Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/869 E. 2022/1443 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMES
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/869
KARAR NO: 2022/1443
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/01/2022
NUMARASI: 2021/113 Esas – 2022/45 Karar
DAVA: Tazminat (Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının 15/02/2013 tarihinde vefat eden miras bırakan … TC Kimlik Nolu …’nın 1/8 oranında mirasçısı olduğu, miras bırakanın, halka açık ve hisse senetleri borsaya kote edilmiş … SANAYİ VE TİCARET A.Ş. hem nama yazılı hem de hamiline pay sahibi olduğunu, Merkezi Kayıt Kuruluşu ‘nun davacının miras bırakanı …’na ait eski ticaret ünvanı … SANAYİ VE TİCARET A.Ş.’deki, nama ve hamiline yazılı hisselerini kayden izlenmesine rağmen hisse senetlerinin teslim edilmemesi gerekçe gösterilerek Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne devrettiğini davalı MKK’dan söz konusu hisse senetlerinin YTM’ye mi yoksa ihraççı şirkete mi devredildiğinin, devredilmişse devir tarihlerinin bildirilmesi talep edilmesine rağmen Davalı MKK’nın bu sorulara cevap vermeyip, sadece ilgili hisselerinin dava dışı YTM’ye devredildiği bilgisinin paylaşıldığı, bu sebeple Davalı MKK’nın davacının miras bırakanına ait kaç adet nama kaç adet hamiline yazılı hisse senedi hakkında hangi tarihte hangi işlem yaptığı hakkında bilgi sahibi olunamadığı, davalı MKK’nın Anayasal güvencesi bulunan kanunların geriye yürümezliği ilkesini şu suretle ihlal ettiğini, Alıntı yapılan 6362 sayılı SPK md 13/4 üncü fıkrasının “Kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları YTM’ye intikal eder. Bunların üzerindeki sınırlı ayni haklar kendiliğinden sona ermiş sayılır. Bunlar YTM’nin hesabına geçmesinden itibaren üç ay içinde satılır.” şeklindeki dördüncü, beşinci ve altıncı cümlelerin Anayasa Mahkemesi’nin 22/10/2015 tarihli ve E.: 2015/29, K.: 2015/95 sayılı Kararı ile iptal edildiği, davalı MKK’nın davacının miras bırakanına ait hissseleri YTM’ye devrederek Anayasa’nın 35 inci maddesindeki mülkiyet hakkının dokunulmazlığı ilkesini ihlal ettiğini, davalı MKK tarafından Anayasa md 35’e aykırı bir şekilde YTM’ye devredilen hisselerden davacının miras payına düşenler kadar azalma olduğunu, davacının malvarlığındaki azalmanın ancak ve ancak miras payına düşen … hisselerinin bedelli bedelsiz hisse getiriler ve kar payları ile birlikte iadesi mümkün olacağını, davacının miras payına düşen hisselerin davalı tarafından temin edilip davacıya iade edilmemesi halinde, davacının mülkiyet hakkının ihlali ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 No’lu Ek Protokolün 1. Maddesine aykırılığın devam edileceğini beyan ederek; müvekkilinin miras bırakanına ait … A.Ş.’deki nama ve hamiline yazılı hisselerin TTK md 416 hükmüne aykırı olarak davalı MKK’dan dava dışı Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne devrinin şekle ayrılık sebebiyle geçersizliğinin ve müvekkilinin pay sahipliği sıfatının ve miktarının tespitini, aynı tazmin taleplerinin reddi halinde bedelli bedelsiz tüm hisselerin yasal ve akdi bütün getirilere ile birlikte ödeme tarihindeki …Pay Piyasasındaki cari değeri üzerinden yasal ana para ve temerrüt faizi ile birlikte nakdi tazminine, 741,11 TL noter ihtar masrafı başta olmak üzere vekalet ücreti dahil tüm yargılama giderlerinin davalı şirkette yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 13.