Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2023/411 E. 2023/272 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/411
KARAR NO: 2023/272
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2022(İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/383 E. Sayılı Dosyasının Ara Kararı)
NUMARASI: 2023/72 Esas (Derdest)
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati hacze itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; dava konusu senetlerin davalı banka’ya tahsil amacıyla değil, tahsil edildiğinde davacının kredi borcuna mahsup edilmek amacıyla borçlu firmanın kredilerinin munzam teminatını oluşturmak üzere temlik cirosu ile devir ve teslim edildiğini, senet tevdi bordrosunda senetlerin tahsil amaçlı devredildiğine ilişkin açık bir ifade bulunmadığını, senetlerin, bedelleri tahsil edildiğinde borçlu firmanın kredilerinin munzam teminatını oluşturmak üzere temlik cirosu ile davalı Banka’ya devir ve teslim edildiğinden senetlerin yasal ve yetkili hamili davalı banka olduğunu, davacı şirketin davalı Banka nezdinde “Tasarruf Fon Havuz Hesabı” mahiyetinde bir hesabı bulunmadığını, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2021/2112 Esas- 2021/1598 Karar sayılı kararıyla davalının işbu uyuşmazlıktaki haklılığının sabit olduğunu, ihtiyati tedbir, davacı tarafından – HMK m. 393’te ”İhtiyati tedbir kararının uygulanması, verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde talep edilmek zorundadır. Aksi hâlde, kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararı kendiliğinden kalkar.” hükmü gereğince süresinde uygulanmamış olup süresinde uygulanmayan ihtiyati tedbir kararına itirazımız süresi içerisinde gerçekleştirildiğini, davacı tarafından süresinde uygulanmayan ihtiyati tedbir yasa gereği re’sen ve kendiliğinden ortadan kalktığını, dava konusu edilen senetlerin, davalı tarafından davacı firmaya kullandırılmış olan kredilerin munzam teminatını oluşturduğunu, söz konusu senetlerin de davacı şirketin iddialarının aksine tahsil amaçlı değil, davacı şirket tarafından munzam teminat amacıyla temlik cirosu ile davalıya devir ve teslim edilmiş olmakla söz konusu senetlerin yasal ve yetkili hamilinin davalı olduğunu, davalı tarafından davacı şirketin Tasfiye Komisyonu ve BDDK tarafından verilen kararlar uygulandığını, öncelikle tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ara kararı veren ilk derece Mahkemesi tarafından ihtiyati hacze itiraz hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, “somut olay açısından, davalı aleyhine verilen ihtiyati tedbir açısından yaklaşık ispat şartının ortadan kalktığı, davalı aleyhine verilen ihtiyati tedbirin şartlarının mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Yapılan açıklamalar karşısında davalı aleyhine verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz isteyen davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Banka yetkilileri davacı şirket müşterilerinin tahsil nedeniyle tevdi edilen senetlerini, müvekkil şirket yetkililerinin icazeti olmaksızın müşterilere protesto çekerek tahsil etmekte ve bu tahsil edilen bedelleri şikayet edilen banka uhdesinde ayrı bir hesapta tutmakta olup bu haliyle davacı şirket tasarruf finansman fon havuzuna dahil edilmesi gereken bedeller açıkça alıkonulmakta ve usulsüz protestolar nedeniyle müşterilerin de mağdur edildiğini, kaldı ki davalı banka tarafından tahsil edilen bedellerin davacı şirkete iade edilmediğinden davacı şirketin bedel üzerinde tasarruf imkanları kısıtlanarak tasfiyenin amacına aykırı olarak tasfiye süreci kapsamında yapılması gereken başkaca ödemlerin de sekteye uğratıldığını, bu nedenle de fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile davalı banka tarafından tahsil edilen bedellerin mevduata uygulanacak en yüksek faiz oranı ile birlikte davacı şirkete iade edilmesi gerektiğini, bonoların, tahsilat amacıyla davalı bankaya tevdi edilmiş olup herhangi bir borcun teminatı olarak bankaya tevdi edildiğinin düşünülebilmesinin mümkün olmadığını, Tasfiye Halinde … A.