Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2023/252 E. 2023/345 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/252
KARAR NO: 2023/345
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2018
NUMARASI: 2015/1001 Esas – 2018/1048 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/04/2023
Dairemizden verilen 10/12/2020 tarih ve 2020/287 Esas 2020/409 sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09/11/2022 tarih ve 2021/2734 Esas 2022/7987 Karar sayılı ilamıyla dosyanın Dairemizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp duruşmalı olarak yapılan incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında yapılan protokol ve bayilik sözleşmesi gereği 19.09.2010 tarihinden beri müvekkili şirketin davalı şirketlerin akaryakıt, LPG gaz satışı konusunda bayiliğini yaptığını, yapılan bayilik sözleşmesinin eki olan Protokolün 6. Maddesi {g} fıkrasına altında belirtilen ve bayii kar marjını oluşturan unsurların tarafından incelenmiş ve birçok faturada bayi aleyhine ve davalı şirket Lehine kar marjlarının yanlış hesaplandığını, böylece müvekkilinin zarara uğratıldığının görüldüğünü, bunun görülmesi üzerine Hatay … Noterliğinin 20 Şubat 2015 gün ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edildiğini ve yanlış hesaplanan indirim tutarlarının ve bayi kar marjlarının karşılıklı olarak sağlıklı bir şekilde kontrol edilmesini ve eğer eksik bayi kar marjı varsa tarafına yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep ettiğini, davalı şirket tarafından Beyoğlu … Noterliğinin 17 Mart 2015 gün ve … yevmiye sayılı cevabi ihtarnamesinde kar majı hesaplamasının taraflar arasında akdedilmiş sözleşme ve protokollerde uygun olarak gerçekleştiğini, iddialarının gerçeklere uygun olmadığını, hesaplamanın bir yöntem içerisinde, rafineri fiyatlarına ve ticari teamüllere uygun olarak yapıldığını belirterek beyanda bulunduğunu, Bu cevaplarında ve ihtar öncesi ve sonrası devam eden görüşmelerde davalı şirketin sorularına açık cevap vermediğini, sözleşme denetleyecekleri bilgi ve belgeleri tarafına vermediğini, taleplerinin karşılanmadığını, Bu firma, ile LPG satışı ile ilgili husus içinde açmış bulundukları davanın da İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1262 E. sayılı dosyası ile devam ettiğini, Kar marjının hesaplanmasında müvekkilinin zarara uğratıldığını, bu hususun taraflara ait ticari defter, kayıt ve belgelerin incelenmesi ile açıkça görüleceğini, kar marj inin hesaplanabilmesi için … fiyatlarının bilinmesi, buna ilişkin belgelerin görülmesi gerektiğini, taleplerine rağmen bu hususun karşılanmadığında, alacak miktarı ve tahakkuk tarihleri ile faiz tespitinin mümkün olmaması nedeni ile şimdilik 50.000 TL asıl alacak üzerinden belirsiz alacak davası niteliğinde işbu davayı açtıklarını, Kar marjına uyulmamasından, yanlış ve gerçeğe aykırı, hesaplamadan kaynaklanan fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydı ile 50.000 TL asıl alacağın tahakkuk tarihlerinden itibaren ile birlikte ticari reeskont faizi ile birlikte tahsiline, davalı şirketten alınarak davacı müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili tarafından düzenlenen faturalarda davacının iddia ettiği üzere davacı ile müvekkili şirket arasında akdedilen anlaşmalara ve maddi gerçekliğe aykırı bir durum bulunmadığını, davacı tarafından kendisine düzenlenen faturaları kayıtlarına işlediğini ve herhangi bir ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin müvekkiline ödediğini, Davacı tarafın defterlerine işlediği ve bedellerini herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin müvekkiline ödediği faturaları ve bu faturalara konu bedeli kabul etmiş sayılacağını, davalı tarafın davaya konu olayda TTK 21/2. Maddesinin uygulanma olanağının bulunmadığı iddiasının da herhangi bir hukuki dayanağı bulunmadığını, Bir an için söz konusu faturaların taraflar arasında akdedilen sözleşmelere aykırı olarak düzenlediği varsayılsa bile, tarafın itirazına uğramayan, her iki tarafın defterine de kaydedilen faturanın tarafları bağlayacağının ve sözleşme hükümlerinin de fatura içeriğine göre değiştiğinin kabulü gerekeceğini; Davacının açıklanan nedenlerle, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine, masraf ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili 31/01/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını 459.723.75 TL + KDV alacağı olarak ıslah etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “taraflar arasındaki sözleşme, protokol gereği 5 yıllık sözleşme döneminde her bir alım için tek tek … fiyatı, pompa fiyatı farkı, alınan tonaj, sözleşmedeki kar kaybı oranları uyarınca davacının davalıdan 