Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/960 E. 2022/1417 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/960
KARAR NO: 2022/1417
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/01/2022
NUMARASI: 2020/187 Esas – 2022/62 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 20/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Öncelikle somut olayda davalının tespit edilen kötü niyetli eylemleri dikkate alındığında, yargılama sırasında mal varlıklarını azaltacağı kuvvetle muhtemel olup, davalının tüm menkul, gayrimenkullerine ve banka hesaplarına ihtiyati haciz konulmasını talep ettiklerini, davalı çalışan, müvekkil Şirket bünyesinde uzun yıllar boyunca, Askeri Araçlar Mühendislik Grup Direktörlüğü Elektrik Elektronik Sistemler Direktörlüğü bünyesinde, savunma sanayii için ürettiği tekerlekli zırhlı ve paletli zırhlı araçların yazılımlarını ve elektrik elektronik sistemlerini üreten ekipte çalıştığı, davalı çalışan, davacı şirket bünyesinde Elektronik Donanım Birim Yöneticisi olarak 18 Kasım 2009 tarihinde çalışmaya başlamış ve 14.02.2020 tarihine kadar kesintisiz olarak Grup Yöneticiliği ve son olarak Elektrik Elektronik Müdürlüğü pozisyonlarında çalıştığı, davalının son brüt ücretinin 22.000,00 TL olduğu, davalı çalışanın davacı şirkette çalıştığı dönemdeki görev tanımı özetle; kuruluşun vizyon ve hedefleri doğrultusunda, görevlendirildiği projelerde belirlenmiş standart ve spesifikasyonlara, proje gereksinim ve taahhütlerine, müşteri ihtiyaç ve beklentilerine uygun olarak askeri araçlara, elektrik sistemlerinin tasarım, test ve entegrasyonunu sağlamak ve Elektronik Donanım Birimi’nin yönetimini gerçekleştirmek, kuruluş içi diğer birim ve bölümlerle işbirliği iletişim ve koordinasyon sağlamak ilgili kayıtları tutmak ve tutulmasını sağlama olduğu, davalı çalışan, davacı şirkette çalıştığı dönemde, davacı şirketin savunma sanayiine ilişkin en önemli ve kilit bilgilerini haiz ekipte çalışmakta olup, davacı şirketin bu husustaki tüm know-how, ticari sır ve gizli bilgilerine ulaşabilen kilit çalışanlardan olduğu, davalı çalışan, 24.02.2020 tarihinde, müvekkil Şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı … A.Ş.’de … Müdürü ünvanıyla çalışmaya başladığı, …Ticaret A.Ş. firmasının ana iştigal alanı davacı şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren ve tüm çalışmalarını savunma sanayii süreçlerine uygun olarak yürüten bir şirket olduğu, davalı çalışan, Personel Yönetmeliği’nin ilgili bölümünün 6. maddesine aykırı olacak şekilde, davacı şirket ile iş ilişkisi sona erdikten sadece 9 gün sonra, davacı şirkette edindiği şirket bilgilerini değerlendireceği başka bir şirkette işe başladığını, davalı çalışanın iş sözleşmesi ile üstlendiği, iş sözleşmesi sona erdikten sonra rekabet etmeme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, davalı çalışanın, davacı şirket ile aynı alanda üretim yapan başka bir şirkette işe başlaması, davacı şirketin faaliyet gösterdiği pazarda söylentilerin oluşmasına neden olmuş ve davacı şirketin müşterilerinin, kadrosuna olan güvenini sarsma tehlikesi yarattığını, açıklanan nedenlerle; öncelikle, somut uyuşmazlık kapsamında kötü niyetli olduğu aşikar olan davalının, davacı şirketin dava sonunda mağduriyetinin önlenmesi için davalı adına kayıtlı bulunan menkul, gayrimenkul ve araçlarının üçüncü şahıslara devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla tespit edilecek tüm menkul, gayrimenkul, araç ve banka hesaplarına ihtiyati haciz konulmasını, davacı şirket aleyhine, davalı tarafından gerçekleştirilen haksız rekabet içerikli eylemlerin tespitini, davalının haksız rekabet içeren eylemleri sonucunda davacı şirketin uğradığı zararın men’i, davacı şirketin eski çalışanı olan davalı çalışandan, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet etmeme yükümlülüklerine aykırı eylemleri nedeniyle; son 12 aylık brüt maaşı oranında toplam 264.000,00 TL tutarında cezai şartın tahsiline ve davacı şirkete ödenmesini, davacı şirketin