Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1571
KARAR NO: 2023/1332
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/10/2023 (Ara Karar)
NUMARASI: 2023/665 (Derdest)
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/11/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
TALEP: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket 1986 yılında kurulmuş olup müvekkilinin 22/07/1992 tarihinde davalı şirkete %45 hisseyle ortak olduğunu, hukuka aykırı işlemlerle müvekkilinin şirketteki hisse oranının %0.1’e düştüğünü sonrasında kesinleşen mahkeme kararlarına göre müvekkilinin davalı şirketteki hissesinin %40 olduğunun tespit edildiğini, kesinleşen mahkeme kararının ticaret sicil müdürlüğünde uygulanmadığını, davanın konusunu oluşturan 19/08/2022 ve 06/12/2022 tarihli genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunu, yargı kararlarının uygulanmaması ve müvekkilinin ortaklık payının hukuka aykırı şekilde ortadan kaldıracak şekilde işlemler yapılması nedeniyle; davalıların hisselerini devretmelerinin, sermaye artışı yapmalarının, davalı şirkete ait menkul ve gayrimenkul mal varlıklarının ve banka hesaplarının azaltılmasının önlenmesi amacıyla tasarruf işlemlerinin durdurulması için teminatsız olarak HMK 389 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesini, 19/08/2022 ve 06/12/2022 tarihli sermaye arttırımına ilişkin Genel Kurul Kararlarının iptaline, mahkeme kararıyla kesinleşen ve müvekkiline ait olduğu tespit edilen davalı şirketin %40 oranındaki hissesinin müvekkili adına kayıt ve tesciline, ortaklık yapısının 23/10/1995 tarihli ortaklar kurulu kararındaki son ortaklık yapısına uygun hale getirilmesine, pay defterine işlenmesine karar verlimesini talep etmiştir.
İHTİYATİ TEDBİR KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda; “…Somut olayda aynı taraflar arasında İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/673 Esas 2016/24 karar sayılı 20/01/2016 tarihli kararı ve dosyası, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/6325 Esas 2017/6651 Karar sayılı 28/112017 tarihli bozma ilamı, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/582 Esas 2020/23 Karar sayılı direnme kararı ve dosyası, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2021/11-701 Esas 2022/275 Karar sayılı 08/03/2022 tarihli ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2022/11-935 Esas 2022/1457 Karar sayılı 08/11/2022 tarihli karar düzeltme ilamı ve kesinleşme şerhi, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 24/03/2023 tarihli yazısı, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/246 Esas 2023/697 Karar sayılı ilamı, İstanbul Anadolu 59. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2021/468 Esas ve 2022/424 Karar sayılı ilamı, davaya konu 19/08/2022 ve 06/12/2022 tarihli sermaye arttırımına ilişkin Genel Kurul Kararları birlikte değerlendirildiğinde yukarıda açıklanan ve ihtiyati tedbir kararı verilmesi için talebin bir kısmı için gerekli yaklaşık ispat şartının gerçekleştiği anlaşılmakla , davalıların yargılama boyunca davalı şirketteki hisselerinin devrinin ve davalı şirketin yeni sermaye artışı kararı almasının, davalı şirket adına kayıtlı taşınmazları ile taşıtların devrinin tedbiren önlenmesine, sunulan deliller karşısında bu aşamada takdiren teminat alınmasına yer olmadığına, fakat davalı şirketin normal işleyişini aksatabilecek nitelikte şirketin başkaca menkul mal varlıkları ve banka hesaplarının azaltılmasının önlenmesi hakkında genel ve soyut nitelikte tedbir kararı verilemeyeceğinden davalı şirkete yönelik bu tedbir talebinin reddine” kararı verildiği görüldü. Davacı vekilince 23/10/2023 tarihli dilekçe ile ek tedbir talebinde bulunulmuş. Mahkemece 27/10/2023 tarihli ara karar ile davacı vekilinin ek ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili 23/10/2023 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece tesis edilen kararın gerekçe kısmında dosyada mübrez mahkeme kararları ve genel kurul kararları birlikte değerlendirildiğinde ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gerekli yaklaşık ispat şartının gerçekleştiği, bu kapsamda davalıların hisselerinin devrinin ve davalı şirketin sermaye artış kararı almasının davalı şirket adına kayıtlı taşınmazları ile taşıtlarının devrinin tedbiren önlenmesine karar verilmesinin gerektiğinin açıkça belirtildiğini, buna rağmen ara kararın hüküm kısmında davalı şirket adına kayıtı mallar ile ilgili yalnızca taşınmazlar yönünden tedbir kararı verildiğini, gerekçe kısmında açıkça tedbiren önlenmesi yönünde karar verilmesi gerektiği belirtilen taşıtlar yönünden herhangi bir karar tesis edilmediğini, gerekçe ile tamamen çelişecek şekilde menkul mal varlıklarına yönelik tedbir taleplerinin reddine karar verildiğini, gerekçe ile hüküm kısmının çelişkili olmasının tek başına ara kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ispatladığını, yerel mahkeme gerekçesi kapsamında menkul mal varlıkları ve banka hesapları yönünden de tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davalıların açıkça davalı şirkette %40 oranında hissedar