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 157 inci maddesi ile 2499 sayılı mülga Sermaye Piyasası Kanunu’nun geçici 6 ıncı maddesine eklenen 4 üncü fıkra ile “her bir sermaye piyasası aracının MKK tarafından kayden izlenmesine başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmemesi halinde, söz konusu olan hisse senetleri ise ihraçcıya kanunen intikal edeceği, bu durumda paydan doğan hakların, hisse senetlerinin ihraçcıya intikal tarihinde kendiliğinden sona ermiş sayılacağını, teslim edilmemiş diğer sermaye piyasası araçlarından doğan hakların ise, bu tarihte zamanaşımına uğrayacağı” hükmü altına alındığını, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nu yürürlükten kaldıran 6362 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinin dördüncü fıkrasında benzer bir düzenleme getirilerek “Kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları YTM’ye intikal eder. Bunların üzerindeki sınırlı ayni haklar kendiliğinden sona ermiş sayılır. Bunlar YTM’nin hesabına geçmesinden itibaren üç ay içinde satılır.” denildiğini, pay sahiplerinden, gerek 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununu geçici 6 ncı maddesi gerek 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 13 üncü maddesi uyarınca fiziki hisse senetlerini ihraçcıya teslim edenlerin hak sahipliği MKK sisteminde ihraçcılarca bildirildiği ve bu kişilerin hesaplarında kayden izlenmeye başlandığını, süresinde teslim edilmediği için hak sahibi adına kaydileştirilmeyen sermaye tutarlarının ise toplu olarak YTM’ye kanunen intikal ettiği, söz konusu olayda da yasada belirlenen süre içinde teslim edilerek kaydileştirilmeyen hisse senetlerinin temsil ettiği ortaklık hakkının YTM’ye kanunen intikal ettiği, davalı şirketin bu payları intikal ettirip ettirmeme yetkisi bulunmadığını, Sermaye Piyasası Kanununun 2499 sayılı yasa yürürlükteyken 6111 sayılı yasa ile geçici 6 ncı maddesine eklenen fıkrası ile, gerek 6362 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası ile 7 yıllık hak düşürücü sürenin hisse senetlerinin kaydileştirme tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı hususunun açıkca düzenlendiği, ülkemizde kaydi sisteme 2499 sayılı Sermaye Pİyasası Kanununun 10/A maddesi uyarınca Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) 06.10.2004 tarihinde almış olduğu karar uyarınca 28.11.2005 tarihinde geçildiği (Ek-SPK Bülteni). Bu tarih itibariyle İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören tüm şirketlerin SPK’nın anılan kararı doğrultusunda toplu olarak kaydi sisteme geçildiğini, davacı tarafın hak düşürücü sürenin MKK tarafından kanunların geriye yürümezliği ilkesinin ihlali ile 30.12.2012 yerine hatalı olarak 2005 tarihinden başlatıldığı iddiasının hiç bir hukuki dayanağı bulunmadığını, hak düşürücü sürenin 28.11.2005 tarihinden başlatılmasının yasa koyucunun iradesi olup, bu konuda MKK’ya sorumluluk yüklenemeyeceğini, MKK’nın yasa koyucu ya da düzenleyici ve denetleyici otorite olmadığı ve yürürlükteki Kanun maddelerine uymakla mükellef bir kuruluş olduğunu, davacının dava dilekçesinde belirtilen iddialarının aksine davalı kurum tarafından yasa düzenlemesinin geriye yürütülmediğini, Düzenleyici kurum olan Sermaye Piyasası Kurulu tarafından çeşitli ulusal gazetelerde yayımlanan duyurularda da “2005 yılı itibariyle Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde kayden izlenmeye başlanan hisse senetlerini kaydileştirmeyen yatırımcılar tüm haklarını 31.12.2012 tarihinden itibaren kaybedeceklerdir.” denilerek yasal düzenlemede hak düşürücü sürenin hangi tarihten itibaren işlemeye başlayacağının açıklağa kavuşturulduğu, kanunun emredici hükmü uyarınca bu sürenin 28.11.2005 tarihinde başlanıp ve 31.12.2012 tarihinde sona