tutarlarına yansıtılan kar payı alacağından vazgececeğine dair sözleşmede herhangi bir hükmün bulunmamaktadır. Öte yandan, davacı tarafça ihtirazi kayıt konulmadan yapılan ödeme sonucunda, kredi hesabının kapatıldığı sabit olmasına göre, sonradan geriye dönük olarak fazla ödeme yapıldığı iddiası da dinlenemez. O halde, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle davalı banka vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2. maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair karar verilmiştir. Dairemizce verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından temyiz yasa yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/11/2022 tarih ve 2021/4499 Esas 2022/8102 Karar sayılı ilamı ile; “… taraflar arasında bağıtlanan sözleşmede hesabın kat’ına ilişkin düzenleme yanında kat tarihinden sonraki banka alacağının tahsili konusundaki maddeler bir bütün olarak göz önüne alındığında, bunların genel işlem şartı niteliğinde olduğu, bu nedenle TBK’nın 20 vd maddelerinde düzenlenen genel işlem şartları uyarınca bu maddelerin geçerli olup olmadığı değerlendirilip, geçerli olmadığına karar verilmesi halinde, ödeme tarihi ile ödenmesi gereken tarih arasındaki faizi ya da mahrum kalınan karın istenip istenemeyeceği hususları gözetilerek bir hüküm tesisi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. … açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına” karar verilmiştir. Yargıtay bozma ilamı üzerine Mahkememizce HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca duruşma açılarak taraf beyanları alınmış, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, bozma ilamı uyarınca yargılama yapılarak karar verilmiştir. TBK 20. Maddesi uyarınca;”Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.” TBK 21. Maddesi uyarınca;”Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Genel kredi sözleşmesinin 22.3. Maddesinde ise müşterini hesap kat ihtarını alır almaz muaccel hale gelen tüm alacağı ,mahrum kalınan kar payı ve her türlü masrafı ile birlikte ,bildirimde belirtilen süre içerisinde ödemeyi aksi halde temerrüde düşeceği ve temerrüdün tüm sonuçlarına katlanacağın kabul ve beyan edeceği belirtilmiştir. Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin mahrum kalınan kar payı alacağı başlıklı maddesinde ; Müşterinin vadesinde ödemesi gereken borcunu ödemede geçikmesi /temerrüdü durumunda ödenmeyen borç ,borcun sebebini teşkil eden kullandırımlardan (projelerden )kar payı en yüksek olanına uygulanan kar payı oranı üzerinden hesaplanıp,müşterinin ödemesi gereken taksit tutarına ilaveten ayrıca ödemesi gereken tutarı ifade edeceği düzenlenmiştir. Mahrum kalınan kar payının genel kredi sözleşmesinde kredi borçlusunun temerrüdü halinde ödenecek bir alacak kalemi olarak düzenlemesi karşısında sözleşmenin 22.3 maddesinde mahrum kalınan kar payı alacağına ilişkin düzenleme sözleşmenin niteliğine yabancı olan genel işlem koşulu niteliğindedir. Somut olayda genel kredi sözleşmesi davacı tarafından erken ödeme yapılarak feshedilmediği gibi ,davalı banka tarfından da davacının temerrüdü nedeniyle feshedilmediği hususu da nazara alındığında davalı bankaca mahrum kalınan kar payı talep etme koşulları oluşmadığı halde tahsil edilen 97.906,09 TL nin iade edilmesinin kabulü gerektiğinden mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; Yargıtay bozma ilamına uyularak HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar oy çokluğu ile karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353 (1)b-1 uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 1.672,80 TL harcın, alınması gerekli olan 6.687,97 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.015,17 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davacı tarafça Yargıtay aşamasında yapılan posta gideri 90 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 09/05/2023