Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/845 E. 2023/509 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/845
KARAR NO: 2023/509
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/01/2022
NUMARASI: 2021/349 Esas – 2022/69 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan … %95 ve … %45 olmak üzere dava konusu Çorlu ticaret sicilinin … sicil nosunda kayıtlı bulunan … Turz. İnş. Gıda San. Ltd. Şti’nin maliki bulunduğu, 01/10/2005 tarihli şirket hisse devri sözleşmesi ile o tarihte şirket malikleri bulunan … %51 ve … %49 olan hisselerinden … %33 ve … %34 hisse payları kendilerinde kalmak kaydıyla geriye kalan paylardan eşti bir şekilde %33 oranı davacıya devrettiklerini, davalılardan … kendi hissesinin tamamını diğer davalı …’na muvazaalı bir şekilde devrettiğini, şirket hisselerinin tamamını elde eden … %5 hisseyi eşi …’na devrettiğini, davacının yurt dışında çalışması ve oturmasını fırsat bilen davalıların devir sözleşmesinin ticaret siciline tescil edilmesini sürekli olarak oyaladıklarını, davalıların tescili yaptırmayacaklarını anlayan davacı tüm ihtarlar ve uyarılarına rağmen davalılar bu durumu dikkate almadığını, diğer tüm yasal hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketin davalılar adında bulunan %33 hissesinin iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının, dava dışı şirkette bulunan hisselerini Çorlu … Noterliği 12.07.2010 tarih ve … yevmiye nolu hisse devri sözleşmesi ile diğer davalılara devrettiğini ve devir sözleşmesi 28.07.2010 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayımlandığını, bu nedenle davalının 2010 yılından bu yana dava dışı şirkette hissesi bulunmadığını, …nun şirkette hissesi bulunmaması nedeni ile davacının davalı aleyhine açtığı davada hukuki menfaati bulunmadığını, bu haliyle davalı …’ya dava açılmasının mümkün oldığını, davanın husumet nedeni ile reddi gerektiğini, 2005 yılında tanzim olan bir belgeye dayanarak 2017 yılında talepte bulunulamayacağı ve talep yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu, tüm bunların yanı sıra davanın konusunu oluşturan taleplerin Borçlar Kanunu’nun 2 ve her halükarda 10 yıllık genel zamanaşımı süresi nedeni ile de artık dava edilemeyeceğini, bu haliyle davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, limited şirketlerde hisse devri noterde düzenlenen devir sözleşmesi ile yapıldığını, TTK m.520/5 payın devri veya devir vaadi hakkındaki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi, hüküm ifade etmez demek suretiyle noterde yapılmayan hisse devrinin TTK anlamında geçerli olmayacağını, ilgilileri arasında da hüküm ifade etmeyeceğini yani şekil şartına uyulmadan yapılan sözleşmenin taraflarının birbirlerine karşı herhangi bir talep hakkı olamayacağının açıkça düzenlendiğini, Çorlu …Noterliği … yevmiye nolu 12.07.2010 tarihli limited şirket hisse devri sözleşmesinden ve 28.07.2010 tarihli ticaret sicil gazetesi kayıtlarında davalılardan … muvazaadan ari olarak şirket hisselerini yasada belirtilen tüm şartlar gerçekleştirilerek diğer davalılar … ve …’na devrettiğini, iş bu devrin usul ve yasaya uygun olarak tamamlandığını, ticaret siciline tescil edildiğini ve 28.07.2010 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayımlandığını, fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, huzurdaki davanın öncelikle ilk itirazları göz önünde bulundurularak davalının huzurdaki davada taraf sıfatı bulunmadığından husumetten reddine, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine ve her halükarda davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu adi yazılı kağıtta davacının bir kısım ödemeler yapması 2005 yılında tanzim olan evraka dayanarak 2017 yılında talepte bulunulamayacağı ve talep yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu, ancak Türk Ticaret Kanunu’nun aradığı şartlar bulunmadığından iş bu belgenin hiçbir surette ortaklık sözleşmesi olarak kabul edilemeyeceğinden genel hükümlere