Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2023/47 E. 2023/24 K. 16.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/47
KARAR NO: 2023/24
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2022 (Ara karar)
NUMARASI: 2020/317 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbir(Temsil/Denetim Kayyımı Atanması)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/01/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati Tedbir talep eden davacı vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkilinin, mahkeme huzurundaki söz konusu davayı ikame etmesi ile birlikte şirket hisse çoğunluğunu elinde bulunduran davalı … tarafından müvekkilinin yönetim kurulu başkan vekilliği görevine son verildiği gibi ayrıca davalının bununla da kalmayıp, şirket nezdinde yer alan evrak ve kayıtlarda değişiklik yapmak suretiyle müvekkili aleyhine bir takım iş ve işlemler gerçekleştirdiğini, davalı …’nun şirkette yönetim kurulu başkanı olarak kendisine tanınan hakları kötüye kullanmak suretiyle şirket nezdinde yer alan evrak, kayıt ve tutanaklarda değişiklik yapmakta olduğunu, şirket nezdinde yer alan evraklarda müvekkilinin hisse oranının daha düşük olduğu gibi gerçeğe aykırı iddiaları öne sürerek müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/382 E. sayılı dosyası kapsamında menfi tespit davası ikame ettiğini, davalının, söz konusu davada taraflar arasında 20.09.2016 tarihli pay devir sözleşmesi yapıldığını iddia ederek şirket hisselerinin kendisine ait olduğunu iddia etmekte ise de; müvekkili ile davalı taraf arasında hiçbir şekilde bahsi geçen pay devir sözleşmesi akdedilmediğini ve müvekkilinin, hiçbir surette böyle bir sözleşmeye imza atmadığını, davalı tarafın, pay sahiplerine dağıtımı yapılmayan nama yazılı hisse senetleri, şirket karar defteri ve ortaklar pay defteri üzerinde kendi hak ve çıkarları doğrultusunda oynama yaptığını, davalı tarafın, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/382 E. sayılı dava dosyasında, … namına 2. tertip 5 numaralı nama yazılı hisse senedi basıldığını, söz konusu hisse senedinin mülkiyet ve zilyetliğinin … tarafından öncelikle …’ya devrolunduğunu, akabinde … tarafından pay senedinin …’e devredildiğini ardından ise pay senedinin … tarafından …’na devredildiğini belirttiğini, bu doğrultuda …’nun maliki ve zilyedi olduğu 5 numaralı pay senedinin mülkiyet ve zilyetliğini 31 Aralık 2018 tarihinde devraldığını iddia ettiğini, ancak …’nun, mülkiyet ve zilyetliğinde bulunan hisse senedini davalıya devretmediğini, bu hususta …’na ait hisse senedinin şüpheliye devredildiğine ilişkin gerek hisse senedinin gerek şirket ortaklar pay defterinin ilgili sayfalarında yer alan imzaların …’na ait olup olmadığı hususunda imza incelemesi yaptırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, şirket ortaklar pay defterine bu hususun işlendiği iddia edilen sayfalarda yer alan imzalar ile nama yazılı hisse senedi arkasında yer aldığı iddia edile söz konusu imzanın müvekkiline ait olmadığını, alınan uzman mütalaasında ortaklar pay defterinin 1 nolu kaydında yer alan müvekkili adına atfen atılı imzanın; ortaklar pay defterinin 2 nolu kaydında yer alan müvekkili adına atfen atılı imzanın; müvekkilinin imzalarıyla uyuşmadığının tespit edildiğini, hiçbir toplantıya katılımının sağlamadığı gibi alınan kararları imza altına almadığını, şirket tarafından genel kurul toplantılarının gerçekleştirileceğine ilişkin herhangi bir çağrı ve tebligatın da müvekkiline yapılmadığını, şirket tarafından İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunulan ve müvekkilinin imzasının da yer aldığı iddia edilen … A.Ş.’ye ait 19.11.2018 tarih ve … yevmiye numaralı 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantı tutanaklarının, yönetim kurulunun 31.03.2017 tarihli, ve 2017/2 sayılı kararı, yönetim kurulunun 31.07.2017 tarih ve 2017/3 sayılı kararı ile yönetim kurulunun 18.05.2018 tarihli ve 2018-003 sayılı kararı üzerindeki imzaların alının uzman raporu ile müvekkiline ait olmadığının tespit edildiğini, tüm bu açıklamalar ışığında davalı tarafın evrakta sahtecilik taptığının açık olması sebebiyle, taraflarınca İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2022/184356 soruşturma sayılı dosyası kapsamında suç duyurusunda bulunulduğunu, tüm bu nedenlerle mahkemece tarafından re’sen göz önüne alınacak sair sebeplerle; telafisi imkansız sonuçlar doğmaması adına şirket yönetimine geçici olarak ihtiyati tedbir mahiyetinde T.T.K.’nın 235 madde ve H.M.K.’nın 391 vd. maddeleri uyarınca kayyım atanması talep edilmiştir.
