Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/898 E. 2022/717 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/898
KARAR NO: 2022/717
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 25/11/2021 -22/03/2021
NUMARASI: 2020/317 Esas
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/06/2022
Taraflar arasındaki şirketin feshi ve ortaklıktan çıkma davasında tedbir talebinin reddine yönelik olarak verilen ara karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olup, iki ortaklı şirkette müvekkilin %40, diğer ortak davalı …’nun ise %60 oranında şirket hisse payı bulunduğunu, davalı …’nun şiket yönetim kurulu başkanı, müvekkilinin de uzun süre şirketin yönetim kurulu başkan vekili olarak görev yaptığını, ancak müvekkilinin yönetime katılımı sağlanması, şirket defter ve kayıtlarını incelemesi ve şirketin her türlü iş ve işlemini denetlemesi davalı tarafça engellendiğini, davalının kızı ile birlikte … Dış Tic.AŞ’nin ortaklarından olduğunu, bu şirket yararına işlemler yapmak suretiyle davalı … borçlandırdığını, eczacı diplomasını kiralayarak … isimli işletmeyi kendi adına işlettiğinin ve işletme yararına diğer eczanelerden farklı olarak yüksek oranda iskonto uyguladığını, mal iadelerini kabul ettiğini, yine kendi yakınlarına ve belli kişilere prim adı altında yüksek tutarlarda ödemeler yaptığını, davalı şirkete ait banka hesaplarındaki paraları ve kredi kartları şahsi işlerinde kullandığını, müvekkili tarafından oy çoğunluğunu elinde bulunduran davalı ortağın şirket nezdinde usulsüz işlemler gerçekleştirildiğinin fark edilmesi, şirket defter ve kayıtlarını ısrarlı bir şekilde incelemek ve denetlemek istemesi ve işbu huzurdaki davanın ikame edilmesi sebepleri ile oy çoğunluğunu elinde bulunduran davalı …, istediği şekilde müvekkili, şirket yönetim kurulundan azlederek temsil ve ilzam yetkisini elinden almakta ve şirketi kendi istekleri ve ailesinin menfaatleri doğrultusunda müvekkilin haklarını da hiç saymak suretiyle yönetmeye devam ettiğini ileri sürerek müvekkilinin reel değerler üzerinden tepit edilecek ayrılma payı karşılığında davalı şirkette çıkarılmasına, olmadığı takdirde, davalı şirketin feshine, tedbiren şirkete kayyım atanmasına, banka kayıtlarında mevcut paranın kar payı olarak dağıtılmasına, şirketin taşınır ve taşınmaz mallarının devrinin yanısıra bankadaki mevut paranın çekilmesinin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket vekili, davacının müvekkili şirketin bütün yönetim kurulu toplantılarına bilinçli usulde iştirak etmeyi reddederek yönetim kurulunun toplanmasına ve karar almasına kötüniyetli usulde engel olduğunu, bir yılı aşkın süreyle yönetim organından mahrum kalmış olan müvekkilinin en nihayetinde ancak ticaret mahkemesinden verilen izni üzerine gerçekleştirilebilinmiş olan mezkûr olağanüstü genel kurul toplantısında davacının yönetim kurulundan azledildiğini, davacının sırf maliki olduğu davalı şirket paylarını satabilmek adına mesnetsiz iddia ve ithamlarda bulunduğunu, davacının taleplerinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, müvekkiline husumet yönetilemeyeceğini, ortaklar arasında devam eden pay sahipliği oranına ilişkin ihtilaf mevcut olduğunu, bunun bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesinin 08/12/2020 tarihli ihtiyat tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararın davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine, Dairemizin 16/04/2021 tarih ve 2021/554 -502 E.K sayılı kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmüştür.
TALEP: İlk derece yargılamasında davacı vekilince 04/11/2021 tarihli celsede, müvekkilinin diğer davalı ortağın usulsüz işlemleri nedeniyle mağdur olduğunu, bu nedenle tedbiren kar payı ödenmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 25/11/2021 TARİHLİ ARA KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/382 E. Sayılı dosyasında şirket ortakların şirketteki paylarının ne kadar olduğunun tespiti yönünde dava açılmış olduğu, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebine ilişkin olarak mahkemece verilen 08/12/2020 ve 21/03/2021 tarihli ihtiyati tedbir taleplerinin reddine yönelik ara kararları sonrasında yeni bir durumun söz konusu olmadığı, dosyadaki mevcut delil durumu karşısında somut olayda ihtiyati tedbire ilişkin yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle talebib reddine karar verilmiştir.