tabi olarak değerlendirilse dahi zamanaşımı sürelerine dair 2 ve her halükarda 10 yıllık genel zamanaşımı süreleri gereğince dava edilemeyeceğini, bu haliyle davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, limited şirketlerde hisse devri noterde düzenlenen devir sözleşmesi ile yapıldığını, Türk Ticaret Kanunu’nun m.520/5 payın devri veya devir vaadi hakkındaki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi, hüküm ifade etmez demek suretiyle noterde yapılmayan hisse devrinin geçerli olmayacağını, dava dosyasında mübrez evrakın noterde düzenlenmediğini, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine ve her halükarda davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Dosyaya sunulan taraflar arasında düzenlenen hisse devir sözleşmesinde, sözleşmenin taraflarının …, …, … olduğu, sözleşme ile … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 01/10/2005 tarihi itibariyle sermaye dökümünü yaptığı, …’ı şirket ortağı yaptığı, 01/10/2005 tarihinden sonra …’ın %33, …’nın %33, …’nun %34 hisse paylarına sahip olduğu, şirket üzerinde bulunan dükkan ve yeni yapılacak olan dükkanlara da hisse payları doğrultusunda ortak oldukları, şirkete ortak olması için …’ın ödeme planının toplam öz sermayesinin 200.143,99 TL, Euro değerinin 124.000 olacağı, 01/10/2005 tarihinde 25.000 Euro nakit alındığı, 18/10/2005 tarihinde ödenecek 18.000 Euro, 23/12/2005 tarihinde ödenecek 25.000 Euro olduğu, kalan 56.000 Euro olduğu, genel toplamın 124.000,00 TL olduğu, şirkette çalıştıkları için yapılan görüşmeler doğrultusunda 01/10/05-31/12/05 tarihleri arasında … ve …’ya 1.500,00 TL net maaş ödenmesine karar verildiği, şirket envanter, kar zarar hesabı, mizan vs. aylık dökümünü yaparak dosyalanacağının kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. Tüm dosya kapsamı itibariyle davacının davasına dayanak adi yazılı sözleşmeyi davalılar … ve … ile yapmış olduğu, davacının davalı … ile yapmış olduğu herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı anlaşıldığından davacının davasına dayanak teşkil etmiş olduğu adi yazılı sözleşmenin davalı … ile aralarında düzenlenmediği, davacı ile davalılar … ve … ile düzenlenmiş olduğundan davalı …’na bu sözleşme gereğince husumetin yönetilemeyeceği anlaşıldığından davacının davalı …’na karşı açmış olduğu davasının husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 06/07/2020 havale tarihli davanın tamamına yönelik ıslah dilekçesi ile davalılar … ve … ile davacının kendi aralarında düzenledikleri ve imza altına aldıkları pay devri sözleşmesi ile … İnş. Gıda San. Ltd. Şti’nin 01.10.2005 tarihi itibariyle davacının ortak olduğu şirket için davalılara ödeme yaptığını, davacının bugüne değin şirket ortağı yapılmadığından davacının davalılara ortaklık payı için ödemiş olduğu 202.000,00 TL alacağının hesaplanacak olan faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalıların vekilleri tarafından sunulan davanın tamamen ıslahına yönelik cevap dilekçelerinde süresinde zamanaşımı def’inde bulunmuşlardır. Davacı taraf, taraflarca belirlenen 01/10/2005 tarihinde gerçekleşmeyen hisse devri nedeniyle davalıların sebepsiz zenginleştiklerini iddia ettiği, bu kapsamda Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları gereğince davalılar … ve … yönünden gerçekleşen sebepsiz zenginleşme hali devrin gerçekleşmesi gereken makul bir süre sonra idrak ve ıttıla etmesi gerektiği, davacının da kabulünde olduğu üzere sebepsiz zenginleşme tarihinin 01/10/2005 tarihi olduğu, bu tarihten makul bir süre sonra ki tarih bile dikkate alındığında dava tarihi itibariyle sebepsiz zenginleşmede öngörülen 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinde ifade edilen 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde davasını açmadığı, davacı tarafından davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığı anlaşıldığından, davacının davalılar … ve …’na karşı açmış olduğu davasının zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin alacağı yönünden zamanaşımının gerçekleşmediğini, deliller toplanmaksızın, tanıklar dinlenmeksizin verilen kararın hukuka ve usule aykırı olduğunu, davalıların müvekkili davacıyı … Ltd.