CEVAP: Aleyhine ihtiyati Tedbir istenen davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle: davalı müvekkili şirketin hisse senetleri ile ticari defterleri resmi senet/belge statüsü taşımakta olduğunu, HMK m. 208/4 hükmünden hareketle bu statüdeki senet veya belgede yer alan imzanın inkarı halinde bu iddianın müstakil bir dava ikame etmek suretiyle ile ileri sürülmesi gerektiğini, davacının hukuk davasına konu edilmesi gereken imza inkarını ceza hukuku alanına taşımasının mahkememiz huzurlarında görülen dava ile İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/382 E. Sayılı dosyasında görülen dava bakımından bir etkisinin bulunmadığının açık olduğunu, zira ceza muhakemesinin aşamaları olan soruşturma ve kovuşturmanın hiçbir noktasında belgenin sahte olduğu mahkeme kararıyla sabitlik kazanmamakta olduğunu, mevzubahis konunun da ceza mahkemelerinin görev alanına giren bir konu olmadığını, aksi mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar belgenin geçerliliğini ve gerçekliğini korumaya devam edeceğini, davacının her celse adeta yeni bir vakıa varmış gibi hareket ederek süreklilik arz eden bir şekilde ihtiyati tedbir talep etmekte olduğunu, davacının bu tutumunun iki buçuk yıl önce ikame etmiş olduğu bu davayı kirletmeye yönelik olduğunu ve usul hukuku bağlamında kendisine tanınan bu hakkı kötüye kullandığını, diğer davalı …’nun davalı müvekkili şirketin milyonlarca lira değerindeki %18,19 payını sahte imzayla davacı …’na devrettiği yönündeki iddiaların ise hayatın olağan akışıyla bağdaşan hiçbir yönü bulunmamakta olduğunu, mevzubahis iddiaların makul ve mantıklı da olmadığını, davanın ikame edildiği tarihten itibaren iki buçuk yıl boyunca ortaya atılmayan bu iddianın bir anda adeta yeni bir vakıa varmış gibi ortaya atılmakta olduğunu, davacının bu tutumunun da mutat bir tutum olmadığını, mezkur tutumun hukuki bir sıkışmışlık ve argüman eksikliğine delalet etmekte olduğunu, davalı müvekkili şirketin yargılama sürecinde mahkememiz huzurlarında daha önceki beyanlarında da ifade etmiş oldukları üzere bağımsız denetime tabii bir şirket olduğunu, davalı müvekkil şirketin pay sahipleri arasında ihtilaf bulunması sebebiyle olağan ve olağanüstü tüm genel kurulları zorunlu olmasa bile bakanlık temsilcisi katılımıyla gerçekleştirilmekte olduğunu, davalı müvekkili şirketin yalnızca 2020 yılında 8.000.000,00-TL, yalnızca 2021 yılında ise 11.000.000,00-TL kâr etmiş bir şirket olduğunu, bu bağlamda davacının şirketin içinin boşaltıldığına yönelik iddialarının da gerçeği yansıtmamakta olduğunu, tüm bu nedenlerle davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ara kararı veren ilk derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebi hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, “Davacı tarafın ihtiyati tedbir talebine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede; davalı şirketin ticaret sicili kayıtları incelendiğinde şirket yönetim kadrosunda bir boşluk bulunmadığının anlaşılması, mahkememizin 25/11/2021 tarihli ara kararı ile İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/382 esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmış olması, şirketin içinin boşaltıldığına ilişkin dosya kapsamına herhangi bir delil sunulmaması, bahsi geçen şirket evrakları üzerindeki imzaların sahte olduğuna ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmaması, ticaret sicil kayıtlarına göre davalı şirkete özel denetçi atanmış olması ve ayrıca yukarıda belirtilen kanun maddeleri gereğince dosyadaki mevcut delil durumu incelendiğinde; somut olayda ihtiyati tedbire ilişkin yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından davacı tarafın, davalı şirkete kayyım atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında her ne kadar uzun süredir şirkette pay sahibi olarak bulunmakta iseler de söz konusu şirketin aile şirketi olması, şirket pay sahibi olarak bulunan tarafların ağabey-kardeş olmaları nedeniyle taraflar arasında anlaşmazlık olmasına rağmen şirket ortaklığı zorunlu olarak devam ettirildiğini, 21.09.2022 tarihli dilekçe ile ekinde sunduğu mütalaa raporlarında davalı şirket nezdinde usulsüz işlemler gerçekleştirildiğinin açık olduğunu, öyle ki davalı taraf, pay sahiplerine dağıtımı yapılmayan nama yazılı hisse senetleri, şirket karar defteri ve ortaklar pay defteri üzerinde kendi hak ve çıkarları doğrultusunda oynama yapmış olup, şirket nezdinde gerçekleştirilen genel kurul toplantılarına davacı tarafından katılım sağlanmamasına rağmen söz konusu toplantı tutanaklarına müvekkil yerine sahte imza atılmak üzere katılım sağlamış olarak gösterildiğini, konuya ilişkin savcılık nezdinde davalı şahıs aleyhine suç duyurusunda bulunulduğunu, söz konusu bilirkişi raporları ile şirket evrakları üzerindeki