uğradığı zararın, davalı çalışan tarafından ödenecek cezai şart miktarını aşan kısmı bakımından da davalı çalışan sorumlu olduğundan, Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ve devamı maddeleri ve Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve devamı maddeleri uyarınca haksız rekabet içeren eylemleri nedeniyle davacı şirketin, davalı çalışandan talep edilen toplam cezai şart miktarını aşan kısım bakımından, huzurdaki yargılama ile yapılacak inceleme neticesinde belirlenecek oranda, HMK’nın 107. maddesi kapsamında sonradan artırılmak üzere şimdilik 5.000 TL tutarında maddi zararının davalıdan tahsilini, davacı şirketin uğradığı manevi zararın tazmini adına 50.000 TL tutarında manevi tazminatın davalıdan tahsilini, tüm harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine yükletilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının yerleşim yeri “Sakarya” ili olduğu, davaya bakmakla yetkili mahkemenin Sakarya Mahkemeleri olduğu, davanın yetkisiz mahkemede açılması sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği, davacı maddi tazminat talebine konu alacak kalemlerini detaylı şekilde açıklayarak talepte bulunmadığından, davacı yanın taleplerinin hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiği, somut olayda davalı ile davacı şirket arasında herhangi bir alacaklı-borçlu ilişkisi bulunmamakta olup, vadesi gelmiş bir alacaktan bahsedilmesi hukuken mümkün olmadığı, bu anlamda, ihtiyati haczin yasal şartları hiçbir şekilde oluşmamış olduğu, davacı şirketin hukuki dayanaktan yoksun işbu talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, davacı şirkette çalıştığı dönemde gizli bilgilere erişim imkanı bulunmayan davalının, iki firmada yaptığı görevler de birbirinden tamamen farklı olduğundan, haksız rekabet iddiası tamamen hukuki dayanaktan yoksun olduğu, davalının davacı şirkette hiçbir zaman davacı şirkete ait gizli bilgi ve ticari sırlara sahip olabilecek bir pozisyonda çalışmadığı, davacı şirkette son olarak “elektrik Elektronik Entegrasyon” Biriminde çalışan davalının, davacının müşteri çevresine nüfus edebileceği veya ticari sırları bilebileceği bir pozisyonu veya çalışması da söz konusu olmadığı, davalının, davacı … firmasındaki çalışmaları sonunda 12.02.2020 tarihinde davacı şirkete ayrılma talebini iletmiş ve bu talebe binaen davacı şirketteki çalışmaları sona erdirilmiştir. Akabindeki süreçte ise, davalı 24.02.2020 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile bu tarih itibariyle dava dışı “… San. ve Tic. A.Ş.” de “Elektrik Elektronik Sistem Müdürü” olarak çalışmalarına başladığı, davacı şirketin rekabet yasağına aykırılık iddiaları kabul edilemez nitelikte olduğu, davalının iki firmadaki görevleri ve çalışma alanları göz önüne alındığında, davalının edindiği bilgiler ile davacı şirketin zarara uğramasının mümkün olmadığı, davalının, davacı … firmasından dava dışı BMC firmasına geçmiş olması nedeniyle rekabet yasağına aykırılık iddiası kapsamında bir cezai şart bedelinin yükletilmesi hakkaniyete de aykırı olacağını, davalı, davacı şirketteki çalışmalarında çoğu defa fazla mesailer ile çalıştığı, buna rağmen davacıya hiçbir zaman ekstra çalışmaları için bir ödeme yapılmadığı, davalının yıllık izin haklarını bile tam olarak kullanmadığını, davalının fazla mesailerinden kaynaklı alacaklarını saklı tuttuğunu, davacı tarafın tazminat talebine dayanak gösterdiği “rekabet yasağı kaydı”; kanuni düzenlemelere ve usule aykırı olduğundan, hukuken geçersiz olduğu, dava Konusu taahhütnamede belirtilen “Rekabet Yasağı Kaydı” ve “Cezai Şarta İlişkin Düzenleme” davalının davacı şirkette çalıştığı görev ve pozisyonu gereğince geçersiz olup, uygulanamaz nitelikte olduğu, davacı şirketin “Personel Yönetmeliği Kitapçığı’nda; usul, yasa ve içtihatlara aykırı ve çalışanı ekonomik ve kariyer anlamında son derece mağdur edici bir rekabet yasağı düzenlemesi yapıldığı, davalının uzmanlık alanı ve bilgi birikimi faaliyet gösterdiği savunma sanayii sektörüne ait olduğu; davalının