Ş’nin hesaplarının ve varlıklarının, imtiyazlı alacaklılar dahil 3. Kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışının talep edilmesinin, mahcuzların maliklerinin iflasına karar verilmesinin, ilgili takyidatlar hakkında zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemesinin mümkün olmadığını, davacı şirket hakkında alınmış TİB kararı ve emredici kanun hükümleri uyarınca tasarruf fon havuzuna dahil olan varlıkların alacağın devir ve temlikine ve takasa konu edilebilmesi mümkün olmayıp rehnedilmesi ve teminat gösterilmesinin de mümkün olmadığını, açıklanan nedenle kanunun emredici hükmü ile yasaklanmış olduğundan fon havuzuna dahil olan anılan senet bedellerinin teminat amacıyla bankaya devredilemeyeceğini, ihtiyati haciz kararı verilmesi kamusal tasfiye sürecinin yürütülmesi bakımdan elzem olup, faaliyet izni kaldırılan yahut Fona devredilen söz konusu şirketler bakımından, alacaklıların haklarının korunabilmesi için her türlü tedbirin alınması gerektiğini, bu durum herhangi bir şart ve koşula da bağlı olmayıp mahkemece ihtiyati tedbir talep eden tarafın zarar görebilme ihtimalini değerlendirmeden karar verildiğini, mahkemece her ne kadar yaklaşık ispat şartının ortadan kalktığı ve verilen ihtiyati tedbir açısından yaklaşık ispat şartının ortadan kalktığı belirtilmiş ise de yukarıda detaylı olarak izah edilen tasfiye süreci ve bu sürece ilişkin olarak düzenlenen özel kanun hükümleri dikkate alınmaksızın hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, uyuşmazlık bakımından; Davalı bankaya tahsilat amacı ile sınırlı olmak üzere tevdi edilen bonolara ilişkin davacı şirketin talimatı olmaksızın tahsil ve protesto işlemlerinin yapıldığı; anılan senetlerin müşterilerle akdedilen tasarruf finansman sözleşmeleri uyarınca müşterilerin ödemeyi taahhüt ettikleri bedellerin teminatı olmak üzere verilen bonoların olduğunu, müşteriler tarafından davacıya ait farklı banka hesaplarına anılan bono bedellerinin ödemeleri yapıldığı takdirde müşteriler nezdinde telafisi imkansız zararların meydana gelebileceği gön önünde bulundurulmamış olup davacı şirketin kamusal tasfiye sürecinde olması sebebiyle kamu yararı düşünülerek ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken talebin reddine dair karar verilmesi hukuka ve somut durumun koşullarına aykırı olmakla mahkemece ihtiyati haciz müessesesinin koruduğu hukuki menfaatler bakımından hatalı bir değerlendirme yapılmış olup bu durumun telafisi mümkün olmayan zararlara sebebiyet verebileceğini ve Tasfiye Halindeki İktisatevim’in alacağının korunabilmesi için ilk derece Mahkemesince verilen 18.10.2022 tarihli ara kararının kaldırılmasını, ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davacının işbu dava açılmadan önce aynı konu hakkında İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/591 D. İş sayılı dosyasından yaptığı ihtiyati tedbir başvurusu mahkemece reddedilmiş ve bu ret kararına ilişkin istinaf başvurusunun kabul görmediğini, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinde bahsettiği senetlerin tahsil cirosu ile değil, temlik cirosu ile davacı Banka’ya devredildiğini, davacı şirketin Banka nezdinde “Tasarruf Fon Havuz Hesabı” mahiyetinde bir hesabı bulunmadığını, davacı taraf işbu davadaki taleplerini temel olarak 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’nun 39/b maddesinde yer alan: “Tasarruf fon havuzu varlıkları, şirketlerin tasarruf finansman sözleşmelerinden kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi dışında başka bir amaçla kullanılamaz, hapis hakkına, alacağın devir ve temlikine ve takasa konu edilemez, rehnedilemez, teminat gösterilemez, müşterilerin tasarruf finansman sözleşmelerinden kaynaklanan alacakları müstesna, kamu