erdiğini beyan ederek; dava konusu olayla ilgisi olmayan Davalı MKK’nın davalı olarak gösterilmesinin usul kurallarıma uymadığınu, husumet yokluğundan esasa girilmeden elbirliği mülkiyetine konu hisse senetlerinin davacının kendine iadesini talep etme hakkının bulunmaması nedeniyle reddi ile avukatlık ücreti ile her türlü yargılama harç ve giderinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Sermaye Piyasası Kurulu’nun 28.10.2005 tarih ve 43/1318 sayılı kararı ile “Borsada işlem gören hisse senetlerinin kaydileştirilmesi tarihi 28.11.2005 tarihi” olarak belirlendiği, Mülga 2499 Sayılı SPK’nu ve yürürlükteki 6362 Sayılı SPK uyarınca da 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunun 13. Maddesinin 4. fıkra hükmü ile Kaydileştirilmenin başladığı 28.11.2005 tarihinden itibaren 7 yıl içinde teslim edilmeyen pay senetlerinin mülkiyetinin Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne devrinin öngörüldüğü, bu nedenle düzenleme gereğince teslim etme süresinin 7 yıllık süre sonu olan 31/12/2012 tarihinde son bulduğu, davacı tarafından yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 7 yıllık sürenin başlaması gerektiği yönünde itirazda bulunmuşsa da kanuni düzenleme gereğince kaydileştirme tarihinden itibaren 7 yıllık sürenin başlayacağının düzenlendiği ve aksi yönde bir yasal düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmakla kanuni düzenleme gereğince Yatırımcı Tazmin Merkezine intikal etmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunun 13. Maddesinin 4. Fıkrasının Anayasa Mahkemesi’nin 22.10.2015 tarih ve E.2015/29, K.2015/95 sayılı kararı ile iptal edildiği, Anayasanın 153/5 maddesi gereğince iptal kararlarının geriye yürümeyeceğinin düzenlendiği bu nedenle iptal kararından önce tamamlanmış işlemlere etkisinin bulunmadığı, iptal kararından sonra kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti Yatırımcı Tazmin Merkezine intikal eden sermaye piyasası araçlarının “6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 13 üncü Maddesinin Dördüncü Fıkrasının Kısmen İptali Üzerine Yatırımcı Tazmin Merkezi tarafından Yatırımcılara Yapılacak Ödemelere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde hak sahiplerine Yatırımcı Tazmin Merkezi tarafından iadesinin yapılmasının mümkün olduğunun düzenlendiği, düzenlenen bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğu, davacının dava konusu tazmin taleplerinin muhatabının Yatırımcı Tazmin Merkezi olduğu ve davalıya husumet yöneltilemeyeceğinden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Sermaye Piyasası Kanunu’nun 150. Maddesi ile kanunun yürürlük tarihi belirlenmiş olup, ilgili madde de “Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” demekte olup, kanunun sonradan Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 13 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası dahil istisnasız bütün maddeleri kanunun ilk sayfasında da belirtildiği üzere Resmi Gazete’de yayımlanma tarihi olan 30/12/2012 tarihi olmasına rağmen, mahkemenin kanun yürürlükte olmadığı halde Sermaye Piyasası Kurulu’nun 28/10/2005 tarih ve 43/1318 sayılı kararında kaydileştirme tarihinin 28/11/2005 tarihi olduğu gerekçesi ile kaydileştirme tarihini 28/11/2005 tarihi olarak kabul etmesinin hatalı olduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin SPK’nın 13. Maddesinin özellikle dördüncü cümlesini iptal etmesinden önce dahi kanunun yürürlük tarihi bakımından 30/12/2012 tarihinin dikkate alınması gerekirken eski tarihli kurul kararının dikkate alınmasının kanunların geriye yürümezliği ilkesine açıkça