başkaca bir sektörde çalışmalarda bulunması mümkün olmadığı, davalının davacı işveren şirkete ait ticari sırlara ulaşabilecek bir pozisyonda da çalışmadığı, hiçbir bütçe ya da genel kurul toplantısına katılmadığı, herhangi bir eğitim almamış ve bu konuda bir görev de ifa etmediği, davalı, davacı şirkette en son “Elektrik Entegrasyon Müdürü” görevinde bulunmuş olduğu; bulunduğu görev kendisine işverenin yaptığı işler, şirket yönetimi ve politikası hakkında bilgi edinme imkânı sağlamadığı, dava konusu taahhütnamedeki “Rekabet Yasağı Kaydında” belirtilen coğrafi alan sınırlaması niteliği itibariyle geçersiz olup, uygulanamaz nitelikte olduğu, somut olayda belirlenen cezai şart miktarının fahiş tutardaki talebin reddi gerekmekle birlikte, aksi durumun kabulü varsayımında dahi dava konusu edilen cezai şartın indirilmesi gerektiğini, davalının “personel Yönetmeliği Kitapçığı”nı imza karşılığı teslim aldığı iddia edilmekte ise de; dava konusu talebin dayanağı “gizlilik ve güvenliğin sağlanması hakkında taahhütname” nin müvekkile teslim ve tebliğ edildiğine, davalının ilgili düzenlemeleri okuyup anladığına, içeriği kabul ettiğine dair somut bir kayıt bulunmadığı, davacı yanın manevi tazminat talepleri tamamen haksız olduğu, manevi tazminata hükmedilmesi için gerekli yasal şartlar dava konusu olayda oluşmadığını, açıklanan nedenlerle; davalının ikametgahının Sakarya’da olması sebebiyle huzurdaki davaya bakmaya yetkili mahkeme, 6100 sayılı HMKnın 6. maddesi gereğince Sakarya Mahkemeleri olduğundan, davacının haksız ve mesnetsiz davasının öncelikle yetkili mahkemenin sakarya mahkemeleri olması sebebiyle yetkisizlik sebebiyle usulden reddini, davacının haksız ve mesnetsiz ihtiyati haciz talebi sayın mahkemenizce 11.06.2020 tarihli tensip tutanağının 7 nolu ara kararı ile son derece yerinde bir şekilde reddedildiğinden, bu yönde dava süresince ileri sürülebilecek benzer taleplerin reddini, davacı yana varlığını iddia ettiği “sözde” maddi zarar talebinin, hangi sebeple doğduğunu ve zararın hangi kalemlerden oluştuğunu açıklaması için ihtaratlı şekilde bir hafta kesin süre verilmesine ve aksi halde davanın açılmamış sayılmasını, davalının davacı şirketin sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmadığından, haksız rekabet teşkil edici herhangi bir fiil ve davranışta bulunmadığından ve davacı şirketin bu nedenle herhangi bir zararının oluşması mümkün olmadığından ve zararı ispatlayıcı herhangi bir delil dosyaya sunamadığından davanın reddini, dava dışı … Otomotiv ve davacı … farklı iştigal alanlarında faaliyet gösteren şirketler olduğundan, rekabet yasağının uygulanamayacağı huzurdaki davanın reddini, davacı şirket tarafından iddia edilen “rekabet yasağı kaydı”, kanuni düzenlemelere ve usule aykırı olduğundan, müvekkilimizin çalışma hürriyetini kısıtlayıcı nitelikte olduğundan ve sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulları geçersiz olduğundan, huzurdaki haksız ve mesnetsiz davanın tüm talepleri yönünden reddini, dava dilekçesinde ileri sürülen maddi tazminat talebinin müvekkile atfedilmesi mümkün olmadığından, herhangi bir illiyet bağı olmadan ileri sürülen maddi tazminat talebinin reddini, davalının, davacı şirketin tüzel kişilik haklarının ihlal edecek nitelikte bir fiili söz konusu olmadığından herhangi bir illiyet bağı olmadan ileri sürülen, manevi tazminat talebinin reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Taraflar arasındaki ihtilafın incelenmesinde, davacı tarafından; davalının davacı şirkette 18.11.2009 tarihinden 14.02.2020 tarihine kadar grup yöneticiliği ve elektrik elektronik müdürlüğü pozisyonlarında çalıştığı, işten ayrıldıktan sonra 24.02.2020 tarihinde davacı şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı … Ticaret Anonim Şirketinde elektrik elektronik sistem mühendisliği müdürü unvanıyla çalışmaya başladığını, davalının iş sözleşmesi kapsamında üstlendiği iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet etmeme yükümlülüğünü ihlal ettiğini iddia etmekte ve rekabet etmeme yasağının ihlalinden kaynaklı cezai şart, maddi ve manevi tazminat talep etmekte; davalı ise rekabet etmeme yasağına aykırılık iddialarını kabul etmemektedir. Mahkememizce Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin güncel 01/06/2021 tarih, 2020/3076 Esas, 2021/9789 Karar sayılı kararı sonrası görev hususu yeniden incelenmiştir. Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir. Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir. Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir. İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Açıklanan gerekçeler ile davada; uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan tespit ve men ile cezai şart, maddi ve manevi tazminatın tahsiline ilişkin davalarda mahkememiz görevli olmayıp, iş mahkemeleri görevlidir. Nitekim Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin güncel 01/06/2021 tarih,2020/3076 Esas, 2020/9789 Karar sayılı kararında da ”…Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla …. görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” denilerek sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için de iş mahkemelerinin görevli olacağı hususu belirtilmiş, açıklanan gerekçeler ve Yargıtay kararı ışığında mahkememizin görevli olmadığı, görev hususunun kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği bu noktada usuli kazanılmış haktan da söz edilemeyeceği göz önüne alınarak davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, davalı tarafın imzasının bulunduğu sözleşme uyarınca, iş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönemde sözleşme hükümlerinden rekabet yasağının ihlalinden kaynaklanan haksız fiile ilişkin olduğunu, davanın ikame edildiği tarihteki emsal ve yerleşik Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları ve ayrıca kanunun emredici hükmü uyarınca görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/187 esas ve 2022/62 karar sayılı kararının kaldırılmasına, huzurdaki yargılama bakımından Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunun tespitine, tüm harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine yükletilmesine, karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının haksız ve meznetsiz davasının tüm talepler yönünden reddine karar verilmesi gerekirken görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, davacı şirketin rekabet yasağına aykırılık iddialarının kabul edilemez nitelikte olup, müvekkilinin iki firmadaki görevleri ve çalışma alanları göz önüne alındığında, müvekkilinin edindiği bilgiler ile davacı şirketin zarara uğramasının mümkün olmadığını, müvekkilinin “personel yönetmeliği kitapçığı”nı imza karşılığı teslim aldığı iddia edilmekte ise de; dava konusu talebin dayanağı “gizlilik ve güvenliğin sağlanması hakkında taahhütname”nin müvekkiline teslim ve tebliğ edildiğine, müvekkilinin ilgili düzenlemeleri okuyup anladığına, içeriği kabul ettiğine dair somut bir kayıt bulunmadığını, mahkemeye bildirdikleri itirazlar, gerekse işbu istinaf başvuru dilekçelerinde izah edildiği üzere; bahse konu taahhütnamenin müvekkili yönünden bağlayıcılığı bulunmamakta olup; dava konusu fahiş tutardaki tüm taleplerin reddi gerekmekte iken görevsizlik nedeni ile reddi kararının yerinde olmadığını, davacı tarafın istinaf konusu davayı açmakta hiç bir hukuki yararı bulunmadığından, İstanbul Anadolu 5.asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.01.2022 tarih, 2020/187 e. – 2022/62 k. sayılı dosya ile yapılan yargılama neticesinde sayılı kararının yapılacak istinaf incelemesi neticesinde bozularak ortadan kaldırılmasına ve itirazları doğrultusunda davanın reddine, davacının haksız ve mesnetsiz davasının tüm talepler yönünden reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, rekebet yasağı ve gizlilik sözleşmeleri ile karalaştırılan iş akdinin feshinden sonra işçinin rekabet etmeme yasağına aykırı davranışları iddiasına dayalı cezai şart alacağının tahsili ile maddi ve manevi tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde hangi mahkemenin görevli olduğu noktasındadır. Taraflar arasında 18.11.2009 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı 14.02.2020 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere SGK’ya bildirilen 14 nolu işten çıkış koduyla işten ayrılmıştır. Davacı taraf, işçinin iş sözleşmesiyle kararlaştırılan rekabet yasağına aykırı davrandığından bahisle kararlaştırılan cezai şartın ve uğranılan maddi ve manevi zararın tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği düzenlenmiştir. 