Şti’ye ortak yaptıklarını yazılı olarak beyan ve kabul ettiklerinı, hisse devir sözleşmesini akdedikleri tarihte tacir olduklarını, her tacirin tüm ticarî faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek, sağduyu sahibi olmak, ileriyi düşünmek ve işlemlerini ona göre organize etmek zorunda olduğunu, davalıların müvekkili davacı ile akdettikleri sözleşme gereğini yerine getirmekten kötü niyetle kaçındıklarını, müvekkili davacının yurtdışında olmasını, tacirlik bilgisinin olmamasını, akrabalığı, yakınlığı sebebiyle duyduğu güvenin bariz bir biçimde kötüye kullanıldığını, davalıların dürüstlük kurallarına aykırı hareket ederek menfaat temin etmin ettiklerini, hukukun ve yargı makamlarının dürüstlük kurallarına aykırı hareket ederek menfaat temin edenleri korumaması gerektiğini, davalıların zamanaşımı def’ini ileri sürmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, yerel mahkemenin eksik inceleme ve değerlendirme ile yürüttüğü yargılamada haklı davanın hukuka aykırı gerekçelerle reddine dair verilen kararı ve gerekçelerini kabul edilemeyeceğini, yerel mahkemece tek bir maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bir kısım davalı lehine maktu ve bir kısım davalılar lehine nispi olarak vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: Dava; geçersiz limited şirket hisse devir sözleşmesi sebebiyle ödenen tutarın tahsili istemine ilişkindir.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, alacak talebinin zaman aşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. Dosyada yapılan incelemede; davacı ile davalılardan … ve … arasında 01/10/2005 tarihli … Limited Şirketinin hisselerinden bir kısmının davacıya satışı konusunda adi yazılı sözleşme yapıldığı, sözleşme üzerindeki imzaların noter huzurunda tasdik edilmediği belirlenmiştir. Davacı dava dilekçesi ile davalılar …, … ve …’ya yönelik açtığı davada bahsi geçen sözleşmeye dayanarak Limited Şirket hissesinin iptali ile adına tescilini talep etmiştir. Davalıların tamamı cevap dilekçeleri ile zaman aşımı definde bulunmuşlardır. Davacı dava dilekçesinde sadece şirket devir sözleşmesini eklemiş, deliller kısmında ayrıca tanık deliline dayanmamıştır. 27/03/2018 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında taraflara HMK 140/5 gereği önceden bildirdikleri delilleri sunmak üzere süre verilmiş, ayrıca daha önceden tanık deliline dayanılmamış olmasına rağmen tanık adreslerine ilişkin bilgi sunulması ve tanık masraflarının yatırılması için süre verilmiştir. Davacı tarafta 09/04/2018 tarihinde tanık listesi sunmuş, tanıklara davetiye çıkarılmış, 17/07/2018 tarihli duruşmada davalı vekilleri tanık dinletmeye muvafakatlarının bulunmadığını zapta geçirmişler, davacı vekili ise tanıklarının hazır olduğunu, dinlenilmesini talep etmiş, mahkemede tanıklar dinlenilmediği gibi bilahare dinlenilmesi yada dinletilme talebinin reddi konusunda da herhangi bir ara karar verilmemiştir. Davacı vekilince 03/07/2020 tarihli dilekçesinde davanın tamamen ıslahı ile talep sonucu değiştirilerek davacının davalılara ortaklık payı için ödemiş olduğu 202.000,00 TL alacağın faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsili talep edilmiştir. Bu ıslah dilekçesine karşı davalılar ayrı ayrı verdikleri dilekçelerinde yine zamanaşımı definde bulunmuşlardır. Mahkemece taraflar arasında görülen Çorlu 3 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/242 E dosyasındaki senede dayalı alacak davasının sonucunun beklenilmesine karar verilmiş, Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesinin kurulmasıyla da dosya bu mahkemeye gönderilmiş, 25/01/2022 tarihli duruşmada davanın yukarıda açıklanan gerekçelerle, davalı … yönünden husumet yokluğundan reddine, davalılar … ve … yönünden ise