459.723,75 TL alacaklı olduğu, kar payının eksik hesaplandığı anlaşılmakla, davacının bedel artırım dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, ancak davacı tahakkuk tarihinden faiz talep etmişse de, davalıya çekilen ihtarnamede istenilen kar kaybı miktarı telafuz edilmediğinden, davalı temerrüde düşürülmediğinden, dava tarihinden itibaren avans faizine hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edildiği,” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın 459.723,75 TL + KDV olarak ıslah edilmesine rağmen KDV yönünden karar verilmediğini, bunun hukuka ve dosya kapsamına aykırı olduğunu, KDV’nin de ödenmesine karar verilmek suretiyle Mahkeme kararının onanmasını talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tacir olan davacının davaya konu faturalara itiraz etmediği gibi her hangi bir ihtirazi kayıt bildirmeksizin faturaları kendi defterlerini kaydettiğini ve fatura bedelini ödediğini, bu kapsamda davacının geriye dönük olarak fiyat farkı talebi ile ikamet ettiği davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmasının mümkün olmadığını, dava konusu olayla birebir emsal nitelikteki bir davada Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 2015/16188 esas ve 2016/9440 karar sayılı ilamıyla ihtirazi kayıt bildirmeden alım yapılması nedeniyle geçmişe dönük fiyat farkının talep edilemeyeceği yönünde içtihat oluşturulduğunu, bilirkişi raporunda … fiyatları ile pompa satış fiyatı arasındaki farklar yola çıkılarak hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, dava konusu olayda davacının aldığı ürünlerin depodan davacıya nakliyesi hizmetinin davalı tarafından sağlandığını, nakliye bedelinin mevzuata ve ticari teamüllere uygun olarak bedele yansıtıldığını, bu hususta bilirkişi raporunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, öte yandan protokoldeki kar paylaşımına ilişkin düzenlemenin …’tan yapılan alımlara ilişkin olup davacıya ikmali gerçekleştirilen ürünlerin tamamının …’tan alınmadığını bir kısmının ithal edildiğini, ithal edilen ve nakliyesi davalı tarafından gerçekleştirilen ürünlere ilişkin nakliye ve elleçleme hizmetleri bedellerinin de ürün maliyet bedeline ilave edilmesi ve buna göre hesaplama yapılmasının gerektiğini, devam eden ticari ilişki sırasında davacı tarafın söz konusu maliyetlerin fiyatlara yansıtılmadı nı kabul ettiğini buna göre düzenlenen faturaları kabul ederek defterlerine işlediğini ve bedenlerini ödediğini, ayrıca petrol piyasası fiyatlandırma sistemi yönetmeliğinde de taşıma ve depolama işlemlerinin ayrıca fiyatlandırılacağının düzenlendiğini, protokolün 6-g maddesi ile ithal yolla temin edilen ürünler için oluşacak fiyat farkının ve diğer maliyetin mal bedelini yansıyacağını davacı tarafından kabul edildiğini, bilirkişi raporuna bu yönden itiraz edilmiş olmasına rağmen itirazların değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu, mahkeme tarafından akaryakıt sektör uzmanı bilirkişinin de dahil olduğu yeni bir bilirkişi heyetinden nakliye ve elleçleme masraflarını da hesapla taraf rapor alınması gerektiğini beyanla ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE:Dava, davacı şirketin, davalı şirketin kar paylaşım marjına uymamasından kaynaklı uğradığı zararın davalı şirketten tahsili talebine davasıdır. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraflarca istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 10/12/2020 tarih ve 2020/287 E. – 2020/409 K. sayılı kararı ile, iddiaya göre, taahhüt edilen kar marjı paylaşımının protokole uygun yapılmamasına rağmen sözleşmenin başından sözleşmenin son yılında çekilen ihtarnameye kadar alıma devam eden davacı sözleşmenin kar marjı paylaşımına ilişkin hükmünün fiili uygulama ile değiştirilmesine faturaları benimseyerek ticari defterine kaydedip ödemek suretiyle rıza gösterildiği, sözleşmenin haklı sebeple fesih imkanı var iken kullanmayan davacının faturalara itiraz etmeden ticari defterlerine kaydedip ödediği bu bedelleri davalıdan talep edebilmesinin mümkün olmadığı, davacının, davalıya keşide ettiği ihtarname 20/02/2015 tarihinden sözleşmenin sona erdiği 17/09/2015 tarihine kadar olan dönem için ise, davalı tarafça çekincesiz ödeme yapılan ve davalı tarafçada benimsendiği kabul edilen önceki döneme ilişkin uygulamadan farklı bir usule göre kar marjı paylaşımı yapıldığı iddia ve ispat edilmediğinden bu döneme ilişkin davanın da yerinde olmadığı, bu haliyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09/11/2022 tarih ve 2021/2734 Esas 2022/7987 Karar sayılı ilamı ile; TTK’nın 21/2 ( eTTK’nın 23/2 ) maddesi uyarınca faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olup, süresinde