evrakların sahte olduğunun açık bir şekilde tespit edilmiş olmasına rağmen ilk derece mahkemesi tarafından bahsi geçen şirket evrakları üzerindeki imzaların sahte olduğuna ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığı belirtilerek kayyum atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine dair karar verilmesi açıkça hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, şirketin rutin işlerinin yapılması amacı dışında ne amaçla kiralandığı belli olmayan ancak yüksek kira bedeli ödenen söz konusu bu araçların, …’nun kızı ile birlikte faaliyetine devam ettiği … Anonim Şirketi adına kayıtlı olduğu ve bu şirketten kiralandığı davacı tarafından tespit edildiğini, dava konusu şirkette taraflar arasında ortaklık bulunmasına rağmen şu anda fiilen yönetim uyuşmazlığının yaşanması, davacının azınlık haklarının davalı tarafça yok sayılması, davalının keyfiyeti ve şahsi menfaatleri doğrultusunda şirketi borçlandırıcı işlemler yaptığı hususunun açık olması, davalı şirket nezdinde yer alan resmi belge ve evraklarda oynama yapılarak sahte imzalar atılması, konu hakkında Savcılık nezdinde suç duyurusunda bulunulmuş olması ve İlk Derece Mahkemesi tarafından İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/382 E. Sayılı dosyasının bekletici mesele yapılarak bu sürecin davacı aleyhine olacak şekilde uzamasına sebebiyet verilmesi gibi hususlar göz önünde bulundurularak telafisi imkansız sonuçlar doğmaması adına şirket yönetimine geçici olarak ihtiyati tedbir mahiyetinde T.T.K. 235 madde ve H.M.K. 391 vd. maddeleri uyarınca kayyım atanmasına karar verilmesi talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Talep, anonim şirket ortaklığından çıkma ve olmadığı takdirde şirketin fesih ve tasfiyesi istemiyle açılan davada şirkete temsil ve/veya denetim kayyımı atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi, istemidir.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, talep konusuna ilişkin olarak ihtiyati Tedbir şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.Davacının, davalı şirkette ortak olduğu ihtilaf konusu değildir.İhtiyati tedbir isteyen davacı taraf, dava konusu şirkette taraflar arasında ortaklık bulunmasına rağmen şu anda fiilen yönetim uyuşmazlığının yaşanması, azınlık haklarının davalı tarafça yok sayılması, davalının keyfiyeti ve şahsi menfaatleri doğrultusunda şirketi borçlandırıcı işlemler yaptığı hususunun açık olması, davalı şirket nezdinde yer alan resmi belge ve evraklarda oynama yapılarak sahte imzalar atılması ve telafisi imkansız sonuçlar doğmaması adına şirket yönetimine geçici olarak ihtiyati tedbir mahiyetinde T.T.K. 235 madde ve H.M.K. 391 vd. maddeleri uyarınca kayyım atanması suretiyle ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nunda şirketlere temsil kayyımı atanmasına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte temsil kayyımı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK) hükümlerine göre atanmaktadır.TMK’nın 426/2-3 maddesine göre şirkete, temsil kayyımı atanması için yasal temsilcisi ile menfaatlerinin çatışıyor olması ya da yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel bulunması gerekir. Ancak eldeki davada, davalı anonim şirket ile diğer davalı yönetim kurulu başkanı arasında menfaat çatışması bulunduğu veya şirket temsilcisinin görevini yerine getirmesine bir engel bulunduğu ise iddia edilmemiştir. Bu halde davalı şirkete temsil kayyımı atanması şartları oluşmuş değildir.Davacı tarafça şirkete denetim kayyımı atanması da talep edilmiştir. Şirket içi menfaat ihtilaflarına ait davalarda şirket varlığının korunması için mahkemece bir şirkete denetim kayyımı atanabilir. Şirket içi menfaat ihtilaflarının halli için açılan davalarda dava aşamasında bir tedbir olarak şirket yöneticisinin kararlarının denetim kayyımının onayına bağlandığı hallerde kayyımın görev ve yetkileri ile ilgili olarak kanunda bir özel düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla denetim kayyımı atanmasına ilişkin olarak 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 389 vd. maddelerinin uygulanması gereklidir.HMK’nın 389/1. Maddesi, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir, şeklindedir. HMK’nın 390/2 maddesine göre de, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut olayda, şirketin TTK’nın 531. Maddesi uyarınca haklı nedenle feshi talep edilmiş olup, davacının sunduğu deliller davanın niteliği ve yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle şirketin feshi yönünden yaklaşık ispat şartını sağlamaya elverişli değildir. Bu nedenle mahkemece, davacı tarafın davalı şirkete kayyım atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf karar harcı ihtiyati tedbir isteyen davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi 16/01/2023