zaman aşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir. Taraflarca sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun sebepsiz zenginleşmeye ilişkin taleplerde zamanaşını düzenleyenMüruru Zaman başlıklı 66. Maddesi: ” Haksız surette mal iktisabından dolayı ikame olunacak dava, mutazarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı olduğuna ıttılaı tarihinden itibaren bir sene müruriyle ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren on senenin müruriyle sakıt olur. Eğer mal iktisabı mutazarrır olan taraf aleyhinde bir borç teşkilinden ibaret ise, mutazarrırın hakkı müruru zaman ile sakıt olmuş olsa bile, bu borcu ifa etmez.” hükmünü içermektedir. Aynı yasanın zaman aşımını kesen sebepler düzenleyen 133. Maddesi ” Aşağıdaki hallerde müruru zaman katedilmiş olur: 1 – Borçlu borcu ikrar ettiği, hususiyle faiz veya mahsuben bir miktar para veya rehin yahut kefil verdiği takdirde. 2 – Alacaklı dava veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde.” şeklinde düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme tarihinden sonra 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun sebepsiz zenginleşme taleplerinde zaman aşımı düzenleyen 82. Maddesi : ” Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.” düzenlenmesini içermektedir. Somut uyuşmazlığa uygulanma ihtimali bulunan zaman aşımı süreleri 818 sayılı borçlar kanununda kısa zaman aşımı süresi bir yıl olarak, uzun zaman aşımı süresi ise on yıl olarak düzenlenmiş 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı borçlar kanununda ise kısa zaman aşımı iki yıl, uzun zaman aşımı ise on yıl olarak düzenlenmiştir. Zamanaşımı kesen sebepler yönünden yapılan değerlendirmede; davalıların borcunu ikrar ettiğine dair herhangi bir kanıt ileri sürülmemiştir. Davacı buna ilişkin tanık dinletmek istediğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. Davalı taraf ise buna muvafakatlarının olmadığını cevap dilekçeleri ve duruşmadaki beyanlarıyla açıkça bildirmişlerdir. 6100 sayılı HMK 200. v.d. devamı maddeleri uyarınca davacının iddiasının ancak yazılı belgeyle ispat edilebileceği, bu hususta tanık dinlenemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının bu yönüne ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.Uyuşmazlıkta davacı tarafça zaman aşımını kesen herhangi bir sebep ispat edilemediği, az yukarıda metni verilen yasa gereği eldeki davanın davacının verdiğini istirdada hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve hakkın doğduğu tarihten itibaren on yıl içinde istemesi gerekmektedir. Dava 01/10/2005 tarihinde yapılan sözleşmeden kaynaklanmış, sözleşme hükümlerince hisse devirlerinin gerçekleşmesi gereken makul bir süreden sonra artık istirdada hakkı olduğunun idrak ve ıttıla etmesi gerektiği, devir tarihinden sonraki süreç dikkate alındığında bir yıllık sürenin geçmiş olduğunun kabulü gerekmektedir. Kaldı ki aynı maddede ön görülen on yıllık uzun zamanaşımı süresinin de 01/10/2005 tarihinden itibaren işlemeye başladığı, bu sürenin 01/10/2015 tarihinde dolmuş olduğu, eldeki davanın ise 06/03/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmakla mahkemece davanın davalılar … ve … yönünden zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalı …nın ise taraflar arasındaki sözleşmede imzasının bulunmadığı, …na ödenen herhangi bir meblağın iddia edilmediği anlaşılmakla bu davalı yönünden husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin davalılar yararına takdir edilen vekalet ücretine ilişkin istinaf talebi yönünden yapılan değerlendirmede; karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT 3. Maddesi gereği davanın reddi halinde red sebebi farklı olan davalı vekili lehine ayrı ücret takdiri gerektiğinden davalı … lehine ayrı, diğer davalılar yönünden ise red sebebi ortak olmakla nispi bir vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 179,90 TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.11/05/2023