aykırılık oluşturduğunu, mahkeme gerekçesinde kaydileştirme tarihinin 28/11/2005 tarihi olarak kabul etmesinin gerekçesi olarak yasa koyucunun iradesi olduğunu beyan etmiş olsa da; gerekçesinde belirtmiş olduğu Sermaye Piyasası Kurulu’nun kararı incelendiğinde kararı alanın yasa koyucu değil Sermaye Piyasası Kurulu olduğunun görüleceğini, davalı MKK’nın Anayasaya Aykırılığı çok açık olan “kayden izlenmeye başlayan hisse senetlerinin mülkiyetinin” ihraççıya Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne geçmesi kuralı için öngörülen 7 yıllık süre içinde senetlerin teslimi zorunluluğunun ihlalinin yaptırımı olarak mülkiyet hakkının YTM’ye geçmesi yaptırımı için aranılan 7 yıllık süreyi geçişten itibaren başlattığını, böylece yasa yürürlüğe girdiği anda 7 yıllık süresi dolmuş olan yatırımcıların hisselerinin mülkiyetini hissedarların iradesine aykırı olarak onlardan alıp YTM’ye devrettiğini, yasa koyucunun iradesi olmayan, kurul kararı doğrultusunda ve Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilen hükme aykırı olarak devir işlemini gerçekleştiren taraf olarak dava ile ilgisi bulunduğunu, kaldı ki davalı şirketin 7 yıllık sürenin dolduğunu hatalı bir şekilde tespit ederek müvekkiline ait hisse senetlerinin doğrudan devir işlemini yapan tüzel kişilik olduğunu, dolayısıyla pasif husumet ehliyetinin doğrudan davalı şirkete ait olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kaydileştirilmemiş hisse senetlerinin Yatırımcı Tazmin Merkezine devrinin geçersizliğinin ve pay sahipliğinin tespiti, payların aynen olmadığı takdirde nakden tazmini davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının pasif husumetinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı taraf, murisi …’nun … Sanayi ve Tİcaret A.Ş.’deki nama ve hamiline yazılı hisselerinin, kayden izlenmesine karar verilen hisselerin teslim edilmemesi gerekçe gösterilerek Yatırımcı Tazmin Merkezine devredildiğini beyanla dava dışı Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne devrin şekle ayrılık sebebiyle geçersizliğinin ve pay sahipliği sıfatının ve miktarının tespiti; davalı … A.Ş.’nin kusursuz sorumluluk gereğince hamiline ve nama yazılı hisselerin ve bu güne kadar dağıtılan bedelsiz hisseler ile kar paylarının, yasal ve akdi getirilerinin tespit edilerek miras payı oranında Borsa İstanbul’dan temin edilerek ayni tazminine, ayni tazmin olmadığı takdirde bedelli bedelsiz tüm hisselerin yasal ve akdi bütün getirilere ile birlikte ödeme tarihindeki …Pay Piyasasındaki cari değeri üzerinden yasal ana para ve temerrüt faizi ile birlikte nakdi tazminine karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Sermaye Piyasası Kanunu(SPK)’nun 13/4. Maddesi, “kaydileştirilmesine karar verilen sermaye piyasası araçlarının Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde teslimi zorunludur. Teslim edilen sermaye piyasası araçları kendiliğinden hükümsüz hâle gelir. Teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları ise kaydileştirilme kararından sonra borsada işlem göremez, aracı kurumlarca bu sermaye piyasası araçlarının alım satımına aracılık edilemez ve katılma belgelerinin geri alımı yapılamaz. Kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları YTM(Yatırımcı Tazmin Merkezi)’ye intikal eder. Bunların üzerindeki sınırlı ayni haklar kendiliğinden sona ermiş sayılır. Bunlar YTM’nin hesabına geçmesinden itibaren üç ay içinde satılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Ancak, ​Anayasa Mahkemesi’nin 12/11/2015 tarih ve 29530 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 22/10/2015 