TALEP: Bu kez davacı vekilince 03/03/2022 tarihli celsede, şirketin içinin her geçen gün boşaltıldığını, herhangi bir belgeye ulaşılamadığını belirterek davalı şirkete temsil kayyımı olmadığı takdirde denetim kayyımı atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 22/03/2022 TARİHLİ ARA KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince, davalı şirketin ticaret sicili kayıtları incelendiğinde şirket yönetim kadrosunda bir boşluk bulunmadığı, eldeki davada İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/382 esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapıldığı, şirketin içinin boşaltıldığına ilişkin dosya kapsamında delil olmadığı, davalı şirkete özel denetçi atanmış olması karşısında somut olayda ihtiyati tedbire ilişkin yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Bu ara kararlarına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçelerinde özetle; müvekkilin şirketin kar payının ortaklara dağıtılmasına yönelik ısrarlı talebi doğrultusunda şirketin 29.12.2021 tarihli Genel Kurulunun toplantısında; 2020 faaliyet yılı karının yüzde beşinin genel kanuni yedek akçe olarak ayrılmasından sonra kalan kısmın brüt 402.000- TL birinci kar payı olarak ödenmesine karar verildiğini, ancak dağıtılması kararlaştırılan söz konusu bedelin şirketin gerçek karının çok altında olup şirketin gerçek karını yansıtmadığını, davalı …, yönetim kurulu başkanı olması sıfatını da kullanarak şirketin varlıkları üzerinde tasarruf etmekte ve mal varlığını kullanabildiğini, buna rağmen müvekkilin hiçbir şekilde şirkete girememekte, sahip olduğu mal varlığını geçimini sağlamak ve çocuklarını okutabilmek maksadıyla satmaya devam ettiğini, bu sebeple şirket içi zorunlu akçelerin ayrıldıktan sonra şirketin gerçek kar payının tamamının dağıtılması gerektiğinden tedbiren kar payının ödenmesi talebinin reddinin doğru olmadığını, ayrıca müvekkilin şirkete girişinin engellenmesi, müvekkil ile davalı ortak arasında husumet bulunması, davalı tarafça müvekkilin azınlık hakların yok sayılması, müvekkilin Yönetim Kurulu üyeliğinin davalı tarafın oy çoğunluğu sayesinde sona erdirilmesi ve dava dilekçesinee ayrıntıları ile belirtilen hususlar dikkate alındığında davalının, müvekkil zararına ancak kendisi ve ailesi yararına olacak şekilde şirket iş ve işlemlerinin gerçekleştirmesi sebebiyle davalı şirkete temsil ve/veya denetim kayyımı atanması gerekirkek bu talebin reddine karar verilmesinin de doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin 25/11/2021 ve 22/03/2022 tarihli ara kararlarının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Talep, TTK m. 531 uyarınca anonim şirketin fesih ve tasfiyesi olmadığı takdirde davalı şirket ortaklığından ayrılma akçesi karşılığında çıkma istemli davada, tedbir istemine ilişkindir. Davacı tarafın tedbiren kar payı ödenmesi ile şirkete temsil veya denetim kayyımı atanmasına ilişkin tebdir taleplerinin ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda, 25/11/2021 ve 22/03/2022 tarihli ara kararlarında reddine karar verilmiştir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Limited şirketler yönünden TTK’nın 636 ve 638. maddelerinde özel geçici hukuki koruma düzenlemesi getirildiği halde, anonim şirketler yönünden geçici hukuki korumaya ilişkin özel düzenleme yapılmadığından, geçici hukuki koruma talepleri hakkında genel hüküm olan HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir. HMK’nın 389. Maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. İşbu dava, davalı … şirketin fesih ve tasfiyesi, bu talebin uygun görülmemesi halinde davacının şirket ortaklığından çıkartılması, ortaklık payının gerçek değerinin ödenmesi olup uyuşmazlığın konusu davalı şirketin kötü yönetilmesi sebebiyle şirketin içinin boşaltılıp boşaltılmadığı, temsil ve ilzam yetkisinin kötüye kullanıp kullanılmadığı, fesih ve tasfiye için haklı sebeplerin oluşup oluşmadığı noktalarındadır. O halde, uyuşmazlık konusu olmayan kar payına ilişkin olarak tedbir talebinin reddine isabetsizlik bulunmamaktadır. Tüzel kişilerde asıl olan, tüzel kişiliğin seçilmiş yöneticileri tarafından yönetilmesidir. Herhangi bir organ boşluğu bulunmadığı gibi, tüzel kişinin mal varlığının azaltıldığına, davalı şirket yöneticisinin şirkete zarar verici eylemlerde bulunduğuna ilişkin davacı iddialarının, talebin değerlendirildiği tarih itibariyle yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlandığından söz edilemez. Geçici hukuki koruma önlemi alınırken tarafların ve şirketin menfaatlerinin korunması gerekir. Ancak, geçici hukuki koruma kararı verebilmek için HMK’nın 390/3.maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmiş olması gerekir. Somut olayda karşılıklı iddia ve savunmaların içeriği ve dosya kapsamı göz önüne alındığında, şirket yöneticisi tarafından tarafların ortak olduğu şirketin amacına zarar verilip verilmediği, dürüstlük kuralına aykırı davranılıp davranılmadığı hususları ispata muhtaç görünmektedir. Bu açıklamalara göre, davacının iddiaları yönünden, tedbir kararının değerlendirildiği aşamada yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, davalı şirkete tedbiren kayyım atanması yönündeki tedbir kararının reddi kararında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 02/06/2022