25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki düzenleme ile, (…) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere iş mahkemelerinin bakacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümü hizmet sözleşmelerine ilişkin olarak 393 ve 469. maddeler arasındaki düzenlemelerden oluşmaktadır. İşçinin rekabet yasağına ilişkin 444. Madde de bu bölümde düzenlenmiştir. İşçinin hizmet akdinin sonlanmasından sonra oluşan rekabet yasağının, haksız rekabet ve gizlilik yükümlülüklerine aykırılık nedeni ile açılan tazminat davalarına Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre ticaret mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu kabul edilmekteydi. Ayrıca, Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1-c maddesinde Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447 maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olarak kabul edilmiş ve TTK’nın 5/1. Maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, tüm ticari davaların asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiş vaziyettedir. Ancak Mahkemelerin görevi davanın açıldığı durum ve koşullara göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre işçinin rekabet yasağının da yer aldığı TBK’nın Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine ilişkin işçi ve işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. 7036 sayılı yasanın 5. Maddesinin gerekçesinde yapılan değişiklikle, iş mahkemelerinin görev alanının genişletildiği ve böylece iş mahkemelerinin işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edildiği, bu yaklaşımla işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesinin sağlanacağı ve uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edileceği ve yargı yoluna başvuranların haklarının daha iyi korunacağı belirtilmiştir. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi her ne kadar iş sözleşmesinden sonraki döneme ilişkin ise de TBK’nın 444/2. Maddesinde açıkça rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğu düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağının konusunu işçinin iş ilişkisi içinde öğrendiği işverene ilişkin bilgiler oluşturmaktadır. TBK’nın 446. maddesinde de, rekabet yasağına aykırı davranan işçinin, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu ve işçinin kararlaştırılmışsa cezai şarttan da sorumlu olduğu düzenlenmiştir. İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.09.2008 tarih ve 2008/9-517 E. – 2008/566 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere Borçlar Kanununun 348. maddesinde düzenlenen rekabet yasağı asli yükümlülük doğuran bir sözleşme değildir, iş akdine bağlı olarak fer’i nitelikte bir yükümlülük doğurmaktadır. İş ilişkilerinden doğan rekabet yasağının düzenlenmesinin dayanağı iş ilişkisidir. Bu açıklamalar ve yukarıda anılan düzenlemeler karşısında rekabet yasağının işçi ile iş veren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklandığı açıktır. Yürürlük tarihi Türk Ticaret Kanunundan daha sonra olan ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan özel nitelikteki 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. maddesi uyarınca iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesi görevli olmayıp, iş mahkemesi görevlidir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerektiği kanaatindeyim.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacı ve davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 20/12/2022