olduğu kesinleşen müvekkilinden mal kaçırmakta olduğunu, davalı şirketin içinin boşaltılmaya çalışıldığının bariz bir şekilde görüldüğünü, buna rağmen tedbir taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmesi taraflar arasında menfaat dengesini korumaktan oldukça uzak olduğunu, tedbir taleplerinin bir kısmının reddine karar verilmesi nedeniyle davalıların davalı şirketin banka hesaplarını boşaltması ve menkul malların satışına gitmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu, taleplerinin tümüyle kabul edilmemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkemece verilen ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne yönelik ara kararın taleplerinin reddine ilişkin kısımlarının kaldırılmasını, tedbir taleplerinin tümüyle kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmadığı ve istinafa cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Talep; şirket genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti, iptali, davacı adına şirket hissesinin tescili, ortaklık yapısının 23/10/1995 tarihindeki ortaklık yapısına uygun hale getirilmesine ilişkin davada; davalıların hisselerini devretmelerinin, sermaye artışı yapmalarının, davalı şirkete ait menkul ve gayrimenkul mal varlıklarının banka hesaplarının azaltılmasının önlenmesi için talep edilen ihtiyati tedbirin kısmen reddine yönelik bölümünün istinaf incelemesidir. Davalı şirketin 19/08/2022 ve 06/12/2022 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısında sermaye artırımına ilişkin alınan kararların, davacının mahkeme kararı ile %40 oranında pay sahibi olduğunun tespitine rağmen, ticaret sicili müdürlüğünce mahkeme kararının tescil edilmemesinden kaynaklı olarak genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğu gerekçesi ile eldeki dava açılmıştır. HMK’nun 389. maddesinin birinci fıkrası “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde düzenleme içermektedir. Bu madde ile davanın açılmasıyla, hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması olasılığı ve bu değişiklikler nedeniyle dava sonunda elde edilecek hükmün icrasının olanaksızlaşması veya güçleşmesini önlemek amacıyla, geçici hukuki koruma işlemleri kapsamında geliştirilen ihtiyati tedbir yöntemini düzenlemekte olup; ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir nedeninin ortaya çıkması da tedbir kararı verilebilmesinin temel koşullarındandır. Buna göre maddede sayılan bu iki husus hem ihtiyati tedbir verilmesi için varlığı gereken şartlardandır hem de bu kararın gerekçesidir. Bu şartların varlığı halinde ihtiyati tedbir kararı talep edilebilecek ve ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Kanunun lafzında “verilebilir” hükmü yer aldığından bu şartların varlığı başlı başına ihtiyati tedbir kararı verilmesi sonucunu doğurmayacaktır. Zira bu husus hâkimin takdirine bırakılmıştır. Hâkim, ispat kuralları çerçevesinde gerekli incelemeleri yaparak kanunda belirtilen olumsuz, sakıncalı, zararlı ihtimalin var olduğu kanaatine varırsa ihtiyati tedbir kararı verebilecektir. HMK’nun 390/3 maddesine göre tedbir talebi eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Yasal düzenlemeden de anlaşıldığı üzere ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tedbir konulması talep edilen mal ya da hakkın uyuşmazlık konusu olması gerekir. HMK’nun 391/2- c bendinde “Tereddüte yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiği,” hususunun tedbir kararında belirtilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Somut olayda; İhtiyati tedbir isteyen davacı ile davalılar arasında uzun süredir çeşitli davalar bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacının “davalı şirkete ait menkul mal varlıklarının ve banka hesaplarının azaltılmasının önlenmesi”ne yönelik tedbir istemi reddedilmiştir. Ticaret şirketi olan davalının ticari iş ve işlemlerini yürütmesi için faaliyet konusuna göre mal veya hizmet alıp satması şarttır. “Menkul mal varlığı ile banka hesaplarının azaltılmasının önlenmesi” şeklinde verilecek bir tedbir kararı ile ticaret şirketi hiçbir işlem yapamaz, mal alamaz, satamaz, işçi ücretini, kirasını, elektrik ve su parasına dahi ödeyemez hale gelebileceği gibi verilecek tedbirin uygulanması da mümkün değildir. Belirli bir konu içermeyen soyut tedbirin verilmesi ihtiyati tedbir sistemine de uygun değildir. Ayrıca eldeki dava genel kurul kararının iptaline yönelik olup yöneticilerin azli veya sorumluluğuna ilişkin bir dava değildir. Sadece uyuşmazlık konusu hakkında tedbir verilebileceğinden şirket yönetim kurulunun çalışmalarını engeller mahiyette tedbir kararı da verilemez. Bu durumda ilk derece mahkemesince davacının “menkul mal varlığı ile banka hesaplarının azaltılmasının önlenmesi” şeklindeki tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi ara kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati haciz talep eden vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı İhtiyati haciz talep eden tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-İhtiyati haciz talep eden tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.30/11/2023