alacaklarının tahsili amacı da dâhil olmak üzere haczedilemez, üzerine ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz konulamaz veya iflas masasına dâhil edilemez.”düzenlemesine dayandırmakla, 6361 sayılı Kanun’un davacı tarafın dayandığı 39/b maddesi “Tasarruf finansman şirketleri, tasarruf fon havuzu hesaplarını diğer hesaplarından ayırmak zorundadır.” cümlesiyle başladığını, davacı tarafın dilekçesinde bahsettiği Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesinin somut olayla bir ilgilisi bulunmadığını, söz konusu madde borçlunun malvarlığına dahil unsurlara ilişkin olup somut olayda senetler temlik cirosu ile daha önceden davalı bankaya devredildiğinden senet bedellerinin malikinin davacı borçlu değil davalı Banka olduğunu ve istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep, senetlerin iadesi ve tahsil edilen senet bedellerinin ödenmesi istemiyle açılan davada senetlerin protesto, tahsil, mahsup gibi işlemlere tabi tutulmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi, istemidir.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, ihtiyati tedbirin şartlarının bulunup bulunmadığı ve ihtiyati tedbire itiraz sebeplerinin yerinde olup olmadığı noktasındadır. İhtiyati tedbir isteyen tarafça, senetlerin iadesi ve tahsil edilen senet bedellerinin ödenmesi istemiyle açılan davada tedbir verilmesi talep edilmiş ve mahkemece talep kabul edilmiştir. Ancak itiraz üzerine, verilen ihtiyati tedbir kaldırılmıştır.HMK’nun 389/1. Maddesi, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir, şeklindedir. HMK’nın 390/2 maddesine göre de, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Ayrıca bu kapsamda ihtiyati tedbir talebinin somutlaştırılması gerekir.Yukarıda ifade edildiği üzere HMK’nın 390/2 maddesine göre, tedbir talep eden taraf, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Yaklaşık ispattan anlaşılması gereken ise usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Buradaki amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tam ispat gerekmez. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın, bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir. Tam ispatın arandığı durumlarda, bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hâkim o iddianın ağırlıklı/kuvvetli ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğu ihtimalini göz ardı etmez. İhtiyati tedbir talep eden tarafından, 2 adet Senet Tevdi Bordrosuna istinaden toplamda 5.092.936,40 TL tutarında 1786 adet bononun davalı bankaya tahsilat amacı ile tevdi edildiği iddia edilmiş ise de, davalı banka tarafından, söz konusu bonoların davacının kullandığı kredilerin munzam teminatı olarak alındığı ve temlik cirosu ile devralındığı, bu nedenle ödenmeyen senetlerin protesto edilerek riskin azaltılması için tahsil edildiği savunulmuştur. Davacı taraf ise, davalının beyanları kabul anlamına gelmemek kaydıyla, tahsil edilen senetlerin kredi borcundan mahsup edilmek yerine farklı bir hesapta alıkonulduğunu beyan etmiştir. Ayrıca, davalı banka tarafından, Borçlu Cari Hesap, Şirket Kredi Kartı ve Gayri Nakdi Kredilere ilişkin olarak hesabın kat edildiğine ilişkin davacıya Beyoğlu … Noterliği’nin 09/11/2021 tarih ve … YN’lu ihtarname gönderilmiştir. Buna göre, davacının davalı bankaya kredi borcu olduğu da nazara alındığında, davacının sunduğu deliller, dayanılan senet tevdi bordroları davacının iddialarını, 6361 sayılı Kanunun 39/B-2 maddesi uyarınca ayrı bir tasarruf fon havuzu hesabı bulunduğu ve talebe konu bonoların bu hesaba dahil olduğunu yaklaşık olarak ispata elverişli değildir. Buna göre, talep edilen ihtiyati tedbirin koşulları oluşmamıştır. Bu nedenle mahkemece ihtiyati tedbire itiraz kabul edilerek tedbirin kaldırılmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf karar harcı ihtiyati tedbir isteyen davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 16/03/2023