tarih ve E.2015/29, K.2015/95 sayılı kararıyla; itiraz konusu kuralın, kişilerin maliki oldukları menkul kıymetler üzerindeki mülkiyet hakkını sınırsız ve süresiz olarak ortadan kaldırması, sermaye piyasalarında alım satım yapacak kişilerin tam bir güvenceye sahip olarak yatırım yapabilmesine olanak tanımaması, kişilerin sahibi oldukları menkul değerler üzerinde rahat, kolay ve güvenli bir şekilde tasarrufta bulunmalarına imkân vermemesi ve aracı kuruluşların iş ve işlemlerinden doğacak zararları tazmine yönelik bir mekanizma öngörmüş olmasına rağmen sermaye piyasalarında işlem yapan kişilerin haklarının kaybı durumunda telafi edici herhangi bir yol veya tazmin mekanizması öngörmemesi nedeniyle kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir denge oluşturamadığından ölçülülük ilkesini ihlal ettiği, bu yönüyle, aracı kurumlarca katılma belgelerinin geri alımının yapılamayacağını, kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçlarının YTM’ye intikal edeceğini, bunların üzerindeki sınırlı ayni hakların kendiliğinden sona ermiş sayılacağını ve son olarak teslim edilmeyen sermaye piyasası araçlarının YTM’nin hesabına geçmesinden itibaren üç ay içinde satılacağını öngören kuralın, kamu yararı ile bireyin mülkiyet hakkı arasında adil ve makul bir denge gözetmemesi nedeniyle mülkiyet hakkına aykırı olduğu kanaatine varılarak 06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun (SPKn) md.13/f.4 hükmünde yer alan “…ve katılma belgelerinin geri alımı yapılamaz. Kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları YTM’ye intikal eder. Bunların üzerindeki sınırlı ayni haklar kendiliğinden sona ermiş sayılır. Bunlar YTM’nin hesabına geçmesinden itibaren üç ay içinde satılır.” düzenlemesinin Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Anayasanın 153. Maddesinde, Kanun hükümlerinin, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı ve iptal kararlarının geriye yürümeyeceği düzenlenmiştir. Buna karşın, iptal kararı müktesep hakları ihlal etmemek kaydıyla derdest davalara da uygulanır.28.11.2005 tarihinde …bank’ta Müşteri İsmine Saklama Sistemi’nde fiziken saklanmakta olan tüm hisse senetleri iptal edilerek, bu hesap kayıtları MKK tarafından devralınarak pay senetleri artık sadece MKK’da kayden hak sahibi bazında izlenmek suretiyle kaydi sisteme geçilmiştir. Bu tarihten sonra …A.Ş.’de alım-satımı yapılacak pay senetlerinin takasına sadece kaydi pay senetleri kabul edilmektedir. Pay senetlerinin kaydileşme tarihinden sonra yapılan tüm bedelli ve bedelsiz sermaye artırımlarında artık fiziki senet basım ve teslimi yapılmamakta sadece kaydi pay ihracı söz konusu olmaktadır. Likit fonlar dışındaki yatırım fonlarının kaydi sisteme dahil edilmesi işlemleri 31.12.2005 tarihinde tamamlanmıştır. Bu halde kayden izlenmeye başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları 31.12.2012 tarihi itibariyle YTM’ye intikal etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı 12/11/2015 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmış olup geriye yürümeyeceğinden iddia edilen paylar halen YTM nezdindedir. YTM davacıya verdiği 10.12.2020 tarihli başvuru cevabında bu hususa dikkat çekerek Anayasa Mahkemesinin kısmen iptal kararı öncesinde sermaye piyasası araçlarının YTM’ye intikal ettiği ve yürürlükteki mevzuat uyarınca 2013 yılında borsada satıldığı belirtilmiştir. Hal böyle olunca dava konusu hisselerin kaydileştirilmeleri için teslim edilmemiş olmaları ve yedi yıllık sürenin geçmiş olması nedeniyle YTM’ye intikal etmelerinde herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesince iptal edilen kanun hükmünün, iptal kararından önce hisselere sahip olan YTM’ye sağladığı haklar varlığını sürdürmekte olup iptal kararıyla birlikte paylar davalıya dönmüş değildir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra, 26/4/2016 tarih ve 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlarak yürürlüğe giren 14/4/2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanunla SPKn’na eklenen “Mülkiyeti YTM’ye intikal eden sermaye piyasası araçlarının hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar” Geçici Madde 10 ile, kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti YTM’ye intikal etmiş olan sermaye piyasası araçlarının iadesi ile satışlarının yapılmış olması hâlinde bunların bedellerinin ödenmesi talebiyle yapılacak başvuruların ve başvuru üzerine hak sahiplerine YTM tarafından yapılacak ödemelerin usul ve esasları, hak sahiplerince teslim edilecek sermaye piyasası araçlarının iptal ve imha esasları ile ihraççıların bu başvurulara ilişkin yükümlülüklerinin Kurulca belirleneceği, şu kadar ki, YTM’ye intikal eden sermaye piyasası araçlarından; ilgili mevzuat uyarınca satışı yapılmamış olanların aynen; satışı yapılmış olanların ise, Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde hesaplanacak satış tutarları üzerinden nakden ödeneceği düzenleme altına alınmıştır. 6362 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesine dayanılarak çıkarılan ve 07 Eylül 2016 Tarih ve 29824 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 13 üncü Maddesinin Dördüncü Fıkrasının Kısmen İptali Üzerine Yatırımcı Tazmin Merkezi Tarafından Yatırımcılara Yapılacak Ödemelere İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 4/1. maddesinde, kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti YTM’ye intikal eden sermaye piyasası araçlarından; ilgili mevzuat uyarınca satışı yapılmamış olanların 8 inci maddede belirtilen esaslar çerçevesinde aynen, satışı yapılmış olanların ise 9 uncu maddedeki esaslar çerçevesinde belirlenen satış tutarları dikkate alınarak, 10 uncu maddede belirtilen nemaları ile birlikte, YTM’ye başvuran hak sahiplerine EK-1’de yer alan taahhütname ve ibraname alınmak kaydıyla ödeneceği, 2. fıkrada ise ödeme için 5 inci maddede yer alan belgelerle birlikte YTM’ye başvurulmasının gerektiği düzenlenmiştir. 5 inci maddedeki düzenlemeye göre ise, Yönetmelik kapsamında ödeme talep eden hak sahipleri veya noter onaylı vekâletname ibraz eden vekili tarafından, bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren 10 yıl içinde iadeli taahhütlü posta yolu ile veya özel şirketler aracılığıyla imza karşılığı teslim suretiyle YTM’nin merkez adresine başvurulması zorunludur. Anılan bu düzenlemeler kapsamında dava konusu senetlerin, Yönetmelikte belirtilen alternatifli durumlara göre aynen veya nakden tazmini hususu YTM’nin sorumluluğundadır. Davacı tarafın, dava konusu ettiği hisselerin belirtilen süre içerisinde kaydileştirilmemiş olmaları nedeniyle Yatırımcı Tazmin Merkezine devredildiği dosya kapsamı ile sabittir. Bu durumda Yatırımcı Tazmin Merkezine devredilen hisse senetlerinin davalı tarafından davacı tarafa verilmesi mümkün değildir. Davacı taraf, Yatırımcı Tazmin Merkezi cevabi yazısında bildirildiği gibi Yatırımcı Tazmin Merkezinden ancak duruma göre aynen iade veya bedel talep edebilir. Hal böyle olunca davacı tarafın dava konusuyla ilgili olarak davalıdan talep edebileceği bir hakkı bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalıya husumet yöneltilemez. Mahkemece davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/12/2022