itiraz edilmemekle mündeceratından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine oluşturacağı, buna göre faturanın, ifa anına ilişkin belge olup taraflar arasındaki sözleşmeyi değiştirecek nitelikte olmadığı, davada ileri sürülen talep dikkate alındığında, taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak faturaların düzenlendiği ileri sürülerek uğranılan zararın tahsili istenmiş olduğundan, ve davalı tarafın tek taraflı olarak düzenlediği fatura bedellerini doğrudan davacının alacağından mahsup ettiğinden ve kar marjına ilişkin faturalardırma yapılırken protokolün 6. maddesi/g fıkrasına göre belirlenen hesaplamadaki kalemler ayrıca dercedilmediği için kar marjı tutarı hakkında açık net bir tespit olmadığı ve bu faturalarada itiraz imkanı bulunmadığından, soyut ticari deftere kaydedilmiş olması, sözleşmenin tadili yada fatura içeriğinin benimsendiği anlamına gelmeyeceğinden Dairemizce verilen karar bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamı üzerine Dairemizce HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca duruşma açılarak taraf beyanları alınmış ve Yargıtay bozma ilamına direnilmesine karar verilmiştir. Taraflar arasında 18/09/2010 tarihinde 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi ve bu sözleşmenin eki niteliğindeki protokol imzalanmıştır. Taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 19/09/2010 tarihinde başladığı her iki tarafında kabulündedir. Taraflar arasındaki sözleşme ve protokol dosya kapsamına göre akaryakıt ürünü yönünden davacının keşide ettiği Hatay … Noterliği’nin 20/02/2015 tarih ve … YN’lu ihtarnamesine kadar ihtilafsız uygulanmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 21/2. Maddesine göre; bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Bilirkişi raporuna göre, dosya kapsamı itibariyle davacının son seneye kadar herhangi bir itiraz veya ihtirazi kayıt ileri sürmeden davacının faturalarını ticari defterlerine kaydettiği anlaşılmaktadır. Fatura düzenlenebilmesi için taraflar arasında bir akdi ilişkinin bulunması gereklidir. Bunun yanı sıra fatura tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı kabul edilmekte ve faturada yer alması olağan sayılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü ve bedeli gibi fatura mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine karine teşkil etmektedir. Ancak bu karinenin aksi elbetteki her türlü delil ile ispatlanabilir. Bununla birlikte bilirkişi raporundaki tespit ve bu rapor doğrultusunda yapılan ıslah sonucuna göre, davacı tarafça sözleşmenin akit tarihi olan 18/09/2010 tarihinden, sözleşmenin sona erme tarihi 17/09/2015 tarihine kadar fark alacağı talep edilmektedir. Ancak davacı taraf sözleşme tarihinden davalıya keşide ettiği 20/02/2015 tarihli ihtarnameye kadar davalının düzenlediği faturalara itiraz etmediği gibi bu faturaları ticari defterlerine kaydederek çekincesiz olarak davalıya ödemiştir. Her ne kadar davacı taraf cevaba cevap dilekçesinde, faturaların maddi gerçeğe aykırı olarak ayıplı düzenlendiği ve bu faturaların denetiminin yapılamadığı, ayrıca davalı firmanın gerçeğe aykırı olarak kar marjını belirleyebileceği ve buna göre belge tanzim edeceğinin düşünülmediği savunulmuş ise de, bir ticaret şirketi olması nedeniyle tacir olan davacının TTK’nın 18/2. maddesi uyarınca, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğinden davacının bu savunmasına itibar olunması mümkün değildir. Davalı tarafından, satış karşılığında kesilen faturalardan, sözleşmede kararlaştırılan birim fiyattan yüksek bedel uygulanarak fazla tahsilat yapılmış ise de, davacı bu faturaları ihtirazi kayıt koymadan davalıya ödemiştir. TTK 21/2 maddesi uyarınca, faturalara 8 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde faturadaki gösterilen birim fiyat kabul edilmiş sayılır. Davacı fatura içeriğine itiraz etmeyip ödeme yaptığından, davalıdan fazla ödemenin iadesini isteyemez(Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 27/04/2016 Tarih 2015/10737 Esas ve 2016/7621 Karar sayılı ilamı). Ticarî defterlerin delil niteliği HMK’nın 222. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 2. fıkrasında ticarî defterlerin, ticarî davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerektiği düzenlenmiştir. Ticarî defter kayıtları ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan tarafın, ticarî defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticarî defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir (HMK m. 222/3). Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticarî defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olurlar. (HMK m. 222/4). Davacı tarafça, davalının tüm faturaları ticari defterine kaydedildiğine göre, davalı tarafça faturalara konu alacak ispatlanmış durumdadır. Taraflar arasındaki protokolün 6/g. maddesinde iskonto oranları belirlenmiş olup faturaların bu maddeye aykırı düzenlendiği iddia edildiğine göre, davalının protokolün 6/g maddesi gereğince düzenlediği söz konusu faturalarına itiraz etmeyerek ticari defterine kaydetmek suretiyle benimseyen davacının iddialarını ticari deftere kayıt tarihinden sonrasına ilişkin yazılı delille ispatlaması gerekir. Her ne kadar yargıtay bozma ilamında, faturaların ticari deftere soyut kaydından bahsedilmiş ise de, ticari defterlerin delil olabilmesi için taraf defterlerinin birbirini doğrulaması yeterlidir. Davalının davaya konu faturaları, davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğuna göre, davacının ticari defterleri davalı lehine delil niteliğindedir. İddiaya göre, taahhüt edilen kar marjı paylaşımının protokole uygun yapılmamasına rağmen sözleşmenin başından sözleşmenin son yılında çekilen ihtarnameye kadar alıma devam eden davacı sözleşmenin kar marjı paylaşımına ilişkin hükmünün fiili uygulama ile değiştirilmesine faturaları benimseyerek ticari defterine kaydedip çekincesiz ödemek suretiyle rıza göstermiştir. Davacı tarafça, protokolün 6/g maddesinde atıf yapılan … Rafineri fiyatlarının bilinmediği iddia edilmektedir. Oysa dava dilekçesinde, bayi kar marjını oluşturan unsurların incelendiği ve birçok faturada bayi aleyhine yanlış hesaplama yapıldığı hususu beyan edilmiştir. Ancak bu incelemenin daha önce yapılamamasını haklı gösterir bir beyan veya delil dosyaya sunulmamıştır. Davacı tacir olup, TTK’nın 18/2. Maddesi uyarınca, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Bu nedenle protokolün 6/g maddesinde atıf yapılan … Rafineri fiyatlarının bilinmediği iddiası dinlenebilir değildir. Sözleşmenin haklı sebeble fesih imkanı var iken kullanmayan davalının faturalara itiraz etmeyen ve ticari defterlerine kaydeden, bu surette sözleşmeyi devam ettirip davaya konu iddialarını sözleşmenin son yılında ileri sürerek davalının davacının ileri sürdüğü hususlarda sözleşmeyi devam ettirmek istememesi ihtimalinde sözleşmeyi fesih gibi hukuki imkanlarını sınırlayan davacının ödediği bedelleri davalıdan talep edebilmesi, ticari defterlerindeki kaydın aksinin ispat edilememiş olması karşısında mümkün değildir. Davacının, davalıya keşide ettiği ihtarname 20/02/2015 tarihinden sözleşmenin sona erdiği 17/09/2015 tarihine kadar olan dönem için ise, davalı tarafça çekincesiz ödeme yapılan ve faturaların ticari defterine kaydedilmesi nedeniyle davalı tarafçada benimsendiği kabul edilen önceki döneme ilişkin uygulamadan farklı bir usule göre kar marjı paylaşımı yapıldığı iddia ve ispat edilmediğinden bu döneme ilişkin dava da yerinde değildir. Açıklanan tüm bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Yapılan yargılama sonunda, dosyada mevcut deliller ve tüm dosya mündericatı değerlendirildiğinde; davacının iddialarını ispatlayamaması karşısında Dairemizin “davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; istinaf incelemesine konu mahkeme kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın reddine,” dair önceki kararında direnilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09/11/2022 tarih ve 2021/2734 E. – 2022/7987 K. Sayılı bozma ilamına karşı DİRENİLMESİNE, Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalı vekilinin İstinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu mahkeme kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın REDDİNE, 2-Başlangıçta peşin olarak alınan 853,88 TL harcın, ıslah harcı 6.998,00 TL ile birlikte, alınması gerekli olan 54,40 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 7.797,48 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 40.036,19 TL avukatlık ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine, 5-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine, 6-Kanun yolu yargılaması yönünden harç ve yargılama masrafları; a-Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, b-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, c-Davalı vekilince yatırılan 7.851,00 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve istemi halinde kendisine iadesine, d-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL, posta ve tebligat gideri 32,50 TL olmak üzere toplam 153,80 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e-İstinaf yoluna başvuran davalı istinaf duruşmasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 5.500-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemizce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/04/2023